Kentlerin varoşlarında, tarikatlar ve cemaatler içinde sosyalleşenler bile bu ihtiyaçlarından fedakârlık etmiyor. İşte bu yüzden ekonomik krizin etkisini ölçmek için benim kriterim, iletişim ve haberleşme alışkanlıkları
İster geniş kitlelere ulaşsın ister belli bir kesimi etkilesin, son birkaç yıldır ekonomi, yazılı ve görsel basında sürekli gündemde. Zaman zaman diğer olaylar ön plana çıksa da ekonomi mutlaka konuşuluyor.
Ekonomide yaşananlar çeşitli ekonomik terimlerle ifade ediliyor. Farklı farklı istatistikler yayımlanıyor. Resmî kurumların açıkladığı verilerin yanı sıra bağımsız kuruluşların verileri de karşılaştırılıyor. Herkes, işine gelen rakamları alıp değerlendiriyor. Kimin çıkarına hangi veri uygunsa onu kabul ediyor.
Ancak, hayatın her alanında paramızın alım gücünün sürekli düştüğü bir gerçek. Bunu anlamak için istatistiklere ve verilere ihtiyacımız yok; zaten bizzat yaşıyoruz. Peki, bu kadar zor ekonomik şartlar varken toplumdan neden güçlü bir tepki yükselmiyor? İşte, kendimce bulduğum ölçüt: Günümüzün vazgeçilmezi olan haberleşme ve iletişim araçlarını kullanma oranı.
Ülkemizde yaşayan herkes için iletişim bir ihtiyaç. Yaşınız, cinsiyetiniz, sosyal statünüz veya etnik kimliğiniz ne olursa olsun, ister çalışan ister tüketici olun, hepimiz iletişim araçlarını kullanıyoruz. Evlerimizde sabit internet (ADSL, VDSL, fiber, Wi-Fi) hizmeti alıyoruz. Bunun yanı sıra, neredeyse her bireyin konuşma ve internet paketi içeren bir cep telefonu hattı var. Elbette bu hizmetlerin karşılığında faturalar ödüyoruz. Kişisel gözlemim şu ki, içinde bulunduğumuz ekonomik darboğaza rağmen bu hizmetleri kullanmaktan henüz vazgeçmiş değiliz.
Barınma ihtiyacımız mecburi; bu yüzden bu alandaki harcamalar zorunlu. Isınmadan tasarruf edebiliriz; kalın giyinip battaniyeyle idare edebiliriz. Beslenmeyi, sağlıklı bir diyet yerine sadece karın doyurma seviyesine indirebiliriz. Ulaşım masraflarımızı azaltabilir, elektrik ve temizlik giderlerimizden tasarruf edebiliriz. Kısacası, her türlü harcamamızdan fedakârlık yapabiliriz ama nedense iletişimden ve haberleşmeden vazgeçemiyoruz.
Kentlerin varoşlarında, tarikatlar ve cemaatler içinde sosyalleşenler bile bu ihtiyaçlarından fedakârlık etmiyor. İşte bu yüzden ekonomik krizin etkisini ölçmek için benim kriterim, iletişim ve haberleşme alışkanlıkları.
Umarım bir akademisyen bu konuda bir makale hazırlar. Ancak burada öne sürdüğüm düşünceler yalnızca kişisel gözlemlerime dayanıyor.
Şayet:
Vatandaşların birbirleriyle yaptıkları telefon görüşmelerinin süresi azaldıysa,
Kişisel telefon hatları borç nedeniyle kapanıyorsa,
Mobil internet kullanımı düşüyorsa,
Sabit internet abonelikleri fatura borçları nedeniyle iptal ediliyorsa,
Kısacası, telefon rehberinizdeki kişilere ulaşmak zorlaşıyor ve sık sık numara değişiklikleri yaşanıyorsa…
Bilin ki bıçak kemiğe dayanmıştır. Bilin ki artık o karmaşık ekonomik terimler, istatistikler ve veriler anlamını yitirmiştir. Ancak henüz o aşamaya gelmiş değiliz. Hâlâ herkes, elindeki iletişim araçlarını kullanmaya devam ediyor. Önce aile içindeki iletişim araçlarının kullanımında düşüş yaşanacak. Yani, aile bireylerinden birinin iletişim aygıtı pasif hâle gelecek. Şu an bunu gözlemlemeye çalışıyorum. Sizler de çevrenizde bu değişimi takip ederek ekonomik krizin derinliğini ölçebilirsiniz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.