“Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette. Bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterlidir.” – Bak güzel kardeşim, Açlık grevi, genellikle devletin mahkûmu kontrol altında tuttuğu, istediği ölçüde yönlendirdiği ve yönettiği bir alan olan cezaevlerinde, mahkûmun kendisine veya başka nedenlere dayanan isteklerin belirtilmesindeki son durak olan bir protesto biçimidir. Çoğunlukla seslerini […]
“Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette. Bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterlidir.”
– Bak güzel kardeşim, Açlık grevi, genellikle devletin mahkûmu kontrol altında tuttuğu, istediği ölçüde yönlendirdiği ve yönettiği bir alan olan cezaevlerinde, mahkûmun kendisine veya başka nedenlere dayanan isteklerin belirtilmesindeki son durak olan bir protesto biçimidir. Çoğunlukla seslerini duyurmak için başka seçeneği kalmamış insanlar tarafından yapılır. Ölümle sonuçlanabilse de temel amaç ölüm değildir. Kişinin kendi iradesi ile yemeği reddetmesi ve aklından geçirdiklerinin sesini, bedenini ölüme yatırıp duyurabilecek kadar politikleşmesidir. Anladın?
– ”Dışarıda olsalardı kim bilir neler
yapacaklardı…
Yakalandılar, “Açlık Grevi” yapıyorlar!
Ama;
Sözde Açlık Grevi!”
– Her ne kadar yaş, açlık öncesi kilo, yağ dokusu oranı, karaciğer, böbrek fonksiyonları, kalp performansı ve kişinin mevcut hastalıklarına bağlı olarak her vücudun açlığa verdiği yanıt değişebilse de, sıvı alımı yok ise kişi birkaç günde hayatını kaybedilebilir. Yeterli sıvı ve tuz veya şeker alımında ise birkaç ay yaşayabilir. Açlık grevinde yegane ”beslenme” kişinin isteğine bağlı olarak günlük su, tuz, şeker ve süreç sonlandığında kalıcı beyin hasarının oluşmaması için B1 vitamininin alınması esasına dayanır. Biliyor muydun?
– ”Cezaevi yönetimi tarafından verilen,
bal, tuz, şeker, su ve hatta vitamin’leri
bolca, çaktırmadan mideye indirmeyi
iyi biliyorlar…
Bazıları da ‘münavebeli olarak’ greve
gidiyor, bir koğuş bir hafta biraz açça
kalırken, sonrasında diğer koğuş, sözde
eylemi devralıyor…
‘Açlık Grevi’ diye tantanası edilen işte bu;
“Mualla… Oh! Ne âlâ”
– Açlık grevinin her döneminde vücudun vereceği tepkimeler farklılık taşırken, süre uzadıkça bu tepkimeler daha da ölümcül olabilmekte. Açlığın erken döneminde dokuların enerji ihtiyacına göre vücutta önce karbonhidratlar, daha sonra yağ ve proteinler kullanılmaktadır. Eğer besin alımı kesilirse, ilk 24 saatten itibaren vücuttaki yağ ve proteinler kullanılmaya başlar. Erken dönemde tansiyon düşüklüğü veya yüksekliği, çarpıntı gelişebilir. Açlık ilerledikçe kan basıncı düşer, nabız yavaşlar, kalbin pompa gücü azalır. Öncesinde kalp problemi olmasa bile fonksiyon bozukluğu ve ani kalp ölümü gerçekleşebilir. Vücut ısısı düşer, kas ve yağ yıkımı nedeniyle zayıflama görülür. İlk hafta genellikle yüzde 5-10 kilo kaybı olur. Süreç ilerledikçe yüzde 35-50’lere kadar varabilir. Yüzde 25 -30 üzeri kayıplar hayati tehlike taşır. Şu an ki açlık grevleri hangi aşamada şimdi anlamlandırabiliyor musun?
– ”Böyle bir açlık grevi, hanımların zayıflamak
için arada bir uyguladıkları perhizden pek de
farklı değil…
CHP’li Mebuslar, bunları tartıp, sürekli
olarak kamuoyuna ‘son dakika’ vermeyi
görev addetmeye başladı; – Toplam 6 kilo kaybettiler, – Kilo kaybı şu an 8’e çıktı ”
– Açlığın süresine ve açlık sırasındaki vitamin alınıp alınmamasına bağlı olarak cilt değişik biçimlerde görünebilir. Deride incelme, kuruma, pul pul dökülme, elastikiyet kaybı olur, soğuk, sıcak ve dokunma duyarlılığı azalır. Kıllar dökülür, saçlar kuru, ince donuk görünümde olup çabuk kırılır ve yavaş büyürler. Açlıkta 35 gün civarında kaslardaki proteinin kullanılmaya başlanmasıyla, kaslarda erime ve kalıcı doku kayıpları oluşur. Vücut çıkıntıları yağ ve kas kaybı yüzünden iskeletin şeklini almıştır. Boynun ileri derecede incelmesi nedeniyle baş aldatıcı biçimde geniş gözükür. Açlığın erken dönemi 7. güne kadar, ara dönemi 3. haftaya kadar değerlendirilirken 3 haftayı aştığında ise süreci uzamış açlık olarak değerlendirebiliriz. Yani halk tabiri ile 3. haftadan sonra insanlar bir deri bir kemik kalabilirler anlayacağın.
– ”Önceki kiloları da belirtseler de, grevin
başarısı daha iyi ortaya çıksa;
*98 idi, 90’a indi, gayet fit oldu…
*75’den 68’e düştü, fazlayı attı…
Yakında diyetisyenler bu başarılı kilo veriş
öyküsünü kopya ederlerse şaşmamak lâzım;
Kiloya çözüm; Tutsak rejimi…
Yağlanmalara; Grev Detoksu…”
– Açlık grevi artık ölüm orucuna dönüştüğünde organ ağırlıkları alışılmadık derecede azalır. Genellikle beyin dışındaki tüm organlar küçülmüştür. Omurilikte incelme ve doku bozukluğu, sinir uçlarında iltihaplanma olabilir. Konuşma, görme, duyma ve koku alma bozuklukları ilk haftalardan sonra başlayabilir. Bilinç son ana kadar korunsa da kişilik ve hafıza ve duygu değişiklikleri sıktır. Açlık grevi hangi aşamalardan sonra artık ölüm orucuna dönmüştür kavrayabildin mi?
– ”Ölüm Orucuna” yatan -1- kişiye ise
diyeceğim yok…
İşte gerçek “Açlık Grevi” diye ben buna
derim!
Yemek yok…
İçmek yok…
Netice belli…”
– Uzun süreli açlıkta ölüm, genellikle akciğer dokusunun iltihabından kaynaklanır. Ölümün diğer nedenleri arasında dolaşım ve boşaltım yetersizlikleri sayılabilir. Çalışmalar, ortalama 40’ıncı günden sonra açlığın yıkıcı etkilerinin daha belirgin olarak gözlemlendiğini, 60 ile 70. günler arasında ölümlerin başlayabildiğini göstermekte ve yüzlerce insan açlık grevinde 55’inci günü devirecek. Ne diyorsun?
– ”Ölüm Orucu, umarım örgütün baronları
arasında daha çok takdir görür, akıllarına
daha fazla yatar da, yeni talimatlarını bu
yönde verirler!
İçerideki-dışarıdaki…
Ovadaki-dağdaki kadro arasında da
bu eylem türü bir an önce yaygınlaşır!”
Not: Bu yazıyı yazmamdaki amaç bir Uzman Biyolog olarak açlık grevi nedir, ne değildir veya açlık grevindeki insanların geçtiği aşamalar nelerdir gibi soruların yanıtını vermek değil, bir insan olarak faşizmin kol gezdiği, insan onurunun çiğnendiği, ölüm ile dalga geçilen bir ortamda ”vicdanın” nasıl ayaklar altına alındığına dikkat çekmekti.
Bunu da ölüm gibi karanlık ”koyu” puntolarla yaptım. Çünkü yukarda ikili diyalog şeklinde geçen yazının koyu puntolarla yazılmış kısımları hayali bir konuşmaya değil ”gerçek” cümlelerle kurgulanmış bir köşe yazısına ait! İnsanların bedenlerini ölüme yatırdığı, her geçen saat sonsuz bir derinliğe doğru yol aldığı ortamda, iktidarın tüm olanaklarını uğruna serip oluşturduğu yandaş medyanın desteğini arkasına alıp alçakça ölüme sevinenlere ait!
Açlık grevindeki insanların ideolojilerine, isteklerine katılır veya katılmazsınız bu sizin sorununuz ama o insanlar inandıkları uğruna ölümü göze alabilecek dirayeti gösterdiler ve hayatlarından başka kaybedecek bir şeyleri yok. Ama iktidar sevdalısı, ”damat medyasında” köşeleri kapıp aylık binlerce lirayı cebe indirirken ortalığa pislik saçanlar, tırnağı incilse ortalığı ayağa kaldıracakken günden güne eriyen mahkûmlar ile ölüm ile dalga geçenler ”insanlığını” çoktan kaybetti. Onlara diyecek tek sözümüz var:
“Hayvan olmak istiyorsan olabilirsin elbette. Bunun için insanlığın acılarına sırt çevirmen ve yalnız kendi postuna özen göstermen yeterlidir.” (Karl Marx)
Kaynaklar:
Erbilici A., Hekim gözüyle açlık grevleri,
BBC Türkçe
Özkalıpçı Ö, Çolak B, Biçer Ü, “4 Olguda Açlık Grevine Bağlı Ölümlerin Adli Tıp Açısından İrdelenmesi”, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı