Fo, proleter kadınların hayatta kalma mücadelesini trajikomik bir dille sahneye taşıyor. Süpermarket yağması, basit bir “hırsızlık” değil, metalaşma pratiklerini altüst eden kolektif bir direniş ritüeli. Karakterlerin polisten kaçarken sergilediği komik çaresizlik, izleyiciyi “suç” kavramını yeniden düşünmeye itiyor: Asıl suçlu, geçim derdiyle boğuşan kadınlar mı, yoksa ekonomiyi kemiren sistematik sömürü mü?
Arzu Gamze Kılınç’ın sahnelediği “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” Dario Fo’nun 1974’te İtalya’nın enflasyonla çalkalanan toplumsal gerçekliğinden filizlenen isyanını, günümüz Türkiye’sinin ekonomik buhranıyla kesiştiren politik bir manifesto. Absürd komedi ile sınıfsal eleştiriyi harmanlayan oyun, kapitalizmin yapısal adaletsizliklerini hem yerel bir dokuyla hem de evrensel bir öfkeyle sorguluyor.
Fo, proleter kadınların hayatta kalma mücadelesini trajikomik bir dille sahneye taşıyor. Süpermarket yağması, basit bir “hırsızlık” değil, metalaşma pratiklerini altüst eden kolektif bir direniş ritüeli. Karakterlerin polisten kaçarken sergilediği komik çaresizlik, izleyiciyi “suç” kavramını yeniden düşünmeye itiyor: Asıl suçlu, geçim derdiyle boğuşan kadınlar mı, yoksa ekonomiyi kemiren sistematik sömürü mü?
Antonia (Serpil Göral) ve Margherita’nın (Berfin Karatay) mücadelesi, neoliberalizmin kadın bedeni ve emeği üzerindeki çifte tahakkümüne karşı bir başkaldırı. Süpermarket raflarını “yağmalarken”, aslında görünmez kılınan ev içi emeğin politik potansiyelini görünür kılıyorlar. Bu eylem, “ücretsiz emek” kavramını sahneye taşıyarak, özel alanın sınırlarını kamusal bir isyana dönüştürüyor. Fo’nun kadınları, tıpkı günümüz feminist hareketlerinde olduğu gibi, dayanışmanın gücünü hatırlatıyor: “Yalnız değiliz!”
Fo’nun metni, enflasyonun insanları nasıl çaresizliğe sürüklediğini resmederken, Türkiye’deki kronik ekonomik çöküşle paralellik kuruyor. Antonia’nın kira derdi, İstanbul’un dönüşen mahallelerindeki mülkiyet krizini yansıtıyor. Oyundaki “Fiyatlar neden kontrolsüz?” sorusu, küresel kapitalizmin yerel yansımalarını sorgulatıyor. Oyun, Türkiye’ye özgü dinamikleri sahneye taşıyarak metni yeniden yerelleştiriyor.
Arzu Gamze Kılınç ve tüm oyuncular, Fo’nun tekniklerini Türkiye bağlamına ustalıkla uyarlıyor. Osman Onur Can’ın çoklu rol değişimleri ve fiziksel komedisi, bedeni iktidarın dayattığı normlara karşı bir direniş aracına dönüştürüyor. Seyirciye doğrudan seslenişler, izleyiciyi rahatlık alanından çekip “Bu adaletsizliğe ortak mısın?” sorusuyla yüzleştiriyor.
Dario Fo, mizahı bir devrim silahına dönüştürerek, kapitalizmin yapısal şiddetini teşhir ediyor. “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!” ekonomik krizlerin bireyleri “suçlu” ilan ettiği bir dünyada, kolektif direnişin imkânını hatırlatıyor. Oyun, krizlerin değişmediğini değil, direnişin dilinin her kuşakta yeniden doğduğunu kanıtlıyor. Sahne, bir devrim provasına dönüşürken, seyirciye şunu fısıldıyor: “Gülmek, yalnızca direnmenin değil, insan olmanın da manifestosudur.”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.