Kapitalist düzenin sosyal mesafe olarak kodladığı fiziksel mesafe, sistemin figüranlarının elinde sınıfsal mesafeyi artıran bir unsura dönüşüyor. Hasta olan statü sahibi kişilere acil şifalar dileyenler, işçiye “başka yerde çalışma” diyor
Kayseri Valisi işçiyi uyarmış: “COVID-19 testi pozitif çıkan işçi istirahat süresinde başka fabrikada çalışmasın!” Kayseri Valisinin uyarısı, devletin krizi yönetemediğinin ve işverenlere sözünün geçmediğinin resmi kanıtıdır.
Bir ülke düşünün 2020 eylülünde HES kodu, çipli nüfus cüzdanı ve benzeri izleme denetleme adımlarının nüveleri elinde olsun fakat bu koca devlet işçinin başka fabrikada çalıştığını takip edemesin. Yoksa etmek istemesin mi diyelim?
Bir işçi halihazırda bir işyerinde çalışırken gidip aynı nitelikte (yarı zamanlı veya sözleşmeli olmamak kaydıyla) başka bir işyerinde çalışırsa bu durum anında belli olur. Aksi halde işçi başka işyerinde sigortasız çalışıyor demektir. Yani aslında işçiyi sigortasız çalıştırarak devlete vereceği vergiden ve işçinin sağlık masraflarından çalan işveren oluyor. Devlet, işverenin vergi kaçırmasına bir şey diyemiyor ancak gücü hakkı gasp edilen işçiye yetiyor.
Fakat vali, kapitalist sistemin devletine biçtiği rolün figüranlığı dışında bir şey yapmıyor. Yani yeni normalde değişmeyen sınıfsal rolünü hakkıyla yerine getiriyor.
Sağlık Bakanlığı’nın eylül ayı içinde açıkladığı verilere göre en çok vaka görülen yaş aralığı 20-45 yaş aralığıdır. Bu yaş aralığının büyük kısmını işçiler oluşturmaktadır. Hatta biraz daha derinlemesine incelediğimizde pozitif vakaların çoğunun fabrikalarda çalışan işçiler olduğu ortaya çıkacaktır. Yani ülkemizde COVID-19’a en çok yakalanan işçilerdir.
Çoğunlukla asgari ürete çalışan işçi kendisinde belirti hissettiğinde kendi imkanları ile ve çoğunlukla toplu taşıma ile devlet hastanelerine gidip saatlerce sıra bekleyip testini yaptırıp aynı yolla evine dönüyor. Sonuç 2-3 gün içinde çıkıyor. Test pozitif çıktığında işçi temaslı olduğu tanıdıklarını ve işyerini bilgilendiriyor; tanımadıklarına yapacak bir şey yok. Tabii ki işçi paraya kıyıp (Ortalama 250 TL) özel bir sağlık kuruluşunda test yaptırabilir. Ancak sonuç yine 2-3 gün içinde açıklanabiliyor.
İşçi cephesinde durum böyle iken 19 Eylül günü İstanbul’da oynanan Beşiktaş-Antalyaspor maçı öncesinde ilginç bir COVID-19 testi tartışması yaşandı. Antalyaspor kafilesi aynı gün içinde ikinci bir teste tabi tutulmuş ve sonuç hemen alınmıştı.
Sonuçta COVID-19 virüsü konak canlı seçerken sosyal statü, din, dil, ırk, mezhep, maaş veya meslek tercih etmeyen bir yarı canlı form olmasına karşın insan türü bu “düşmana” karşı mücadelede “önceliği olan sosyal grupları garantiye alma” yolunu tercih ederek kendi kalesine gol atmaya devam ediyor.
Güvencesizlik ve yoğun kentleşme koşullarında “çarklar dönsün” diye üretim zorlamasıyla işçileri ölümüne çalıştıran sistem salgın hastalık durumunda çuvallıyor. AKP iktidarı bu kriz üzerinden yönetemediğini açıklamak yerine başarısızca gündem değiştirmeye çabalıyor, kaybettiği belediyelerdeki aksayan hizmetleri görünür hale getirirken CHP ve diğer muhalif aktörler de bu kriz üzerinden AKP iktidarına “yönetemiyorsunuz” diyor. Dinci gerici medya grupları eğlence mekânlarındaki “günahkârları” hastalığı yaymakla suçlayan haberleri servis ederken “düğün, cenaze, asker uğurlaması, toplu ibadet, iktidar partisinin açılışları” gibi toplu alanlarda bulunanları “mazur” görebiliyor. Her odak kendi siyasi gündemi ve çıkarı yönünde hareket etmeye devam ederken sosyal mesafe oyununda sosyal statüsünün ve siyasi rantının yanında saf tutuyor. Ve ülkemizde iktidarından muhalefetine mevcut siyasi aktörlerden hiçbiri işçi sınıfını temsil etmiyor.
COVID-19’a karşı “sosyal grupların belli mesafede durmasını salık veren” iktidar cephesinin “sosyal mesafe” kodlu ideolojik saldırısı virüsü değil kapitalist sistemi kurtarmaya yönelik bir hamledir. COVID-19’a bilim elbet bir tedavi bulacaktır fakat COVID-19 testi pozitif çıkan milletvekillerine, futbolculara, teknik direktörlere, belediye başkanlarına, kaymakamlara ve benzerlerine acil şifalar dileyip işçiye “başka yerde çalışma” diyenlerin yeri, işçi sınıfının engin hafızasından silinmeyecektir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.