31 Mart 2025’te genel grev çağrısı yapan ACV ve ABVV sendikaları, ülkenin genelinde etkin oldu. 30 Mart 2025 saat 22.00’den 31 Mart 2025 saat 22.00’ye kadar 24 saatlik genel grev çağrısı yapıldı. Bu seferki genel grev, her sektörün kendi alanında etkin bir şekilde çağrıya uymasıyla gerçekleşti
13 Şubat 2025’te yapılan genel grev, ciddi bir ses getirdi. Brüksel’de yapılan kitlesel gösteriyle binler taleplerini dile getirdi. Gösteriye 100 binden fazla işçi ve emekçi katılmıştı. Gösteriler oldukça coşkulu ve kararlı bir şekilde geçmişti. Her sektörden çağrıya uyan kitle, oldukça coşkulu ve disiplinli bir şekilde taleplerini haykırıyordu.
Polis yine bilindik şekilde, gaz ve tazyikli suyla saldırı ve provokasyonla kendine verilen rolü yerine getiriyordu. Bu konuda sosyal medya ve ulusal medya üzerinden yeterince görüntü ve bilgiye ulaşmak mümkün. Taleplerini açıkça ifade eden kitle, hükümet seslerine kulak vermezse daha geniş ve kapsamlı eylemlerle bu direnişi sürdüreceklerini dile getirdi.
ACV ve ABVV sendikaları taleplerin arkasında olduklarını ve bu konuda müzakereler başlamazsa daha etkili eylemlerle direnişi sürdüreceklerini belirtti. İki sendikanın çağrısı üzerine sağlık, itfaiye, güvenlik gibi servisler kısıtlı ihtiyaç doğrultusunda çalıştı; diğer kesimler mümkün olduğunca eylemlere katıldı. Ülkenin dört bir yanında hissedildi. Ulaşım (hava, kara ve demiryolları) etkin bir şekilde çağrıya uydu. Politik partilerden PvdA (Belçika Emek Partisi) eylemlerde etkin yer aldı. Bütün kadrolarıyla eylem alanlarında oldular.
31 Mart 2025’te genel grev çağrısı yapan ACV ve ABVV sendikaları, ülkenin genelinde etkin oldu. 30 Mart 2025 saat 22.00’den 31 Mart 2025 saat 22.00’ye kadar 24 saatlik genel grev çağrısı yapıldı. Bu seferki genel grev, her sektörün kendi alanında etkin bir şekilde çağrıya uymasıyla gerçekleşti. 13 Şubat 2025’te Brüksel’deki gibi gösteri yürüyüşünden ziyade bölgelerde iş durdurma eylemleri yapıldı ve işçiler taleplerini ifade eden pankart ve görsel materyallerle işyerlerinde ve bazı ortak kullanıma açık meydanlarda toplanarak direnişlerini sürdürdüler.
Sendikaların çağrısı epeyce etki yarattı. Birçok alanda hayatı durdurur noktaya getirdi. Hükümet sorunların çözümü için görüşmeleri başlatmazsa yeni eylem takvimini yürürlüğe koyacaklarını internet sitelerinde yayınladılar. 2023 yılı içinde Avrupa’da en çok grev, genel grev ve direnişlerin olduğu ülke Belçika’dır. 2024, nispeten sakin geçti; çünkü yerel, bölgesel, genel ve Avrupa Parlamentosu seçimleri süreci yaşandı. Belçika, yerel ve merkezi 6 hükümetle yönetilmektedir. Valonlar Fransızca, Flamandlar ise Flamanca (Hollandaca) konuşmaktadır.
ACV/CSC: 1,5 milyon üyesiyle ülkenin en büyük sendikasıdır. (Genel Hristiyan Sendikalar Birliği)
ABVV/FGTB: 743.378 üyesiyle ülkenin ikinci etkin mücadeleci sendikasıdır. (Belçika Genel Sendikalar Birliği)
Belçika’da çalışanların yüzde 49,1’i sendikalara üyedir. Sendikalıların önemli bir bölümü imalat sanayiindedir.
2024 yıl sonu rakamlarına göre, 20 ile 64 yaş arasındaki 4.945.000 kişi çalışmaktadır. Bazı meslek okulları gibi çalışanları da eklersek, 15 yaş üstü çalışanlar ile birlikte toplamda 5.124.000 kişi üretim ve hizmet işlerinde çalışmaktadır. Bu çalışan rakamının 693.077’si, taşeron firmalar aracılığıyla istihdam edilmektedir.
Belçika’nın, bugün itibarıyla nüfusu 11.775.440’tır.
Belçika, IMF 2018 yılı verilerine göre 191 ülke arasında 1,9 trilyon dolar GSYİH ile dünyanın 8. en büyük ekonomisidir.
Belçika GSYH’sinin yüzde 70’inin üzerinde kısmını hizmetler sektöründen elde ediyor olsa da güçlü bir sanayisi bulunmaktadır. En önemli endüstrileri arasında metal, otomotiv, işlenmiş gıda ve içecek, kimyasallar, ilaç, tekstil sanayileri yer almaktadır.
Bu endüstriler, Belçika ekonomisinin temel taşlarını oluşturmakta ve ülkenin ekonomik büyümesine önemli katkılarda bulunmaktadır.
Emeklilik yaşı: Emeklilik yaşı 65’ten 67’ye çıkarılıyor.
Gece çalışma primleri: Gece çalışma primleri kaldırılıyor. Gece çalışmak normal çalışma koşulları olarak kabul ediliyor.
Çocuk bakımı için kreş düzenlemeleri: Yeni hükümet, çocuk bakımı için kreşlerde yeni düzenlemeler yapmak istiyor. Aslında bu, kısıtlama ve saldırı planıdır. Bu durumdan 50 bin aile etkilenecek.
Tasarruf iddiası: Hükümet yetkilileri, bu kısıtlamayla 30 milyon tasarruf yapacaklarını söylüyor. Ancak ülkenin geleceği olan çocukları ve gençleri, insana yarar koşullarda yetiştirmek yerine, bu konudaki yatırım ve yardımlarını kesmeyi hedefliyorlar. Bunu kademeli olarak uygulayacaklarını belirtiyorlar.
Sonuç olarak, bu saldırının hedefinde olanlar bir şekilde etkilenecek ve koşulları ağırlaşacak. Tabii ki bu sınıf, işçi ve emekçilerdir. Az insanla çok iş yapma metodu, hayatın her alanında yürürlüğe konulmak isteniyor.
Çalışamaz durumdaki kesim: Çalışamaz durumda olanların, yaşamaları için çeşitli kurumlardan aldıkları ödenekler kısıtlanacak. Bu çalışamayan kesimin yıl sonuna kadar en az yüzde 50’sinin, tam gün olmasa dahi kısmi zamanlı olarak yeniden çalışmaya dönebilmesi için yasal uygulamalar düzenleniyor.
Sosyal devlet anlayışı ve refah toplumu terk ediliyor. Bu durum, toplumun en savunmasız kesimlerini hedef alarak, onların yaşam standartlarını daha da zorlaştıracak bir dizi önlem ve düzenleme ye gidilecek.
Çok geçmeden kapatılan otomobil sanayi işyerlerinin, silah üretimi için kullanılacağı artık gizlenmiyor. İlk başlarda kekeme bir şekilde söyleseler de, hükümet yetkilileri çok geçmeden medya yaygarası üzerinden savaş korkusuyla silah üretimine ihtiyaç olduğunu açıklamaktan geri durmadı. Başlangıçta bunu utangaç bir şekilde dillendirseler de, zaman kaybetmeden yüksek sesle basın üzerinden duyurdular ve buna olan ihtiyacı vurguladılar. Kısa bir süre önce Brüksel yakınlarında bulunan Audi Q8 fabrikası, “talep yok” gerekçesiyle kapatılmıştı. Benzer şekilde, Hollanda’nın Born kentindeki NedCar da bir yıl önce BMW Mini üretimini durdurmuştu.
Bakanın katılımıyla, başta insansız hava araçları olmak üzere, drone ve benzeri savunma sanayi ihtiyaçları için kısa zamanda üretime başlanacağı açıklandı. Gerçekleri açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, yeni istihdamlar sağlamak ve gençlere yeni iş alanları açmak amaçlanıyor. Buna benzer diğer ülkelerdeki otomobil fabrikalarında da benzer şeyler yapıldığında kuşku duyulmamalıdır. Çünkü son sesle savaş çığırtkanlığı yapanlar, bunun malzemesini de üreteceklerdir.
Almanya’da yapılan anketlerde toplumun yüzde 79’u Putin’e güvenmiyor. Keza yüzde 74, Avrupa’yı savaşa sürükleyecek kaygısıyla Trump’a da güvenmiyor.
Ukrayna savaşı başladığında, Alman burjuvazisinin temsilcisi hükümet, yeni savunma ve ileri teknolojili sanayi için 100 milyar Euro’ya ihtiyaç olduğunu belirtti. Çok geçmeden bu rakam 300 milyar Euro’ya ulaştı. Bunun kesintileri işçi ve emekçilere yüklenerek çıkarılacaktır. Tıpkı bugüne kadar olduğu gibi.
Sadece maddi bir yüklenmeyle kalınmayacak; işçi ve emekçiler bu savaşın içine çekilecek ve en ağır bedeli yine biz işçi ve emekçiler ödeyeceğiz. Bütün ülkelerin iktidarlarındaki demagoglar savaş çığırtkanlığı yapıyor. İşçi ve emekçilerin çıkarları doğrultusunda tek bir şey söylenmiyor.
– Sağlık sigortaları yükseliyor,
– Kreş ücretleri hızla artıyor,
– Eğitim, ulaşım, yiyecek, içecek fiyatları artıyor; emeklilik yaşı yükseltiliyor ve emeklilik maaşları düşürülüyor.
İyi bir emeklilik ücreti almak için daha uzun süre çalışılması gerekiyor. İşçi ve emekçiler arasında ırkçılık ve ayrımcılık yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Irkçı gerici faşist partiler birinci parti konumundalar.
Medya üzerinden toplum gericileştiriliyor, serseme dönüştürülüyor. Bu koşullar altında ya barbarlık içinde bir çöküşe sürükleneceğiz ya da sömürüsüz özgür bir dünya için mücadele edeceğiz.
Dünya iki büyük savaşı yaşadı. Milyonlarca insanın ölümü üzerinden gerçekleşti. Ve egemen güçler dünyayı pay eylediler. Her türlü adaletsizlik ve hukuksuzluk almış başını yürümüştü. Ahlaki çöküntü, emeğe saygının zerresi kalmamıştı. Ve tam da bu çöküş içinde Ekim Devrimi bir ışık yaktı. İnsanlık yeniden titredi, kendine geldi. Tümüyle yeni bir süreç başladı ve yeni bir çağ açıldı. Hatasıyla, sevabıyla, yanlışıyla, doğrusuyla insanlara tutması gereken yolu gösterdi ve bir miras bıraktı. O kazanımlar kendi sınırlarını aştı, dünyanın dört bir yanında ete ve kemiğe büründü.
Yaşanan yıkımının ardından kazanılmış haklar bir bir tırpanlandı. Haklar yok ediliyor. Gelinen, bu gelişmişlik düzeyinde insanlar yeniden modern köleliğe razı edilmeye çalışılıyor.
Bütün kurumlarıyla saldırı halinde olan kapitalist burjuvazi, işçi ve emekçilere bunu yutturmayı hedefliyor. Bu sayede milyonlarca insanı etkileyebiliyorlar. İşçi ve emekçiler ya buna boyun eğecek ve halklar yeniden birbirini boğazlayacak ya da bu barbar sistemin karşısına dikilecek, yeni özgür ve sömürüsüz bir dünya için kendi bayrağını açacak ve açtığı bayrak altında toplanacak.
Bugün, en acil görev kendisi için savaşacak ve kazanılmış haklarını koruyacak politik bir işçi hareketi inşa etmektir. İşçi sınıfı aksi takdirde mevcut kapitalist sömürü sistemi içerisinde köle olarak yaşamayı kabul edecektir.
Bütün mesele, ya bugünkü yaşananlara ve gelecekte daha ağır koşullara boyun eğmek ya da başkaldırıp tarihsel rolünü oynayıp onurlu insana yakışır bir yaşamı seçmek. Ara yol yok! Karanlığı yırtıp atacak, aydınlığa koşacak gelecek kuşak, adaleti ve özgürlüğü sağlayacaktır.
Kuşlar bile uçmadan özgür olamıyor…
İleride daha teferruatlı bilgileri okurlarla paylaşacağım.
* Ali Solmaz, FNV-DAF İşyeri İşçi Temsilcisi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.