Ankara’da “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” diyen kadınlar ve LGBTİ+’lar davalarını ve 1 Temmuz’a giden süreci anlattı

İstanbul Sözleşmesi’nin feshedileceği tarih olan 1 Temmuz'a yaklaşırken “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” dedikleri için gözaltına alınan 33 kadın ve LGBTİ+'nın yargılandığı davayı ve Ankara'daki 1 Temmuz hazırlıklarını Sendika.Org'a anlatan kadınlar ve LGBTİ+'lar İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceklerini söyledi

Ankara’da “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” diyen kadınlar ve LGBTİ+’lar davalarını ve 1 Temmuz’a giden süreci anlattı

“İstanbul Sözleşmesi yaşatır! Haklarımızdan vazgeçmiyoruz. Yaşam zincirinde buluşuyoruz” demek için 12 Ağustos 2020 tarihinde Kolej Meydanı’nda buluşan ve eylem başlamadan saldırıya uğrayarak gözaltına alınan 33 kadın ve LGBTİ+ hakkında dava açılmıştı.

ANKARA’DA “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMİYORUZ” DEDİKLERİ İÇİN GÖZALTINA ALINAN 33 KADININ YARGILANDIĞI DAVA ÖNCESİ GÖZALTINA ALINANLAR SERBEST BIRAKILDI

Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın ilk duruşması 7 Haziran 2021 tarihinde görüldü. Ellerinde “İstanbul Sözleşmesi bizim, yargılanamaz” yazılı pankart ile adliye önünde açıklama yapmak isteyen kadınlara saldıran polis, davanın sanıklarının da aralarında bulunduğu yaklaşık 20 kişiyi gözaltına aldı. Av. Irmak Bakır’a bu dava sürecini sorduk. Sendika.Org’a konuşan Bakır, “Duruşma öncesi dosyada yargılanan kadın arkadaşlar, dosyanın müdafileri, kadın milletvekilleri, basın mensupları, gözlemciler ve destek amaçlı gelen tüm kadın ve LGBTİQ+ arkadaşlarımızla birlikte adliye önünde buluştuk. Bizler yine bir kadın mücadelesi içerisinde eril yargının karşısında sözümüzü söylemeye hazırdık. Ancak dosyada yargılanmakta olan arkadaşlarımızın da içinde bulunduğu 8 kadın yeniden polis şiddetiyle gözaltına alındı” dedi. Bakır, sözlerine şöyle devam etti:

Müdafiiler olarak duruşmaya girdiğimizde dosya hakimine müvekkillerimizin gözaltına alındığını, hazır olmadıkları değil olamadıklarını, orantısız bir şiddete maruz kaldığımızı bizzat morluklarımızı göstererek ifade ettik. Yargılamanın dosyada gizlilik kararı olmadıkça aleni olduğunu, duruşma salonuna izleyici alınmasını bırakın dosyanın sanıklarının adliyeye girmesine izin verilmediğini tekrar hatırlattık.

Dosya hakiminden Emniyet Genel Müdürlüğü hakkında şikayetçi olmasını talep ettik ancak talebimiz gerekçesiz bir şekilde reddedildi.

“Yaşamak istiyoruz”

Bizim önemli bir mesajımız vardı! Hala da var! Yaşamak istiyoruz. Yaşamak istediğimize dair mesaj o kadar değerli ki biz bunu dile getirmedikçe her gün ölüyoruz, ve ölmeye de ne yazık ki devam ediyoruz. Sevgilimizden, eşimizden, partnerimizden veya tanımadığınız herhangi biri tarafından psikolojik, ekonomik, fiziksel ve cinsel anlamda şiddete uğramak istemiyoruz.

Şiddet faillerinin adil bir yargılanma sonucu cezalandırılmasını talep ederken yeniden polis şiddetiyle gözaltına alınmak istemiyoruz. Unutmayalım. İstanbul Sözleşmesi yaşatır! Kadın mücadelesi yaşatır!

“Bizi koruması gerekirken faillerle el ele verip katledilişimizi örtbas eden bir devlet var ortada”

7 Haziran günü gözaltına alınan kadınlardan İlay Kadiroğlu da İstanbul Sözleşmesi’nin feshedileceği tarih olan 1 Temmuz’a giden süreci Sendika.Org’a anlattı. Kadiroğlu, kadınların şiddete uğrarken faillerin devlet tarafından aklanmasına dikkat çekerek şunları söyledi:

Feminist mücadelenin bir kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi’nin içeriğini tüm öznelere anlatmaya, sözleşmenin haklarımız ve hayatlarımız açısından ne kadar önemli olduğunu göstermeye çalışıyoruz. Tanıdığımız tanımadığımız her özneye ulaşmaya çalışıyoruz; çünkü bu sözleşme için temel motivasyonumuz yaşamlarımız. Her gün tacize, tecavüze, şiddete uğradığımız, her gün katledildiğimiz ama bir türlü sesimizi duyuramadığımız bir durum söz konusu. Bizi koruması gerekirken faillerle el ele verip katledilişimizi örtbas eden bir devlet var ortada. Bizim mücadelemiz faillerin cezasız kalmasının verdiği öfkeden besleniyor. Biz mücadele ederken biliyoruz ki erkek-mafya iş birliği içindeki bu devletin gözünde canımızın bir kıymeti yok.

“Birlikte olduğumuzda neler yapabileceğimizi biliyoruz”

Sendika.Org’a konuşan Gülçin Polat ise bu süreçteki motivasyonlarının kaynağını anlattı. Polat’ın ifadeleri şöyle:

Motivasyonumuz nereden mi geliyor? Kaybedecek bir şeyimiz kaldı. Çünkü bu memlekette yaşamlarımıza kastediliyor. Faili meçhuller var. Kısacası erkek egemen sistem bizi yok sayıyorsa bizimde kendi yaşamımızı savunmamız haktır. Birlikte olduğumuzda neler yapabileceğimizi biliyoruz; hayatlarımız, özgürlüğümüz ve en çok da birbirimiz için bu mücadeleyi sonuna dek vereceğiz.

Konuşmasında kadın hareketinin toplumsal muhalefete de öncülük ettiğini belirten Polat, sözlerine şöyle devam etti:

Kadın hareketi uzun süredir, tüm toplumsal muhalefetin öncüsü, bu yadsınamaz bir gerçek. İktidarın kara bulutlarını üzerimize serdiği her an, her saldırıda, hiç beklenmeyen yerde, yasaklanan sokaklarda, eylemlerde, mitinglerde kadınların sesi, sözü her yerde yankılandı. Kadınlar birbirine güç verirken aynı zamanda tüm toplumsal muhalefete de aynı güçle öncülük etti, kara bulutları dağıtabilecek güveni tüm herkese verdi. Ve bugün de birbirine olan güvenle korkmadan, yanındaki kadının elini sıkı sıkı tutarak sokaklarda olan kadınlar tabiî ki tüm muhalefete, sokaklarda olma, sesini çıkarma ve hiçbir zaman aşağıya bakmadan, dimdik bir şekilde iktidarın karşısında olma cesaretini yayacaktır.

“Bir araya gelmemizden bu kadar çok korkuyorlar”

İlay Kadiroğlu, 1 Temmuz’a giden süreçte, Ankara’daki programın nasıl şekillendiğini anlattı. Kadiroğlu, Ankara’da yoğun bir hazırlık sürecinin olduğunu ifade ederken faaliyetlerin polis tarafından sürekli engellenmeye çalışıldığını da belirtti. Kadiroğlu’nun ifadeleri şöyle:

Ankara’da özellikle 1 Temmuz’a kadar çok yoğun bir eylem ve etkinlik planımız var. Pazarlardan parklara, sokaklardan meydanlara, evlerden işyerlerine kadar her alanda sesimizi duyurmaya kararlıyız. Kadınları ve LGBTİ+’ları bilinçlendirmek amacıyla yaptığımız broşür dağıtmak gibi etkinliklerimizde bile polis saldırısıyla karşı karşıya kalıyoruz. İşte bizim güçlenmemizden, bir araya gelmemizden bu kadar çok korkuyorlar. Ankara’daki kadınlar da bunun farkında. Ama bence artık hepimiz bu ataerkil düzenin bize dayattığı çeşitli kısıtlamalardan bıktık.

“İstanbul Sözleşmesi bizim”

Gülçin Polat ise Ankara’daki hazırlık sürecinde Ankara Kalesi’ne asılan pankarttan bahsederek şunları söyledi:

Ankara’nın her mahallesinde, sokağında yürürken balkonlardan, kentin en tarihi noktası, Ankara Kalesi’nden geçerken “İstanbul Sözleşmesi bizim” pankartlarını görmeniz tesadüf olmaz. 7’den 70’e tüm kadınların, elinden geldiğince bu mücadelenin bir parçası olması, saldırının ne kadar da gerçek olduğunu her gün yüzümüze vuruyor.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ UYGULA ANKARA KAMPANYA GRUBU, ANKARA KALESİ’NE PANKART ASTI

“Devletin bizi ötekileştirme ve yok sayma çabalarına rağmen buradayız”

İlay Kadiroğlu son olarak şu ifadeleri kullandı:

İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi gündeme geldiğinden beri hep LGBTİ+’nın meşrulaştırılması gerekçe gösteriliyor. Ben burada LGBTİ+’nın zaten meşru olduğunu bir kere daha vurgulamak istiyorum. Biz lubunyalar, devletin bizi ötekileştirme ve yok sayma çabalarına rağmen buradayız. Haklarımızdan da hayatlarımızdan da vazgeçmiyoruz. Buradan 12 numaraya sesleniyorum: lezbiyen, mezbiyen var öyle bir şey.

Sendika.Org

Sendika.Org'u destekle

Okurlarından başka destekçisi yoktur