Hanifi saçımı çekerek “Neyim ben, bir daha söyle” dedi. Tacizci olduğunu bir kez daha söyledim, bu sefer başımı yere yatırmaya çalışarak tekrarladı, “Neyim ben bir daha söyle”. Tacizci olduğunu yeniden belirttim, daha da sinirlendi ve şiddetin dozunu arttırdı. Hanifi hala öğrenememiş bizim onlardan korkmadığımızı ve hangi şartta olursa olsun gerçekleri söylemekten vazgeçmeyeceğimizi
Şebnem (Korur Fincancı) Hocamız, TSK’nin kimyasal silah kullandığı iddiaları ile ilgili olarak hekimlerin meslek örgütünün yöneticisi, bir bilim insanı ve insan hakları savunucusu olmanın gereğini yapıp, düşüncelerini ifade ettiği için 26 Ekim sabahı gözaltına alındı. Bir gün önce de halkın haber alma hakkını savunan özgür basın emekçilerinin evleri basılarak gözaltına alındıklarının haberini almıştık. AKP-MHP iktidarının bu keyfi, hukuksuz uygulamalarını protesto etmek amacıyla 26 Ekim akşamı Kadıköy Süreyya Operası’nın önünde basın açıklaması yapmak üzere toplanmaya başladık.
Basın açıklamasının başlamasından saatler önce Kadıköy polis ablukasına alınmıştı. Toplanmalara müsaade edilmedi. Benim bulunduğum konumda yaklaşık 20-25 kadın yan yanaydık, basın açıklamasının başlamasına yaklaşık 30 dakika vardı ve henüz toplanmamıştık. Bir anda polis çemberiyle karşılaştık. Çember her geçen dakika daralıyor ve içeride nefes almakta zorlanıyorduk. Bir süre sonra neden çemberin içinde uzun uzun bekletildiğimizi anladık; Hanifi Zengin’i* bekliyormuşuz meğer. Yanımızdan yakın temasla geçerek çemberin merkezine geldi, yüzündeki zoraki sırıtma ile “Bakın ben ne kadar mutluyum” demek istiyordu sanki. Fakat kendini zorladığı da ortadaydı. Kadın hareketinin onda yarattığı rahatsızlık net bir şekilde okunuyordu yüzünden.
Hanifi’yi o alanda istemediğimizi, kendisinin tacizci olduğu belirttik. Kendisinin tacizci olduğunu yüksek sesle dile getiren herkesin videosunu özellikle çekti ve kişisel diyaloğa girdi. Kendisine tacizci olduğunu hatırlatan kadınları özellikle kendisinin gözaltına alacağını belirtti ve gözaltılar başladı. Ben gözaltına alınırken yakınımda değildi Hanifi Zengin, arkadan koşarak gelerek “Bırakın onu ben alacağım” dedi. Gözaltına direnmiyor olmama rağmen diğer polis memurları beni gözaltı aracına götürmek yerine Hanifi’nin yanına götürdüler.
“Neyim ben, bir daha söyle”
Hanifi saçımı çekerek “Neyim ben, bir daha söyle” dedi. Tacizci olduğunu bir kez daha söyledim, bu sefer başımı yere yatırmaya çalışarak tekrarladı, “Neyim ben bir daha söyle”. Bu sırada diğer polis memurları Hanifi’nin daha kolay işkence yapabilmesi için beni tutuyor, çelme takıyor ve basın emekçilerinin görüntü almasını engelliyordu. Tacizci olduğunu yeniden belirttim, daha da sinirlendi ve şiddetin dozunu arttırdı. Hanifi hala öğrenememiş bizim onlardan korkmadığımızı ve hangi şartta olursa olsun gerçekleri söylemekten vazgeçmeyeceğimizi.
Arbede sırasında çantam yere düştü ve bir polis çantamı alıp içini karıştırmaya başladı. Çantamı bana vermesini telefonumu ve kimliğimi ona vereceğimi söylememe rağmen bütün cepleri karıştırarak telefonumu ve kimliğimi aldı. Telefonumu kapatmak istedim fakat izin verilmedi. Bu sırada Hanifi hala arkamdaydı, “Kelepçesini sıkın” diye bağırıyordu.
Baskı, şiddet gözaltı aracında da devam etti. Doktor kontrolüne giderken kelepçelerimiz söküldü. Araca binerken yeniden ters kelepçe takmak istediler. Bunun yasal olmadığını belirtmemize rağmen zorla ters kelepçe takıldı. Bu şekilde aracın içine atıldık ve polis şiddeti orada da devam etti.
Emniyette ifadeye götürülürken Vatan Emniyet’in koridorlarında devam etti şiddet ve ölüm tehditleri.
İfade sırasında bana ve bir arkadaşıma özel olarak Hanifi Zengin’e hakaret edip etmediğimiz soruldu. Anlaşılan sözlerimiz Hanifi Zengin’i incitmiş. Görüyorsunuz, kırılgan erkekliğin sonu yok…
Hanifi Zengin elbette ki tek başına değil. Fevri davranışlarda bulunan, aşırıya kaçan bir polis değil. Ortalıkta dolaşıp kafasına göre insanlara sataşarak dikkat çekmeye çalışan alelade biri değil, öyle olsaydı işimiz çok kolay olurdu. Hanifi Zengin devletin sokaktaki yüzü. Faşist, patriyarkal iktidarın temsilcisi. Kaybedeceğini anladığı, bu korkunun arttığı her dönem baskıyı arttıran iktidar çözümü basını susturmakta, kitle örgütü temsilcilerini tutuklamakta, yaşamımızı kısıtlamakta ve korku iklimi yaratmakta arayacak ve karşımıza yeni Hanifiler çıkartacak. Her bir temsilcisinin yüzüne kendi gerçekliğini vuracak cesaretimiz, yanı başımızdaki kadınlara bulaşacak. Çember içine alındığımız eylem alanlarından, bizi kıstırmaya çalışan Hanifilerin kırılganlıklarına incitici gerçeklerimizi haykırmanın sadece direnmek değil, var olmak olduğunu, birbirimizi güçlendirmenin etkili yolu olduğunu tekrar tekrar hatırlayacağız. Bizler bunlarla ilk kez karşılaşmıyoruz; Hanifiler evlerimizde, okullarımızda, işyerlerimizde, gecelerimizde… Kısılmaya, bükülmeye çalışılan sesimiz en etkili gücümüz; hakikat. Saldırdığı her eylemde Hanifi’nin yüzüne yüzüne söyleyerek hatırlayacak ve hatırlatacağız. Sansürlenemeyecek kadar güçlü bir gerçek var: “HANİFİ ZENGİN TACİZCİDİR”!
Dipnot:
* M. Hanifi Zengin’in Onur yürüyüşlerinde, kadın eylemlerinde, sağlık emekçilerinin yürüyüşünde vs. uyguladığı şiddet ve taciz olaylarıyla sıkça gündeme gelen bu duruma yönelik defalarca ifşa edilen, hakkında suç duyurusu yapılan ve soruşturma başlatılan İstanbul Güvenlik Şube Müdürüdür. https://sendika.org/2022/06/tacizci-polisi-ifsa-ediyorum-660401/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.