Şubat devrimi Çarlık rejimini yıkmış, burjuvaziyi iktidara taşımıştı. Ülkede ikili bir iktidar yapısı oluşmuştu: Burjuvazinin siyasal iktidarı ve Sovyetlerin toplumsal iktidarı
Lenin’in aşamalı devrim teorisi 1917 Şubat Devrimi ile pratiğin sınavına çıktı.
24 Şubat 1917 günü Petersburg işçileri greve çıktı. Ertesi gün genel grev ve ayaklanma oldu. 26 Şubat günü askerler arasında ilk başkaldırılar başladı. 27 Şubat’ta Bolşevikler yayımladıkları bir bildiri ile geçici devrimci hükümet kurulmasını talep ettiler. Bu bildiride Sovyetlerden ve Sovyetlerin iktidarından söz edilmiyordu.
Şubat devrimi Çarlık rejimini yıkmış, burjuvaziyi iktidara taşımıştı. Ülkede ikili bir iktidar yapısı oluşmuştu: Burjuvazinin siyasal iktidarı ve Sovyetlerin toplumsal iktidarı. Lenin’in partisinin Merkez Komitesi üyeleri geçici hükümeti karşılarına almaktan çekiniyordu. Geçici hükümetin attığı ilerici adımları desteklemek, karşı devrimci adımlarına karşı çıkmak gibi muğlak bir politika öneriyorlardı.
Lenin, nisan ayı başında Petersburg’a geldi. Lenin’in gelmesi ile Bolşevikler sağlam bir önderliğe kavuşmuştu. Lenin öncelikle Bolşeviklerin geçici hükümete bakış açısını netleştirdi. Geçici hükümetin kapitalistleri ve büyük toprak sahiplerini temsil ettiğini söyledi. Bolşeviklerin bu hükümeti desteklemelerinin söz konusu olamayacağını açıkladı.
Şimdi devrimin ikinci aşamasına geçmenin yani işçilerin ve yoksul köylülerin iktidarını kurmanın zamanıydı. Lenin bu görüşlerini daha Rusya’ya gelmeden önce yazdığı “Uzaktan Mektuplar” adlı makalelerinde dile getirmeye başlamıştı. “Pravda” redaksiyonu bu makaleleri kısaltarak, sansürleyerek yayımladı.
Lenin Petersburg’a geldiği 3 Nisan gecesi Bolşevik örgüt toplantılarında iki konuşma yaptı. Bu konuşmalar ertesi gün “Pravda”da yayımlandı. Lenin partisi içinde azınlıkta kalmıştı.
Lenin’in bu yalnızlığını anlamak zor değildi. Yıllardır savunduğu iki aşamalı devrim anlayışının eskidiğini, terk edilmesi gerektiğini söylüyor, önlerindeki aşamanın sosyalist devrim olduğunu belirtiyordu.
Lenin görüşlerini Bolşevik kadrolara kabul ettirmek için çok uğraştı. Nihayet 14 Nisan’da toplanan Bolşevik örgütler konferansında amacına ulaştı. Bolşevik örgütü ikna etti. Slogan belirlenmişti: “Bütün iktidar Sovyetlere!”
Lenin, “İki Taktik”te kurduğu aşamalı devrim teorisi yaşama geçmeyince, devrim anlayışını yeniden gözden geçirmeye başladı. Nisan 1917’de kaleme aldığı “Rusya’da Politik Partiler ve Proletaryanın Görevleri” isimli makalede, yeni devrim kuramının özünü açıklıyordu:
Tüm görev, (…) iktidarın mutlaka proletarya ve yoksul köylülüğe geçmek zorunda olduğunu kitlelere kavratmaktan ibarettir.[1]
“İki Taktik”te sosyalist devrimin ittifak güçleri olarak yoksul köylülüğün (yarı-proleterlerin) belirtildiğini hatırlayalım. Proletarya ve yoksul köylülüğün iktidarı, sosyalist devrimden başka bir anlama gelmez. Demek ki, Lenin sosyalist devrimi savunmaya başlamıştır. Mayıs 1917’de “Krizin Dersleri” isimli makalede aynı fikri yeniden buluruz.
Proletarya, iktidarın devrimci sınıfın, işçi sınıfının ve yarı-proleterlerin eline geçmesinden yanadır.[2]
Bolşeviklere karşı geçici hükümet tarafından başlatılan “Lenin’i yok etme” operasyonları günlerinde (Temmuz 1917’de) yazılmış olan “Şiarlar Üzerine” başlıklı makalede sosyalist iktidar sorunu daha net formüle edilir:
Temmuz 1917 deneyiminden sonra tam da devrimci proletarya devlet erkini tek başına eline almalıdır. (…) İktidarın proletaryanın elinde olması, onun yoksul köylülük ya da yarı-proleterler tarafından desteklenmesi biricik çıkış yoludur.[3]
Sovyetler içinde çoğunlukta ve yönetimde olan Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler, Bolşevikler yerine burjuvaziyle ittifak yolunu seçtiler. Burjuva hükümet Bolşeviklere karşı saldırıya geçti. Bu durumda iktidarın Sovyetler aracılığı ile barışçıl şekilde ele alınması olasılığı kalmamıştı. Lenin “İktidar Sovyetlere!” sloganını geri çekti.
Tüm iktidarın Sovyetlere geçmesi şiarı, bir sonraki adımın, bu barışçıl gelişme yolunda doğrudan hayata geçirilebilir adımın şiarıydı. O, 12 Mart’tan (27 Şubat), 17(4) Temmuz’a kadar mümkün ve tabii ki en çok istenir olan ve şimdi kesinlikle imkânsız olan barışçıl gelişimin şiarıydı.(…)
Barışçıl gelişme o sıralar, tüm devlet erki tam zamanında tümüyle Sovyetlere geçmiş olsaydı, bunlar içinde sınıf ve partilerin mücadelesinin en barışçıl ve en sancısız biçimde gerçekleşmesi bağlamında bile mümkün olabilirdi.[4]
Lenin Ekim devrimi arifesinde hâlâ Menşevikler ve Sosyalist-Devrimcileri ikna etmeye çalışıyordu. Eylül (Ekim) 1917’de şöyle yazdı:
Sovyetler tüm iktidarı alırsa, şimdi bile-ve büyük bir ihtimalle son şansları- devrimin barışçıl gelişimini, delegelerin halk tarafından barış içinde seçilmesini, Sovyetler içinde partilerin barışçıl mücadelesini, çeşitli partilerin programlarının pratikte denenmesini, iktidarın bir partinin elinden diğerine barışçıl geçişini güvence altına alabileceklerdir.[5]
Sosyalist-Devrimciler ve Menşevikler, Sovyetlerin iktidarı almasına destek vermediler; burjuvaziyle ittifaklarını sürdürdüler. Bolşeviklere destek verseydiler, devrim barışçıl koşullarda oluşacaktı. Kurulacak proleter devlet (proletarya diktatörlüğü) de çok partili bir sosyalist demokrasi olacaktı. Bolşevik Partisi’ne seçenek olarak Sovyetlerde çoğunluğu ele geçirerek tek başlarına iktidarı ele geçirmeleri kaldı. 1917 Ekim Devrimi, Bolşevikleri ve onların partisini egemen kıldı.
Türkiye sosyalist hareketinin tarihi boyunca en çok tartıştığı konular arasında devrim anlayışı önemli yer kaplar. Lenin’in devrim kuramı sosyalist solda ortaya çıkan her yeni fraksiyonun kendine göre yeniden yorumladığı konuların başında gelmiştir hep.
Türkiye solu Lenin’in devrim kuramını oluşturulduğu somut koşulları düşünmeden, şabloncu bir tarzda Türkiye’ye uyarlamaya çalışmıştır. Lenin’in “İki Taktik” kitabında formüle ettiği “iki aşamalı devrim” kuramı Türkiye sosyalist hareketinin devrim anlayışına damgasını basmıştır. Milli Demokratik Devrim (MDD), Ulusal Demokratik Devrim (UDD), Demokratik Halk Devrimi vb. devrim anlayışlarının hepsi “İki Taktik”teki devrim kuramından çıkmıştır.
Türkiye solu Lenin’in koşullar değiştiği için aşamalı devrim teorisinden vazgeçtiğini, yerine sosyalist devrim teorisini geliştirdiğini anlayamadı. Rusya’da Lenin’in teorileştirdiği anlamda burjuva demokratik devrim yaşanmadığı, yani aşamalı devrim kuramının hayat tarafından doğrulanmadığı dile getirilmedi. Bu nedenle Lenin’in devrim kuramını değiştirdiği söylenmedi.
Neden? Çünkü günümüzde bile, hâlâ aşamalı devrim kuramını savunan sosyalist parti ve gruplar var. Programlarında sosyalist devrimi savunan partilerin devrim anlayışına bile sinmiştir aşamalı devrim kuramı.
Aslında Menşevikler ve Türkiye sosyalist hareketi tarafından anlaşılmayan şey; Lenin’in devrime adanmış beyni aşamalı devrim kuramını ta başından aşmış, kesintisiz devrim kuramına ulaşmıştı. Lenin Rusya özelinde düşündüğü sosyal devrim iki ayrı devrim değildi. Aynı sosyal devrimin birbirini izleyen iki etabıydı:
Lenin Eylül 1905 tarihli Sosyal-Demokrasinin Köylü Hareketiyle İlişkisi adlı makalesinde açık olarak kesintisiz devrimden yana tutum alır.
Demokratik devrimden sonra derhal, gücümüz oranında, sınıf bilinçli ve örgütlü proletaryanın gücü oranında sosyalist devrime geçmeye başlayacağız. Biz kesintisiz devrimden yanayız. Yarı yolda durmayacağız.[6]
Lenin “İki Taktik” kitabıyla kendi düşüncesi ile de çelişmiş ve bu yanlışını düzeltmesi için Şubat Devrimi koşullarında ikili iktidar koşulları ortaya çıktığında “kesintisiz devrim” fikri canlanmış ve sosyalist devrimi gündeme almıştır.
Devrime adanmış bir beyin: Lenin (1)
* Bu yazı Sait Almış ve Mehmet İnanç Turan’ın yayıma hazırladığı “Lenin’e Dönüş” isimli kitaptan derlenmiştir.
[1] Lenin, Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği, Sol Yayınları, çev. Muzaffer Ardost, 1978, s.51.
Lenin, a.g.e. s.80.
[2] Lenin, a.g.e. s.139.
[3] Lenin, a.g.e. s.182.
[4] Lenin, a.g.e.177.
[5] Lenin, a.g.e.257.
[6] Lenin, a.g.e. s. 138.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.