Notabene Yayınları yedi kuram kitabıyla sonbaharı karşıladı
Notabene Yayınları yedi yeni kuram kitabını okurla buluşturdu

Notabene Yayınları yedi yeni kuram kitabını okurla buluşturdu
Notabene Yayınları sonbahara yedi yeni kuram kitabıyla girdi. İlki yıllardır çevirisi beklenen, Georg Lukacs’ın “Toplumsal Varlığın Ontolojisi” kitabı. Ayrıca iki çeviri kitap daha, bell hooks’tan “Hep Aşka Dair”, Alexander Kluge ve Oskar Negt’ten “Kamusallık ve Tecrübe” de raflarda yerini almış durumda. Okurla buluşan kitaplar arasında iki kolektif çalışma da var: “Marxs’ın Orkestrası” ve “Feminist Sosyal Politika: Bakım, Emek, Göç”. Özen B. Demir ve Adem Yıldırım’dan “Beden, Tıp ve Felsefe”, Ercüment Çelik’ten “Güney Sosyolojisi ve Türkiye’de Sosyoloji” ise düşünce alanındaki boşlukları doldurmayı hedefleyen iki özgün çalışma.
Toplumsal Varlığın Ontolojisi: Hegel, Marx ve Emek – Gerorg Lukacs
Lukacs’ın 1960’lı yıllar boyunca kaleme aldığı binlerce sayfa ölümünden sonra öğrencileri tarafından derlendiğinde, Marksist literatürün en verimli tartışmaları içeren ve bu tartışmalarda ortaya çıkmış sorulara ikna edici cevaplardan örülü muazzam bir kaynaktı karşımızdaki.
Öznenin varoluşunu ve bu varoluşun belirli kategorilerini yapı karşısında önceleyen, ontolojiyi epistemolojiye indirgeyen Varoluşçu, Yeni-Kantçı savlar da idealizmin düalist ‘ontolojisinin’ öznelci biçimlerini üretmektedir. Toplum ve doğanın birbirlerinin karşısındaki tözselliğini vurgulayarak bunlardan birinin diğerini belirlediğine yönelik bir öncelik koyutlaması ile çalışan bu ‘öznelci’ ve ‘nesnelci’ teorik pozisyonlar, toplumsal varlığın yapısını açığa çıkaramaz. O halde toplum ve doğanın birbiri karşısındaki değil, birbiriyle ilişkisinin kategorileri belirlenmek suretiyle üçüncü bir yol bulunmalı ve Toplumsal Varlığın Ontolojisi bu yeni yolda açığa çıkarılmalıdır.
Özay Göztepe’nin derlemesiyle Marx’ın Orkestrası
Marx’ın Orkestrası kitabında on akademisyen yazar, Marx’a ve Marxizme katkı sunan on bir farklı ismi enstrümanlarıyla ele alıyor. Marx ve Engels’in mücadele arkadaşları olan August Bebel, Edward Aveling, Eleanor Marx, Louis Kugelmann, Jenny Marx, Joseph Dietzgen, Mary Burns ve Lizzy Burns kardeşler, Paul Lafargue, Wilhelm Liebknecht ve Wilhelm Wolff hakkında nesnel sunumlar içeriyor Marks’ın Orkestrası. Süreyya Karacabey kitap için yazdığı sunuş yazısında şöyle diyor: “Marx-oluş, bir addan fazlasına işaret eder. Öznel bir varoluşun tekil hattında kavranamayacak bir çoğulluktan söz edebilelim diye Engels o ad’a yaklaşır ve aralarındaki kesintisiz alışveriş, zihinsel bir parlaklığın beliriş koşulları hakkında bir fikir verir. Marx, bir adoluştan fazlasıdır, şimdi sadece bir teorik metinler dizisinin yazarı olarak görünse de, büyük bir kavganın, dünyayı değiştirmek üzere harekete geçmiş makinenin parçası, bu parçaları eşsiz biçimde bir araya getirerek yaşadığı zaman içinde tarihsel dönüşümün siyasi imkânları için hareket etmekten kaçınmamış biridir. Hem kendisidir, hem de onun adıyla anılan bir mücadeleye emek vermiş başkalarıdır. Hem kolektif bir oluşumun hareket ettiricisi hem de hareket edenidir. Tekil bir adı, bir çoğullukla (orkestra) birlikte düşünmeye çağıran başlık –Marx’ın orkestrası- henüz okumaya başlamadan sınıf mücadelesini, farklı seslerden, araçlardan oluşan bir kolektiflik olarak gördüğünü söylemektedir bize.”
bell hooks’tan Hep Aşka Dair
Feminist akademisyen yazar bell hooks’un sevmenin öğrenilebileceğinisavunduğu, farklı açılardan ve yaşanmışlıklardan yola çıkarak meseleyi tartıştığı kitabı Hep Aşka Dair, hem ataerkinin etkisindeki hayatlarımıza hem de feminist kurama samimi sorular soruyor. Kitabın sunuş yazısında şöyle deniyor: “Bizler sevginin, aşkın yeşerdiği bir kültürde yaşamak istiyoruz. Toplumumuzun her hücresine sinmiş sevgisizliği sona erdirmeyi arzuluyoruz. Bu kitap bize sevgiye, aşka nasıl geri döneceğimizi anlatıyor. Hep Aşka Dair: Yeni Vizyonlar, sevginin dönüştürücü gücüne dair umutlandırıcı, neşelendirici bir bakış açısı ortaya koyarak sevme hünerini kavramanın radikal ve yeni yollarını sunuyor. Bize yeniden sevmek için ne yapmamız gerektiğini gösteriyor. Yüzümüzü sevmenin sırrına ererek onun lütfuna mazhar olmak için yapmamız gerekenlere çeviriyor.”
Özen B. Demir ve Adem Yıldırım’dan Beden, Tıp ve Felsefe
Bir tıp doktoru ile bir felsefe doktoru bir araya geliyor. Yazışma formatında bir kitap tasarlıyorlar: Beden, Tıp ve Felsefe. Kitap iki yazarın diyalojik temasıyla başlamış ve çatallanan yollara açılmış. Beden, Tıp ve Felsefe, Platon ve Aristoteles, Foucault ve fenomenoloji, Canguilhem ve Bichat, Husserl ve Derrida, Nietzsche ve Spinoza, Blanchot ve Beckett, Marx ve ötesi, canlılık ve yaşam, insan ve hayvan, sağlık ve hastalık, gövde ve beden, psikiyatri ve antropoloji, psikoterapi ve psikanaliz, Freud ve anti-morfoloji, R. D. Laing ve anti-psikiyatri, bilim ve edebiyat, feminizm ve queer, biyoetik ve biyoteknoloji, biyopolitika ve mikro-sosyoloji, tıbbî epistemoloji ve tıp tarihi…” hakkında. Kitap “tıp felsefesi” alanındaki boşluğu telafi etme niyetiyle kaleme alınmış.
Çağla Ünlütürk Ulutaş’ın derlemesiyle: Feminist Sosyal Politika: Bakım, Emek, Göç
Feminist Sosyal Politika: Bakım, Emek, Göç, sosyal politika alanını feminist bir mercekle inceliyor. Kitap hizmet sektörünün eğreti işlerinde kadınların konumundan, bakım emeğine, göç ve sığınmacılığa kadar uzanan güncel tartışma alanlarını toplumsal cinsiyet deneyimleri üzerinden yeniden yorumluyor. Gülay Toksöz’e armağan edilen kitap, Türkiye’de toplumsal cinsiyet çalışmalarının öncülerinden olan Yıldız Ecevit’le bu alanın gelişimi ve sosyal politika araştırmalarına katkıları üzerine gerçekleştirilen keyifli bir söyleşiyle başlıyor. Feminist Ekonomi ve Bakım Politikaları başlıklı ilk bölümünde, İpek İlkkaracan’ın dünya literatürüne armağan ettiği “Mor Ekonomi” kavramıyla tanışıyoruz. Ardından çocuk ve yaşlı bakımına ilişkin refah devleti politikalarının tartışılmasına şahit oluyoruz. Kitabın Kadın Emeği, Geçicilik, Eğretilik başlıklı ikinci bölümünde işçi kiralamanın temel özellikleri kadın istihdamına etkileriyle birlikte ele alınıyor. Ardından hizmetler sektörünün düzensiz ve güvencesiz işlerinde kadın istihdamının boyutları analiz edilip, alışveriş merkezlerinde çalışan kadınların istihdam koşulları irdeleniyor. Kentsel Ve Tarımsal Üretimde Suriyeli Kadın Emeği’nin ele alındığı üçüncü ve son bölümdeyse Adana Ovası’nda ve Denizli Kentsel İşgücü piyasasında Suriyeli kadın işçilerin göçmenlik ve kadınlık deneyimlerine mercek tutuluyor.
Oskar Negt ve Alexander Kluge’den: Kamusallık ve Tecrübe
Kluge ve Negt, emek süreçlerini, dili, medya karteli ve televizyonu, gündelik yaşamı, emperyalizmin yeni biçimlerini, işçi sınıfının mücadele tarihini ve yenilgilerini “tecrübe” kavramı ışığında yeniden değerlendiriyor. Devrimci teori ve pratiğin büyük ustalarının bıraktığı bakiye, geç kapitalizmin yeni koşullarında ne ifade eder? İşçi sınıfı, bizatihi gündelik yaşamı işleyerek çalışan yeni üretim kamusallıkları tarafından kapsanmadan, onunla nasıl başa çıkılabilir? Yazarların siyasal hedefi, proleter tecrübesinin içeriğini belirlemek değil, ekonomi politiğin kavramlarını, insanların gerçek tecrübeleri yönünde geliştirebilecek bir tartışma çerçevesi kurmak.
Ercüment Çelik’ten Güney Sosyolojisi ve Türkiye’de Sosyoloji
Ercüment Çelik bu çalışmada Güney Sosyolojisi yaklaşımlarını Türkiye sosyoloji camiasına tanıtmayı amaçlamakta ve bu yaklaşımlardaki temel tezleri Türkiye’de sosyoloji disiplininin gelişim dönemlerine uygulayarak, Güney Sosyolojisi ve Türkiye Sosyolojisi arasında nasıl bir ilişki kurulabileceğini soruşturmaktadır. Türkiye’de sosyoloji disiplininin tarihsel ve güncel gelişiminin yeni ve özgün bir okumasını sunmayı hedefleyen bu çalışma, aynı zamanda Türkiye’de sosyoloji eğitiminde Kuzey’de üretilen kuramlara bağımlılığı ve Güney’de üretilen bilgi ve kuramlara hiç denecek kadar az yer verildiğini ampirik araştırma bulgularıyla ortaya koymaktadır. Ana hatlarıyla Güney Sosyolojisi bakış açısının Türkiye Sosyolojisi ve sosyal biliminin gelişimine ciddi bir katkı sunacağını öneren Ercüment Çelik, bu düşüncesini Türkiye’de bu konu üzerine yazılan bu ilk kitap aracılığıyla tartışmaya açmaktadır.
Sendika.Org