Zoonoz hastalıkların önüne geçmek için öncelikle kendi evcil hayvanlarımızın aşı ve parazit ilaçlarını düzenli bir şekilde yaptırmalıyız. Çocuk parkı, köpek parkları, piknik alanları ve okul bahçeleri gibi kedi ve köpeklerin rahatça girip çıkabildiği özellikle kumluk alanlarda çocuklarımıza daha çok dikkat etmeliyiz
Özellikle gelişmiş ülkelerde insanlar köpeklerini yürüyüşe çıkardıklarında veya oyun parklarına götürdüklerinde köpeklerinin dışkılarını neden poşet veya eldivenlerle toplarlar hiç düşündünüz mü? Ya da “Neden toplamaları gerektiğini düşündünüz mü?” diye sormak daha doğru olacaktır.
Sorunun cevaplarından biri çok açıktır: Topluma açık alanlarda kimse, ortalıkta hayvan dışkısı görmek istemez. Hayvan sahipleri, hem hayvanlarının hem de hayvanlarının pislettiği yerlerin temizliğinden sorumludur. Ama bunun haricinde, dışkı toplama davranışının öneminin, ortam temizliği veya estetikten çok daha önemli, halk sağlığı açısından çok daha kritik bir nedeni var: Parazitler!
Hayvanlar ve insanlar arasında birbirlerine bulaşan hastalıklara genel olarak zoonoz adı verilmektedir. Zoonoz hastalıkların çok önemli bir kısmını parazitler oluşturmaktadır. Biz de evcil veya sokakta yaşayan kedi ve köpek dışkıları ile kontamine olmuş park ve bahçe gibi yerlerden insanlara bulaşabilecek zoonoz parazitlerden bahsedeceğiz.
Kedi ve köpeklerde en çok rastladığımız parazitler genellikle helmintlerdir. Helmintler, birkaç şubeyi içerisinde bulunduran, mikroskobik boyutlardan birkaç metrelik boyutlara kadar değişebilen türleri içeren parazitik solucanlardır. Bu şubelerden hem veteriner hem de insan hekimliği açısından en önemlileri Cestoda (şeritli solucanlar), Trematoda (yassı solucanlar) ve Nematoda (yuvarlak solucanlar) şubeleridir. Özellikle Nematoda şubesinin birçok üyesi ya bitkiler için ya da hayvanlar için parazitiktir.
Bu çok hücreli parazitik hayvanların yanında, tek hücreli parazitik protozoonlar da insan ve hayvanları enfekte edebilmektedir. Hem helmintler hem de protozoonlar konakçılarının çeşitli organ ve dokularında yaşayabilir ve çeşitli yollarla konakçı dışına atılabilirler.
Biz burada en çok paraziter enfestasyona uğrayan mide bağırsak sistemi ve bu sistemde yaşayıp dışkı yoluyla atılan türlerden bahsedeceğiz.
Önceliğimiz, köpeklerin askaritlerinden (Ascarididae) olan Toxocara canis ve kedilerde bulunan yakın akrabası Toxocara cati türleridir (Toxocariasis).
Toxocara spp. türlerinin yetişkinleri kedi ve köpeklerin ince bağırsaklarında yaşarlar. Burada çiftleşip yumurtalarını bırakırlar ve bu yumurtalar dışkı yoluyla dış ortama atılır. Dış ortamda dışkıyı oral yolla alan diğer kedi ve köpekler enfeksiyona yakalanmış olurlar. İnsanlar için de durum aynıdır. Dışkıya veya çevresindeki toprağa/kuma dokunup kontamine olmuş elimizi ağzımıza götürmek de enfeksiyona yakalanma sebebidir. Toxocara spp. türlerinin yumurtaları galaktojen yolla da bulaşabilir. Yani Toxocara enfestasyonu olan bir anne, kedi-köpek yavrusunu emzirerek de parazitlerin yumurtalarını yavrusuna geçirebilir.
Görüldüğü üzere Toxocara türleri yaşam döngülerini tamamlamak için ara konağa ihtiyaç duymazlar. Ancak parazit yumurtalarını kedi-köpek dışkılarından bir şekilde oral yolla alan diğer hayvanlar (kanatlılar, kemirgenler vb) ve tabii insanlar enfeksiyona yakalanırlar. Bu tarz son konak veya ara konak olmayan (paratenik konak) canlılarda Toxocara larvaları ancak L3 seviyesine kadar gelişebilirler.
Bu gelişme sırasında paratenik konağın iç organlarında göç ederler ve ciddi sağlık problemlerine yol açabilirler. İnsanlarda bu parazitin alınması sonucu oluşan iç organ göçüyle ilerleyen hastalığa Viscelar Larva Migrans (iç organ larva migransı) denmektedir. L3 larvalar, paratenik konakların organ ve dokularında uzun süreler canlı kalabilirler. Kedi ve köpekler bu paratenik konakları yiyerek de paraziti alabilirler ve L3 son konakta gelişmeye devam eder.
Bir diğer önemli nematod türümüz ise Ancylostomatidae ailesinden Ancylostoma caninum (kancalı kurt) türüdür. Bu tür kadar sık rastlanmasa da Uncinaria stenocephala türünü de eklemiş olalım. Bu tür de Toxocara türleri gibi ara konağa ihtiyaç duymadan kedi ve köpeklerin dışkılarıyla diğer kedi ve köpeklere oral olarak bulaşmaktadır. Parazitin en ilgi çekici özelliği ise oral bulaşmanın yanında larvalarının konağın derisini delip içine girerek bulaşmasıdır.
Yumurtalar dışkı ile birlikte dış ortama bırakıldıktan sonra L1 evresinde larvalar yumurtadan çıkar. Dış ortamda L3 seviyesine kadar gelişirler ve artık konakların derilerinden girmeye hazırdırlar. Eğer son konak olan kedi ve köpeklerin derisinden girerse buradan dolaşım sistemine karışır ve konağın soluk borusuna gider. Soluk borusundan yutak aracılığıyla yutularak son yerleşim yeri olan ince bağırsağa doğru yola çıkar. İnsanlarda ise deriden girme durumu tam olarak gerçekleşemez. Larva insan derisinin subkutan katmanında kalır ve burada Cutaneous Larva Migrans (deri larva migransı) dediğimiz duruma sebep olur. Kedi ve köpeklerin gezdiği parklarda, kumlu veya çimenli alanlarda çıplak ayakla gezmek veya şort benzeri kıyafetlerle yere oturmak bu parazite yakalanmayla sonuçlanabilir.
Önemli bir nematod türü olan Enterobius vermicularis‘in (kıl kurdu) de bu tarz park ve bahçelerden insanlara bulaştığı bildirilmiştir; ancak bu bulaş insandan insana olup kedi ve köpeklerin bir alakası olmadığı için bu yazıda es geçiyoruz.
Bu şubenin en çok türü zoonoz olan cinsi Taenia cinsidir. Halk arasında da şerit veya tenya olarak bilinen parazitlerin 25 metre uzunluğa kadar ulaşabilen türleri mevcuttur. Genel olarak son konağın bağırsaklarında yaşarlar. Çok fazla sayıda olmadıkları sürece herhangi bir semptom göstermeseler de bazı insanlarda karın ağrısı, ishal gibi sindirim sistemi bozukluklarına sebep olabilirler.
Ülkemizde en yaygın olan tür, sığır tenyası dediğimiz Taenia saginata türüdür. Bu türün larvası Cysticercus bovis, sığırların çizgili kaslarında kistlenir. Kistli kasları çiğ veya az pişmiş yiyen insanlar direkt olarak enfeksiyona yakalanabilir. Bunun yanında bu kasları çiğ yiyen kedi ve köpeklerin vücudunda da yetişkin hale gelebilen tenyalar kedi-köpekler sayesinde etrafa yumurta (bu tarz cestoda’larda gebe halka) saçar. Bu yumurtaları oral yolla alan insanlar yine enfeksiyona yakalanmış olur.
Neredeyse diğer tüm tenya türlerinin bulaşında çiğ veya az pişmiş etin büyük önemi vardır. Bu yüzden, yeni kesilmiş hayvan atıklarının doğaya atılmaması veya evcil köpeklere çiğ olarak verilmemesi çok büyük önem taşımaktadır.
Bir diğer cestod cinsimiz de Echinococcus spp. cinsidir. Bu cinse mensup iki türden biri E. granulosus, köpekler dahil yabani karnivorları (etçil) son konak olarak kullanır. Diğer tür E. multilocularis ise doğada özellikle tilkileri son konak olarak kullanmaktadır. Ara konak olarak her iki tür de doğada fare benzeri kemiricileri kullanabilir. Bu da onları kedilerimiz için de bir tehdit haline getirmektedir.
Echinococcus da tenyalar gibi ara konağın doku ve organlarında kistler meydana getirmektedirler. Bunlara hidatik kist veya kist hidatik adı verilmektedir. İnsan veya kemirici gibi etçil olmayan canlıların direkt kedi ve köpek dışkısından aldığı yumurtalar ara konağın ince bağırsağında çatlar ve içinden onkosfer denen cestod larvası çıkar. Bu onkosferler ara konağın çeşitli organlarında kistlenir. Kistli dokuları yiyen kedi-köpek ve vahşi karnivorlar parazitin yayılımını devam ettirir. İnsanlarda özellikle sinir sisteminde kistlenen parazitler ölümcül olabilmektedir.
Kedi ve köpeklerden insanlara bulaşabilen diğer birkaç cestod türü de Hymenolepis spp., Dyplidium caninum olarak sayılabilir; ancak insanlarda çok nadir olarak görülürler.
Hepimizin duymuş olabileceği dünyaca ünlü, cinsinin tek türü, meşhur Toxoplasma gondii bir protozoondur. Kedilerimizin baş belası olan bu parazit, insan nüfusunun da büyük bir bölümünü halihazırda enfekte etmiş bulunmaktadır. İnsanlarda ve kedigiller hariç diğer memelilerde sinirsel sorunlar ve abort (düşük yapmak) gibi sorunlara bile yol açabiliyorken; bağışıklılık sistemi güçlü olan kedilerde genellikle hiçbir semptoma sebep olmaz. Mix enfeksiyon dediğimiz birden fazla etken tarafından oluşturulan enfeksiyonlarda bağışıklılığı çok düşen kediler için de ölümcül olabilmektedir.
Toxoplasma, hücre içi bir parazittir. Yani çeşitli vücut hücrelerinin içerisinde yaşar. Yerleştiği konağın çeşitli dokularında kistlenerek uzun yıllar geçirebilir. Konağın bağışıklık sistemi düştüğü zamanlarda bu kistler açılır ve çok hızlı bir şekilde üreyebilen taşizoid denen yapılar ortaya çıkar. Taşizoidler hücre içine girerek hızla ürerler ve hücrelerin tahribatına yol açarlar. Özellikle toxoplasmaya karşı antikoru olmayan gebe kadınlarda parazit, plasentayı geçerek bebeği de enfekte eder ve düşüklere ya da anomalili doğumlara sebep olabilir.
Konakta yaptığı etkiler, değişen şartlarla birlikte çok fazla çeşitlenmektedir. Ancak bulaşı her zaman tek bir şekilde olur. Kediler bu doku kistlerine sahip olan fare gibi kemiricilerin veya inek koyun gibi büyük otçulların etleriyle beslendikleri zaman içerisinde bradizoid adı verilen yapıların bulunduğu doku kistlerini alırlar. Kedinin ince bağırsağında parçalanan kistlerden çıkan taşizoidler kedinin ince bağırsak epitel hücrelerinde üremeye başlarlar. Bir dizi üremeden sonra ookistler oluşur ve bu ookistler bağırsak boşluğuna gelerek dışkıyla birlikte dış ortama atılır. Dışkıdan ookistleri alan insan ve diğer ara konaklar enfekte olur ve döngü böyle devam eder.
Kedi ve köpeklerden bulaşan diğer protozoonlar da toxoplasma gibi ookistler ya da kistler sayesinde bulaşmaktadırlar. Bu parazitler arasında Giardia spp., Entomoeba spp. gibi cinsler bulunmaktadır. Genel olarak sindirim sorunlarına yol açan bu parazitlerin çeşitli türleri sinir sistemi bozuklukları gibi ciddi durumlara da yol açabilir. Ancak tek bulaş kaynakları kedi ve köpekler değildir. Kirli içme suları ve kontamine bitkiler de bulaşta rol oynamaktadır.
Kedi ve köpeklerimizden bizlere çok ciddi hastalıklar bulaşabilir ve görüldüğü üzere bu hastalıkların önemli bir kısmını parazitler oluşturmaktadır.
Bu tarz zoonoz hastalıkların önüne geçmek için öncelikle kendi evcil hayvanlarımızın aşı ve parazit ilaçlarını düzenli bir şekilde yaptırmalıyız. Çocuk parkı, köpek parkları, piknik alanları ve okul bahçeleri gibi kedi ve köpeklerin rahatça girip çıkabildiği özellikle kumluk alanlarda çocuklarımıza daha çok dikkat etmeliyiz.
Ülkemiz gibi gelişmekte olan ve/veya gelişmemiş ülkelerde sokak hayvanlarının sayısı bir hayli fazladır. Bu sebeple zoonoz parazitlerle mücadelede öncelikle bu konuyla ilgilenilmesi gerekmektedir. Hem kendi sağlığımız hem de evcil hayvanlarımızın sağlığı için sokaklarda ve toplu kullanım alanlarında kedi köpek dışkılarıyla kontaminasyonun önüne geçilmelidir. Bizler de bilinçli hayvan sahipleri olarak kendi hayvanımızın dışkısını öylece sokakta, parkta, bahçede bırakmayıp yanımıza almalı ve uygun bir yerde çöpe atmalıyız. Mehmet Fatih Aydın, konuyla ilgili bir makalesinde şöyle diyor:[1]
Evcil hayvanların erişimini engellemek için çocuk oyun alanlarının çitle çevrilmesini tavsiye ediyoruz.
Çocuklarımızın sağlığı için, sokak hayvanlarının insanların sağlığını kontrolsüz bir şekilde tehdit edebilecekleri yerlere alınmaması için bir an önce önlemler alınmalıdır. Halkımız çeşitli programlarla veya kamu spotlarıyla bu konuda bilgilendirilmelidir. Hastanelerde ailelere bu konu hakkında broşürler dağıtılmalıdır.
Kaynak: Evrim Ağacı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.