Çocuklarımızı bıraktığımız, çocuklarımıza bıraktığımız dünya bu. İşte birkaç kişi ve servetlerinin gücü özelinde belirlenen bir dünya. Ve bu bir ütopya, distopya değil, bugünün gerçeği
Kapitalizmin özü şudur: “Riskin sosyalleşmesi gelirin kişiselleşmesi.”
Bütün espri bu cümlede yatar. Çocuklarımızı bıraktığımız, çocuklarımıza bıraktığımız dünya bu. İşte birkaç kişi ve servetlerinin gücü özelinde belirlenen bir dünya. Ve bu bir ütopya, distopya değil, bugünün gerçeği.
***
Aşağıdaki haberin alt başlıkları önemli. X gibi bir platformun sahibi olan ve kendi ülkesinde bir ırkçı faşistin seçim zaferindeki payından sonra Almanya’daki ırkçı parti AfD’ye desteğini açıkça gösteren Elon Musk adlı delinin platformunda bedavaya tüm dünyaya duyurulan bu tür bir ticari atılımı Unesco, Unicef veya Jane Goodall yapsa acaba bu kadar kısa sürede bu kadar para toplanıp bu kadar değer artışı olabilir miydi?
Kripto para piyasalarına yaklaşımı nedeniyle Bitcoin’in güçlü duruşunda pay sahibi olduğu düşünülen ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, 20 Ocak’ta yapacağı yemin töreni öncesinde kendi meme (şaka) coinini duyurdu. $TRUMP coin adı altında duyurulan yeni kripto para birimi, Başkan Trump’ın resmi X hesabından da “Çok özel Trump Topluluğuma katılın. ŞİMDİ $TRUMP’INIZI ALIN.” sözleri ile duyuruldu. Bu açıklamanın ardından kripto piyasasında $TRUMP coin çılgınlığı yaşanmaya başlandı.
Yüzde 4000 artış gösterdi
Duyurudan sonra coinin fiyatının 0,18 dolardan 3,70 dolara kadar tırmanmaya devam ettiği ve $TRUMP coinin şu anda 7,10 dolarda olduğu bildirildi. Bu fiyatlamanın yüzde 4000’den fazla bir artışı geçtiği ifade ediliyor.
Haber bu. Günümüzün gerçeği tamamen maddi olarak, tamamen servetle şekillendirilen, adaletle değil, güçle belirlenen bir fiziki ve sanal coğrafya. Hâkim olanın hakimiyeti zaman ve mekan içinde zayıfların güçlenmesi ve güçlendirilmesi yönünde değil, bu hakimiyetin dayanılmaz derecede bunaltıcı ve kasvetli hale gelmesi yönünde gelişiyor. Kültürde olan bu, dilde olan bu, ticarette olan bu, adalette olan bu.
***
Acaba Kongo’da ve Macaristan’da İngiltere ve ABD’deki kadar yetenekli müzisyenler, yazarlar, aktörler yok mu? Elbette var. Ancak bunları hem duymuyor hem bilmiyor ve hem de farklı müzik anlayışlarıyla zenginleşmiyoruz. Bu korkutucu senaryoyu zaten biliyorsunuz. Hepimizin çocuklarının da Amerikan kültürüyle (tamamen dünyanın en yoz ve temelsiz kültürü olduğunu savladığımız ABD kültüründen bahsediyorum, bu ülkenin yerli halklarının kadim kültüründen değil) büyüdüğünü bu anlamda birer Amerikalı olduğunu biliyorsunuz. Bugün dünyanın farklı coğrafyalarında işine geldiğinde radikal İslam’dan söz ve şikâyet eden ABD, bu radikal kültürün yaratılmasında çok ciddi emek ve sermaye harcamıştır. Taliban’ı ABD, Hamas’ı İsrail kurmuştur. Dolayısıyla bunlar yapay mekanizmalardır. Hiç olmayabilirdi. Bu dine dayalı Batı’ya yönelik şiddet Batı’nın, dünyanın hâkimlerinin işine geldiği için, geldiği kadar diri tutuluyor. Gerektiğinde bu aptalca yaratılan canavarlar nedeniyle insanların ölmesi, ABD ve batının bu terörle karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz hale gelecekse o vakit de yine üçüncü dünyadan, El Salvador’dan, Nikaragua’dan şiddetten ve açlıktan kaçarak ABD sınırlarını geçebilmiş genç erkekler devreye giriyor. Acele bir ölüm eğitiminden sonra onları hiç tanımadıkları gerici ve dinci olmaya zorlanmış Ortadoğulu çocukları öldürmeye veya oralarda ölmeye yolluyorlar.
Riski sosyalleştirdiğiniz zaman istediğiniz türde insan bulma kapasitesi çok yükselir. Açlığı ve çaresizliği arttırdıkça her şeyi yapabilecek insan sayısı artar. Dolayısıyla bu İslami terör dedikleri, IŞİD dedikleri, Taliban dedikleri yapıların kültürü yapay bir durumdur. Çağdaş bir dünyada, özgür bir dünyada, adil bir dünyada eriyip gidecektir. Bugün dünyanın tek kültürü ABD kültürüdür. Bu hiçbir derinliği olmayan, zavallı bir kültürdür. Ayrık otu gibi yerel, değerli, küçük olan tüm yapıları boğarak ilerliyor.
***
Tüm bunları biliyorsunuz, biliyordunuz; uzatmak anlamsız. Asıl anlatmak istediğim bütün bu değerlendirmelerin bir kaç nesil sonrasında tamamen yapılamaz hale geleceğidir. Belki bu son hamleye gerek olmadan da bunu başaracaklardı ama yapay zeka (YZ) dediğimiz araçla bu konu artık hakim ideoloji tarafından çözülmüştür.
Heidi Zhou Kastro’nun Al Jazeera’da sunduğu ‘The Stream’ programının katılımcılarından Boris Eldagsen tamamen YZ’de ürettiği bir fotoğrafla Sony Fotoğraf Ödülü gibi büyük bir ödül kazanmıştı. Programa katılan bir diğer fotoğraf sanatçısı çok daha başka bir yol seçen, yüzyılın başındaki makinelerle, tamamen analog fotoğraflar çeken Shane Balkowitsch’di. Balkowitsch’in ilgi alanlarından biri de ABD yerli halklarının üyelerinin, şeflerinin genellikle siyah beyaz veya sepya fotoğraflarını çekmek.
Bu programda Alman sanatçı YZ ve sanat ile ilgili soru ve sorunları gündeme getirmek için bunu yaptığını söyledi ki yetenek ve ün olarak YZ kullanmaya ihtiyacı olan biri değil ve bunu da saklamıyor zaten. Ancak bu programda Balkowitsch’in söylediği iki şey önemli. İkinci söylediği daha önemli elbette. Birinci saptaması fotoğrafın ışıkla ve bu ışığı belli bir kapasiteyle bir platforma düşüren ve görüntüye çeviren merceklerle ilgili bir sanat olduğu. YZ’nin yarattığı görsellerde ne ışık ne mercek, mercekler var. Dolayısıyla bu bir fotoğraf değil, başka bir şey.
Balkowitsch daha sonra şunu söylüyor. ABD yerlilerinin fotoğraflarını çekmek benim ilgi alanlarımdan biri. Bugüne kadar çektiklerimin çoğu YZ’de zaten var bir şekilde. Bunu engellemek mümkün değil. Geçenlerden YZ’ye bir talimat yazdım. Benim fotoğraflarıma benzeyen bir yerli şef fotoğrafı yarat. Gerçekten de benim tekniklerimle çekilmişe benzeyen çok gerçekçi ve anlamlı bir fotoğraf yarattı. Buradaki sorun bence bunun fotoğraf olup olmamasından daha büyük.
Buradaki sorun onun bugüne kadar çektiği tüm fotoğrafların gerçek bir kişiye karşılık gelmesi ve bunun tamamen bir yaratılmış olmayan nesne olması. Bu da YZ’nin yarattığı ‘şey’ de bu hakikat tasvirlerinin arasına girdi ve zaman ve mekânda yayılmaya başladı. Bundan sonraki nesillerden hiçbiri bu YZ yaratısını veya buna benzer taleplerle çoğalacak olan diğer suni ve bir gerçek kişiye karşılık gelmeyen yaratıları Shane Balkowitsch gerçek kişileri hedef alan kamerasıyla çektiği fotoğraflardan ayıramayacak olması. Hakikat o kadar karışacak ve geçmişe o denli ustalıkla müdahale edilecek ki…
***
Bugün Ronaldo ve Neymar’ın ve milyarlarca petrol dolarının desteklediği Suudi Arabistan’ın nasıl beyazlaştığını hep birlikte görüyoruz. Çocuklarımız Suudi Arabistan’a geziye gitmek isteyecek yakında. Tüm batılı gelişmiş özgür dünya bu ülkenin yöneten ailenin bir gazeteciyi İstanbul’da herkesin gözü önünde katletmesini beklemiş gibi tüm önemli futbol maçlarını, iklim krizine dair uluslararası buluşmaları bu ülkeye pazarlıyor. Yakın süreçteki spor organizasyonları burada planlanıyor. Hakikat ve tarih can çekişiyor. Çok yakında ölecek. Bu yazının esas konusu bu. Tüm yaşadıklarımıza dair endişelerimizi dile getirdiğimizde bize deli diyecekler.
Bunu yalnızca ben söylemiyorum, ‘Pause AI’ kurucusu Joep Meindertsma da aynı fikirde. Birkaç yıl içinde insandan akıllı hale gelebilmesi mümkün olacak bir yapıdan ve bunun getireceği tehlikelerden bahsediyor. İlk başlarda insan aklına yakın bir yapının elli yılda oluşacağı planlanırken şu sıralar bunun birkaç yıla indiği söyleniyor. Ben değil elbette Future of Life Institute elemanlarından Alexandra Tsalidis söylüyor bunları. Open AI kurucusu Sam Altman ABD Kongresinde verdiği ifadede YZ’nin çevreye verebileceği zararların korkutucu olduğunu itiraf etmişti.
***
Enerji sorunu; bu yazıyı Trump’ın ikinci sürecinin başlama günü olan 20 Ocak 2025 günü, yani dünyanın akıl almaz bir güvensizliğe yuvarlandığı (hali hazırdaki güvensizlik ve savaş yetmezmiş gibi) güde yazıyorum. Kendi adına çıkardığı sanal para aklımızın almayacağı bir değer kazanacak bugün akşama kadar. Evet, enerji ihtiyacı korkunç bu AI firmaları küçük, küçücük nükleer istasyonlar kurmak istiyorlar. Uranyum gibi bir madde ve lanetli nükleer enerji çok daha kontrolsüz ve daha geniş bir coğrafyada, özel sektörün elinde geri geliyor. Korkunç ihtiyaç derken gerçekten de çok basit bir ispatı var; şirketler kendi nükleer enerji istasyonlarını kurmak istiyorlar. Antidemokratik coğrafyalarda kontrol nasıl sağlanacak bu kendi kontrol edilemez bir yıkım olan enerjinin karşısında. Marşal Adalarında insanları toplayıp gemilere bindirerek uzaklaştıran ve ‘nükleer denemeler’ yapan ABD deneme sonrası nükleer çöpleri bir yere toplayıp üzerine 57 ton beton dökmüş. Ama adaların tümünde insanlar, bu denemenin şu ya da bu noktasında görevli ABD askerleri hala büyük acılar içinde ölüyor. Adalarda yetişen hiçbir şey denizdeki balıklar yenmiyor. Bu zehirli ve hala normalin çok üstündeki radyasyon saçan çöplerin radyoaktif yarılanma ömrü yirmi 5 bin yıl. Böyle birçok küçük coğrafya çocuklarımızı bekliyor. YZ yalan söyleme ve yanlış yapma konusundaki sonsuz özgürlükle yetinmiyor, bizlerden akıllı olacakmış yakında, bence bu başaracağı en basit şey ve hatta başarı bile değil, yaşayan her şey insandan daha akıllı olabilir, bir serçe ve bir çınarı düşününün… YZ yalan söyleme ve yanlış yapma konusundaki sonsuz özgürlükle yetinmiyor demiştim; Çernobil’e ve Nagazaki’ye benzeyen acıları, açlığı ve nükleere bulaşmış yeni coğrafyaları da müjdeliyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.