Düşük ücret dayatmasına, uzun mesailere, yoğun iş yüküne, angarya zorlamasına, tacize ve mobbinge karşı sendikalaşmaya başlayınca işten atılan Koç Üniversitesi Hastanesi işçileri hastane önünde yaptıkları eylemde talepleri yerine getirilene kadar her gün orada olacaklarını ifade etti
Koç Üniversitesi Hastanesi işçileri düşük ücret dayatmasına, uzun mesailere, yoğun iş yüküne, angarya zorlamasına, tacize ve mobbinge karşı sendikalaşmaya başlayınca aralarında sendikanın işyeri temsilcilerinin de bulunduğu 18 işçi işten atıldı. İşten atılan işçiler sendikaları Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş) ile birlikte hastane önünde eyleme başladı.
İlk eylemlerini 17 Kasım’da yapan işçiler ve sendika temsilcileri, bugün hastane önünde yaptıkları eylemde talepleri yerine getirilene kadar her gün saat 14.00’te hastane önünde olacaklarını dile getirdi. Eyleme Dev Sağlık-İş’in yanı sıra DİSK’e bağlı sendikalardan Enerji-Sen, Basın-İş, BTO-Sen, Gıda-İş, Birleşik Metal-İş, Dev Turizm-İş, Dev Yapı-İş; 4. Vardiya İşçi Örgütü, Halkevleri ve SODAP yönetici ve temsilcileri de destek oldu.
Taciz, mobbing, tehdit
Eylemde söz alan işçiler kendilerine dayatılan çalışma koşullarını anlattı. Kadın işçilerin sürekli erkek yöneticiler tarafından taciz edildiğini ifade eden işçiler, tacizcilerin hastane yönetimince korunduğunu ifade etti. Sürekli olarak mobbinge maruz kaldıklarını ifade eden işçiler, bu sorunlarına çözüm aradıklarında da işten atılma tehdidi aldıklarını belirtti.
“Gerekirse günlerce burada olacağız”
Söz alan bir diğer işçi ise sendikalaşmadan önce sorunları için muhatap bulamadıklarını söyledi. Başhekimliğe gitse taşeron şirkete, şirkete gitse başhekimliğe yönlendirdiğini ifade eden işçi, bu süreçte işten atılmakla tehdit edildiklerini de söyledi. Kendilerine “Yapmayın, işinizden atarlar, sesinizi keserler” denildiğini ifade eden işçi şöyle devam etti:
Sesimiz geliyor mu? Sesimizi duyurmak için gerekirse günlerce burada olacağız. tacizi, mobbingi, baskıları dilimiz döndüğünce anlatacağız. Sizi sağır etmek için her gün burada olacağız. Bugün buradayız, yarın da burada olacağız.
Sendikalaşınca işten atılan Koç Üniversitesi Hastanesi işçileri çalışma koşullarını anlatıyor:
📢 "Sesimiz geliyor mu? Sizi sağır etmek için her gün burada olacağız"https://t.co/CPvP1icqpT pic.twitter.com/xMXyC0VD7q
— sendika.org (@sendika_org) December 7, 2022
Bir poşet çay, bir elma almak hırszılık sayıldı
Söz alan bir diğer işçi ise üst arama dayatmasına tepki gösterdi. Hastaneden çıkarken kendilerine hırsız muamelesi yapılarak çantalarının arandığını belirten işçi, kadın işçilerin çantalarının erkeklerce arandığını da vurguladı. Yanlarındaki bir poşet çayın, bir elmanın dahi hırsızlık suçlamasına konu edildiğini ifade eden işçi “Utanıyorum, bir elma ya, bir poşet çay… Aramayın çantalarımızı” dedi.
“Çöpe attığınız hasta bezi bile olamadık”
Sorunları için muhatap bulamadıklarını ifade eden işçi, hastane yönetimiyle taşeron şirket arasında defalarca gidip geldiklerini ama çözüm bulamadıklarını belirtti. Sırf sendikaya üye olduğu için, kadın olarak çantasının erkeklerce aranmasına itiraz ettiği için işten atılmasının haklı olmadığını ifade eden işçi “Çöpe attığınız hasta bezi bile olamadık” dedi.
60 yıl önce kazanılmış bir hak
Eylemde söz alan Dev Sağlık-İş ve DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, 1968’de DİSK’in kurucuları arasında yer alan Rıza Kuas’ın işçilerin üstünün aranmasına karşı verdiği mücadeleyi hatırlattı. Çerkezoğlu, “İşçi arkadaş üstünü aratma” başlıklı bildirisiyle yankı uyandıran Kuas’ın ve DİSK’in mücadelesini verdiği işçi sınıfının onurunu ayaklar altına alan çanta aramasına karşı sendikalaşan işçilerin önce işten atılmayla tehdit edildiğini sonra da işten atıldıklarını ifade etti.
Türkiye neden asgari ücretliler toplumu oldu?
Çerkezoğlu, Türkiye’de asgari ücret düzeyinde maaş alanların oranının bu kadar yüksek olmasının temel sebebinin sendikalaşma önüne getirilen engeller olduğunu ifade etti ve şunları ekledi:
Emeğimizi korumanın yolu, sendikalı olmaktır, örgütlü olmaktır. Sendikalı olmak temel yasal ve anayasal bir haktır. Sendika seçmek de haktır. Bu hakkın kullanılmasından dolayı uygulanan baskı, mobbing, sendikadan istifaya zorlama ve hatta işten atma kabul edilemez.

Lastik-İş Genel Başkanı Rıza Kuas imzasıyla 1968’de yayımlanan bildiri
Okunan basın açıklamasında şunlar söylendi:
Sendika haktır, engellenemez
Yıllardır bu hastanede çalışan sağlık işçileri olarak ağır çalışma koşullarına, angarya işlere, mobbinglere, düşük ücretlere, hastaneden çıkarken hepimizi hırsız yerine koyar gibi yapılan üst aramalarma ve belki de en önemlisi taşeron çalıştırmaya karşı sesimizi yükseltmek ve haklarımızı korumak için bir araya gelmeye başladık.
Biliyoruz ki, yaşadığımız sorunlar sadece bu hastanede olan sorunlar değildir. Türkiye’deki bütün özel sağlık kuruluşları saydığımız bu sorunlarla karşı karşıyadır.
Biz Koç Üniversitesi Hastanesi’nde çalışanlar kaderimize razı olmadık, bu şartları değiştirmek için sendikamıza üye olduk. Ağustos ayı itibariyle sendikaya üyelikler arttı ve süpervizörler, şefler, başhemşirelik tarafından “sendikaya üye olmaya gerek yok, zaten yılbaşmda size zam yapacağız, kadroya alacağız, zaten yönetim de sendikaya karşı, hepinizi işten atarlar” şeklinde tehditlilerle karşı karşıya kaldık.
Geçtiğimiz yıl Ocak aymda da temizlik ve portör hizmetleri için Koç Hastanesi’nin Euroserve adlı taşeron firma ile anlaşması sonrasında da yaklaşık 50 çalışan her yıl verilen sizi kadroya alacağız sözünün yerine getirilmemesi üzerine toplu istifa etmişti. Biz istifa etmek yerine kalıp şartları değiştirmek için sendikalı olmaya karar verdik. Bugün bu basm açıklaması vesilesiyle bütün özel sağlık kuruluşlarında güvencesizliğe mahkum edilmiş yüz binlerce sağlık emekçisini sendikalı olmaya, DİSK/Dev Sağlık İş ‘e üye olmaya çağırıyoruz.
Sendikadan istifa edin baskılarına rağmen üye sayımızı hızla arttırdık ve geçtiğimiz ay çeşitli bahanelerle 18 arkadaşımız işten atıldı. Tabi işten atılan işçiler içerisinde iş ahlaki ile bağdaşmayan hallerden dolayı atılanlar da vardı. Ancak bizim gibi yaşadığı haksızlıklara karşı sesini yükselten sağlık işçileri de var. Hastanede çalışan hekim, hemşire, tekniker, teknisyen, portör, temizlik, klinik destek işçilerinin her gün iş yükü artarken “küçülmeye gidiyoruz, size uygun pozisyon bulunmuyor” denilerek işten çıkarmalarm nedeninin sendikal faaliyetlerimizden duyulan rahatsızlık olduğu açıktır.
Güvenceli çalışma istiyoruz!
Kadrolu çalışanlarla aynı işi yapan taşeron işçiler arasındaki farklılıklar sadece ücret boyutunda değil.
Taşeron işçiler olarak, kadrolu çalışanların aksine gece mesailerinde gece farkı, gıda, giyim, yol yardımı alamıyoruz. Kadrolu çalışanlara hastanede sağlık hizmeti için indirim uygulanırken taşeron işçiler iş başmda kaza geçirdiğinde tıbbı desteğe ihtiyaç duyduğunda dahi, iş yükü bahane edilerek acil servise bile gidemiyoruz, acile gitmeye kalksak bile aldığımız hizmeti ödemeye bir aylık maaşımız yetmez.
İnsan onuruna yaraşır bir çalışma ortamı istiyoruz!
Her bir portör en az 3 kata bakmak zorunda bu toplamda 40 oda, 40 hasta demek. Ara dinlememizi kullanamıyoruz, her dakika ayakta ve işe hazır olmamız bekleniyor. Zaten personel eksikliği nedeniyle işi yetiştirmek için de dinlenmeden çalışmamız gerekiyor. İş tanımımız dışında birçok işi yapmamız bekleniyor ama angaryayı kabul etmemek tutanak gerekçesi olabiliyor ve çoğunlukla idari para cezası uygulanarak maaşlarımızda kesinti yapılıyor. Özellikle pandemiyle birlikte iş yükümüz daha da arttı. O dönemde çalışma koşullarının zorluklarına dayanamayıp istifa eden arkadaşlarımızın yerine yeni işçi alımı yapılmadı. En ufak bir itirazda bile işten atmayla tehdit edilirken bir de şefin ya da yöneticinin bizleri sindirmek için baskı ve mobinglerini göze almak zorunda kalıyoruz.
İşimizi geri istiyoruz!
Geçtiğimiz hafta hastane başhekimi ile bir görüşme gerçekleştirdik ve taleplerimizi ilettik.
Görüşme sonrasında yapılan çanta aramalarının kaldırılması ne kadar haklı olduğumuzu göstermektedir. Fakat işten atılan işçilerin taşeron firmanın başka projelerinde çalıştırılma teklifi ise hastanenin sorumluluktan kaçtığını göstermektedir. Hastane yöneticilerine, hastanenin bağlı olduğu üniversite yönetimine, vakıf ve holding yöneticilerine sesleniyoruz!
Bu üniversitede bilim üretme gayeniz varsa eğitim verdiğiniz öğrencilere işçilerin haklarını nasıl teslim etmediğinizi de anlatabilecek misiniz?
Hukuk fakültenizde sadece anayasal hakkını kullanıp sendikaya üye olan işçilerin işten atılmasının doğal olduğunu anlatabilecek misiniz?
Tıp Fakültenizde “hastalara gerekli özeni gösterdiği, tıbbın gereklerini yerine getirdiği halde sadece sendikalı
olduğu için çalışanlarınızı işsiz bırakabileceğinizi” anlatabilecek misiniz?Cevabınız “hayır”sa gelin bu yanlıştan vazgeçin.
Bu noktada taleplerimiz:
- İşten atılan işçi arkadaşlarımızın işe geri alınmasını istiyoruz!
- Angarya çalışmaya son verilmesini istiyoruz!
- Eşit işe eşit ücret ve çalışanlara ayrım yapılmasından vazgeçilmesini istiyoruz!
- Bütün çalışanların kadrolu, güvenceli şekilde istihdam edilmesini istiyoruz!
- İnsanca yaşamaya yetecek ücret, insan onuruna yaraşır çalışma ortamı istiyoruz!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Sendika haktır, engellenemez!
İnadına sendika, inadına DİSK!
İlgili haber:
Sendika.Org