Bir direnişin hikayesi olduğu kadar devletin ballı ihalelerle semirttiği Aksa Enerji’nin bir ucu Kuzey Kıbrıs’a bir ucu Dersim’e değen sömürü ve soygun hikayesi bu. Devletin kelepir ihalelerle desteklemekle yetinmeyip gerektiğinde jandarmasını da kapısına bekçi diktiği Aksa için Kuzey Kıbrıs’tan Dersim’e değişen bir şey yok. Aynı şirket, aynı yalanlar ve karalamalar, aynı vurgun, aynı devlet seferberliği…
Kuzey Kıbrıs yaklaşık 5 ay önce, Meclis ve Başbakanlık önündeki, kent meydanlarındaki eylemlerle ve Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu (Kıb-Tek) işçilerinin greviyle gündeme gelmişti. Şimdilerde adını Dersim’de bir ayı aşkın süredir devam eden direnişle duyduğumuz şirket olan Aksa Enerji de hikayenin yine ana kahramanı.
Gündemde, Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik önerisi vardı. Kuzey Kıbrıs’ın üçlü koalisyon hükümeti Aksa ile bitmek üzere olan sözleşmeyi ‘ihalesiz’ olarak bir 15 yıllığına daha tekrarlamak için yetki istiyordu. Hem de kapsamını genişleterek. Çeşitli kesimler de bu kanunun geçmesine kendi alanlarında muhalefet ediyordu.
Buraya bir geçmiş parantezi açalım.
Tanıdık bir dönüşüm hikayesi
1999 yılında Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) (Daha sonradan adı Toplumcu Demokrasi Partisi olacak) ve Ulusal Birlik Partisi (UBP) koalisyon hükümeti Aksa ile ilk sözleşmeyi imzaladı. Kurulu elektrik üretim kapasitesinin ihtiyacı karşılamaması üzerine ihtiyaç olacak kadar elektriğin Aksa’dan satın alınması üzerine bir sözleşme yapıldı.
2009 yılında ise bugünkü krizde büyük bir etkisi olacak sözleşme imzalandı Aksa’yla. Şu anda ana muhalefet partisi olan Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ve Özgürlük ve Reform Partisi (ÖRP) koalisyonu Aksa’yla 15 yıllık bir sözleşme imzaladı. Ancak bu sözleşmenin kapsamı ve yükümlülükleri 1999’da yapılana göre çok daha kapsamlıydı.
Sözleşme kapsamında Aksa Kalecik’te yeni bir elektrik santrali kurdu. Araziyi devlet verdi. Kurulum giderleri yıllara bölünerek devlete yıkıldı. Elektrik üretimindeki yakıt gideri yine devlet tarafından karşılandı. Üstelik neredeyse tüm giderleri devlet tarafından üstlenilen santrale devlet yıllık 28 milyon dolar kira ödemeye başladı. Üretilen elektrik için de döviz bazlı alım garantisi verildi. Bu koşullarda üretilen elektrik, devletin elindeki santralde üretilen elektrikten daha pahalıydı. Kilovat saat başına 4 dolar fazla ödeniyordu.
“Nasılsa Aksa’ya alım garantisi verildi” denilerek devletin elindeki santral, yüzde 15 kapasiteyle çalışmaya başladı.
2009’dan beri kullanılmayan ancak alım garantisinden dolayı ödeme yapılan elektriğin faturasının 1 milyar doları bulduğu söyleniyor. Kamunun üzerindeki bu kambur Sayıştay raporlarına da yansıyor. Enerji için ayrılan bütçenin neredeyse tamamı var olan santraller ve alım garantileri için harcanıyor. Yeni yatırım da yapılamıyor. Mevcut santraller yüzde 100 kapasiteyle çalışsa bile yaz aylarında elektrik kesintileri kaçınılmaz oluyor çünkü üretim yetersiz kalıyor. İklim krizi de mevcut krizi derinleştiriyor elbette.
Görüldüğü üzere özelleştirmeyle birlikte Kuzey Kıbrıs’ta elektrik sistemi iflas etti, Kıb-Tek’e yatırım yapılmadıkça Aksa’nın kasası dolmaya devam etti.
AKP usulü sözleşme
Hükümet bu krizi yine tanıdık bir usulle çözmek istedi. UBP’nin başını çektiği koalisyon hükümeti, 2024 Mart’ta bitecek sözleşmeyi 15 yıl daha uzatmak istedi ancak yeni bir ihale açmadan, Aksa’ya adrese teslim şekilde. Kamu İhale Kanunu buna engel olduğu için de kanunda değişiklik önerdi. Aksa’yla bu sözleşmeyi ilk yapan CTP ise bu sefer muhalefette
Enerji işçileri hedefte
Bu vurguna dur diyenler arasında eylemleri daha fazla ses getiren bir kesim vardı: Kıb-Tek işçileri. İşçilerin sendikası Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Çalışanları Sendikası (El-Sen) kanun değişikliği önerisine karşı grev kararı alıyor. Ancak Bakanlar Kurulu grevi yasaklıyor.
Sendika yasak kararına rağmen fiili olarak greve çıktı. İşçilerin greve çıkmasının ardından işçilere yönelik organize bir karalama kampanyası başladı. Elektrik üretiminin yetersizliği ortadayken kesintiler enerji işçilerinin iş bırakmasına bağlandı. İktidar medyası enerji işçilerini suçluyordu. Kıb-Tek Eski Yönetim Kurulu Başkanı Turan Büyükyılmaz, katıldığı televizyon programında Aksa olmadan elektriğin sağlanamayacağını iddia ediyordu. Köşe yazarları işçiler tarafından nasıl karanlıkta bırakıldıklarını yazdı günlerce. Hatta elektrik kesintilerinin işçilerin iş bırakmasının yanında trafolara yönelik sabotajından kaynaklandığı bile söylendi.
El-Sen ise eylemde yaptığı açıklamada şunu söyleyecekti:
Biz insanların karanlıkta kalmasını istemiyoruz ama iki katı elektrik faturası ödemesini de istemiyoruz. El-Sen, bu toplum için gereğini yapmaktadır ve yapmaya da devam edecektir. Daha aydınlık günler için karanlıklar kaçınılmazdır.
Üç ay sonra, Aksa’ya bağlı başka bir işletmede işçiler iş bıraktı. Bu sefer hikayenin geçtiği yer Dersim. Yer farklı da olsa, benzer noktaları çok. Direnişe değinmeden önce yine bir geçmiş parantezi açalım.
Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş. 2005 yılında özelleştirme programına alındı. 2010’da ise ihale 230 milyon dolara Aksa Enerji’ye verildi. O çapta bir iş için bu paranın ne kadar az olduğunu birkaç örnekle açıkayalım. 230 miyon doların bugünkü karşılığı 6,2 milyar TL. Aksa Enerji 2023’ün sadece ilk üç ayında 8,3 milyar TL ciro yaptı. 2022’deki net kârı ise 4,6 milyar TL’ydi. Üstelik 2020’den itibaren de kâr oranları katlanarak artıyor.
Parantezi kapatıp Dersim’deki direnişe geri dönelim. Fırat Aksa Elektrik Hizmetleri A.Ş. (FEDAŞ) işçileri 12 bin 500 lira olan maaşlarının 22 bin liraya çıkarılmasını ve çalışma yoğunluklarının azaltılıp daha güvenli bir çalışma ortamının sağlanması için işçi alımı yapılmasını istiyor. Bu talepleri yerine getirilmediği için de 9 Ağustos’tan beri direnişteler.
İşçilerin maaş talebinin yerine getirilmesi durumunda bir işçinin işverene aylık maliyetindeki artış ortalama olarak 15 bin lira olacak. Fırat Aksa’da Temmuz 2023 verilerine göre çalışan işçi sayısı 938. Yani talebin karşılanması durumunda maaş artışının şirkete maliyeti aylık 14 milyon, yıllık 168 milyon lira. Yukarıda verdiğimiz son yıllara ait kâr ve ciro verilerine bakıldığında bu maliyetin devede kulak kaldığı aşikar.
Bu süre zarfında işçiler acil arıza bildirimleri dışında işe çıkmayacaklarını da ifade edince üç ay önce Kuzey Kıbrıs’ta enerji işçilerine yönelik başlatılan karalama kampanyası FEDAŞ işçileri için de başlatıldı. Şirket attığı mesajlarla halkı işçilere karşı kışkırtıp arızaların sebebinin işçiler olduğunu söyledi.
Ancak işçilerin Dersim halkının kitlesel katılımıyla birlikte yaptığı eylemle bu girişimin boşa düşürüldüğü şirkete ilan edilince, kelepir özelleştirme ihalesiyle ihya ettiği Aksa’nın yardımına devlet bir kere daha koştu. Fırat Aksa’ya bağlı diğer illerdeki işçiler jandarma eşliğinde servislerle zorla getirilip direnişteki işçilerin görev bölgelerinde çalıştırıldı. Jandarma eşliğinde getirildi; çünkü önceki grup, direnişteki işçileri dinleyince “Çalışmak istemiyoruz” deyip geri dönmüştü.
Jandarma adeta Aksa’nın özel güvenliği gibi işçilerin başında durdu. Abonelere attıkları mesajda da bunu belirtmekten çekinmedi Aksa: “Bu süre zarfında kent genelinde meydana gelen 978 adet arızanın 803 adetine kolluk kuvvetlerimizin nezaretinde müdahale ederek enerji arzı sürekliliğini sağlamaya gayret göstermiştir.”
Devletin ballı ihalelerle semirttiği, gerektiğinde jandarmasını kapısına bekçi diktiği, Kıbrıs’ta kârı uğruna yasaların değiştirildiği Aksa, Türkiye’nin en büyük şirketleri listesinde 47. sıradan 31. sıraya yükseldi. Aksa grubunun dahil olduğu Kazancı Holding’in en büyük hissedarı olan Cemil Kazancı 2023 yılında Forbes tarafından açıklanan Türkiye’nin en zenginleri listesinde 2,5 milyar dolar serveti ile 7. sırada, dünyada ise 1217. sırada yer almakta.
Bu kadar servetin içinde devede kulak kalacak zammın kabul edilmemesi sebebi bilindik hikaye. Direnen işçiye istediği verilmesin ki başka işçilere emsal teşkil etmesin, bu topraklar da ucuz emek cenneti olarak kalmaya devam etsin.
Ama işçiler dışında kalan kesimi ilgilendiren bir kısmı da var bu hikayenin. O da yukarıda bahsettiğimiz özelleştirme ihalesine dayanıyor. 2022’deki fahiş zamların ardından yapılan hesapta aylık fatura tutarı yaklaşık 8 milyar TL olabilecek iken aylık ödenen toplam faturanın 42 milyar TL olduğu ifade ediliyordu. Yani elektrikteki özelleştirme, faturaların 5 katına çıkmasına sebep oluyordu. Aksa da bu vurgunun önemli ortaklarından. Jandarmanın bekçiliği de sömürü düzeni gibi bu soygun da devam edebilsin diye.
Kuzey Kıbrıs’tan Dersim’e yaşananlar değişmemiş. Aynı şirket, aynı yalanlar ve karalamalar, aynı vurgun, aynı devlet seferberliği…
Kuzey Kıbrıs’ta Meclis önündeki eylemler yapılırken söyleştiğimiz Bağımsızlık Yolu’ndan dostlarımızın sözüyle bitirelim: “Aksa sırtımızda bir kambur”. Kuzey Kıbrıs halkının da Dersim halkının da.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.