“Her gün yine yeniden mahkum edildiğimiz açlık ve sefalet kıskacına direnerek eşitlik, adalet ve özgürlük için yan yana gelen milyonlar Saray Rejimi’nin bizlere biçtiği bu rezil geleceğin bir ferdi olmayacağını gösterecek güce sahiptir. Tek çıkış yolu; geleceksizliğe ve yoksulluğa iten bu azınlık iktidarına karşı yan yana gelerek özgürlüğümüz için ayağa kalkmaktan, örgütlü mücadeleden geçmektedir”
“1 Mayıs 2025’e giderken kadınlar ne düşünüyor?” dosyamız kapsamında Kadınlar Direnişte’den Öyküm Bozbay sorularımızı yanıtladı.
Kadınlar Direnişte’nin Bahar İsyanı’na dair değerlendirmesi nedir?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan darbe ve ardından Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan, geniş halk kitlelerinin katılımıyla akın akın memleketin her bir yanında devam eden eylemlere iktidarın elindeki tüm araç ve yöntemlerle saldırması, ülkenin bugünkü mevcut konjonktürünü bir kez daha gözler önüne sermiştir; AKP/ Saray Rejimi halkın özgücünden ölesiye korkmaktadır. Halkın en temel haklarını kullanmasına dahi tahammülü olmayan Saray Rejimi’nin barikatları bir bir yıkılmış; her alanda tüm bu hak gasplarına karşı yan yana gelinebileceği bir defa daha anlaşılmıştır. Eylemlerin muhtevası bütün bu sürecin yalnızca Ekrem İmamoğlu’nun yaşadığı hukuksuzluğa yönelik bir tepkiyle sınırlı olmadığını, tüm muhalefet odaklarına yönelen saldırganlığa karşı halkın eşitlik ve özgürlük arayışı içinde olduğunu bizlere göstermektedir. Yoksulluğun, şiddetin, sömürünün ayyuka çıktığı ve faşizmin tüm baskı araçları ile milyonların üzerine bir karabasan gibi çökmeye çalıştığı bu dönemde örgütlü mücadeleye ihtiyaç duyduğumuz oldukça açıktır.
Toplumun en geniş kesimlerini etkileyen yaşam alanlarına yönelik bu saldırganlık, yargı sopasıyla meşrulaştırılmaya çalışılmaktadır. Fakat artık görülmektedir ki, Saray Rejimi’nin varlığını sürdürmesi yoksul halkın üstüne var gücüyle uyguladığı şiddet araçlarına bağlıdır, geniş halk kitleleri bu şiddetin basıncını kıracak güçtedir. Her gün yine yeniden mahkum edildiğimiz açlık ve sefalet kıskacına direnerek eşitlik, adalet ve özgürlük için yan yana gelen milyonlar Saray Rejimi’nin bizlere biçtiği bu rezil geleceğin bir ferdi olmayacağını gösterecek güce sahiptir. Tek çıkış yolu; geleceksizliğe ve yoksulluğa iten bu azınlık iktidarına karşı yan yana gelerek özgürlüğümüz için ayağa kalkmaktan, örgütlü mücadeleden geçmektedir.
Bu süreçte kadın hareketinin özgün rolü ne olabilir?
19 Mart’tan bu yana AKP/Saray Rejimi demokratik talepler için yan yana gelen toplumsal muhalefet odaklarına çeşitli biçimlerde saldırmaktadır. Bu saldırılar milyonlara bir gözdağı vermek amacı taşımaktadır. Yüzlerce arkadaşımız hukuksuzca tutuklandı, 22 Mart sabahı Ankara’da gözaltına alınan kadın arkadaşlarımızdan yedisi çıplak arama işkencesine maruz bırakıldı. Önce Ankara Emniyeti’nin sonra Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un türlü martavallar ile inkar ettiği bu insanlık suçu Saray Rejimi’nin kadın düşmanlığının bu süreçte en berrak göstergelerinden biri olmuştur. Tüm bu süreçte kamuoyu oluşturarak çıplak arama işkencesini gözler önüne sermeye çalışan kadınlara karşı soruşturma açılacağı salık verilmiş, kadınlar sindirilmeye çalışılmıştır. 2025’in Ocak ayından bu yana tam 121 kadın katledildi. İktidar kadın düşmanı politikaları ile her geçen gün kadınları yoksulluk ve şiddet kıskacına itiyor. Sırtlarını sıvazladıkları failleri cezasızlıkla ödüllendiriyorlar. Kadınları en kötü çalışma şartlarına ve sefalet ücretlerine mahkum etmeye çalışıyorlar. Tüm bu saldırılara karşı bizlerin iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı örgütlenmekten başka çaresi yok. Bu nedenle iktidarın kadınları hapsetmeye çalıştığı karanlığa, var güçleriyle elimizden aldığı haklarımıza karşı omuz omuza olmalıyız.
1 Mayıs sürecine dair yaklaşımınız nedir, örgütlenme sürecine dair planlarınız nedir, ne yapılabilir?
Kadınların hem emek mücadelesinde hem de özgürlük mücadelesinde ne kadar güçlü bir özne olduğunu göstermek için yıllardır 1 Mayıs’ta barikatların önünde mücadele ediyoruz. Kadınlar Direnişte olarak 1857’de kadın dokuma işçilerinin ‘eşit işe eşit ücret’ talebiyle verdiği mücadeleden, 1 Mayıs 1977’den aldığımız direnç meşalesini bulunduğumuz her alana taşımaya çalışıyoruz. 1 Mayıs’ı politik muhtevası gereği tüm ezilenlerin ortak mücadele alanı olarak görüyoruz bu nedenle erkek egemen sistemin dayattığı yoksulluğa, güvencesiz çalışma koşullarına, işsizliğe ve kadının ev-içi emeğinin görünmez kılınmasına karşı alanlarda insanca yaşam, eşitlik ve özgürlük taleplerimizi yükseltmek için buluşuyoruz. Her sene olduğu gibi bu 1 Mayıs’ta da erkek egemen sisteme, faşizme ve sömürüye karşı öfkemizi bulunduğumuz her alanda yükselteceğiz, tüm kadınları mücadelemize omuz vermeye çağırıyoruz.