ABD’nin dev otomobil firması General Motors’un sahibi olduğu Opel, Hitler’in savaş planlarının farkındadır ve savaş ekonomisindeki kârın kokusunu alır. 1935 yılında silah ve askeri sanayiye giriş yapar
Adam Opel (1837-1895) Almanya’da 1867 yılında dikiş makinesi üretmeye başlar. Aynı zamanda eşinin adı olan “Sophia” markası ile ürettiği dikiş makinesi işinde çok başarılı olur. O yıllarda adeta her Alman “gelinlik kızın rüyası Sophia dikiş makinesi”dir. 1899 yılında 500.000 adet, 1911 yılında ise 1 milyon adet dikiş makinesi satar.
Adam Opel daha sonra bisiklet üretimi işine girer. Opel, 1898’de Avrupa’da yaşanan bisiklet üreticilerinin büyük krizini başarı ile atlatır. Şirket 1920’lerde 1.500 çalışanı ile günde 4.000 adet bisiklet üretmektedir.
Opel 1899 yılında otomobil üretimine yönelir. Rüsselheim’deki fabrikasında 13.000 işçisi ile 1920 yılında Avrupa’nın en büyük otomobil üreticisi konumundadır.
Ancak şirket 1928 yılında borç krizi ile karşı karşıya kalır.
ABD’nin dev otomobil firması General Motors (GM) bu fırsatı değerlendirir. ABD’nin ülke dışındaki en büyük yatırımını yapar. GM, Nisan 1929’da Opel’in yüzde 80 hissesini 26 milyon dolara satın alır. 1931 yılında ise kalan yüzde 20 hisseyi satın alarak Opel’in tamamına GM sahip olur. GM, yönetim vb. kilit pozisyonlara kendi ekibini yerleştirir. Opel 1933 yılında Almanya otomobil ihracatının üçte ikisini, Almanya otomobil pazarının üçte birine otomobil sağlayan bir dev şirkete dönüşmüştür.
Adolf Hitler, 10 Şubat 1933 yılında Berlin Stadyumu’nda yaptığı konuşmada şöyle der: “Alman halkı! bize 4 yıl süre verin ve sonra bizim hakkımızda karar verin.” Hitler bu konuşmasının bir gün sonra Berlin AA otomobil fuarının açılışında bir konuşma daha yapar.
Bu konuşmasında büyük otoban-yol yapım programını duyurur. Ayrıca Nazi hükümeti yeni araç alımındaki vergileri kaldırır.
1934 yılındaki bir sonraki otomobil fuarında da 1000 Reichsmark (RM) altında fiyatla satılacak “Halk arabası”nın (Volkswagen/VW) duyurusunu yapar.
Hitlerin otoban, yol vb. altyapı yatırım ve vergi desteği ile Alman otomotiv sanayi hızla büyür.
1932’de yıllık 52.000 adet olan otomobil üretimi, 1938 yılında 342.000 adede yükselir.
Bu dönemde Almanya’da toplam 1,5 milyon işçi bu sektörde çalışmaktadır.
Almanya’daki her 12 işçiden birisi otomotiv sektöründedir.
Opel 1929-1933 yılları arasında ortalama yıllık 24.000 adet araç üretirken, 1938 yılında sadece Almanya içine sattığı araç sayısı üçe katlanır. 1938 yılında toplam 85.497 araç satar.[1]
Amerikan firması Opel, Hitler’in savaş planlarının farkındadır ve savaş ekonomisindeki kârın kokusunu alır. 1935 yılında silah ve askeri sanayiye giriş yapar.Berlin’de yeni bir kamyon fabrikası kurarlar. Nazi yönetimi yabancı şirketlere sınırlamalar getirirken, ABD sermayesi GM, Opel üzerinden büyük yatırımlar yapabilmektedir. GM, 3 ton kapasiteli Opel Blitz modeli kamyonları orduya satmaya başlar.
Opel kamyon fabrikası kurulduğu 1936 yılında 14.000 adet kamyon, 1939 yılında ise 24.000 adet kamyonun çoğunu Nazi hükümetine satar.
1937’de Volkswagenwerk GmbH ismiyle devletin sahipliğinde bir şirket kurulur. Bu devlet şirketi Detroit’teki Ford üretim tesislerinde uygulanan band sistemine dayanan Fordist üretim modelini aynen uygular. Ford’dan bu şirkete Almanca bilen mühendisler gönderilir ve Volkswagen şirketinin çekirdek teknik kadrosunu oluştururlar.
Aşağı Saksonya’ya VW fabrikası kurulur. Nazilerin her aileye araç sözü ile başlayan “Halk arabası” Volkswagen rüyası başlamadan sona erer. Fabrika savaş başlayınca sivil araç siparişlerini kabul etmez ve hızla savaş sanayine yönelir. Volkswagenwerk GmbH savaş uçağı parçaları ve Porsche dizaynı olan askeri “Kova araç” (Kubelwagen) üretimine başlar.
1933 yılından itibaren Opel’in sahibi GM ile Ford, Nazi Almanyası’nın silahlanmasında çok önemli rol oynarlar. Naziler işgal planı yaparken araçlar için yakıt önemli bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. ABD’li firmaların verdiği teknoloji desteği sonucunda sentetik yakıt üretimi ile bu krizi kolaylıkla aşarlar. GM, Hitler’in arkasındaki kimya tröstü I.G. Farben’le sentetik yollarla yakıt yapma tekniklerini paylaşır.
Bugün savaş analistleri GM ve Ford’un teknik desteği olmadan Alman havayolları ve savaş gücünün mevcut başarısını elde edemeyeceğini iddia ediyorlar.
GM, Almanya’daki Opel fabrikalarında Alman hava ve kara kuvvetleri için üretim yaparken, aynı zamanda Amerikan Hava Kuvvetleri için de üretim yapıyordu.
Opel’in 4 üst düzey yöneticisinden 3’ü Amerikalı idi ve Almanya 11 Aralık 1941’de ABD’ye savaş ilan etmesine rağmen hiç istifa etmediler. Ayrıca o dönemde “düşman ülkeler”in şirketlerine kayyum atama uygulaması söz konusu idi. Ancak ABD’ye savaş ilanından 11 ay sonra, 25 Nisan 1942’de Opel’e göstermelik bir kayyum atandı. GM yönetimi iddiaları yalanlamasına rağmen birçok belge kayyumun yönetimde etkili olmadığını göstermektedir. Savaş sonrası GM yönetimi Almanya Opel’de olanlardan bihaber gibi davranır.[2] Almanya için düşman bir ülkenin sahibi olduğu Opel’in fabrikalarına ilişkin hiçbir kamulaştırma ve el koyma işlemi olmaz
İkinci Dünya Savaşı süresince Opel Rüssellheim fabrikası, Junkers JU-88 bombardıman uçağı parçası ve ME-262 için jet motoru üretir.
Savaş başlayınca milyonlarca Alman vatandaşı erkek askere çağrıldı.
Bu nedenle 22.000 olan Opel çalışanı sayısı 1939 sonunda 13.000’e düşer.
Opel’in mevcut kalifiye işçileri de askere alınır. 1940’ların başında Opel personel müdürlüğü Reich İşçi Bakanlığı’na (RAM) birçok kez başvuru yapar.
2 Nisan 1940 tarihinde bir ültimatom vererek eğer 7000 işçi en geç hazirana kadar gelmezse JU-88’ler için parçaların zamanında üretilemeyeceğini söylerler.
Ancak bu şantaj işe yaramaz ve birçok işçi askere alınır.
Ancak hem Opel’in hem de diğer fabrikaların imdadına köle işçiler yetişir.
Aşağıdaki Tablo 2’de Hitler rejiminin köle işçi politikası çok iyi özetlemektedir. Sivil köle işçilerin sayısı savaş esirlerinden daha fazladır. Örneğin Ağustos 1944 itibariyle toplam 5 milyon 721 bin 883 sivil işçiye karşılık 1 milyon 930 bin 087 savaş esiri köle işçi çalıştırılıyordu. Köle işçilerin sadece yüzde 25’i savaş esiri iken kalan yüzde 75’i sivil köle işçilerden oluşuyordu. 7 milyon 651 bin 970 olan toplam köle işçilerin sayısı 1944 yılındaki toplam Alman işgücünün yüzde 26,5’ini oluşturmaktadır. Tablodan da görüleceği üzere tarımdan sonra en fazla köle işçi otomotiv sektöründe çalışmakta idi.
Tablo 1’de görüleceği üzere en çok sivil köle işçi Sovyetler Birliği’nden, sonra da Polonya’dan toplanmıştır. Belçika, Fransa, Hollanda ve İtalya’dan sivil köle işçilerin sayısının da daha az olmadığı görülecektir. İtalya’dan getirilen savaş esiri sayısı dikkat çekicidir: 427 bin 238. Başka kaynaklarda bu rakam savaş esiri değil de askeri tutuklu olarak verilmektedir.[3]
6 yıl içinde 2,4 milyon Yahudi olmayan Polonyalı, köle işçi olarak kullanıldı. Çoğu yetersiz beslenme, soğuk, hastalık ve ağır çalışma koşulları nedeniyle olmak üzere 2,4 milyonun 160 bini öldü.
Öncelikle savaş esirleri köle işçi olarak fabrikalara dağıtılır.
Alman Yüksek Askeri Komutanlığı fabrikaların kendi barakalarını ve özel güvenliklerini karşılaması karşılığında savaş esiri verme kararı verir.
Opel, Temmuz 1940’da kendi işçi kampını hazırlar. Naziler tarafından buraya 600 Fransız ve Belçika savaş esiri gönderilir. Bu işlem daha kayyum atanmadan Amerikalı Opel yöneticileri görevde iken yapılır.
Nazilerin işgal edilen Fransa, Belçika, Slovakya ve İtalya’dan zorla getirdiği sivillerin köle işçi olarak kullanılması sürecinde Opel de payını alır.
Opel’de 1941 ortalarında ortalama 1000 sivil köle işçi vardı ve bu işçiler sürekli değişmektedir.
1941 yılına gelindiğinde Opel’in Alman ve diğer ülkelerden 15.000 çalışanı vardır.
Almanya 22 Haziran 1941’de Sovyetler Birliği’ni işgal etti. Nazilerin daha fazla kamyona ve uçağa ihtiyacı vardır ve Opel in rolü daha önemli hale gelir (Opel Blitz kamyonu Daimler-Benz’in ürettiği kamyonlardan daha iyi performans gösterir).
1941 kışından itibaren 2 milyon Sovyet askeri esir alınır ve doğrudan fabrikalara köle işçi olarak dağıtılır. Bunların sadece birkaç yüzbini savaş sonunda eve dönebildi. Bu arada 20 Şubat 1942’de Sovyet işgal bölgelerinde sivil köle işçileri de devreye sokmaya karar verirler. Sovyet sivil işçilerin ilk grubu Mayıs 1942’de Rüsselsheim’daki Opel fabrikasındaki 44 ağaç barakaya yerleştirilir.
OST (Ostländer/Doğulu) yaka etiketi ile Litvanya, Ukrayna gibi ülkelerden getirilen köle işçilerin koşulları Batılı diğer köle işçilere göre çok daha kötü idi. Köle işçi kampları Ostarbeiter kampı, Batı ülkeleri kampı, Rus kadın kampı, Çek kampı, İtalyan kampı gibi isimlere ayrılmıştı.
10 Eylül 1942 tarihine gelindiğinde Opel fabrikasında;
502 Sovyet erkek sivil işçi,
146 Sovyet kadın sivil işçi,
1530 Fransız savaş esiri,
262 diğer ülkelerden gelen sivil işçiler, köle işçi olarak çalışıyordu.
Yukarıda tabloda Opel’in Rüsselsheim fabrikasında 1940-1944 yılları arasında üretilen savaş uçağı parçaları ve bu parçaların Almanya’daki toplam üretimin yüzdesi görülmektedir.
Opel Brandenburg fabrikasında 1932-1942 arasında 50.000 adet Opel Blitz kamyonu üretildi. Alman askerlerinin 3 ton kapasiteli kamyon üretiminin yüzde 35’İni Opel gerçekleştirir. 10 Mayıs 1942’de Opel Blitz marka kamyonların üretim sayısının ayda 2.000’den 6.000’e çıkarılması kararı verilir. Bu daha çok köle işçi ihtiyacı anlamına gelir ve tabii ki bu ihtiyaç Nazi yönetimi tarafından karşılanır.
Savaştan kâr eden birçok şirket gibi GM hem ABD’ye hem Nazilere üretim yapar. GM, 2008 yılındaki krizden etkilenir ve Opel fabrikalarını 2017 yılında PSA Group’a (Peugeot) satar. Aynı dönemde General Motors (Opel) ve Ford’u izleyen, Hitler’le işbirliği yapan başka ABD’li dev şirketler de vardır. Du Pont, Union Carbide, Westinghouse, General Electric, Gilette, Goodrich, Singer, Eastman Kodak, Coca-Cola, IBM ve ITT gibi dev şirketler de aynı yoldan ilerleyerek Hitler’le çok yakın ilişkiler kurarlar ve Nazilerin sağladığı milyonlarca köle işçinin teri ve kanı ile çok büyük kârlar elde ederler. Bankalar ve hukuk firmaları da bu süreçte geride kalmazlar. Sullivan & Cromwell, J. P. Morgan, Dillon, Read & Co, Union Bank of New York, Brown Brothers & Harriman gibiler de Hitler’in arkasında idiler.[4] Bu firmalar, savaş sonrası kurulan Nürnberg Mahkemeleri’nde asla yargılanmadılar. Ve bugün sanki Hitler ile hiç işbirliği yapmamış gibi davranmaktadırlar. Köle işçilerin acılarını, onların yaşadıklarını, yaptıkları kötülükleri unutturmaya çalışıyorlar. Biz ise hatırlatmaya devam etmeliyiz. Çünkü aslında her işgalci savaşın arkasında sermayenin kâr hırsı bulunduğu unutulmamalıdır.
Dipnotlar:
[1]ABD’li Opel’in başarısı tamamı Alman sermayesi olan Daimler Benz’i üzüyordu. Daimler-Benz’in üst düzey yöneticileri Nazi Partisi’nde önemli mevkilere, hatta SS’e katıldılar ve Nazilerle kurulan bu ilişki Daimler-Benz firmasının büyümesinde etkili oldu. Daimler-Benz bu dönemde özellikle kamyon üretimi ve silah sanayinde önemli roller üstlenmiştir.
[2]27 Mart 1933 tarihinde 1 milyon kişi New York’taki Madison Square Garden’de toplandı ve Nazi Almanyası’nı protesto etti. GM’nin başındaki Alfred P. Sloan, ABD toplumunun neyi protesto ettiğini çok iyi biliyordu. Opel ayrıca Nazi Partisi’ne özel nakit para yardımı yapıyordu. Örneğin Opel, Nazi bölge yöneticisinin ofisinin inşası için 75.000 RM bağış yapmıştır. O dönem Hitler’in propaganda konuşmaları fabrika içindeki hoparlörden veriliyordu.
[3]1943 yılında Mussolini bir darbe ile iktidardan indirilir, ardından Naziler tarafından kurtarılır ve kukla “Almanya dostu” İtalyan devlet kurularak yenide ülkenin başına geçirilir. Mussolini’yi deviren 500 bin kadar asi İtalyan askeri silahları alınarak “askeri tutuklu” olarak fabrikalara gönderilir. Onlar İtalya-Almanya arasındaki “dost” ülke ilişkisi nedeniyle savaş esiri değil, askeri tutukludur ama yine de köle işçilerdir.
[4]Union Bank’ın Hitler’in arkasındaki dev çelik şirketi Thyssen ile özel bir bağı vardı. Bankanın başında ABD başkanlarından George W. Bush’un dedesi Prescott Bush vardı ve bu ailenin kişisel zenginliklerini Hitler’in parasını aklayarak elde ettikleri iddia edilir.
Kaynaklar:
İLGİLİ YAZILAR:
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.