Uçak kabinleri “yeterli havalandırma” sınıfına girer ve tedbirler esnetilir mi bilinmez; ancak Omicron gibi daha bulaşıcı olduğu düşünülen yeni varyantların ortaya çıktığı/çıkabileceği de düşünüldüğünde tedbirleri elden bırakmamakta fayda var
COVID-19 salgınıyla mücadelede geldiğimiz noktada tedbirlerle ilgili yeni kararlar açıklandı. Açık havada ve “yeterli havalandırmaya” sahip kapalı alanlarda maske takma zorunluluğu kaldırıldı.
Ancak “yeterli havalandırma” tanımı, beraberinde birçok soru işareti getiriyor. Örneğin, salgının başından beri tartışılmakta olan ticari uçak kabinlerindeki havalandırma ve filtreleme sistemlerinin yeterliliği ve tedbirlerin ne seviyede uygulanacağı tekrar gündeme gelebilir. Ancak ne karar alınırsa alınsın, bulaşıcılığı bu kadar yüksek olan bir enfeksiyon etkeni gölgesinde kapalı kabin içerisinde diğer yolcularla yakın temas halinde yolculuk yapmak bazılarımız için tedirginlik yaratmaya devam edecek gibi görünüyor.
Uçaklardaki hava dolaşımı, çoğunlukla dış ortamdan alınarak sağlanır ve yaklaşık her 3 dakikada bir uçaktaki hava tamamen tazelenmiş olur. Ayrıca kabinden alınan hava dolaşıma verilmeden önce HEPA filtrelerden geçer.
Peki salgınla geçen iki yıl boyunca uçak içerisinde hastalık geçişleriyle ilgili bilgilerimize neler eklendi? Kullanılan filtreleme ve havalandırma sistemleri ne kadar işe yarıyor? Kullanım zorunluluğu kaldırılsa da maske kullanmaya devam etmek gerekir mi?
Ticari uçak kabinlerindeki hava dolaşımı
Kaynak: JAMA
COVID-19 salgını ortaya çıkmadan önce de uçak içerisinde solunum yoluyla bulaşan diğer hastalıkların, enfekte yolcunun uçak içerisindeki konumundan, yolcu/kabin ekibi hareketlerinden, hava akımlarından etkilendiği belirtilmişti ve hastalık geçişlerinin enfekte yolcunun 2 sıra önü ve arkası ile sınırlı olmadığı, uçak içerisinde farklı bölgelerde de ortaya çıkabileceği gösterilmişti.
Yakın zamanda yapılmış bir çalışmada, Boeing 737 sınıfı uçaklarda aerosol hareketleri maske kullanımı olmadan simüle edildi. Sonuçlara göre, yolcular arasında bir siperlik olmasının faydalı olabileceği ve uçuşlarda kapasite azaltılmanın tam kapasite uçuşlara göre daha güvenli olduğu belirtildi.
Salgının ilk dönemlerinde askıya alınan uçuşlar, ilerleyen dönemde kapasite azaltma ve uygun maske kullanımı zorunluluğu gibi tedbirlerle tekrar açılmıştı ancak kısa süre sonra kapasite sınırları kaldırıldı. Kapasite azaltma olmaksızın yalnızca maske kullanımıyla hastalık bulaşmasını ne kadar önleyebileceğimizi saptamak oldukça güç olsa da salgın dönemindeki uçuşlarda yapılan çalışmalar, özellikle salgının ilk zamanlarında yapılan tahliye uçuşlarındakiler, bu konuya ışık tutuyor.
İtalya’dan Güney Kore’ye yapılan bir tahliye uçuşunda, uçuş öncesi fiziki muayene ve semptom sorgulama yapıldığı, yolcuğun tüm aşamalarında güvenlik tedbirlerinin üst düzeyde olduğu ve tüm yolculara N95 maskelerin dağıtıldığı, maskelerin yolculuk sırasında sadece yemek esnasında ve tuvalet kullanımında çıkarıldığı belirtildi. Yolculuk sonrası karantinaya alınan yolcularda karantinanın ilk ve son (on dördüncü) günlerinde PCR testleri yapıldı. İlk gün yapılan testlerde 6 yolcunun testi pozitif geldi. Son gün yapılan testlerde 1 yolcunun sonucunun pozitif gelmesi üzerine (ilk gün testi negatifti) yapılan sorgulamalarda, bu yolcuya hastalık geçişinin uçak içerisinde olduğu ve tuvalet kullanımı sırasında gerçekleştiğinin düşünüldüğü belirtildi.
Londra’dan 201 yolcu 16 uçuş ekibiyle beraber Vietnam’a gerçekleştirilen bir başka uçuşta, business sınıfı yolcu bölümünde seyahat eden, uçuş sonrasında PCR test sonucu pozitif gelmiş bir yolcunun (uçak içerisinde de semptom göstermekteydi) uçak içerisinde hastalık geçişine sebep olduğu saptandı. Business sınıfı içerisinde seyahat eden 21 yolcudan 13’ünün (%62) yolculuktan sonraki 14 gün içerisinde yapılan testleri pozitif geldi ve bu 13 yolcudan 11’inin (%92) ilk vakaya 2 sıra mesafede veya daha yakında oturduğu belirtildi.
Singapur’dan 335 yolcuyla yapılan başka bir uçuşta ise yolculuk sonrası 16 yolcuda COVID-19 hastalığı saptandı; ancak hastalardan yalnızca 1’ine uçak içerisinden geçiş olduğu ve hastanın maskesini doğru kullanmadığı belirtildi.
Tahliye uçuşlarının yanı sıra Hong-Kong ve İrlanda’da yapıldı; filogenetik taramalar sonucu COVID-19 hastalık geçişlerini uçak yolculuklarına dayandıran çalışmalar da mevcut. Ancak bu çalışmalar hastalık geçişlerinin nasıl olduğu sorusuna detaylı yanıt veremiyor.
İtalya’nın Milan şehrinden Güney Kore’ye yapılan uçuştan sonra uygulanan karantina ve test protokolleri (A). Asemptomatik pozitif yolcuların ve yolculuk esnasında hastalık geçişi olan yolcunun uçak içerisindeki konumları (B)
Kaynak: CDC
Önceki çalışmaların aksine alınan tedbirlerle hastalık geçişinin önüne geçildiği belirtilen çalışmalar da mevcut. Japonya’da karantinaya alınan yolcu gemisinden alınan 11 yolcuyla İsrail’e doğru gerçekleştirilen bir tahliye uçuşunda, uçuş boyunca tüm yolculardan tek yönlü FFP2 maske kullanmaları ve 3 saatte bir bu maskeleri değiştirmeleri istendi. Maskeler yalnızca yemek molaları sırasında çıkartıldı. Yolculuk öncesinde yapılan tüm PCR testleri negatif olan yolculardan ikisinin yolculuktan hemen sonra yapılan testleri pozitif geldiği, sonrasında 14 gün karantinada kalan diğer yolcuların ise bu süre boyunca herhangi bir semptom gözlenmediği ve PCR testlerinin de negatif olduğu belirtildi. Yani uçak içerisinde hastalık etkeni taşıdığı düşünülen kişilerden diğerlerine geçiş gözlenmedi.
İran’dan Güney Kore’ye gerçekleştirilen 80 yolculu bir uçuş sonrasındaki kontrollerde bir yolcuda COVID-19 hastalığı görüldüğü ancak uçak içerisindeki kimseye hastalık geçişi olmadığı saptandı. Bu uçuşta da önceki çalışmadakine benzer şekilde tedbirlere sıkıca uyulduğu, tüm yolcuların eldiven ve N95 maske kullandığı belirtiliyor.
Yapılan çalışmalarda uçak içerisinde COVID-19 hastalık geçiş dinamikleri birbirinden farklı olsa da uygun ve doğru şekilde maske kullanımı ve hijyen kurallarına dikkat edilmesiyle hastalık geçişinin önlenebileceği görülüyor. Önümüzdeki günlerde uçak kabinleri “yeterli havalandırma” sınıfına girer ve tedbirler esnetilir mi bilinmez; ancak Omicron gibi daha bulaşıcı olduğu düşünülen yeni varyantların ortaya çıktığı/çıkabileceği de düşünüldüğünde tedbirleri elden bırakmamakta fayda var.
Kaynak: Evrim Ağacı
Kaynaklar ve İleri Okuma
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.