Kaostan çıkmanın önemli yollarından biri, bütün ilerici ve demokratik güçlerin ortak iradesini yansıtan stratejik merkezi bir blokun veya bir örgütlülüğün yaratılmasıdır 7 Haziran Genel Seçimleri’nde ortaya çıkan tablo, devletin iç dinamiklerinin reorganize edilmesi konusunda çok açık bir mesaj olarak algılandı. Ancak iktidar gücü olan ve taviz vermeden yoluna devam etmek isteyen İslamcı iktidar, seçim sonuçlarını […]
Kaostan çıkmanın önemli yollarından biri, bütün ilerici ve demokratik güçlerin ortak iradesini yansıtan stratejik merkezi bir blokun veya bir örgütlülüğün yaratılmasıdır
7 Haziran Genel Seçimleri’nde ortaya çıkan tablo, devletin iç dinamiklerinin reorganize edilmesi konusunda çok açık bir mesaj olarak algılandı. Ancak iktidar gücü olan ve taviz vermeden yoluna devam etmek isteyen İslamcı iktidar, seçim sonuçlarını fiilen yok hükmünde sayarak politik krizin sürekliliğini tercih etti. Sorun sadece Tayyip Erdoğan’ın başkanlık inadı olmayıp, esasen sistem içi güç ilişkilerinin belirlenmesine yönelik bir iktidar mücadelesidir. AKP’nin ısrarla iktidarı elde tutma çabası, sistemin rejim değişikliğiyle doğrudan ilişkili olup Erdoğan’ın kişisel ihtirasları da bu sürecin bir parçası olarak işlev görüyor.
Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası alandaki ilişkilerinin önemli ölçüde zayıflaması, jeo-stratejik konum kaybı, zorunlu ve kaçınılmaz olarak iç dinamikleri tahmin edilenden çok kırılgan hale getirdi. İç çatışmanın derinleşmesi de tersten bölgesel ilişkileri doğrudan etkilemektedir.
Küresel ilişkilerde önemli oranda izole olan Erdoğan merkezli AKP’nin iç politikadaki gücünü korumaya çalışması iktidar mücadelesi bakımından son derece önemlidir. Bunun öncelikli yolu da devletin kurumsal yapılarını kontrol ederek sistemin dengelerini bütünüyle kendi politik çıkarlarına göre şekillendirmek ve toplumsal çatışmayı derinleştirmektir. Erdoğan ekibinin çok ciddi bir risk alarak süreklileştirdiği bu politik tercihin ne kadar başaralı olacağını ekonomik, politik ve toplumsal faktörleri belirleyecektir.
Mevcut gelişmeler doğru okunduğunda önümüzdeki sürece ilişkin daha objektif analizler yapma şansına sahip olabiliriz.
Gelişmeler Erdoğan’ın aleyhine
Birincisi, uluslararası güçlerin Erdoğan’a dair oluşan olumsuz algısı değişmediği gibi çok daha fazla pekişiyor. İncirlik Üssü’nün ABD’nin savaş uçaklarına açılmasının hemen sonra Erdoğan’ın Obama ile görüşme isteğinin reddedilmesi, bunun Kasım ayında Antalya’da toplanacak olan G20’ler Zirvesi’ne bırakılması, ABD’nin AKP merkezli Erdoğan’a bakış açısını ortaya koyan politik bir refleks olarak değerlendirildi. Bu tutum aynı zamanda İncirlik üzerinde sanıldığı gibi Türkiye ile ciddi pazarlıkların yapılmadığını, sadece ABD tarafından dikte edilen kararın kabul edilmiş olduğunu gösteriyor. ABD ve AB’nin Türkiye’ye yönelik aynı politik kavramları kullanmaları, AKP’nin izlemiş olduğu iç politik stratejiye yönelik ciddi kaygıların olduğunu gösteriyor. Küresel güçlerin politik refleksleri seçim süreci içerisinde çok daha belirginleşecektir.
İkincisi, 7 Haziran seçimlerinden önce sıklıkla dikkat çektiğim ekonomik krizin etkileri, çok daha fazla hissedilecektir. Doların 3,30 TL, Euro’nun 3,60 TL civarına çıkması sürpriz sayılmamalıdır. Yönetememe krizi, politik belirsizlik, fiili bir savaşa girişilmesi, toplumsal tepkinin artma eğiliminde olması gibi faktörler ekonomik krizi çok daha fazla derinleştirecektir. Son birkaç ayda yaklaşık olarak %25-30 civarında yaşanan devalüasyon, toplumun özellikle ücretli kesimlerinin ekonomik gücünü ciddi oranda etkimeye başladı. Hükümete aktif destek veren MÜSAİD’ın dahi ekonomiye yönelik eleştirilerini arttırması, önümüzdeki süreçte krizin daha fazla boyutlanacağını ve ekonomik dengelerin ciddi oranda sarsılacağını gösteriyor. İktidar gücü olan AKP’nin, toplumun gündelik yaşamını doğrudan etkileyen ekonomik krizin politik yansımasını toplumsal kaosla giderme taktiğinin geçmişten farklı olarak pek etkili olmayacağı görülüyor. Bu bakımdan ekonomik kriz AKP’nin en önemli handikaplarından biri olacaktır.
IŞİD’in tehdidi
Üçüncüsü, IŞİD’in Türkiye’ye ve özellikle Erdoğan’a yönelik tehdidinin kamuoyuna yansıtıldığı gibi pek bir önemi yok. Tersine IŞİD’in Türkiye’nin iç politik dengelerini AKP lehine çevirecek eylemler yapması söz konusu olabilir. IŞİD adına yapılan “tehdit” içerikli açıklamanın zorlamaya dayanan acemice yazılmış bir açıklama olduğu net olarak anlaşılıyor. Davutoğlu’nun IŞİD militanlarını “tepki gösteren gençler” olarak tanımlayan politikası halen güncelliğini koruyor. Bu bakımdan iddia edildiği gibi IŞİD’in uyuyan hücrelerinin AKP hükümetine karşı harekete geçmesi söz konusu değil ama Kürtlere ve demokratik-devrimci güçlere karşı yeni katliamlar yapma olasılığı çok daha yüksektir.
Dördüncüsü, Almanya’ya iltica talebinde bulundukları iddia edilen Zekeriya Öz ve Celal Kara hakkında İnterpol aracılığıyla uluslararası arama kararı çıkartılmışta olsa da, Alman hükümetinin savcıları teslim etmeyeceği hemen herkesin bildiği bir realitedir. İki savcının özellikle Erdoğan’a yönelik önemli belgeleri Alman İstihbaratına teslim etmeleri ve hatta bunların bir kısmını iç politik gelişmelere paralel olarak kamuoyuna açıklamaları söz konusu olacaktır. AKP’nin iç dengeleri ve güç ilişkilerine göre bazı bakanların politik geleceğini doğrudan etkileyecek ve özellikle Erdoğan’ı uluslararası alanda zorda bırakacak dokümanların kamuoyuna sızdırılması yüksek bir olasılıktır. Bu bakımdan birçok kesimi karşısına alan ve tasfiye etmek için bütün gücünü kullanan Erdoğan ve ekibinin tasfiyesi gündeme gelebilir.
Ters tepen taktikler
Beşincisi, 7 Haziran seçimlerine politik bir gerekçe arayan AKP iktidarı, Kandil’e yönelik hava operasyonları yaparak iç politik dengeleri kendi lehine değiştirme kararı aldı. Birkaç gün yoğunluklu devam eden hava operasyonlarının sanıldığı gibi etkili olmadığı görüldü ve kara operasyonlarında ise asker ölümleri hızla artmaya başladı. İslamcı iktidarın Kürt coğrafyasında başlattığı savaş sanıldığı gibi AKP’nin oy oranlarını artırmadı, tahmin edilen etkiyi göstermedi. Tersine asker cenazelerinde özellikle Erdoğan’a yönelik tepkilerin artma eğiliminde olması, savaşın AKP’ye karşı tersten bir reaksiyona dönüştüğü ve özellikle milliyetçi oyları yeniden kazanmaktan çok kaybetmeye başladığı görülüyor.
Muhtemel yeni taktikler
Altıncısı, AKP’nin belirlediği seçim taktiğine ilişkin planların istenilen sonucu vermemesi ve bugünkü veriler dikkate alındığında oy kaybına uğraması nedeniyle, seçimleri etkileyecek yeni planlar devreye konulması oldukça yüksek bir olasılıktır.
Hem mevcut anayasayı bütünüyle yok sayan hem de istediği zaman kendi iktidar gücü için kullanan Erdoğan’ın politik geleceği, bu seçime bağlıdır. Mevcut veriler dikkate alındığında seçim sonuçlarının bugünkünden farklı bir tablo ortaya çıkarmayacağını görülüyor. Kasım ayındaki seçimlerde bugünkü tablonun bir benzerinin yani AKP’nin tek başına iktidar olamadığı bir sonucun ortaya çıkması, özellikle Erdoğan’ın politik geleceğinin bütünüyle riske girmesi ve iç politik dengelerin çok daha karmaşıklaşması anlamına gelir. Mevcut tabloyu değiştirmek için olağanüstü koşullar yaratmaya çalışan AKP iktidarının geleceği çok daha fazla belirsizleşiyor.
Kasım seçimleri Türkiye’nin bütün iç ve uluslararası dengelerini belirleyecektir. Türkiye’nin politik geleceği bakımından bütün olasılıkların masada olacağı bir süreç olacaktır. Bu bakımdan seçim hükümetinde yer almak gibi AKP’nin seçim politikasını meşrulaştıracak her adım özellikle HDP’ye karşı bir silah haline dönüştürülecektir.
Kaostan çıkmanın önemli yollarından biri, bütün ilerici ve demokratik güçlerin ortak iradesini yansıtan stratejik merkezi bir blokun veya bir örgütlülüğün yaratılmasıdır. Önümüzdeki haftalarda bunu ele alacağız.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.