Komünistler tarihlerinden utanmak zorunda mı?
“Eğer özeleştiri, komünist kimliğin yeniden kazanılmasının ön koşuluysa, kendinden nefret etmek de teslim olmakla ve bağımsız komünist kimliğin inkârıyla eş anlamlıdır”

“Eğer özeleştiri, komünist kimliğin yeniden kazanılmasının ön koşuluysa, kendinden nefret etmek de teslim olmakla ve bağımsız komünist kimliğin inkârıyla eş anlamlıdır”
1990’ların başında Sovyetler Birliği yıkıldığında, çoğu komünist için geride kalan “reel sosyalizm” tarihi, utanç duyulması gereken bir geçmiş olarak görüldü. Tarihsel deneyimler bağlamlarından koparılıp komünizmin başarısızlığına delil sayıldı, reel sosyalizme yönelik özeleştirel tutumla anti-komünist propaganda birbirine karıştı.
Şu Stalin ne kadar da kötüydü…. Ah Lenin daha uzun yaşasaydı… SSCB zaten en başından Marx’ın öğretisine karşı çıkmanın bedelini ödüyordu… Sosyalistler iddiaları ile hep ters düşüyordu…
Tarihten kaçış
Yordam Kitap’ın Geçmişten Geleceğe Sosyalizm Dizisi’nin ilk kitabı, “Tarihten Kaçış / Günümüzde Rus ve Çin Devrimleri”nin yazarı İtalyan Marksist Domenico Losurdo’ya göre zulme uğrayan etnik ve dinsel grupların tarihinde böyle bir olguyla karşılaşılıyor.
Kurbanlar, zulüm gördükleri sürecin belli bir anında zalimlerin görüşlerini benimseme eğilimi gösterirler ve bu nedenle kendilerini hor görmeye, kendilerinden nefret etmeye başlarlar.
Kendinden nefret, SSCB’nin yıkılışından bu yana, komünist hareketin savaşmak zorunda kaldığı sorunların başında yer alıyor. Kendi geçmişlerini yücelten galiplerin şişkin egoları, karşılığını mağlupların çilesinde buluyor.
Özeleştirel ol ama kendinden nefret etme
Domenico Losurdo, kendinden nefret etme salgınına karşı verilen mücadelenin, Ekim Devrimi’yle başlayan büyük ve muhteşem dönemin eleştirel bilançosunun çıkarılmasıyla birleştirilmesi gerektiğini savunuyor:
Özeleştiri ve kendinden nefret etme birbiriyle bağdaşmayan duruşlardır. Ne kadar keskin ve radikal yapılırsa yapılsın özeleştiri, kendi tarihiyle yüzleşmenin gerekliliğinin bilincinde olma anlamına gelir. Buna karşılık kendinden nefret etme, kendi tarihiyle yüzleşmekten ve bu tarihin içinden parıldayan ideolojik ve kültürel savaşımın gerçekliğinden korkakça kaçmak demektir. Eğer özeleştiri, komünist kimliğin yeniden kazanılmasının ön koşuluysa, kendinden nefret etmek de teslim olmakla ve bağımsız komünist kimliğin inkârıyla eş anlamlıdır.
Losurdo, bu anlayıştan hareketle SSCB ve Çin deneyimlerini eleştirel bir incelemeye tabi tutuyor. Güçlü yönlerini ve zaaflarını birlikte değerlendirerek, bizi tarihten kaçmamaya çağırıyor. Zorlu koşullar altında girişilen bu gözü pek deneyimlerin olumlu mirasına sahip çıkıp selamlarken, aynı zamanda geleceğin sosyalizmi için hangi bakımlardan aşılmaları gerektiğini da ortaya koyuyor.
Sendika.Org