“Eşitlik, özgürlük, demokrasi, temel yaşamsal hakların korunması ve geliştirilmesi, insanca yaşanacak işler, insanca bir hayat talepleri, bu hakları en çok hedef tahtasına oturtulan kadın ve LGBTİ’ler açısından hayati. Çünkü bu haklara yönelik saldırılar kadınlar ve LGBTİ’ler için hayat memat meselesi haline gelmiş durumda”
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
1 Mayıs 2022’nin politik anlamı sizce nedir? Nasıl bir politik süreçte, nasıl bir önem taşıyor?
Pandemiyle geçen 2 yılın ardından alanlarda gerçekleşecek bir 1 Mayıs olması açısından kitleselliğiyle çok önemli bir mesaj da verecek olan bir 1 Mayıs olacak; 2022 1 Mayıs’ı. Tabii tek bu değil. Bu 2 yılda işçi sınıfı açısından, özellikle de işçi kadınlar açısından birikenler, değişenler, ortaya çıkan sonuçlar da 2022 1 Mayıs’ının anlamını farklılaştırıyor.
Tek adam rejiminin, biat etmeyen, kendisine itaat etmeyen herkese saldırdığı, tüm demokratik hakların askıya alındığı, yargının tek adama biatte halkın sırtında bir kırbaç gibi kullanıldığı bir atmosferdeyiz. Bu kırbaç sosyal medyada tweet atanlardan, eylemlere katılanlara, ekonomik dertlerini sokak röportajında dile getirip tepki gösterenlerden yaşadığı açlığı anlatanlara, onlara mikrofon uzatanlara, halkın haber alma hakkı için çalışan gazetecilere, şiddetten kurtulmak isteyen kadınlara, haklarımız için mücadele eden kadın örgütlerine, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyen kadınlardan demokratik üniversite hakkı için mücadele eden üniversitelilere, Gezi direnişinden Kürt halkının eşitlik ve demokrasi özlemlerine kadar her yere uzanıyor… Hukukun, yeni yasa düzenlemelerinin, var olan hakları tırpanlayan yargı paketlerinin, göstermelik meclis komisyonlarının kadınların haklarına saldırıda nasıl bir araç haline geldiğini en çıplak şekliyle görüyoruz. Kadını aile içine sıkıştıran söylemlerle, kadınları korkunç koşullara mahkum edip iyice güvencesizleştiren, köle haline getiren esnek çalışmanın “aile ve iş uyumu” denerek gündeme getirilmesi, kadın işsizliğinin tavan yapması, işsizlik tehdidi, pandemi boyunca çocuğun, hastanın, yaşlının bakımının devlet tarafından kadına yüklenmesi ile kadın işçi ve emekçilerin hakları ve hayatları bıçak üstünde. Açlık büyüyor, çocukların beslenme çantaları boş, gençler gelecek göremiyor, sağlık emekçileri zorbaca çalışma koşullarına mahkum. Hasılı dert çok, dertler ortak. İş, ekmek, özgürlük, insanca çalışma ve yaşama koşulları, gelecek güvencesi, şiddetsiz ve eşit bir yaşam herkesin en ortak talepleri.
Bir yandan kadınlar medeni haklarına yönelik saldırılara karşı mücadeleyi yılmadan sürdürürken, bir diğer yandan da geçim sıkıntısının bu kadar derinleştiği, halkın artık bugün karnını nasıl doyuracağını düşünmek zorunda kaldığı ağır ekonomik buhran içinde ücretlere ek zam, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sendikalaşma hakkı için 2022’nin ilk üç ayında yüzlerce iş bırakma eylemleriyle karşılaştık. Pek çoğunda kadın işçilerin katılımı dikkat çekiciydi. Yan yana geldikçe kazanıldığını, birlikte eyleme geçmenin gücünü işçilere hissettiren bu grevler bunca zamandır biriken öfkenin gün yüzüne çıkmasıydı.
Bütün bu koşullar bir yandan da seçim tartışmalarının ortasında hüküm sürüyor. Bu sorunların müsebbipleri halktan yeniden oy istemeye çalışacak. Ancak bu koşullar ve ülke tablosu 20 yıldır hüküm süren iktidardan halkın beklentisini de zayıflatmış durumda. Rızayla inşa edemediğini, zorla tutmak isteyen iktidar devletin tüm olanaklarını kullanarak kendi bekasını koruma derdinde.
İktidarın bekası kadınlar, gençler, işçi emekçiler için yıkım demek. 1 Mayıs bu yıkımın faturasını sırtlanmayacağımızı hep birlikte söyleyeceğimiz önemli bir tarih.
136 yıllık tarihi boyunca 1 Mayıs, işçilerin ve emekçilerin birlik ve dayanışma içinde olduğu sürece haklarını kazanabileceğini, kazanılmış haklarını koruyabileceğini gösteren bir gün. Bu yıl da 136 yıllık tarihinin işçi sınıfına öğrettikleriyle, mevcut atmosferde artan öfkesi ve hayatileşen talepleri için işçi ve emekçiler 1 Mayıs’ta olacak. 1 Mayıs sadece kapitalistlere ve onun devletine karşı değil aynı zamanda işçinin yanındaymış gibi görünüp -hatta bazen öyle bile görünmeye ihtiyaç duymayan- patronla işbirliği yapan sendikal bürokrasiye karşı işçilerin gerçek örgütlülüğünü kurmak üzere de mücadele günü olacak.
Siz bu 1 Mayıs’a özel olarak hangi politik mesajı taşıyacaksınız? 1 Mayıs çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Kadınlara dönük saldırılar sadece şiddetin cezalandırılmayıp teşvik edilmesiyle sınırlı kalmıyor, kadınların kendi hayatlarını kurmalarının önüne geçecek nafaka hakkına saldırı, boşanmalara arabuluculuk getirilmesi, kadın işsizliğini kadınları işyerinde tacize, mobbinge, ağır çalışma koşullarına mahkum etmenin bir aracı olarak kullanılması şeklinde çok sistematik bir şekilde karşımıza çıkıyor. Buna bir örnek olarak Ekmek ve Gül’e mektup yazan yılın ilk ve en büyük toplu işten çıkarmalarından biri olan Oppo işçisi bir kadının anlattıklarını verebiliriz. Hayatı boyunca şiddete mahkum edilmiş, boşanma aşamasında işten çıkarılıyor. Şiddetin önlenmesi için mekanizmalar işlemezken bir de şiddetten kaçmak ve kendi yaşamını çocuklarıyla kurmak isteyen bir kadın işten atılınca nasıl geçinsin? Sendikası da arkasında durmuyor, işten atılan işçilere “Direnmeyin” diyen bir sendika olunca, bu işçi kadının mücadele etmesinin önüne yığınla engel örülmüş oluyor. Tüm bunlar sistematik olarak kadınlar üzerinde kurulan baskı ağını çok net ortaya koyuyor. Kadınlar en güvencesiz, kayıt dışı işlerde çalıştırılıyor. Her yüz kadından sadece yaklaşık 17’si kayıtlı ve tam istihdamda. Durum buyken güvenceli iş, güvenceli bir gelecek talebi öne çıkıyor. Her türlü haklarına, kendisini ölüme mahkum eden koşullara karşı “haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz” ısrarının da alanda görünür olacağı bir 1 Mayıs olacak kadınlar açısından.
Ekmek ve Gül çeşitli işyerlerinde, okullarda, mahallelerde, kentlerde kadınların yan yana geldiği, sorunlarını tartışıp çözüm için mücadelenin bir parçası olduğu, kadın dayanışmasını kuran bir örgütlenme. 1 Mayıs’a giderken de içinde bulunduğumuz koşulların sebeplerini, içinden çıkış yolunda bir kahraman beklemeden bir özne olarak mücadele olanaklarımızı tartıştığımız buluşmalar gerçekleştiriyoruz. Farklı işkollarında çalışan işçi kadınlarla özel buluşmalar, toplantılar yapıyoruz. Ve bu buluşmalar işçi ve emekçi kadınların yaşadığı sorunların ne kadar ortaklaştığını gösterirken bir yandan da bugün sendikal bürokrasiyle de alevlenen, işçiler arası yaygınlaşan güvensizlik duygusunun kırılmasında büyük rol oynuyor.
Üniversitelerde, plazalarda, mahallelerde, işyerlerinde kadınların en temel sorunlarına karşı kendi taleplerini 1 Mayıs alanlarına taşımaları, kendi çalışma ve yaşam alanlarında 1 Mayıs kutlamaları yaparak, güç biriktirerek 1 Mayıs alanlarına kendi özgün taleplerini yansıtabilmeleri için yan yana geliyoruz. İşçi, öğrenci, kamu emekçisi, işsiz, ev kadını, genç, yaşlı, 8 Mart’tan 1 Mayıs’a uzanan bir süreklilikte ortak mücadele taleplerimiz için yerel birliklerimizi güçlendirmeye çalışıyoruz.
Bir yandan ülke seçim sathı mailinde ilerliyor, bir yandan savaş ve baskı politikaları ile iktidar muhalefeti etkisizleştirmek istiyor, bir yandan da sokak yeni tipte işçi direnişleriyle, 8 Mart ve Newroz’da görüldüğü gibi sokağı boş bırakmayan bir kitle militanlığıyla ısınıyor. Kadınlar ve LGBTİ+’ların önceliği ne olmalı?
Eşitlik, özgürlük, demokrasi, temel yaşamsal hakların korunması ve geliştirilmesi, insanca yaşanacak işler, insanca bir hayat talepleri, bu hakları en çok hedef tahtasına oturtulan kadın ve LGBTİ’ler açısından hayati. Çünkü bu haklara yönelik saldırılar kadınlar ve LGBTİ’ler için hayat memat meselesi haline gelmiş durumda.
Haklarımız için ortak mücadelenin yıllar içinde kurulmuş çok çeşitli dayanakları var; platformlar, kampanya grupları, 8 Mart, 25 Kasım gibi önemli günlerde oluşturduğumuz birlikler ve daha fazlası… Bu dayanakların bugün daha ileriden sahiplenilmesi ve bileşenlerinin arttırılması, ortak söz ve eylemin gücünü arttırmak için en geniş kesimlerin ortak sözünü kurmak için gösterilecek çaba, ülkenin içinden geçtiği tarihi dönemeç açısından çok önemli bir rol oynayacak. Kadın ve LGBTİ hareketi içinde elbette politik, ideolojik farklılıklarımız var, bizce bir hareketi güçlü kılan en önemli şeylerden biri bu farklılıklara rağmen en geniş kesimleri yan yana ortak söz ve eylem etrafında toplayacak bir eşitlik ve ortaklık hukuku kurulması. Hareketin sözünün ve eyleminin gücünün en yerelde; mahallelerde işyerlerinde üniversitelerde karşılık bulması, sahiplenilmesi olduğunu düşünüyoruz. Ki bahsettiğimiz zorlu koşullar aynı zamanda en geniş kesimlerden kadınların yan yana durma, birlikte hareket etme zeminini de güçlendiren koşullar. Önceliğin farklılıkları değil, ortaklıkları, ortak söz ve eylem iradesini ortaya koymak olduğunun daha görünür olduğu bir dönemden geçtiğini düşünüyoruz. Yan yana durduğumuz il platformlarını, hak mücadelesi platformlarını, kampanya gruplarını daha da güçlendiren bir mücadele eksenini hareketin önündeki en temel sorumluluklardan biri olduğunu düşünüyoruz. Eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi, şiddetsiz bir yaşamı birlikte hareket ettiğimiz mücadele platformları içinde de gözeterek, birlikte hareket etme irademizin bu ülkenin içinden geçtiği tarihi süreçte hayat memat meselesi olduğunu gözeterek yol almamız önemli.
Bugün halka dayatılan, biri cumhur diğeri millet ittifakında somutlaşan iki seçeneğin dışında haklarımız için gerçek bir mücadele dayanağı olacak üçüncü ittifakın en önemli bileşeni kadın ve LGBTİ hareketi olacaktır. Önceliklerimiz, en çok ortaklaştığımız en temel talepler etrafında en geniş birlikteliği en etkili biçimde gerçekleştirmek olduğunda, bu temel taleplerin karşılanacağı ve daha ileri taleplerimiz için bize mevzi kazandıracak bir siyasi programı sahiplenecek üçüncü ittifak da o kadar hayata geçecek bir somut seçenek haline gelecek. Böyle bir birliktelik, karşımızdaki güç hangi yöntemle saldırırsa saldırsın, hangi biçimde sözümüzü ve eylemimizi etkisizleştirmeye çalışırsa çalışsın onu başarısız hale getirecektir.