Artvin Cankurtaran bölgesinde ağaçların kesimini engellemek isteyen köylülere Muhammet Ustabaş’ın silahlı saldırısı sonucu iki kişi yaralanırken Reşit Kibar hayatını kaybetmişti. Yaralanan kişilerden Ersan Koyuncu ile saldırının olduğu gün yaşananlara dair konuştuk. Koyuncu bir daha böyle bir durum ile karşılaşmamak için bu meselenin soğutulmaması, mücadeleye devam etmenin gerektiğini söyledi
Artvin Cankurtaran bölgesinde yapılacak mesire alanı projesi için iş makinaları, 3 Eylül Salı günü ormana girdi. Ağaçların kesimini engellemek isteyen köylüler, Muhammet Ustabaş tarafından silahlı saldırıya uğramıştı. Ersan Koyuncu ve Gökhan Koyuncu yaralanırken, Reşit Kibar hayatını kaybetmişti.
Muhammet Ustabaş’ın silahlı saldırısı sonucu yaralanan Ersan Koyuncu ile saldırının olduğu gün yaşananlara dair konuştuk.
Saldırı nasıl gerçekleşti?
Saldırı anında altı kişiydik. Gittiğimizde zaten Fikret Merttürk ve Muhammet Ustabaş oradaydı. İki tane de operatör vardı. Ek olarak tanımadığımız bir şahıs vardı. O zaten hiç karışmadı.
Gider gitmez burayı terk edin dedik. Onlar da “Siz kimsiniz” gibi tepkiler verdiler. Orada aramızda sözlü bir münakaşa oldu. Ardından ortam biraz sakinleşmeye başladı. O sırada Fikret Merttürk birilerini aradı, “Buralar karıştı, ne yapalım?” diyerek talimat aldı. Bundan sonra zaten telefonu kapatır kapatmaz Muhammet’e bir şey söyledi o da Fikret’in arabasından silahını aldı.
Ondan sonra aramızdan biri, Muhammet’e dedi ki “Hayırdır silahla bize, köylülerine mi sıkacaksın, bizi mi öldüreceksin?” dedi. Bunun üzerine Fikret Merttürk “Size mi soracağız, silah benim istediğine sıkar” dedi. Aynı bu kelimeyi kullandı. Bunu bize söyledi doğrudan. Talimat almasaydı Muhammet belki de bize sıkmayacaktı.
Önce orada bulunan Gökhan Koyuncu’ya ateş açtı. Belinden aşağı. O zaten denk gelmedi. Sonra havaya attı, sonra ortamı sakinleştirdik. Ondan sonra jandarmayı aradık zaten. Reşit abi direkt kendisi jandarmayı aradı, “Bize silah ile ateş ediyorlar, sağa sola da ateş ediyorlar” diyerek. Sonra jandarma ekibi gelince biz de ortamın sakinleşeceğini düşündük. Jandarmanın direkt müdahale edeceğini düşünerek rahatladık. Oturduk, su, sigara içtik. Ama o sırada Muhammet Ustabaş ve Fikret Merttürk sürekli aralarında bir konuşma halindeydiler. Muhammet telefondan sürekli birilerle yazışıyordu.
Olay yerine gelen jandarma da hiç arabadan inmedi. Gelir gelmez camı indirdiler, “Biz jandarmayız, sakin olun” dediler. Biz müdahale etmelerini beklerken onlar arabayı ters istikamete çevirip oturdular. Jandarma geldikten sonra Muhammet tekrar sıkmaya başladı. Önce Reşit abiye, sonra bize. Ardından Dursun Ali’yle Murat Koyuncu’ya sıkmak isterken silahı tutukluk yaptı. Kaçarken sıkmaya çalışıyordu, silahı patlamadı. İkisi beraber kaçıp gittiler.
Kaçarken jandarma hiçbir şey yapmadı, arabadan dahi inmediler. Arabada olayı izlediler ek olarak onlar kaçtıktan sonra yaralımızı dahi arabalarına almadılar. Yalvardık, “Ambulans gelene kadar geç olur, sizin arabanızla götürelim, kurtarabiliriz” dedik. Bizimle muhatap olmadılar, sürdüler gittiler. Biz bunları söylerken tek kelime etmediler.
Önümüzdeki süreçte yürütülecek mücadeleye dair neler söyleyebilirsiniz?
Ben şahsi olarak bacağımdan dolayı bir aydır evdeyim, dışarı çıkamıyorum. Reşit abi artık memleketin gurur meselesi bence, sadece bizim, köylülerin değil. Herkesin sahip çıkması lazım, ki sahip de çıkıyorlar zaten. Ama bu meselenin soğutulmaması lazım. Soğutulursa eğer yine böyle bir girişimde bulunabilirler. Meselenin soğutulmamasını ve sorumluların yargılanmasını istiyoruz.
Söyleşi: Nisan Çıra