“Türkiye’de rejimin yaşamış olduğu bu çoklu krize karşı ortak mücadeleyi yükseltmenin hayati olduğu ortadadır. Bu tabloyu değiştirecek olan Türkiye halkları ve işçi sınıfının ortak mücadelesidir. Parçalı duruş ve mücadele alanları kesinlikle Türkiye haklarını ve işçi sınıfını zaferden uzaklaştıracaktır”
“1 Mayıs 2025’e giderken sosyalist hareket ne düşünüyor?” dosyamız kapsamındaki sıradaki söyleşimiz DEM Parti PM üyesi Murat Kalmaz ile. Kalmaz, Cumhuriyet’in kuruluşundan beri çözülmeyen yapısal sorunların bugünkü çelişkilerin temelini oluşturduğunu ifade etti. Kürt halkına yönelik baskı ve inkar politikaları, ekonomik kriz, adalet, eğitim, sağlık gibi alanlarda yaşanan sorunlara değinen Kalmaz, bu çoklu krizlerin ancak halkların birleşik mücadelesiyle aşılabileceğini belirtti.
Halkların, işçi sınıfının, kadınların ve gençlerin birleşik mücadelesi için 1 Mayıs’ın önemine vurgu yapan Kalmaz, “8 Mart ve Newroz alanlarına çıkan kitlerle 1 Mayıs kitlesini bir araya getirebilecek ortak bir zemin Türkiye işçi sınıfına ve halklarına müthiş kazandıracaktır” dedi.
Bu atmosferde 1 Mayıs’a giderken karşı karşıya olduğumuz manzaraya ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Türkiye de 1 Mayıs’a doğru giderken Cumhuriyet’in kısa bir özetini yapmak iyi olacaktır.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri yapısal sorunlarını aşamadı ve halen devam etmektedir. Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte Kürt halkına karşı başlayan baskı ve inkar politikaları günümüze kadar devam ederek sürmüştür. Bu inkar ve baskı politikaları sadece Kürtlere karşı değil Türkiye de yaşayan bütün halklara karşı sürdürülmektedir. Gelinen aşamada Türkiye tam anlamıyla halklar-kültürler mezarlığına dönüşmüştür. Bununla birlikte başta Alevi yurttaşların Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte yaşamış olduğu ayrımcılık, inançlarını özgürce yaşayamama ve buna karşı geliştirilen mücadele de önemli bir yerde duruyor.
Türkiye sosyalist hareketinin Mustafa Suphilerden 68 kuşağına, Deniz Gezmişlerden Mahir Çayanlara ve İbrahim Kaypakkayaya öncülüğünde gelişen direniş hattı ve özelikle 1977 1 Mayıs katliamından bugünlere kadar gelen sosyalist hareketlerin sürekli kendini tekçi ulus devlet sistemine karşı bir pozisyon olmaya zorlamıştır.
Yine işçi sınıfının sermaye karşı mücadelesi ve bu mücadeleye karşı geliştirilen baskı politikalarının kurumsallaştığı gerçeği söz konusudur.
Özellikle son 25 yıllık AK Parti iktidarı ile beraber var olan rejim sorunları daha da büyümüştür.
Kürt sorununda inkar politikaları, Alevi yurttaşların inanç alanındaki sorunları ve işçi sınıfının sorunları ve bir bütün olarak Türkiye haklarının yaşamış olduğu ekonomik, sosyal, politik sorunlar bir sistem krizine dönüşmüştür. Türkiye tam anlamıyla çoklu kriz sürecini yaşamaktadır. Yıllardır Kürt halkına karşı uygulanan kayyımlarla irade gaspı bugün ana muhalefet partisine karşı yürütülmektedir. Dün bize yapılan bugün kendini Cumhuriyet’in kurucusu olarak gören partiye yapılıyor. Dolayısıyla ortak mücadele kaçınılmazdır.
Yaşanan temel sorunları kısaca özetlersek;
Bunların toplamında faşizmin kurumsallaştığını rahatlıkla belirtebiliriz.
Bütün bu sorunların toplamında artık sistem kendini sürdüremez bir duruma getirmiştir. Böylesi bir atmosferde Türkiye hakları, işçi sınıfı 1 Mayıs’a hazırlanıyor. Bu süreci doğru tahlil etmek ve ona göre pozisyon almak bu anlamda önem arz etmektedir. Türkiye’yi demokratikleştirmek ancak demokratik toplumu inşa etmek ile mümkündür.
Eylemlerin ve katılanların nitelikleri ışığında sosyalistler bu süreçte ne yapmalı, nasıl bir tutum almalı?
Açıkçası yukarıda belirttiğimiz gibi Türkiye’de rejimin yaşamış olduğu bu çoklu krize karşı ortak mücadeleyi yükseltmenin hayati olduğu ortadadır. Bu tabloyu değiştirecek olan Türkiye halkları ve işçi sınıfının ortak mücadelesidir. Parçalı duruş ve mücadele alanları kesinlikle Türkiye haklarını ve işçi sınıfını zaferden uzaklaştıracaktır. Özellikle Türkiye sosyalist hareketinin bu anlamda alacağı pozisyon ve ortak mücadele hattını geliştirmesi iktidara büyük kaybettirecektir. Aksi taktirde parçalı duruşlar ve mücadele kesinlikle iktidarı geriletebilecek, rejim değişikliğine götürecek ve Türkiye’yi demokratikleştirecek zeminden uzaklaştıracaktır. Toplumda müthiş bir öfke birikimi söz konusudur. Gençlik hareketlerinin son süreçte sokağa inmesi, kadın mücadelesinin yükseldiği, işçi sınıfının içinde bulunduğu koşullara karşı homurdanmaya başladığı ve Kürt halkının mücadelesini büyüttüğü bir atmosferde hem toplumsal muhalefete hem de Türkiye sosyalist hareketine büyük bir sorumluk yüklenmektedir.
8 Mart ruhuyla alanlara çıkan kadınlarla, Newroz ruhuyla alanlara çıkan milyonları ve 19 Mart’la birlikte başlayan sokak hareketlerini buluşturan ve birleşik, güçlü 1 Mayıs’ı örgütlemek bu anlamda hepimizin sorumluluğundadır. Özellikle Kürt halkının talepleri ile işçi sınıfının taleplerini buluşturan bir zemin bu anlamda Türkiye halklarına kazandıracağı açıktır. Bizim de parti olarak son başlayan süreçle birlikte ve Sayın Öcalan’ın yaptığı demokratik toplum çağrısı ile birlikte bu zemini önemsediğimizi birleşik mücadeleyi 1 Mayıs’ı milyonlar ile kutlamayı önemsiyoruz. Tekrar belirtmek istiyorum, 8 Mart ve Newroz alanlarına çıkan kitlerle 1 Mayıs kitlesini bir araya getirebilecek ortak bir zemin Türkiye işçi sınıfına ve halklarına müthiş kazandıracaktır. Bu anlamda
demokratik toplum çağrısı Türkiye işçi sınıfına, Türkiye sosyalist hareketine, kadın hareketine, gençlik örgütlerine, Kürt halkına, inanç kesimlerine ve demokrasi çevrelerine yapıldığı açıktır. Demokratik toplumu ancak bu kesimlerle örgütleyeceğimizin bilincindeyiz. Bu anlamda birleşik mücadeleyi, birleşik güçlü 1 Mayıs’ı birlikte örgütlemeyi ve milyonları bir araya getirecek zemini oluşturmak zorunda olduğumuzun farkındayız.
1 Mayıs nasıl örgütlenmeli, ne hedeflenmeli?
Öncelikle şunu belirtelim dar ve kurumsal tartışmalardan çıkmak gerekiyor. Biz kendimizi Türkiye haklarının temsilcisi, demokratik muhalefetin temsilcisi, işçi sınıfının sözcüsü olarak görüyorsak, ki öyledir, dolayısıyla Türkiye halklarının ve işçi sınıfının taleplerini dile getirdiği ve rejime karşı sesini yükseltebileceği zemini yaratma gibi bir sorumluluğumuzun olduğu ortadadır. Hem toplumsal-demokratik muhalefetin hem sosyalist hareketlerin kendine şu soruyu sorması gerektiğini düşünüyoruz, neden milyonlarca işçiyi, halkları 1 Mayıs’a getiremiyoruz?
Newroz ruhuyla 1 Mayıs’ı örgütleyebilirsek emin olun 1 Mayıs da milyonlarca işçinin, kadınların, gençlerin, halkların kutlayacağı meydanları doldurabiliriz.
Rejimin en çok korktuğu birleşik mücadeledir. Milyonları bir araya getirecek zemini oluşturabilirsek bu anlamda rejimi ciddi anlamda sarsacağımız açıktır. Dolayısıyla milyonlarca işçiyi biz neden bir araya getiremiyoruz sorusunu herkesin kendine sorması gerekiyor, biz de özellikle demokratik toplum çağrısıyla birlikte Türkiye sosyalist hareketi ile Türkiye halklarıyla, inanç kurumlarıyla gençlik hareketleri ile, kadın hareketleri ile, birlikte güçlü 1 Mayıs’ı örgütlemeyi hedeflediğimizi belirtmek istiyorum.