Yaz aylarından beri ortaya çıkan işçi direnişleri ışığında yeni dönem ekonomi yönetimi, yoksulluğun yaşanma biçimleri, ücret mücadelelerinin bugün nasıl değerlendirilebileceği ve sınıf hareketi açısından potansiyeline dair çeşitli sorulara yanıt aramaya çalışacağız. Dosyamızda iktisatçılarla, sosyal politikacılarla, emek hareketine dair çalışmalarıyla tanıdığımız entelektüellerle ve direnişleriyle öne çıkmış sendikaların temsilcileriyle söyleşiler ve bu çerçevede kaleme alınmış yazılar yer alacak
Asgari ücret görüşmelerine günler kala İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekib Avdagiç, asgari ücretin Orta Vadeli Program’da hedeflenen enflasyon oranında artırılması gerektiğini söyledi. Yaşanan enflasyon oranında bir zammın dahi çok kısa sürede anlamını yitirebildiği bir dönemde hedeflenen enflasyonun baz alındığı bir zam, milyonlarca emekçi açısından büyük bir yıkım demek.
Üstelik Avdagiç’in açıklamaları fevri bir çıkış veya şahsi bir fikrin ötesinde. Kendisinin de referans verdiği Orta Vadeli Program ve sonrasında yayımlanan Kalkınma Planı, önümüzdeki süreçte ücret politikalarına dair bir ipucu sunuyor. Ücretlerin daha da baskılanacağı, kıdem tazminatı gibi işçi sınıfının tarihsel kazanımlarına saldırıların süreceği, kamu harcamalarının daha da kısılacağı ve buna bağlı olarak temel ihtiyaçlara erişimin daha da pahalılaşacağı bir sermaye programı kondu önümüze.
Üstelik bu program enflasyonun da yüksek seyrettiği bir dönemde uygulanmaya çalışılacak. Bu beklenti de yine hemen her faiz kararı veya enflasyon açıklamaları sonrasında Mehmet Şimşek öncülüğündeki ekonomi yönetimi tarafından ifade ediliyor. Enflasyondaki yükselişin ancak 2024’ün ikinci yarısından itibaren düşüşe geçebileceği ifade ediliyor.
Yoksulluk konuşulacaksa enflasyon kadar istidam/işsizlik de önemlidir. Ancak geçtiğimiz dönem için “geniş istihdam-düşük ücret” politikasının hakim olduğu söylenebiliyorsa da özellikle faiz artırımı kararlarının ardından işsizliğin artabileceğine dair beklentiler de kuvvetlendi.
Tablonun bir tarafında ise yaz aylarından beri çeşitli yoğunluklarda geçen işçi direnişleri var. Direnişlerin bir bölümü hâlâ sürüyor. Ekseriyeti temmuz ayında yapılan zammın yetersiz bulunması üzerine başlayan direnişlerin sayısı 100’ün üzerinde. Temel talepler daha yüksek zam olurken sendikal hakların tanınması ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi de direnişlerin gündeminde. Hemen her direniş alanında işçiler zam taleplerini dile getirirken kentlerindeki fahiş kiraları, artan gıda fiyatlarını, çocuklarının eğitim masraflarını ve kendi maaşlarının enflasyonun altında ezildiğini de ekliyor.
Teşvikler, yatırım planları, vergi düzenlemeleri, faiz kararları ve diğer para politikaları, enflasyon hedeflemeleri, Körfez ülkeleriyle yapılan ve sermaye akşını canlandıran anlaşmalar en ilgi uyandıran gündemler oluyor. Ama bir yandan da bu tartışmalar toplumsal etkileri merkeze almadan ve sınıf mücadelesine yansımaları içinde anlamlandırılmadan yapıldığında soyut, teknik bir analizden öteye gitmiyor.
Bu dosyadaki hedefimiz bu tartışmaları sınıf mücadelesinin güncel seyri potasında eriterek yapmak. Yeni dönemde iktidarın yoksulluğu yönetme stratejisini, emeğe yönelik yeni saldırı programının temel noktalarını, ücret eksenli işçi direnişlerinin dönemsel bir hareketlenme mi olduğunu yoksa yeni bir devrimci moment mi yarattığını bu dosyada tartışmaya açacağız.
Dosyamızda iktisatçılarla, sosyal politikacılarla, emek hareketine dair çalışmalarıyla tanıdığımız entelektüellerle ve direnişleriyle öne çıkmış sendikaların temsilcileriyle söyleşiler ve bu çerçevede kaleme alınmış yazılar yer alacak.
Dosyaya yazı veya çevirilerinizle katkı sunmak isteyenler, çalışmalarını [email protected]’a iletebilir.
***