Uluslararası Adalet Divanı’nın bir “emir” verebilmesi için, “emir-komuta” zincirinde bir kurum olması gerekmektedir. Ancak Uluslararası Adalet Divanı’nın böylesi bir gücü, konumlanışı ya da misyonu yok. Kararlar alınır. Uygulanması talep edilir. Bir fiili savaş anında bu talepler yerine getirilmezse, karara uymayan ülke(ler) yılları alacak bir dava sürecinin parçası olur
Uluslararası Adalet Divanı kararları hukuki olarak bağlayıcı kararlar olmasına rağmen, söz konusu olan bir fiili savaşsa, kararların pratiğe geçirilebilmesi ve yaptırım gücü olabilmesi de bir savaş gücünün devreye sokulmasıyla mümkün olabilir.
Yani Uluslararası Adalet Divanı’nın bir “emir” verebilmesi için, “emir-komuta” zincirinde bir kurum olması gerekmektedir. Ancak Uluslararası Adalet Divanı’nın böylesi bir gücü, konumlanışı ya da misyonu yok.
Kararlar alınır. Uygulanması talep edilir. Bir fiili savaş anında bu talepler yerine getirilmezse, karara uymayan ülke(ler) yılları alacak bir dava sürecinin parçası olur. Ki zaten bu konuda bizzat hukukçuların kaleme aldığı sayısız makale mevcuttur.
Tanklar, bombalar, açlık-susuzluk, ölümler! Alınan kararlardan habersizdir savaş. Kendi kanunlarını uygulayarak ilerler. Savaşı durdurabilecek güçler-mekanizmalar başkadır. Ve artık kapitalizm öncesi ve sonrası savaş tarihleri, güçleri, mekanizmaları da farklılaşmıştır. Onlarınsa ne yönde ilerlediği zaten aşikârdır!
Böyle bir dünya gerçekliğinde, Uluslararası Adalet Divanı’nın 24 Mayıs tarihinde aldığı tedbir kararlarının ve Filistin’i “devlet” olarak tanıdığını belirten ülkelerin varlığının pratikteki yankısı, maalesef daha fazla katliam olmakta!
Bu yeryüzü, insan elinin büyük katkılarıyla gerçekleşen ve canlılar dünyası açısından geriye dönüşü mümkün olmayan doğa felaketlerinin tanıklığında. Bu yeryüzü, tamamen insan eliyle gerçekleşen savaşların yarattığı felaketlerin tanıklığında.
Peki bizler, insan denen canlılar olarak bu tanıklığın neresindeyiz?
Aşağıda aktardıklarım, Almanya’da “Soykırım Davası” ayağının sorumluluğunu üstlenen Filistinli, İsrailli ve Alman hukukçuların, insan denen canlının biraz da olsa duyup düşünebilmesini sağlamak üzere, aralıksız gece-gündüz çalışarak hazırladıkları Soykırım Dosyası’ndan.
Uluslararası Adalet Divanı tedbir kararlarının ve Filistin’in üç ülke tarafından “devlet” olarak tanınmasının, daha şimdiden Filistin Halkına ek bir zulüm olarak dönüşü hakkında hazırladıkları raporu, bu tanıklığa naçizane bir katkı olarak olduğu gibi aktarıyorum. (Davanın Berlin ayağını UAD kararı sonrasında belgeleme hazırlıklarındalar.)
***
Uluslararası Adalet Divanı (UAD) Güney Afrika’nın talebi üzerine, İsrail’in Gazze Şeridi’nde bulunan Refah’a yönelik saldırısını sona erdirmesi gerektiğine karar verdi. UAD’nin bu kararı almasından çok kısa bir süre sonra, İsrail yerel basını, İsrail savaş uçaklarının Refah sınır kapısını ve Refah’ın tam kalbindeki tıklım tıklım dolu olan Şabura Mülteci Kampı’nı bombaladığını bildirdi.
15 üyeli UAD heyeti bugün aldığı bu kararla -24 Mayıs 2024-, bu yıl üçüncü kez bir ara karar çıkarmış oldu. Kararlar yasal olarak bağlayıcı olsa da mahkemenin bunları uygulayacak bir polis gücü bulunmuyor.
Uluslararası Adalet Divanı, ocak ayında İsrail’in Gazze’deki soykırımı önlemek için elinden gelen her şeyi yapması gerektiğine hükmetmişti. Ancak ateşkes çağrısında bulunmamıştı. Bu sebeple Güney Afrika, aylarca süren bombalamaların ardından İsrail’in Refah’a yaptığı son kara saldırısının sahadaki durumu değiştirdiğini ve mahkemeyi yeni ‘acil durum kararları’ vermeye zorlaması gerektiğini savundu.
UAD Başkanı Nawaf Salam, Gazze Şeridi’ndeki mevcut insani durumu “felaket” olarak nitelendirdi ve mahkemenin daha önce karar verdiği tedbirlerin yetersiz olduğunu belirtti. Ayrıca 800 bin kişinin yerinden edildiğini ve İsrail’in kendilerine güvenlik ve insani erişim sağlanacağı yönündeki sözlerine inanmadığını, bunun sebebinin “İsrail’in bununla ilgili herhangi bir kanıt sunmayışı” olduğunu vurguladı.
Nawaf Salam, alınan bu kararı mahkeme önünde okuyarak, “İsrail, Gazze Şeridi’nde bulunan Filistin toplumuna yönelik, onların tamamen ya da kısmen fiziksel yok oluşuna yol açabilecek yaşam koşullarını dayatan Refah Valiliği sınırlarında gerçekleşen askeri saldırılarını ve aldığı diğer tüm önlemleri derhal durdurmalıdır” dedi.
Uluslararası Adalet Divanı kararının esas noktaları:
– İsrail, Refah’taki askeri operasyonlarını ve aldığı diğer tüm önlemleri durdurmalı.
– İsrail, Gazze Şeridi’ne insani yardım teslimatı yapılabilmesi için Refah sınır kapısını açmalı.
– İsrail, soykırım iddialarıyla ilgili her türlü soruşturma ya da araştırma komisyonunun bölgeye erişimini garanti altına almalı.
– İsrail’e yönelik soykırım iddiaları tekrar “muhtemel” olarak nitelendirildi.
Alınan bu karar doğrultusunda, İsrail’in alacağı tedbirleri bir ay içerisinde mahkemeye bildirmesi gerekiyor.
Salam bu kararı okuduktan sonra, İsrail’in Refah sınır kapısını yeniden açması ve “soykırım iddialarını araştırmak üzere Birleşmiş Milletler tarafından atanan soruşturma komisyonlarına ya da soruşturma heyetlerine bölgeye engelsiz erişimi sağlaması” gerektiğini de sözlerine ekledi.
***
Güney Afrika, geçen hafta UAD’ye ilettiği dördüncü sunumunda; İsrail’i Gazze Şeridi’nde soykırım yapmakla suçladığı ve devam eden bu davanın bir parçası olarak, İsrail’in Refah saldırısıyla ilgili, sınır bölgesindeki tüm askeri operasyonların durdurulması da dahil olmak üzere, ‘yeni acil durum önlemleri’ alınması çağrısında bulunmuştu.
Bugün kararlaştırılan bu tedbirler, Güney Afrika’nın ocak ayında mahkemeye ilettiği ilk sunumunda talep ettiği ve diğer hususlara ek olarak İsrail’e Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonları durdurma çağrısını da kapsayan dokuz geçici tedbire ekti. Mahkeme bu önemli kararı yayımlamadı. Ancak bunun yerine İsrail’e, askerlerinin Gazze’deki Filistinlilere karşı soykırım eylemleri yapmamasını sağlama, daha fazla insani yardıma izin verme ve ihlallere ilişkin tüm kanıtları muhafaza etme çağrısında bulundu.
İsrail’in, yüzbinlerce Filistinlinin sığındığı Gazze Şeridi’nin en güneyindeki şehir olan Refah’ı işgal etmesine, İsrail’in müttefikleri de dahil olmak üzere uluslararası toplumun birçok üyesi şiddetle karşı çıktı. Bununla birlikte İsrail ordusu, tam da Kahire’deki arabulucuların ateşkes sağlamaya çalıştığı bir dönemde, mayıs ayının başlarında şehre kara saldırısı başlattı.
Yerel basında, Uluslararası Adalet Divanı’nın bugünkü kararından çok kısa bir süre sonra İsrail uçaklarının, Refah sınır kapısına giden Salah Al Din kapısını ve şehrin merkezindeki tıklım tıklım insanla dolu Şabura Mülteci Kampını bombaladığı bildirildi. İsrailli politikacılar karara öfkeyle tepki gösterdi ve Filistinlileri misillemeyle tehdit etti.
Yine İsrail medyasında, Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir’in, “Lahey’deki Yahudi karşıtı mahkemenin kararına verilecek tek yanıt Refah’ın işgal edilmesi, askeri baskının arttırılması ve savaş tamamen kazanılana dek Hamas’ın mağlup edilmesi olmalıdır” açıklamaları yayınlandı.
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki savaşı sonlandırmaya hazır olmadığını, savaşı sonlandırmanın “artık var olmadığını ilan etmek” anlamına geleceğini belirtti. Eski adı Twitter olan X’te ise şunları paylaştı: “Kendimiz ve tüm özgür dünya için mücadele etmeye devam ediyoruz. Tarih, bugün Hamas ve IŞİD Nazilerinin yanında kimin durduğunu yargılayacaktır.”
Tüm bunlara rağmen Filistin Yönetimi UAD’nin kararını memnuniyetle karşıladı. Filistin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Nabil Abu Rudeineh, “Cumhurbaşkanlığı, Gazze Şeridi’ndeki savaşın sona erdirilmesi talebine ilişkin uluslararası fikir birliğini temsil eden Uluslararası Adalet Divanı’nın kararını memnuniyetle karşılıyor” dedi.
Gazze Şeridi’ni yöneten Filistinli grup Hamas da kararı memnuniyetle karşıladı, ancak kararın yeterli sınırları kapsamadığını belirterek, İsrail’in Gazze Şeridi’nin tamamına yönelik saldırısına son verilmesi çağrısında bulundu. Hamas temsilcisi Basem Naim, Reuters’e verdiği demeçte şu çağrıyı yaptı: “Bu Siyonist düşmanı, kararı uygulamaya zorlamak üzere, BM Güvenlik Konseyi’ni Dünya Mahkemesi’nin talebini derhal pratik önlemlere dönüştürmeye çağırıyoruz.”
***
Uluslararası Adalet Divanı kararından birkaç saat öncesine ilişkin Gazze Şeridi’ndeki mevcut insani durum raporu:
Uluslararası Adalet Divanı birkaç saat içerisinde (Berlin saatiyle 15:00), Güney Afrika-İsrail davası kapsamındaki geçici tedbirlere ilişkin yeniden bir karara varacak. Bunu şu linkten canlı olarak takip edebilirsiniz:
Peki tam da şu anda Gazze Şeridi’ndeki mevcut durum nedir?
900 binden fazla Filistinli (Gazze Şeridi’nin toplam nüfusunun neredeyse yarısı) İsrail ordusu tarafından sadece şu 2 hafta içerisinde (yeniden) yerlerinden edildi. Ülke içinde yerinden edilmiş kişiler açısından barınma, yiyecek, su ve ilaç sıkıntısı yaşanıyor. Gazze Şeridi’nin en güneyinde bulunan sınır kasabası Refah’ın bombalanışı giderek şiddetleniyor ve ölümlerin sayısı artıyor; birkaç saat içerisinde UAD, İsrail’in Refah’a yönelik saldırısına ilişkin bir karar verecek.
İsrail’in bu askeri saldırıları nedeniyle, BM Refah’taki gıda dağıtımı faaliyetini durdurmak zorunda kaldı.
ABD’nin Gazze kıyısında inşa ettiği limana 569 ton yardım ulaştırılmasına rağmen, bu yardımların hiçbiri Filistinlilere dağıtılmadı. Bu limanı, İsrail’i var olan siyasi ablukayı kaldırmaya zorlamak üzere değil, aksine İsrail’in Gazze’ye uyguladığı kara ablukasını bertaraf etmek üzere 320 milyon dolar maliyetle inşa ettiler.
İsrail ordusunun iki hafta önce Refah sınır kapısını işgal etmesinden bu yana Gazze Şeridi bir kez daha tam kuşatma altında. Son iki hafta içerisinde yardım malzemesi taşıyan 70’ten az kamyonun Gazze’ye girmesine izin verildi. Nisan ayında Mısır’dan Gazze’ye, Refah üzerinden günde 200 tır yardım ulaştırılabildi. Yardım kuruluşlarının açıklamasına göre, kıtlığın daha da artmaması için günde 500 tıra ihtiyaç var. Bu nedenledir ki İsrail, aylardır UAD’nin tedbir kararını ihlal etmeye devam etmekte.
İsrailli siviller ve yerleşimciler, İsrail ordusunun ve polisinin desteğiyle, yardım taşıyan kamyonlara (ve Gazze’ye yardım taşıdığından şüphelenilen kamyonlara) saldırmaya devam ediyor.
Son aylarda defalarca saldırıya uğrayan ve İsrail’in Refah’ı işgal etmesinden bu yana tekrar uygulanan topyekün abluka nedeniyle, Kuzey Gazze Şeridi’ndeki tüm hastaneler dün itibariyle tamamen hizmet dışı duruma girdi. Aksa Hastanesi başhekimi, jeneratörlerde yakıt kalmadığını ve elektrik olmayınca “tüm hastaların ölüme mahkum olduğunu” belirtti. Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki Cibaliye bölgesinde halen çalışır durumda olan son iki hastane ise günlerdir kuşatma altında. Ve İsrail ordusu tarafından hastaneye yönelik, topçu ve hafif silahlarla ateş edilerek saldırılar gerçekleştirilmekte.
Şu anda İsrail tankları ve birlikleri Refah’ın güneydoğusunda hareket halinde ve şehrin yoğun nüfuslu batı bölgesine doğru yaklaşmakta. Refah’ın doğusu zaten ağır hasar görmüş durumda.
İsrail, İspanyol Konsolosluğu’nun Filistinlilere hizmet vermesini engellemek istiyor. İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz, İspanya’nın bu hafta Filistin’i devlet olarak tanımasının ardından, İsrail’deki İspanyol temsilciliği ile Filistinliler arasındaki bağları tamamen kesmeye karar verdiğini açıkladı. Katz, Kudüs’teki İspanyol Konsolosluğu’nun işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistinlilere hizmet vermesini yasaklayan bu hareketin, aynı zamanda İspanya Başbakan Yardımcısı Yolanda Diaz’ın “Filistin’i nehirden denize dek özgürleştirmek” istediğini belirttiği yorumlarına da bir yanıt olduğunu söyledi.
Not: Yazı, 26 Mayıs’tan önce kaleme alındığı için İsrail’in Refah’a yönelik son saldırısı hakkındaki bilgiler yazıda yer almıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.