Ücret bağımlılığını azaltacak ve nihayetinde ortadan kaldıracak, temel ihtiyaçları birer meta olmaktan çıkarıp her anlamıyla ‘erişilebilir’ kılacak, halkın bu sorunların çözümünde özne olabileceği ve hayatın kontrolünü devralabileceği bir mücadele hattı ihtiyacı hiç olmadığı kadar belirgin. Adeta hayat sosyalizmi çağırıyor
Yerkürenin dört bir yanı, ‘yeni dünya düzeni’nin yarattığı yıkımın üstünde adımlayan direnişlere sahne oluyor. İşyerlerinde, yoksul mahallelerde ya da kent meydanlarında isyanların, direnişlerin ya da grevlerin olmadığı tek bir gün yok. Henüz tam anlamıyla ‘tanışıklık’ olmasa da küreselleşen sermaye, yaşamları, direnişleri ve talepleri de ‘küreselleştirdi.’ Geçinemiyoruz çığlığı milyarların ortak dili oldu. Barınma, beslenme, eğitim, sağlık, enerji, iş güvencesi milyarlarca insanın ortak yoksunluğu oldu.
Neoliberal politikaların yarattığı bu yıkım karşısında, krizden çıkışa dair tartışmalar hem egemenlerin hem de devrimci hareketlerin gündemi haline geldi. Bu yıkım, egemenlerin cephesine ‘artan huzursuzluk’ nedeniyle girdi ve ‘risk analizlerinin’ konusu olarak ele alındı. Böyle olunca yıkıma üretilen yanıt da ‘isyan bastırma’ stratejilerinden başka bir şey olmadı. Egemenlerin ‘muhalif’ cepheleri de mevcut neoliberal programın ‘hafif sulandırılmış’ halinden başka bir şey önermiyor.
İşçi sınıfının yanıtı henüz egemenlerinki kadar örgütlü olarak tarih sahnesine çıkmadı. Ardı arkası kesilmeyen tepkiler geldi ve gelmeye de devam ediyor. Dünyanın dört bir yanındaki isyanlar, grevler bir yanda dursun; ülkemizde geçen yıldan bu yana iki eylem biçimi bu krizden çıkış mücadelesine dair ipucu verdi. İlki geçen sene yılbaşında gelen fahiş enerji zamlarına karşı Doğubeyazıt’tan Marmaris’e uzanan kitlesel zam protestoları. Diğeri de işyerlerinde düşük ücret zammına karşı işçilerin başkaldırısı.
Yıkımın ve krizin köküne indiğimizde neoliberal politikaların eğitim, sağlık, enerji, barınma gibi çeşitli temel hizmetlerde nispeten daha belirgin olan kamusal niteliği tamamen ortadan kaldırması ve bununla birlikte çalışmayı daha güvencesiz ve reel olarak daha düşük ücretli hale getirmesi yatıyor. Artık bütün ihtiyaçlarımızı kuşa çevrilmiş ücretlerimizle satın alarak karşılamak zorundayız.
Finans ve emlak spekülatörlerinin ellerinde zenginleşme aracı haline gelen evlere fahiş kiralar, özelleştirilmiş elektrik dağıtım şirketlerine fahiş faturalar ödemek zorunda bırakılıyoruz. Devlet okulları satılmadı belki ama içleri boşaltıldı. Artık çocuklarımızı imam hatiplere göndermekle kredi çekip özel okula göndermek arasında tercih yapmaya zorlanıyoruz. Sağlıklı gıdaya erişim artık lüks oldu. Hastanelerde randevu bulamıyoruz, randevu bulsak ilaç bulamıyoruz. İlacı bulsak onu alırken de bir kere daha düşünmek zorunda kalıyoruz. Yaşlıların, engellilerin, hastaların ve çocukların bakımı ve ihtiyaçları için devlet üzerindeki sorumluluğu neredeyse tamamen kadınların üzerine attı. Bu durum da toplumun yarısına hayatı zindan etti. Üstelik artık eskisi kadar sürekli işlerimiz de yok. İşsizlik ve çalışma hali arasındaki geçişler hiç olmadığı kadar keskin. Çalışmak da bu yıkımdan bir çıkış yaratmıyor. Çünkü çalışanların büyük bir bölümü açlık sınırının da altında kalan asgari ücret veya ona yakın ücretler alıyor.
Tam bu noktada sosyalist perspektifte çözüm ve mücadele arayışı da devrimci hareketlerin gündemi oluyor. Ücret bağımlılığını azaltacak ve nihayetinde ortadan kaldıracak, temel ihtiyaçları birer meta olmaktan çıkarıp her anlamıyla ‘erişilebilir’ kılacak, halkın bu sorunların çözümünde özne olabileceği ve hayatın kontrolünü devralabileceği bir mücadele hattı ihtiyacı hiç olmadığı kadar belirgin. Adeta hayat sosyalizmi çağırıyor.
Bu dosyada yıkımın başladığı noktadan kurtuluşa bir hat çizmeye çalışacağız. Bu perspektifteki mücadele pratiklerini ve arayışlarını, geçmişin bakiyesini ve bugünün dinamiklerini ele alacağız. Bizi bu dosyayı hazırlamaya iten biraz da Halkevleri’nin 22 Ocak 2023’te düzenlediği “Yok oluştan yeniden inşaya kamusallık sempozyumu”nda tartışılanlar oldu. Sempozyum öncesinde tartışma başlıklarında kurulan atölyelerin çıktıları da bu dosyanın ilk metinleri olacak.
Ancak bu tartışmanın buradakilerle sınırlı olmayacağının da farkındayız. Yazılar, söyleşiler, çeviriler ve mücadele pratiklerine dair haberlerle dosyamızı zenginleştirmek ve sosyalist strateji arayışlarına bir nebze olsun katkı sunmak istiyoruz.
Sunmak istediğiniz katkılarınızı, görüşlerinizi, önerilerinizi ve eleştirilerinizi [email protected]’a iletebilirsiniz.