DİSK/Basın-İş, “hayır”cı gazetecilerin hedef alınmasına tepki gösterdi, “Gücümüzü hapishanelerde rehin tutulan gazeteci arkadaşlarımızdan ve gerçeğe olan inancımızdan alıyoruz” dedi
Hayır, yenildin diktatör. Çalıntı bir sandıkla, yıktığın bir ülkeyi keyfine göre yeniden kuramazsın. Ve hayır, sen yenildin diktatör. Yıktığın bir ülkeyi sokakta yeniden kuran kadınları teslim alamazsın
7 Haziran’da sandığı yok saydı, olmadı! 16 Nisan’da sandığı çaldı, yine olmayacak.
Artık cebren ve hile ile resmen gayrimeşru bir diktatör olan diktatör, kadınları teslim alamayacak. Çünkü en çok kadınlar için artık kayıp bir dava değil, kurulacak yeni bir ülkenin adıdır “Hayır”. Daha sandık başında ter dökerken burnumuza dayatılan ahlaksız sonuca karşı, hemen oracıkta, o anda, daha kimse yeniden umuda cüret etmezken, göz göze gelerek “yeniden sokağa sokağa” diyerek birbirlerini ve herkesi dürten kadınların, sürekli isyan şifresidir “hayır”. Biz önce göz göze gelir “hayır” deriz; o zaman yeniden bahar gelir; halk yeniden sokağa çıkar; umut yeniden yeşerir. “Hayır” bitmez yeniden başlar. Ne sandın?
En az yarımız “hayır” dedi sana sandıkta, bunu sen de biz de biliyoruz. En az yarısı “hayır” diyenler içinde, en çok kadınlar “hayır” dedi sana o çaldığın sandıkta. Bunu da sen de biz de biliyoruz. Hani o kaybettiğin büyük kentlerin büyük meydanlarını “Bedenimiz bizim senin mi sandın; hayatımız bizim senin mi sandın; geceler bizim senin mi sandın; sokaklar bizim senin mi sandın” diye sallayan ve sana bütün o büyük kentleri kaybettiren kadınlar. Hani o şortlu hemşire, parktaki gebe, plazadaki beyaz yaka, “hayır” diyen “başörtülü bacın”. Aylardır sokak sokak, meydan meydan, mahalle mahalle “hayır”lara can üfleyen kadınlar; “hayır” bildirilerini elden ele alırken birbirlerinin gözünden “hayır”cı isyan şifreleri okuyan kadınlar. Tek Adam’a “hayır” derken, evdeki “reise” de; Tek Adam’a “hayır” derken sokaktaki tacizciye de “hayır” diyen; Tek Adam’a “hayır” derken fethe çıkabileceği tek ganimet kadın bedeni olan yağmacılara “hayır” diyen kadınlar. Tek Adam’a “hayır” diyerek güce teslim olmayı da, Tek Adam’a “hayır” diyerek güce sürtünerek salt hayatta kalmayı da reddeden kadınlar. Tek Adam’a “hayır” demenin, sahici bir hayata sahip çıkmak demek olduğunu iliklerinde hisseden ve o yüzden artık “hayır”dan başkasını hep reddedecek olan kadınlar.
Şimdi o aynı kadınlar, sen daha o sandığı çalmadan önce kurmaya başladıkları o büyük “hayır”cı kadın örgütüne sen sandığı çaldıktan sonraki ilk anda yeniden sokağa çıkarak yeni bir tuğla daha ekliyorlar. Bak kadınlar birbirine neler fısıldıyor kaybettiğin o büyük kentlerin büyük meydanlarında: “Hayır daha bitmedi, hemen şimdi yeniden çık o sokağa. Hayır daha bitmedi, hemen şimdi yeniden gir konuş o evlerde. Hayır daha bitmedi, hemen şimdi yeniden dolaş o mahallelerde. Hayır daha bitmedi, hemen şimdi yeniden bağır o pazarda. Hayır daha bitmedi, hemen şimdi yeniden uzat o bildiriyi. Hayır daha bitmedi, hemen şimdi yeniden tut o kadınların elini. Hayır daha bitmedi, hemen şimdi yeniden ‘hayır’ deyin hep birlikte. Hayır daha bitmedi, hemen şimdi kur, ‘hayır’ diyen bütün o güzelim kadınların o büyük direniş meclislerini. Kur ki en az yarısı ‘hayır’ diyen bu ülkenin sokaklarında ve meydanlarında cebre ve hileye rağmen büyüyen umut, sahici bir halk direnişinin ana kucağını bulsun. Kur ki bundan sonra ‘hayır’ diyen her kadının isyanı, kadınların kolektif kitlesel isyanıyla buluşsun. Kur ki harcı cebren ve hile ile karılan resmi diktatörlüğün hayatın her alanındaki her saldırısı karşısında önce kadınları bulsun ve her direnişi önce kadınlar kursun. Kur ki hiç bir kadın salt hayatta kalmak için bir daha artık asla ne güce teslim olmak ne de güce sürtünmek zorunda olsun”.
Bizler ‘hayır’ diyen tüm kadınlar, gizlisi saklısı olmayan bir isyan şifresiyle söz verdik birbirimize. Yok hükmündeki bir oylamayla yıkılan bir ülkenin enkazı başında yeni bir hayatın kurallarını sokakta yeniden yazmanın sözünü. Ve bizler ‘hayır’ diyen tüm kadınlar, yorulmadan ‘hayır’ demenin gücünü verdik birbirimize. Şimdi o gücü hayra yorma zamanı.
İyi duyamadık sayın diktatör: “Yasada öyle yazıyor olsa bile mühürsüz oyları geçersiz saymak temel seçme hakkını ihlal eder” mi dediniz? Ne hoş! Demek ki, yasada öyle yazıyor olsa bile temel kadın haklarını ve temel insan haklarını ve emeğin haklarını ve doğanın haklarını ve kentlerin ve çocukların haklarını ihlal eden hiç bir kurala uymak zorunda değiliz artık hiçbirimiz de. Demek ki, “itaat yok isyan var” sözü salt bir ana özgü değil de tarihsel bir dönemece özgü bir sloganmış. Demek ki “itaat yok isyan var” sözü, en az yarısının ve en çok kadınların “hayır” dediği bir halkın ülkesini yeniden kuracak olan en sahici sloganmış. Demek ki “itaat yok isyan var” sözü, hayatı hedef alan bir çılgınlığa karşı direnişin en rasyonel çağrısıymış.
Hayır, yenildin diktatör. Çalıntı bir sandıkla, yıktığın bir ülkeyi keyfine göre yeniden kuramazsın.
Ve hayır, sen yenildin diktatör. Yıktığın bir ülkeyi sokakta yeniden kuran kadınları teslim alamazsın.
Şimdi o yüzden, çaldığın o sandığı usulca yere bırak ve hızla “kaç kaç kaç… kadınlar geliyor!”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.