“Saray iktidarının yarattığı yoksulluğu yönetmek için aile politikalarına sarılarak bedenimize, emeğimize, hayatlarımıza yönelttiği saldırıları karşısında feminist isyanımızı kuşanarak işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününde faşizme karşı omuz omuza olacağız. 1 Mayıs Bahar Komiteleri’ne kadınların özgün örgütlenme deneyimlerini katarak isyanın moruyla buluşturacağız”
“1 Mayıs 2025’e giderken kadınlar ne düşünüyor?” dosyamız kapsamında Halkevleri Kadın Sekreteri Çiğdem Serin sorularımızı yanıtladı.
Halkevci Kadınlar’ın Bahar İsyanı’na dair değerlendirmesi nedir?
Türkiye’de kadınlar olarak coşkulu, kitlesel bir 8 Mart eylem sürecini geride bırakmıştık. Sokakları, kent meydanlarını binlerce kadının doldurduğu böyle bir coşkunun ardından Ekrem İmamoğlu’nun önce diplomasının iptali ardından gözaltı ve tutuklanma süreci ile bahar isyanı patladı. Yıllardır Erdoğan rejiminin kadın düşmanı, faşist uygulamalarına karşı toplumsal muhalefetin sokaktan çekildiği süreçlerde dahi tüm baskılara rağmen kadınlar olarak sokağı tutmayı sürdürdük. Kadınların sokaklardan vazgeçmeme kararlılığının elbette bu isyanın filizlenmesine tohumlar ektiği söylenebilir. Güvencesiz, geleceksiz yaşayan binlerce genç aslında meselenin Ekrem İmamoğlu olmadığını söyleyerek sokaklardaydı.
Bu isyanın öne çıkan politik talebi özgürlük ve adalet oldu. Bir avuç insanın çıkarları uğruna açlığa, yoksulluğa, güvencesizliğe bırakılmış milyonlarca insanın özellikle gençlerin sokaklarda direndiğini gördük. Tüm deneyimsizliğine, ilk kez karşılaştığı devlet şiddetine rağmen, baskı ve tehditlerin bu denli arttığı böyle bir dönemde gençlerin sokak ısrarı gerçekten umut verici. Ancak görüyoruz ki bu eylemlerin politik içeriği çok zayıf. Yaşadıkları hayata, adaletsizliğe, yoksulluğa karşı öfkeli olan gençlerin bir kısmının ırkçı, cinsiyetçi, homofobik söylemleri öne çıkardığı ancak politik bir talebi ifade etmekte zorlandığını görüyoruz. Direnişin belirleyici gücü olması noktasında sosyalist hareketin, emek hareketinin, ekoloji hareketinin en çok da kadın hareketinin eksikliği hissediliyor. Özellikle erkek devlet şiddetinin cinsel şiddet, çıplak arama uygulamaları ile kadınlara daha fazla yönelmesi yanında bir de eylemcilerin cinsiyetçi söylemlerine maruz kalmak bizler için güvensiz bir ortam oluştursa da kadınlar sokaklardan asla vazgeçmiyor. Tüm tehditlere, baskılara rağmen polis tarafından maruz kaldıkları cinsel şiddeti tekrar tekrar ifşa ediyor, birbirinden güç almaya devam ediyor.
Barikatın önünde feminist hareketin aktif rol alması elbette isyanın dilini ve politik içeriğini değiştirecektir. Yıllardır kadınların adaletsizliğe ve erkek devlet şiddetine karşı atıyor olduğu “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!” sloganı isyanın ortak sloganı haline geldi. Eylemlerde öne çıkan sloganlardan biri de; “Kadınlar ölürken polis neredeydi”. Bunun nedeni kadınların yıllardır ısrarla ve geri adım atmadan erkek devlet şiddetine ve adaletsizliğe karşı kesintisiz sürdürdüğü mücadele. Kadınlar bu ülke topraklarında sayısız özgün mücadele yöntemi buldu, uyguladı. Toprak maya tuttu şimdi sıra bu isyanı her alanda büyütmekte.
Bu süreçte kadın hareketinin özgün rolü ne olabilir?
Kadın hareketi yıllardır erkek şiddetine, eşitsizliğe, patriyarkaya karşı mücadele veriyor. Ancak kadın mücadelesi bugüne kadar bununla sınırlı kalmadı. Ekoloji mücadelesinden savaş karşıtı mücadeleye birçok mevzide kendi özgün rengi ve talepleriyle yer alırken bir yandan da bu alanları kadın hareketinin ilkeleri ile dönüştürmeye çalışıyor. 19 Mart’tan bugüne çeşitlenen eylem biçimleriyle devam eden isyanın içeriğine kadın hareketi henüz kendi özgün rengini yeterince katamasa bu katamayacağı anlamına gelmiyor. Faşizmin yükseldiği zamanlarda en yoğun saldırı kadınlara yöneliyor. Bu isyanda da erkek devlet şiddetinin en çok kadınlara ve LGBTİ+’lara yöneldiğini gördük. Tek tek kadınların maruz kaldığı cinsel şiddeti ifşa etmesi ve kadın hareketinin cinsel şiddete dair eylemleri çıplak aramanın, cinsel tacizin olağanlaştırılmasının önüne geçilmesi bakımından önemli yerde duruyor.
1 Mayıs’a giden süreçte de erkek devlet şiddetine karşı mücadele kararlı şekilde sürdürülmelidir. Ayrıca iktidarın kadınlara yönelik saldırılarına, aile politikalarına karşı kadınların isyanı ve talepleri isyanın özgürlük, adalet ve demokrasi talepleri ile buluşturulmalıdır. Son zamanlarda kitleselliğini ve toplumsal muhalefetin öncüsü olma rolünü bir miktar yitirse de iktidarın asla bastıramadığı kadın hareketi politik söylemi ve rengiyle isyanın içindeki ırkçı, cinsiyetçi, homofobik söylemi değiştirme kapasitesi ve deneyimine sahip.
1 Mayıs sürecine dair yaklaşımınız nedir, örgütlenme sürecine dair planlarınız nedir, ne yapılabilir?
Saray iktidarının yarattığı yoksulluğu yönetmek için aile politikalarına sarılarak bedenimize, emeğimize, hayatlarımıza yönelttiği saldırıları karşısında feminist isyanımızı kuşanarak işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma gününde faşizme karşı omuz omuza olacağız.
1 Mayıs Bahar Komiteleri’ne kadınların özgün örgütlenme deneyimlerini katarak isyanın moruyla buluşturacağız.
Erkek devlet şiddetine, baskılara susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!
1 Mayıs’ta emeğimiz, bedenlerimiz, özgürlüğümüz için sokaklarda olacağız.