“Kitlelerin ve moda deyişle varoşların şiddetli bir patlaması olan Gazi olayları sosyalist solun önemli bir kesiminin politikalarını mücadele yöntemleri açısından radikalizme kırmalarını sağladı. Gerçekten niyeti olsun veya olmasın, bunu yapmaya gücü yetsin veya yetmesin grupların hemen hepsi ayaklanmalar örgütlemekten, sokak savaşlarından bahseder oldu”
Aşağıdaki yazı 1997 Şubat ayında yazılmıştır. Yazar o dönemde İstanbul’un bir başka emekçi mahallesinde çalışma yürütmektedir. Yazı o dönem durum tespiti amacıyla yazılmıştır. Yazının bazı bölüm ve değerlendirmeleri “Eşitlik, Özgürlük ve Barış İçin Devrim” dergisinin 1997 Mart ayında yayınlanan 1. Sayısında “Varız ve Buradayız. Gazi direnişinin 2. Yılında” başlıklı yazının içinde yer almıştır. Şimdi, Gazi olaylarının 25. Yılında, dönemin atmosferini yansıtmak amacıyla ham haliyle yayınlanmaktadır. Yazı içeriğinde değişiklik yapılmamış, yalnızca bazı imlâ düzeltmeleri yapılmıştır. (Özbil Çoruh, 12 Mart 2020.)
Gazi’den bahsedilirken aslında 2 mahalleden bahsedilmiş olunuyor: Gazi Mahallesi ve Zübeyde Hanım Mahallesi.
Gazi Mahallesi’nin nüfusu 30 bin civarında ve 12 bin kadar seçmeni var. Zübeyde Hanım Mahallesi de yakın büyüklükte bir mahalle.
Gazi’de şu anda bazı dergi temsilcilikleri ve yöresel dernekler dışında kitleye dönük tek kurum Gazi Cemevi. Gazi Cemevi 900 m2 oturum alanına sahip ve 5 katı tamamlanmış durumda. Cemevi’nin bin civarında üyesi var. Gazi olayları sırasında henüz 1 katının kabası tamamlanmış bir binaydı.
Nüfus bileşimi açısından Alevi Kürtlerin yoğunlukta olduğu bir bölge. Sivas, Erzurum, Tunceli, Muş, Kars vb. yerlerden gelenler sol kitleyi oluştururken, Refah Partisi’nin tabanını ağırlıkla Kastamonulular olmak üzere diğer yerlerden gelenler oluşturuyor. Geçen seçimlerde Gazi Mahallesi’nde CHP 5000, RP 3500, HADEP ise 1500 civarında oy almış. Diğer partiler ise varla yok arası. Zübeyde Hanım Mahallesi’nde de benzer sayılar geçerli.
Bölgede polisin yoğun baskısı var. Mahalle giriş çıkışlarında sık sık aramalar ve kontroller yapılıyor. Ve yapılan kontrollerde kimliğin önünden çok arkasına (memleket yazan kısmına) bakılıyor. Her demokratik kurum sık sık basılarak etkisiz hale getiriliyor. Bu nedenle de bu yönde bir kurumlaşma oluşamamış durumda.
Bölgede sosyalist solun hemen her grubu var. Ülkenin başka yerlerinde duyulmamış gruplar bile burada kendilerine tutunacak bir yerler ve yazı yazılacak duvar bulabiliyor. Yapılan hataların da etkisiyle polis operasyonlarıyla çok sayıda genç tutuklanmış, birçok insan defalarca gözaltına alınmış bile olsa hemen her genç için sosyalist grup ve çevrelerden birisine ait olmak doğal bir kimlik gibi. Yine gerek Gazi olayları döneminde gerek sonrasında yapılan hatalar, kitleye ters gelen ve ilişkileri yıpratıcı davranışlara karşın -genel yakınlık düzeyinde bile olsa- sosyalist grup ve çevrelerin epey halk ilişkisi var.
Polisin yoğun baskısının da etkisiyle radikal olmadan siyaset yapmak pek mümkün değil gibi. “Sürekli Aydınlık için 1 Dakika Karanlık” eylemi pek çok mahallede her akşam açık bir şekilde ve kitlesel olarak yapılabilirken Gazi Mahallesi’nde ilk 20 gün içinde 1 kere kitlesel şekilde ve açık olarak, yaklaşık 2 bin kişinin katılımıyla yapılabildi. Bunun dışında insanlar evlerinden eyleme katılmasına karşılık sokak eylemi ancak kısmen ve korsanvari tarzlarda yapılabiliyor.
Kitleye dönük çalışmalardan en belli başlısı Gazi Halk Meclisi çalışması. Gerçek anlamda bir halk meclisinin kitleselliğini ve kapsayıcılığını yakalayamamış olmasına karşın bölgede Cemevi dışında en kapsayıcı çalışma. Halk meclisi çalışmasının etkinlikleri 80 çocuğun sünnetinin ve şöleninin yapılması; mahallenin elektrik sorununun çözümü için belediye nezdinde yapılan girişimler. Ayrıca kültür sanat komisyonu, sağlık komisyonu gibi çeşitli komisyonlar altında etkinlikler yapılmaya çalışılıyor. Girişimciler ve öneri sahipleri tarafından bu meclisin kimsenin tekeli altında olmayacağı, kararların en demokratik bir şekilde alınacağı, tescilli halk düşmanları dışında kimsenin meclisten dışlanmaması gerektiği şeklindeki düşüncelerine karşın bu konularda kaygılar sürüyor. Örneğin Gazi Halk Meclisi’yle ilgili haberlerin Kurtuluş Dergisi’nde[1] yoğun şekilde yayımlanması kimi insanlarda ‘damga vurma çabası’ şeklinde tepki oluşmasına yol açıyor. Halktan bağımsız insanların katılımına karşın gruplar platformu yapısını çok aşamamış bir durumda.
12-13 Mart 1995’te yaşanan Gazi olayları sırasında bölgede 17 kişi öldürüldü. Aynı olaylar sırasında Ümraniye’de de polis tarafından 5 kişi öldürüldü. Bu olaylara ilişkin olarak açılan davada halktan pek çok insan yargılanıyor. Dava Trabzon Ağır Ceza’da görülüyor. Ancak gerek ilk olarak kahveleri ve Cemevi’ni tarayarak olayların başlamasına yol açanların kimler olduğu, gerekse de halka ateş açıp 10 kişinin ölmesine yol açanların kimler olduğu konusunda herhangi bir adli çalışma yok.
Bazımız “Gazi olayları” dedi, bazılarımız “Gazi direnişi”, bazılarımız ise “Gazi ayaklanması”. Herkes aynı olayları görmek istediği şekilde gördü ve ona göre isimlendirdi, sonuçlar çıkardı.
Gazi olayları diye adlandırılabilecek dönem 4 gün sürdü, İstanbul’da Gazi’deki olaylara ilişkin son geniş katılımlı eylem 17 Mart’ta yapıldı (Kadıköy Yürüyüşü). Ve olay hızla gündemden çıktı. Ancak etkileri çok daha uzun süreli oldu.
Gazi olayları bir mahallelinin tabirine göre “mevtaları diriltti” yani epey güçten düşmüş, siyaseten tıkanmış yapının yeniden hayat bulmasını sağladı.
Olayların başlamasına neden olan saldırıyı planlayanlar amaçlarına ulaştı mı bilinmez, ama yaşanan olayların topluma gerçekten önemli etkisi oldu. Örneğin Sivas Katliamı’nın ertesi yıl yapılan anmalara İstanbul’da katılım 4-5 bin civarında kalırken, Gazi olaylarının ardından 10 binlerin katılımıyla yapıldı.
Olaylar solda politika yapış tarzlarını oldukça etkiledi.
Kitlelerin ve moda deyişle varoşların şiddetli bir patlaması olan Gazi olayları sosyalist solun önemli bir kesiminin politikalarını mücadele yöntemleri açısından radikalizme kırmalarını sağladı. Gerçekten niyeti olsun veya olmasın, bunu yapmaya gücü yetsin veya yetmesin grupların hemen hepsi ayaklanmalar örgütlemekten, sokak savaşlarından bahseder oldu. Buna olan inancı göstermek amacıyla -daha önce kimilerince yapılan- askeri yürüyüşlü, silah şeklinde taşınan sopalı, yüzleri çeşitli şekillerde kapalı gruplar oluşturuldu. Yapılan kitlesel eylemlerde bulunan bütün boş duvarlara grup isminin kısaltmasının yazılması devrimci öncünün kitlelere tanıtılması açısından en önemli etkinliklerden birisi oldu. Yoksul kitlelerde olduğu iyice açığa çıkan şiddet potansiyeli düzene karşı sistematik bir mücadele ile açığa çıkartılmak ve bilinçle donatılmak yerine, insanların hoşlanacağı tahmin edilen basit radikallik gösterileriyle kendi grubuna kanalize edilmeye çalışıldı. Bu durumun diğer kutbu ise sistemle gerçek bir çatışmaya niyeti olmayanların eline kitlelerin sisteme karşı şiddetinin hemen her biçimini küçümseme şansı vermesi oldu. Bir tarafta bütün ülkeyi Gazi Mahallesi gibi gören, diğer tarafta ise olaylara İstiklal Caddesi’nden bakan iki sol kutup oluştu. (Ya da bu yönlerde var olan eğilimleri iyice saflaştırdı.)
Solun önemli bir kesimi Sivas olaylarının ve ardından ortaya çıkan tepki örgütlenmelerinin etkisiyle zaten Aleviler içinde örgütlenmeyi çalışmasının merkezine koymuştu. Gazi olayları ise bu durumu pekiştiren ve bununla birlikte Aleviler içinde bu duruma tepki gösterenlerin de soldan koparılmaları için yapılan örgütlenmelerin güçlenmesine yol açan bir etki yaptı. Yani radikal (mücadele yöntemleri açısından) sol politikanın merkezi daha çok Alevi derneklerine ve cemevlerine kaydı. Öte yandan devrimcilerden rahatsız olan ama kendilerinin saygınlığı olmadığı için bunu yaygın şekilde örgütleyemeyenler, solun Aleviler ve örgütlenmeleri içindeki dayatmacı, grupçu tavırlarına oluşan tepkiyi değerlendirmeye çalıştılar. Ve kısmen başarılı oldular.
Dipnot:
[1] Halk Cephesi çevresinin o dönemde yayınladığı siyasal dergi.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.