IG Farben hem Alman siyasetine hem ekonomisine yön veren en önemli güçtür. Hitler’in ana destekçilerindendir. Nazi Partisi’ne açık parasal destek veren Kepler’in yakın dostları, Himmler’in Çemberi gibi toplulukların en önemli üyelerinden birisi IG Farben’dir
Auschwitz’dekilerin kurtarılmasının 50. yıldönümü olan 1995’te IG Farben ve Bayer’e karşı yapılan eylemden [Kaynak: cbgnetwork.org]
IG Farben’i bugün çok kimse hatırlamaz. Oysa 1926-1945 yılları arasında dünyanın en büyük kimya ve ilaç karteli idi.[1] Öylesine güçlü bir karteldi ki, arkasında IG Farben olmasa belki de Hitler II. Dünya Savaşı’na girmeye cesaret edemeyecekti.[2]
Bugün Türkiye’deki faaliyetleri ile de çok büyük kârlar elde eden Bayer, Sanofi, BASF (Badische Anilin- & Soda-Fabrik) gibi şirketler hala dünyanın en büyük kimya ve ilaç şirketleri durumunda. Ancak aslında IG Farben kartelinin parçası olan şirketlerin Nazilere desteği unutuldu, unutturuldu. Bu yazı, işte bu tarihi hatırlatma çabasıdır.
Bayer’in başındaki Carl Duisberg, 1903 yılında ABD’ye yaptığı iş seyahatinde John Rockefeller’in Standart Oil’i ve diğer kartellerin[3] piyasadaki gücünden çok etkilenir.
Almanya’ya döner dönmez kimya alanında bir kartel oluşturmak için kolları sıvar. O yıllarda Almanya’da kimya ve ilaç alanında Bayer dışında Hoecst ve BASF, Agfa gibi büyük şirketler vardır.[4]
Duisberg, Hoechst’in başındaki Gustav von Bruning’e, BASF’daki Heinrich Brunck’a, Agfa’nın başındaki Franz Oppenheim’a 58 sayfalık bir memorandum gönderir. Amerikan tarzı bir birleşmeyi satış, satın alma, araştırma geliştirmede güçlerini birleştirmeyi, daha sonra daha küçük diğer firmaları da davet etmeyi teklif eder. Şubat 1904’de Berlin’deki Kaiserhof Hotel’de Bayer, BASF, Hoechst ve Agfa yöneticileri olarak ilk toplantılarını yaparlar. Hoechst dışındaki diğer firmalar teklife sıcak bakar. Almanya’daki kimya şirketleri arasında uzun ve sancılı bir ikna süreci başlar.1904 yılında içinde Hoechst’in olmadığı Bayer BASF ve Agfa üçlü birliktelik oluştururlar.[5]
1916 yılında kimya ve ilaç alanındaki tüm büyük şirketleri kapsayacak başarısız bir birleşme girişimi daha olur, ama asıl birleşme 1925 yılında gerçekleşir. 2 Aralık 1925’te BASF, Bayer, Hoechst, Agfa, Wiler-ter-Meer ve Griesheim bir anlaşma imzalarlar.[6] Interessen Gemeinschaft Farbenindustrie Aktien-gesellschaft (kısaca IG Farben) karteli resmen kurulmuş olur ve merkezi Frankfurt’dadır. 39 kişilik yöneticiler kurulu tarafından Carl Duisberg IG Farben’in ilk başkanı olarak seçilir. IG Farben’in kuruluşundaki hisse oranı aşağıdaki gibidir:
BASF (%27,4)
Bayer (%27,4)
Hoechst-Cassella-CFR Birleşik (%27,4)
Agfa (%9)
Cfge (%6,9)
CF Weiler Ter Meer %1,9)
Artık IG Farben hem Alman siyasetine hem ekonomisine yön veren en önemli güçtür. Hitler’in ana destekçilerindendir. Nazi Partisi’ne açık parasal destek veren Kepler’in yakın dostları, Himmler’in Çemberi gibi toplulukların en önemli üyelerinden birisi IG Farben’dir.[7]
Hermann Schmitz, 1935-1945 yılları arasında IG Farben CEO’sudur. 1938 yılında Hitler hükümetinde savaş ekonomisi biriminin yöneticisidir.
IG Farben ilaç, ara mamul kimyasal ürünler, boya, patlayıcılar, fotoğraf makinası filmi, hafif metaller, yakıt (Fuel oil), plastik, sentetik kauçuk, manyetik kayıt cihazı, otomobil lastikleri, deterjanlar ve diğer temizlik maddeleri, zehirli gazların içinde olduğu on binlerce ürünü üretiyordu.
1929 yılında 106 farklı fabrika ve madende Almanya boya sanayinin %100’ünü, nitrojenin %85’ini, mineral asitlerin %90’ını, ilaçların %41’ini, iplik üretiminin %35’ini, patlayıcıların tamamını 120 binden fazla işçi ile üretmekteydi.
1945 yılına gelindiğinde Almanya’daki tüm sentetik kauçuk ve methanol üretimi IG Farben tarafından yapılıyordu. Plastiğin %90’ı, patlayıcıların %84’ü, nitrojen ve solvent’in %75’i, İlaç üretimin %50’si, sentetik yakıtın %33’ü IG Farben tarafından üretiliyordu.[8] Gerhard Schrader IG Farben’de Bayer biriminde çalışırken sarin gazını keşfeder. Otto Bayer poliüretanı 1937 yılında keşfeder. IG Farben’de çalışan birçok bilim insanı Nobel kimya ödülünü alır. Naziler tarafından soykırım aracı olarak kullanılan Zyklon-B gazının tamamı yine IG Farben tarafından üretilir ve toplama kamplarına dağıtılır.
Almanya’da 1939 yılından önce ağır sanayide kadın işçi yoktu. 1939 yılında başlayan II. Dünya Savaşı’yla beraber gündeme gelen işçi sorununa ilk çözüm olarak kadın işçiler gündeme gelir. IG Farben 1939-1940 arasında 30 binden fazla kadın işçiyi ağır sanayide çalıştırmak üzere işe alır.
9 Eylül 1916 tarihinde Almanya-Belçika sınırında Alman askeri komuta treninde özel bir toplantı gerçekleşir. Toplantıya Paul von Hindenburg[9], General Erich von Ludendorff, Max Bauer, Almanya’nın en eski çelik endüstrisi devi Gustav Krupp ile Carl Duisberg katılır. Toplantıda silahlanma programı için daha çok topa, silahlara, zehirli gazlara, kimyasal ürünlere duyulan ihtiyaç ve bu konuda sanayicilerin rolü hakkında konuşulur.
Bu toplantıdan bir hafta sonra Max Bauer, Almanya’nın en büyük 39 savaş sanayicisini toplantıya çağırır. Bu toplantıda işgücü sorunu başta olmak üzere birçok sorun konuşulur. Bayer’in başındaki Carl Duisberg bu toplantılarda oldukça etkili bir rol oynar.
İşçi ücretleri yüksektir, sendikalar ve grevler sanayicilerin en büyük derdidir ve verimlilik düşmektedir. Alman ordusunun işgal ettiği topraklardan işçilerin zorla getirilerek çalıştırması çözümü kararı verilir ve bu karar sanayicilerin işçi krizini çözecektir.
Kasım 1916’da işgal edilen Belçika’dan getirilenlerle köle işçi programı başlatılır. Bir ay içinde 60 binden fazla erkek evlerinden ve işyerlerinden silah zoruyla trenlere yüklenirler ve Almanya’daki madenlere ve fabrikalara getirilir. 1916 sonundan itibaren binlerce Rus savaş esiri BASF’ın Oppau, Ludwigshafen, Leuna’daki fabrikalarına ve Saale nehri kenarına kurulan yeni Nitrat fabrikasına taşınır. Ordu ile sanayicilerin 1916 yılında yaptığı toplantıdaki kararlar uygulanmaya devam eder. Sanayiciler savaş sanayisine yönelirler. Nitekim 1917-1918 BASF’ın satışlarının %78’i orduya yapılmaktaydı. Sanayiciler askerler için üretimi yine askerlerin getirdiği köle işçilerle yürütmektedirler.
Himmler ve beraberindeki SS subayları, IG Farben yetkilileriyle birlikte Monowitz şantiyesini geziyor. (1942)
I. Dünya Savaşı süresince Polonya’daki Auschwitz toplama kampı, insanlığa karşı işlenmiş suç merkezi idi. Krematoryumlarda yakılan yüzbinlerce insan, tıbbi deneylerde kobay olarak kullanılan insanlar… Kamplar Nazilerin en vahşi uygulamalarına sahne oldu. Bu gerçeklerin bir bölümü birçok Hollywood filmine veya kitaplara konu oldu.
Ancak Auschwitz toplama kampının aslında dev bir köle işçi kampı olduğu pek az bilinir.
Auschwitz kampı üç bölümden oluşuyordu. IG Farben, SS lideri Heinrich Himmler’in karar ve önerisi ile 1940 yılında Polonya’nın Auschwitz kasabasına 4 km uzaklıkta bir bölgede kendi kimya fabrikasını kurar. Auschwitz III, diğer adıyla Monowitz 1942 yılında IG Farben’in fabrikasının bulunduğu yere kurulur. Monowitz fabrikasının kurulması için birinci bölüm Auschwitz toplama kampındaki köle işçiler, her gün 7 km yürüyerek geliyor, çalışıyor ve dönüyorlardı.
Monowitz kampında Yahudiler, Yahudi olmayan politik tutuklular ve diğer siviller olmak üzere ortalama 12.000 köle işçi kalıyordu. Sentetik kauçuk ve sentetik yakıt üreten kimya fabrikalarında çalıştırılan köle işçiler SS tarafında IG Farben’e kiralanıyordu. SS, IG Farben’den kalifiye olmayan işçiler için günlük 3 Reich Mark (RM), kalifiye köle işçiler için ise saati 4 RM, 1,5 RM ise çocuk köle işçiler için para tahsil ediyordu. Köle işçi kampında 1942’de 3500 işçi kalırken, 1943 ortasına doğru 6000, 1944 ‘de 11000 işçi kalıyordu. Açlık, SS tarafından cezalandırılarak öldürülenlerin oranı çok yüksekti ve sürekli yeni köle işçi getiriliyordu.[10]
Auschwitz’deki IG farben fabrikası
Norbert Wollheim’in öyküsü Hitler faşizminde yaşananların tipik bir örneğidir.
1943 yılında Norbert Wollheim, eşi, 4 yaşındaki oğlu ve kız kardeşi ile Berlin’de Gestapo tarafından tutuklanırlar. 12 Mart 1943 tarihinde Auschwitz’e transfer edilirler. Wollheim’i ailesinden ayırırlar ve köle işçi olarak Auschwitz III yani Monowitz’e gönderirler. Naziler eşini, çocuğunu ve kız kardeşini zehirli gaz (Zyklon B) ile öldürürler.
Wollheim, IG Farben’in yeni Buna IV (kauçuk) fabrikasının inşasında 18 Ocak 1945 tarihine kadar öle işçi olarak çalışır. Kızıl Ordu yaklaşırken SS kampı yok eder ve insanları “ölüm yürüyüşü”ne[11] zorlar ve Wollheim bu sırada kaçmayı başarır.
Savaş sonrası İngiltere kontrolündeki Almanya’nın Lübeck kentine yerleşir. 1950 yılında IG Farben’e kendisini köle işçi olarak zorla çalıştırdığı için dava açar. Bu köle işçilerin şirketlere açtığı ilk tazminat davasıdır. Dava, 1953 yılında sonuçlanır ve IG Farben’in 10.000 Alman markı tutarında tazminatı Wollheim’a ödemesine karar verilir. Bu davanın devamında açılan diğer davalarla IG Farben binlerce köle işçiye toplam 30 milyon Alman markı tazminat ödemek zorunda kalır.
IG Farben’in 47 parçaya bölünmesi, Almanya’da 10 bin kişiden fazla işçi çalıştıran kuruluşun kalmaması şeklinde Eisenhoower planı gündeme gelir. Ancak bu plan Truman Doktrini çerçevesindeki ABD’nin Soğuk Savaş politikası sebebiyle uygulanmaz.
1949 Haziran ayında Sovyetlerle birlikte olan dört parçalı askeri yönetim yerine Batı Müttefik Yüksek Komiserleri (Amerikan, İngiliz ve Fransız) hissedarlığı koruma komitesi kurulur. Ve bu komite etkili olur. Bu komitenin kararı ile 1951 yılında itibaren IG Farben’i oluşturan üç büyük firma Bayer, BASF ve Hoechst 1926 öncesindeki gibi yeniden yapılanırlar.
1953 yılında savaşın galibi Yüksek Komisyon planına göre IG Farben’in mal varlıklarının çoğu üç büyük IG Farben firmasına aktarılır. Bayer, Agfa’nın tüm hisselerini devralır. Casella ve Huels ayrı bir şirket olarak bir süre devam eder, daha sonra Bayer’in bünyesine dahil olurlar.
Ekim 1954’de Paris’te yapılan anlaşmaya göre müttefik kuvvetlerinin Batı Almanya’yı işgali sona erer.
5 Mayıs 1955 tarihinde müttefik işgal kuvvetleri Almanya’yı terk eder. Üç hafta sonra da IG Farben’in 450 hissedarı toplanır ve son 10 yılın raporunu almak için bir araya gelirler. Bu sırada köle işçilerin tazminat davaları gündemdedir ve çözüm bulmak zorundadırlar.
1956 yılında üç büyüğün hisse değeri Batı Almanya borsasının %15’ini oluşturmaktadırlar.
Almanya’nın üç büyük şirketi Bayer, BASF ve Hoechst 1977 yılında dünyanın ilk 30 endüstrisi arasındadır artık.
Bayer, Hoechst ve BASF’tan her birisi Amerikan dev kimya şirketi DuPont’tan daha büyüktürler. Üç büyüğün her biri IG Farben’in Nazi dönemindeki en zirvede olduğu döneminden daha büyük bir şirketler olurlar.
Bu sorunun yanıtı hem evet hem de hayır. 1947 yılındaki Nürnberg Mahkemeleri’nde 24 sanık aşağıdaki suçlamalardan yargılandılar.
– Saldırı savaşlarını ve başka ülkeleri işgal etmeyi planlamak, hazırlamak, başlatmak.
– İşgal altındaki bölgelerde talan ve yağmalama yapmak ve Avusturya, Çekoslovakya, Polonya, Norveç, Fransa ve Rusya’daki işyerlerini (fabrikalar, üretim yerleri) ele geçirerek savaş suçu işlemek ve insanlığa karşı suçlar işlemek.
– İşgal altındaki ülkelerdeki sivilleri ve toplama kamplarındaki mahkûmları ve savaş tutsaklarını dev ölçeklerde köle işçiliğe göndererek onlara kötü davranmak, terörize etmek, işkence etmek ve öldürmek gibi savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlemek. Bir suç örgütü olan SS’e üye olmak.
24 IG Farben yöneticisi bu suçlamalarla mahkemeye çıktı. 3 Mayıs 1947 ile 30 Temmuz 1948 arasında yürütülen yargılamalar sonucunda karar verildi. IG Farben davasında yargılanan 24 sanığın 10’u suçsuz bulundu. IG Farben’in baş hukuk danışmanı Max Brüggemann’e yöneltilen suçlamalar mahkeme sürerken tıbbı nedenlerle düşürüldü. 13 üst düzey IG Farben yöneticisi ise 1,5 yıl ile 8 yıl arasında ceza aldılar. Mahkeme başkanı Paul M. Hebert bile verilen hafif cezaları protesto ederek ve tavuk hırsızlarına bile verilmeyecek cezalar aldıklarını ifade etti.
İnsanlık suçu işleyen IG Farben yöneticileri, kendilerine verilen çok küçük cezaları bile yatmadan tahliye edildi. ABD’nin kontrolündeki Yüksek Komiserlik’in kararı ile 1950 yılında iyi halden serbest bırakıldılar.
Hemen işlerinin başına döndüler ve ABD’nin Kore Savaşı’ndaki kimyasal savaşın danışmanı oldular.[12]
Dipnotlar:
[1] Kimyada dünyanın en büyüğü iken, tüm sektörlerde General Motors, US Steel, Standart Oil’den sonra dünyanın dördüncü büyük endüstri devi idi.
[2] 1978’de şirketi, ABD Adalet Bakanlığı avukatı olarak araştıran Joseph Borkin’in hazırladığı rapordan bir alıntı: IG’nin muazzam üretken tesisleri, geniş kapsamlı araştırması, çeşitli teknik uzmanlığı ve ekonomik gücün toplam konsantrasyonu olmasaydı, Almanya Eylül 1939’da saldırı savaşına başlayacak konumda olamazdı.”
[3] Kartel aynı mal ve hizmeti üreten çeşitli teşebbüslerin aralarındaki rekabeti tamamen kaldırmak veya azaltmak amacıyla birleşmeleridir.
[4] Bayer, BASF ve Hoechst’in kısa tarihçeleri: 1863 yılında boya üretimi ile Bayer’in tarihi başlar. Boya yanında ilaç, fotoğraf gibi alanlarında hizmet vermeye başlar. 1892’de sentetik haşere ilacını üretirler, 1897’de Aspirin’i, 1898’de Eroin’i ve 1915 yılında ise sentetik kauçuğu keşfeder. I. Dünya Savaşı’nda ise ordu için kimyasal silah üretimine başlar.
1865 yılında kurulan BASF, bugün 122 bin kişinin çalıştığı ve toplam mal varlığı 2018 itibarı ile 86 milyar euro olan dünyanın en büyük kimya şirketidir. BASF, 1950’den itibaren naylon gibi sentetik ürünleri üretmeye başlar. Polystyrene’yi 1930’larda, Straforu 1951’de geliştirir. Kimya, plastik, ilaç sektörü için hammaddeler, boya, doğalgaz, patlayıcılar, tarım ilaçları, GDO tarım gibi alanlarda hizmet vermektedir. Dow Chemical Company, DuPont ve Monsanto rakipleridir. Hoechst, 1863 yılında kurulur. 31 Aralık 1998 tarihinde 96 bin çalışanı varken Fransız Rhône-Poulenc ile birleşir ve 2004 yılında ilaç Sanofi Aventis bünyesinde erir.
[5] Aynı dönemde Hoechst ise boya üretim firması Leopold Cassella ile birleşir ve adlarını Interessen Gemeinschaft koyarlar. Kalle ve Griesheim elektron isimli 2 küçük firma daha bu birliğe katılır.
[6] Kelle ve Casella şirketi yasal olarak ayrı kalmakla beraber IG Farben’in iştiraki oldu.
[7] Hitler’in ekonomi danışmanı Wilhelm Keppler tarafından 1932 yılında kurulan “Keppler’in Yakın Dostları” kulübünün amacı da Nazilerin bu partisine ekonomik katkı sunmaktı. Sermayenin Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ile dayanışma kulübü 1935 yılında “Himmler’in Yakın Çevresi” ve “Ekonominin Yakın Dostları” adlarını alarak daha da büyüdü. Alman sermayesinin en büyüklerinin yöneticilerinin üye olduğu 32 kişilik yeni kulüp, 1935-1944 yılları arasında her yıl Himmler’e 1 milyon mark ödüyordu.
[8] Stokes, R.G, (1988) Divide and Prosper: The Heirs of I.G. Farben Under Allied Authority, 1945-1951. University of California Press.
[9] 1916 yılında Almanya Kara Kuvvetleri komutanı olan Hindenburg, 1925 yılında muhafazakâr partilerin adayı olarak Almanya’nın Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhurbaşkanı olarak 30 Ocak 1933 tarihinde Adolf Hitler’i Şansölye olarak atadı.
[10] IG Farben’in Monowitz dışında köle işçi çalıştırdığı diğer kamplar: I.G. Farben Leuna-Werke Zöschen, I.G. Farbenindustrie AG Frankfurt-Höchst, I.G. Farbenindustrie AG Leuna-Werke Merseburg, I.G. Farbenindustrie AG Ludwigshafen, IG-Farben Heydebreck.
[11] Tarihte bir çok örneği görülen ölüm yürüyüşlerinin en vahşilerinden biri de Auschwitz’deki idi. Kızıl Ordu, Auschwitz kampına ulaşmadan 9 gün önce, SS 60.000 civarında mahkûmu 50 km uzaklıktaki Wodzisław Śląski’ye yürümeye zorlar. Bu yolda 15.000 kişi öldürülür.
[12] Friedrich Jaehne savaş suçlusu olarak 1.5 yıl ceza almıştı ve 1955 yılında Hoechst ‘in başkanı oldu. Fritz ter Meer savaş suçlusu olarak ceza almıştı ve Bayer yönetim kurulu başkanı oldu.
Kaynaklar:
İLGİLİ YAZILAR:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.