Şu anda yapılması gereken CHP ile hareketin önderliği mücadelesine girişmektense faşizme tattırılan yenilginin moral ve özgüveniyle sosyalistlerin sınıf içindeki mevzilerini güçlendirmek
“Dünya dış ticaretinin büyüklüğü 33 trilyon dolar. Bunun 25 trilyonu mal, 8 trilyonu hizmet ticareti. Küresel ticarette yüzde 14.3 payı olan ABD’nin 2024’te mal ticaretinde 1.2 trilyon dolarlık açığı, hizmette 300 milyar dolarlık fazlası var. Toplam bilanço, 100 ülkeyle ticarette 918 milyar dolarlık dış ticaret açığı.” ABD 1929 krizine 1930 yılında kabul edilen Smoot-Hawley tarifeleriyle yanıt vermişti. Bu tarifeler aynen bugün Trump tarafından yapıldığı gibi ihracat vergilerini ciddi oranda artırmıştı. Dünya çapında büyük bir resesyona yol açan tarifeler, Almanya’da ortaya çıkan akıl almaz işsizlik oranlarıyla Nazizmin iktidara gelmesini ve ticaret savaşlarından II. Büyük Savaşı’na giden yolları döşemişti. Bugün de Çin, Trump’ın hayata geçireceğini bildiği politikalara karşı hazırlıklı görünümüyle ABD’yi küresel ve ulusal ölçeklerde sarsacak bir krize doğru çekiyor. Trump’ın esas hedefi Çin’in dünyanın fabrikası olma hüviyetini ortadan kaldırmak ve sanayi yatırımlarını ülkeye geri çağırmak. Ancak bunun bedeli durgunluk, işsizlik ve yeniden yükselen enflasyon olunca bu politikaları talep eden ABD işçi sınıfının yarın Trump’ı katran ve tüye bulayıp iktidardan defetmesi sürpriz olmayacaktır. Walmart marketlerinin ucuz ürünleri ihracat vergileri yüzünden birkaç kat pahalılaşınca, Çin işçi sınıfının üç kuruşa sömürülmesinin sonucu olarak yıllardır ucuzluğun tadını çıkaran Batılı işçi sınıfları Les Trentes Glorieuses’a kolay bir geri dönüşün mümkün olmadığını fark edeceklerdir. Bu esnada ABD’de faşizm, iktidarda kalabilmek adına daha baskıcı politikalara yönelecektir. Trump şimdiden Washington’da tankları yürütmenin planlarını yapmaya başlamıştır.
Görsel: Fayn
Türkiye’de isyan bitti mi? Şurası çok açık ki isyan, Saray rejiminin planlarını akamete uğratmayı başararak birçoklarının heveslerini kursaklarında bıraktı. İstanbul Belediyesi’ne ve CHP’ye kayyım atanamamış olması tamamen isyanın ve direnişin inadının ürünü. He ne kadar tamamen rafa kaldırılmış planlardan bahsedemesek de rejimin iktidar alternatifini yok etme girişimi onu daha da güçlendirdi.
Halk hareketinin merkezinin CHP olduğu son iki haftada daha belirgin bir biçimde ortaya çıktı. Hareketin temposunu belirleme yeteneğinde olduklarını gösterdiler, gençlik başta olmak üzere sokaktaki direnişi taşıyan ana kolonları da yabancılaştırmamayı başardılar. İşlerin bu tempoda yürümesi müzakere/mücadele denklemini kurmakta zaman zaman zorlanan DEM Parti açısından da şu anda makul görülüyor.
Sosyalistlerin inisiyatif geliştirerek bu hareketi daha ileri hedeflere taşıma olanağı var mı? Böylesi öneriler doğru bir çerçeve üzerine otursa da sınıf hareketinden dışlanmanın yarattığı krizle boğuşan sosyalistlerin bu yeteneği göstermesi oldukça zor görünüyor. Sosyalistlerin sokak hareketini zorlamaya çalışması şu anda güçsüzlük görüntüsü vermekten öte sonuçlar yaratmayacaktır. Avantür pozlarla rol kapmaya çalışanların içine düştüğü zor durumlar kolaylıkla fark ediliyor. Şu anda yapılması gereken CHP ile hareketin önderliği mücadelesine girişmektense faşizme tattırılan yenilginin moral ve özgüveniyle sosyalistlerin sınıf içindeki mevzilerini güçlendirmek. Öncelikli görevlerde temel hedeflere ulaşılamadan ve sınıf içinde önemli bir güç birikimi ve hareket yeteneği elde edemeden sosyalistlerin birlik hâlinde bu tür kitle mücadelelerine anlık kimi fırsatlar dışında ve ancak belirli bir zaman diliminde önderlik etme şansı yok. Lenin’in temmuzda ayaklanan denizcileri yerlerine oturtmaya çalışıp Bolşevikleri Sovyetler’de çoğunluğu elde etmek için fabrikalara yollamak istediği günlerle zorlama bir analojiyi de buraya bırakabiliriz. Bu acı gerçekle ne kadar çabuk yüzleşebilirsek o kadar hızlı mesafe kat ederiz. Yaklaşan 1 Mayıs, finans kapital yağmasının faturasını ödemek zorunda bırakılan işçi sınıfının enerjisini ortaya çıkarmak açısından son derece önemli bir olanak. Ücretlerin güncellenmesi talebi özgürlüklerin savunulması mücadelesine eklenebilirse o zaman iktidar açısından kaçacak yer kalmadığını anlayabiliriz.
DEM Parti-Erdoğan görüşmesi ekimde başlayan Bahçeli sürecinde önemli bir mesafenin kat edildiğini gösteriyor. İran’la ABD arasında Umman’da başlayan doğrudan görüşmelerin kalıcı bir sonuç yaratması çok zor görünüyor. İsrail bu düzeyde saldırıya açık bir hâle gelmiş İran’ı daha da fazla istikrarsızlaştırmak için elinden geleni yapacaktır. 9 Nisan’da Türkiye ve İsrail heyetlerinin Suriye’deki gerilimi kontrol edilebilir bir seviyeye çekmek için yaptıkları görüşmenin Azerbaycan’da gerçekleşmesi bile İran’ın yakın hedefe konduğuna dair bir işaret fişeği. Suriye-Irak-İran sahasının yeniden tanzimi konusunda kimlerin kimlerle birlikte hareket edeceğine dair bir tartışmanın sonlarına doğru yaklaşıyoruz. Efkan Ala’nın altını çizdiği gibi nisan sonu mayıs başı kimi gelişmelerin yaşanması sürpriz olmayacaktır. Gündelik siyasete takılmadan arkada devam eden akışın seslerini dinlemek daha aydınlatıcı olacaktır.
Sınıf içindeki mevziler büyüdükçe faşizmin krizini sermaye düzeninin krizine çevirme olanağımız gerçek bir zemine kavuşacak.
Kaynak: Karşı Mahalle
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.