İstanbul Hayvan Hakları Meclisi’nin çağrısıyla Kadıköy Süreyya Operası önünde “AYM yasayı iptal et” talebiyle eylem yapıldı. Eylemdeki açıklamada 30 Ocak Perşembe günü saat 13.00’te Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’nde olacaklarını duyurdular. Türkiye’nin dört bir yanında eşzamanlı olarak adliye önlerine çağrı yapıldığı söylendi
İstanbul Hayvan Hakları Meclisi’nin çağrısıyla bugün (26 Ocak) saat 15.00’te Kadıköy’de bulunan Süreyya Operası önünde bir araya gelenler hayvanları barınaklarda ölüme hapseden yasanın AYM tarafından iptal edilmesini talep etti.
Eylemde “Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük!”, “Kurtuluş yok, tek başına, ya tüm türler, ya hiçbirimiz!”, “AKP elini hayvanlardan çek!”, “Üretimi durdur, ticareti yasakla”, “Kan kokuyor, kan kokuyor, barınaklarınız kan kokuyor!”, “Slogan: Yasa değil, bu bir cinayet!”, “Dur de, dur de katliama dur de!”, “Slogan: Barınaklar, ölüm kampı!”, “Slogan: Kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat! (2 kez)
Barınaklar, ölüm kampı!”, “Slogan: Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!”, “Hayvana, insana, yeryüzüne özgürlük!”, “Kurtuluş yok, tek başına, ya tüm türler, ya hiçbirimiz!” sloganları atıldı.
Açıklamayı İstanbul Hayvan Hakları Meclisi Sözcüsü Özge Koçyiğit okudu.
Açıklamada şunlar söylendi:
Bizler bugün burada, ülkemizde yaşanan tüm adaletsizliklere, sorumsuzluklara, gözlerimizin önünde yitip giden hayatlara, sönen ocaklara ses olmak ve hayır demek için bir araya geldik.
Hatırlatmak isteriz ki bizler yaşam hakkı savunucularıyız; hayvanlarla birlikte insanların da onurlu ve özgür yaşam hakkını savunuyoruz.
Açıklamada Bolu’daki yangında katledilenler için 1 dakikalık sessiz duruş yapıldı. Açıklamanın devamında şunlar söylendi:
Bizler ne susuyoruz ne de unutuyoruz. Hayvan Hakları Savunucuları olarak bir kez daha birlikteyiz ve diyoruz ki acılarımız ortak, seslerimiz ortak.
Burada siz değerli basın emekçileri, değerli yaşam hakkı savunucularının dikkatini bir konuya çekmek istiyoruz;
Bizler, Bolu faciasının şaşkınlığını ve şokunu yaşarken bazı ‘siyasi güçler’, vicdanları sarsan ve toplumun boğazını düğümleyen bu olay üzerinden bir gün geçmeden; sokakta yaşayan hayvanları hedef göstermeye başladılar. Neden toplumun vicdanını ezen böylesi bir olayın olduğu gün köpekler hedef gösteriliyor? Soruyoruz neden?Ellerinde hiçbir adli tıp raporu, video veya fotoğraf yok, ancak Hakkâri’de yaşandığı iddia edilen bir köpek saldırısı bahane ediliyor ve yine sokakta yaşayan hayvanlar hedef gösteriliyor. Neden? Çünkü bir kez daha, yıllardır tüm sorumsuzluklarının hesabını vermekten kaçınanlar, suçlarını ötekileştirilenlerin üzerine yıkmaya devam ediyor.
Türkiye genelinde yıllardır sistematik bir şekilde hayvanlara yönelik katliamlara tanık oluyoruz. Sokakta yaşayan hayvanların korunması amacıyla 2004 yılında çıkarılan yasanın gerekliliklerini belediyeler yıllardır yerine getirmediler. Köpek ticareti yasaklanmayıp adeta yeni bir pazar yaratıldı. Geçtiğimiz yaz 2 Ağustos’ta (2024) yürürlüğe giren 7527 sayılı yasa ve onun kanlı yönetmeliği, ihmalin kurumsallaşmış hali olarak karşımıza çıkartıldı. Bugün birçok şehirden gelen katliam görüntüleri, ihmal ve sorumsuzluk zincirinin açık kanıtıdır. Görevlerini ihmal eden belediyeler, bu ihmalin faturasını sokakta yaşayan hayvanlara kesmekte; onların yaşam haklarını ellerinden almaktadır.
Yasayı çıkartanlar, gayet iyi biliyorlar ki hali hazırda yetersiz ve yaşanamaz olan barınak denen kamplarda köpekleri ölüme terk etmek amacıyla çıkarılan bu yasa, halk nezdinde geçersizdir. Nitekim bizler, halk olarak bu yasayı bir “katliam yasası” olarak nitelendirdik. Köpeklerin işkenceyle yaşam alanlarından kopartılarak katliamın önünü açan bu kanlı yasayı kabul etmedik. Yıllardır birlikte yaşadığımız köpekleri geri istedik.
Rant uğruna hastanelerde, otellerde, işyerlerinde, evlerde ölüyoruz. Bolu’da yaşanan yangın faciasında gördüğümüz gibi çok basit önlemlerin rant için alınmadığı, kimsenin de bunu denetlemediği bir düzen hakim. Sokakta yaşayan köpeklerin havlaması bile bir toplama nedeni olarak gösterilirken, Bolu’daki gibi 79 kişi yanarak can verdiğinde, tüm yetkililer bir anda sorumluluklarından sıyrılıveriyor ve sorumluluğu bir başkasına atıyor. Böyle bir düzende barınak denen yerlerde belediyelerin koruması altında olması gereken köpeklerin, en ağır ihmal ve kötü muameleye maruz kalması şaşırtıcı değildir.
Hatırlayalım! Türkiye’de 922 adet ilçe belediyesi var. Bunlardan sadece 189 belediyede bakımevi var. Toplam bakımevi kapasitesi 105 bin. Var olan bakımevlerinin de kapasiteleri kendi ilçelerine yetmemekte. Siz bu yasaya dayanarak, olmayan bakımevlerinde, hayvanları alıp ne yapacaksınız dedik. Kanuna dayanarak, belediyeler sokakta yaşayan hayvanları toplatıp barınaklarda ölüme yollayacak dedik. Nitekim belediyeler 2028 yılına kadar kapasitesini tamamlamayı beklemeye bile gerek görmeden birbirleriyle yarışırcasına köpek toplama telaşına düştüler. Ama bizler bakımevi denen yerlerin nasıl yerler olduğunu biliyoruz.
Siz unutmak ve unutturmak isteyebilirsiniz, ama biz unutmadık.
Niğde’yi unuttuk mu? Hayır!
Niğde’den sonra Altındağ’ı unuttuk mu? Hayır!
11 Ekim’de Gebze’yi unuttuk mu? Hayır!
Ümraniye’yi unuttuk mu? Hayır!
Mamak’ı unuttuk mu? Hayır!
Bizim için anlatması zor ama bir kez daha anlatacağız. Gebze’de barınak görevlileri anestezi ilaçlarıyla köpekleri birer birer yarı baygın hale getirdiler. Sonra onları siyah poşetlere koydular ve çöp kutularına attılar. Burada poşetlerin içinde havasız bırakılarak ölüme terk edildiler. Yap emri verenler ve yapanlar, bizlerin vergileriyle maaş alıyorlar ve aramızda dolaşıyorlar.
13 Ekim’de Ümraniye’de bebek demeden, yetişkin demeden tüm kedileri ve köpekleri bakımsızlıkla ölüme terk edenler aramızdalar… Hayvanları sağlık hizmetlerinden yoksun bırakarak, ağır ihmalle ve sistematik bir şekilde katledenler aramızdalar.
Arkadaşlarımız 15 Aralık 2024 tarihinde Mamak’ta, köpeklerin aç bırakıldığını, tedavi edilmediğini, ölüme terk edildiğini ortaya çıkardı. Yetkililer, Mamak’ta aç bıraktıkları canların birbirini yemesine müsaade ettiler. Yetkililer korumakla mükellef oldukları hayvanları ihmal ederek ölüme terk ettiler. Siz hiç yarım bir köpek gördünüz mü?
Barınaklarda tuvalet yapmasınlar diye yemeksiz bırakılan, pislik içinde ölüme terk edilen köpekler, kediler var. Koşamadığı, başı okşanmadığı, sevdiklerinden uzak olduğu için yas tutarak kendini ölüme bırakan canlar var.
Barınak denen yerler tecrit ve ölüm merkezidir!
Biz de tanığız ve unutmuyoruz; her eksildiğimizde, her katliamda tekrar tekrar hatırlıyoruz.
Yerel yönetimler yıllardır kısırlaştırma, aşılama ve tedavi gibi yasal sorumluluklarını yerine getirmezken, köpekleri ölüm kamplarına gönderme yöntemini tercih etmelerini unutmuyoruz.
Özetle Soma maden faciasından depreme, Bolu’daki yangın faciasından sokakta yaşayan hayvanlara kadar her konuda sergilenen ağır ihmal, görevini kötüye kullanma ve sorumluluktan kaçınma yani sistematik kötülük anlayışı bu katliamların nedenidir.
Bizler, ne bu sorumsuz kötülük düzenini istiyoruz, ne de bu düzenin bedellerini hayvanların ödemesini istiyoruz. Sokakta yaşayan köpeklerin popülasyonu kontrol edilebilir ve davranışları iyileştirilebilir. Bizler çocuklara, insanlara, doğaya ve doğanın parçası olan hayvanlara bakmakla mükellefiz. Bizim adımıza sorumluluk üstlenen ve asıl işi hayvanları yaşatmak olması gereken bakımevlerinde hayvanların katledilmesine izin vermeyeceğiz.
Hayvan hakları mücadelesi, 21. yüzyılda adalet mücadelesinin en önemli kollarından biridir. Bizler, her birimiz bu mücadeleyi büyütmekle mükellefiz. Çünkü bizler, herkes için, hepimiz için yaşam ve özgürlük hakkını savunuyoruz.
İhmalkarlıkların, sorumsuzlukların karşısında olan; yaşam ve özgürlükten yana olan tüm insanlara sesleniyoruz: çaresiz değiliz, sizleri adaletsizliklerin ve sorumsuzlukların karşısında olmaya çağırıyoruz; sizleri meclisimize bekliyoruz.
Son olarak Anayasa Mahkemesi’ne ve yetkililere sesleniyoruz: Bu katliam yasasını derhal iptal edin. Suça ortak olmayın, yaşamdan yana olun!
Açıklamanın sonunda 30 Ocak Perşembe günü saat 13.00’te Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’nde olacaklarını duyurdular. Türkiye’nin dört bir yanında eşzamanlı olarak adliye önlerine çağrı yapıldığı söylendi:
Son olarak bir duyurumuz var:
30 Ocak Perşembe günü Ankara barosu hazırladıkları dosyayı AYM’ye sunacaklar. Biz de aynı gün saat 13.00’te Çağlayan adliyesi önünde AYM yasayı iptal etsin diye Türkiye’de eş zamanlı eylemimiz olacaktır. Tüm yaşam hakkı savunucularını bekliyoruz.
Sendika.Org