Sri Lanka Devlet Başkanı Gotabaya Rajapaksa geçen ay devrildi ve 13 Temmuz’da ülkeden kaçmak zorunda kaldı
İllüstrasyon: Muvindu Binoy
Sri Lanka Devlet Başkanı Gotabaya Rajapaksa geçen ay devrildi ve 13 Temmuz’da ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Yerine atadığı başbakanla kovuşturmaya karşı garanti aldı ve seçimleri de 2 yıl ertelemiş oldu.
Rajapaksa, 6 Temmuz’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i arayarak ülkede yakıtın bittiğini ve almaya paralarının da olmadığını söyledi ve Rusya’dan avans istedi.
Rusya’dan Sri Lanka’ya teslim edilen son ham petrolün hacmi 90 bin tondu; bu, ülkenin tek ama iflas etmiş rafinerisini yeniden işletmek için aracı tüccarlarla sipariş edildi ve mayıs ayında teslim edildi.
Fakat Sri Lanka hükümeti, ödemeyi yapacak nakiti bulamadı ve petrol limanda kaldı. Rajapaksa, haziran ayının son günlerinde iki yetkiliyi Rusları ikna etmeleri için Moskova’ya gönderdi. Ve elleri boş döndüler.
Ardından Rajapaksa’nın başbakanı Ranil Wickremesinghe, basın verdiği demeçte “ABD veya Ortadoğu’daki müttefiklerin ham petrol veya benzin teslimatını kabul etmemeleri halinde Rajapaksa ile birlikte Moskova’ya gideceklerini” duyurdu:
“Başka kaynaklardan alabilirsek alırız. Aksi takdirde tekrar Rusya’ya gitmek zorunda kalabiliriz”.
Basına yansımayan şey, Rajapaksa’nın haftalardır Putin’i telefonda ikna etmeye çalıştığıydı. Nitekim Moskova’ya sefer yapacağını sık sık kamuoyuna da duyuruyordu.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Rajapaksa’yı Putin’le yüz yüze asla görüştürmeyeceklerini dile getirdi, 6 Temmuz’da bir telefon görüşmesi daha yapıldı.
Rajapaksa, Twitter’dan “Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile çok verimli bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Mazinin zorluklarının üstesinden gelmek için hükümeti tarafından verilen tüm destek için ona teşekkür ettim ve mevcut ekonomik zorlukları atlatmak adına Sri Lanka’ya yakıt ithal etmek üzere kredi desteği talep ettim. Ayrıca Aeroflot’un operasyonlarını yeniden başlatması yönünde alçakgönüllü bir istekte bulundu. Ülkelerimizin paylaştığı dostluğun pekiştirilmesinde turizm, ticaret ve kültür gibi alanlarda ikili ilişkilerin güçlendirilmesinin çok önemli olduğu konusunda mutabık kaldık” açıklamasını yaptı.
Kremlin’in basın beyanında ise “devlet başkanlarının özellikle enerji, tarım ve ulaştırma alanlarında ikili ticaret ve ekonomik işbirliğinin güncel konularını görüştükleri” ifade edilerek, “Çeşitli düzeylerde temasların sürdürülmesi konusunda anlaşmaya varıldı” denildi.
2 Haziran’da Kolombo havaalanında Moskova’ya dönen 200’den fazla Rus turisti taşıyan Aeroflot Airbus SU-288 sefer sayılı uçağın kalkışı engellendi.
Uçak, Yüksek Ticaret Mahkemesi hakiminin talimatıyla durduruldu. Hakimin bahanesi, “Celestial Aviation Trading 10 Limited” adlı İrlandalı bir uçak kiralama şirketinin Aeroflot’a açtığı davaydı.
Aslında bu şirket, Amerikan General Electric’e ait küresel uçak kiralama tekeli AerCap’in paravan şirketiydi. Celestial Aviation, yaptırım rejiminin uygulanması için özel olarak icat edilmiş bir araçtı.
Kolombo havaalanında rehin alınan Aeroflot uçağına yönelik suçlama da yaptırımlarla alakalıydı. Ancak Rajapaksa ve Wickremesinghe, Ruslara bu kararın “devletin müdahil olmadığı bir ticari anlaşmazlık” olduğunu söylediler. Moskova’dakilerin buna inanacağı yoktu.
6 Haziran’da uçağın kalkış yapmasına izin verildi ve mahkemedeki bir yetkili yolsuzlukla suçlandı. Bir ay sonra Rajapaksa, Putin’e Aeroflot uçuşlarını yeniden başlatma jestini yapmaya hiç yeltenmedi bile. Ki petrol ve krediye bu kadar ihtiyacı varken…
Aeroflot uçağını ele geçirme planının nasıl düzenlendiği henüz net değil; mahkeme yetkilisine açılan yolsuzluk davasının ayrıntıları da kamuoyuna açıklanmadı.
Aeroflot’a karşı davacı olan Celestial Aviation’ın kaydı İrlanda’da ve gelişmeler, AerCap’in paravanı olduğunu gösteriyor. AerCap, kendi iddiasına göre 70 milyar dolarlık bir varlığa sahip.
New York Menkul Kıymetler Borsası’nda işlem gören AerCap’in mevcut piyasa değeri 10,7 milyar dolar. Fakat bir yıl önce iki katı değerdeydi. ABD’nin Moskova’yı hedef alan yaptırımları şirketin değerini düşürdü.
AerCap, kendi hissedarlarına ve New York borsasına yaşananlardan Rusya’nın sorumlu olduğunu anlattı. 17 Mayıs’ta şirket, Aeroflot’a savaş ilan etti:
“Rus havayollarına yönelik tüm leasing faaliyetlerimizi durdurduk ve başta Rusya’da kalan uçak ve motorlarımız için ücret aldık. Bu varlıklarla ilgili sigorta taleplerinde bulunduk ve kayıplarımızı geri almak için mevcut tüm çarelere başvuracağız”.
Aeroflot’a açılan davadan iki hafta önce yayımlanan ilk çeyrek raporunda şirket, şu ifadelere yer verdi:
“Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline ve ABD, Avrupa Birliği, Birleşik Krallık ve diğer ülkeler tarafından uygulanan yaptırımlara yanıt olarak tüm uçak ve motorlarımızın Rus havayolları tarafından kiralamasına son verdik. Rus işgalinden önce, 31 Aralık 2021 itibarıyla Rus havayollarına kiraladığımız, AerCap filosunun yaklaşık yüzde 5’ini temsil eden 135 uçak ve 14 motor mevcuttu. […] 24 Şubat 2022 itibarıyla Rus havayollarına kiralanan uçak ve motorlarımızla ilgili, Batı Avrupa’daki dokuz finans kuruluşu tarafından onaylanan yaklaşık 260 milyon dolarlık akreditifimiz vardı. Tüm bu kurumlara ödeme taleplerini ilettik. Bugüne kadar bu akreditiflerle ilgili olarak 210 milyon dolarlık ödeme aldık”.
Bu yaptırım savaşının Sri Lanka ayağındaki en göze görkem emsali oldu.
Rajapaksa, feragat ettiği Sri Lanka vatandaşlığına 2020’de dönene kadar ABD vatandaşıydı. 1998 ve 2005 yılları arasında ABD’de yaşadı ve çalıştı. Bu süreçte bir yıl devlet başkanlığı görevini yaptı; birkaç yıl mnce çifte vatandaşlık almasına hem Sri Lanka hem de ABD mahkemelerinde itiraz edildi.
Rajapaksa’nın ABD’ye dönmesine şimdilik izin çıkmadı. Sri Lanka Hava Kuvvetleri tarafından önce Maldivler’e, sonra Singapur’a götürüldü.
Singapur’a geçtikten sonra nerede olduğuna dair herhangi bir bilgi basına yansımadı.
Bununla beraber Hint basınında Rajapaksa’nın gidişi hakkında dikkat çekici yorumlar var:
“Adanın ekonomisini Rus petrolünden mahrum bırakmak, borç tuzağını derinleştirmek ve IMF’in Hint Okyanusu’nun ortasındaki bu adada ekonomi ve ticaret politikasını belirlemesini sağlamak için Amerikan’nın efsanevi ‘özgür ve açık Hint-Pasifik’inde düşen ilk domino taşı mı?”
ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon, Rajapaksa ile görevden ayrılmasından önceki haftalarda aktif olarak irtibat halindeydi. Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Victoria Nuland ve Pentagon’un Sri Lanka’dan sorumlu yetkilisi Amanda Dory başkanlığındaki Amerikan heyeti 22-23 Mart tarihlerinde Kolombo’daydı.
Nuland, görüşmede Sri Lanka yönetimine “Hint-Pasifik’te önemli bir kavşakta ABD’nin hayati bir ortağısınız. Ve bu kritik zamanda sizi desteklemek için sabırsızlanıyoruz… Özgür ve açık bir Hint-Pasifik ve Dışişleri Bakanı’nın da söylediği gibi normlara dayalı, demokratik ve uluslararası bir düzen taahhüdünü paylaşıyoruz” dedi.
Bu, Washington’un Sri Lanka’nın Çin ve Rusya ile geliştirdiği ilişkiler hakkında rahatsızlık ifade eden bir açıklamaydı. Nuland, beyanında “Rusya’nın Ukrayna’daki vahşi saldırganlığının hepimiz için demokrasilerin öneminin altını çizdiğini, kendimizi kuvvetlendirmenin ve acımasız otokratik tutum, zorlama ve saldırganlık karşısında, ister Rusya’dan ister dünyadaki diğer otokrasilerden gelsin, bir arada durmanın önemini özellikle belirtmek istiyorum” ifadelerini kullandı.
Nuland, aynı zamanda denizde ve havada askeri anlaşmaların artırılmasını gerektiğini dile getirdi: “Bildiğiniz gibi şu anda Sri Lanka donanmasında hizmet veren iki Amerikan gemisi var, halihazırda donatılmakta olan bir tane daha mevcut ve denizcileriniz önümüzdeki haftalarda burada sefere çıkacaklar”.
Nuland, nisan ayında Sri Lanka yönetimine karşı tonunu yükseltmeye başladı. 6 Nisan’daki açıklamasında Nuland, Sri Lanka’nın Rusya ve Çin ile ilişkilerinin “kırmızı çizgileri aşması halinde” yaptırımlarla karşı karşıya kalacağı uyarısını yaptı:
“Kötücül etkisi olan ülkeler, ABD ile imzalanan herhangi bir anlaşmanın yerini alabilir. ABD’nin tercih edilen ortak olarak kalmasını sağlamak için Sri Lanka kurumlarıyla istikrarlı bir ilişki kurmanın yanı sıra müttefiklerimiz, dostlarımız ve ortaklarımızla irtibat halinde kalarak bu riski azaltacağız. Kongre’nin incelemesi, Sri Lanka’ın Güvenlik İşbirliği/Güvenlik Yardımı kapsamında kullanabileceği fon miktarını sınırlayabilir”.
Rajapaksa, Nuland’ın imalarını ve tehdidin boyutunu anlamaya başladı. Nuland, Sri Lanka’ya karşı Ukrayna’da başarılı olan planı uyguluyordu. 2014’ün şubat ayında Viktor Yanukoviç’i Moskova ile Washington’un istemediği düzeyde ilişki geliştirmesi sonrasında başarılı bir şekilde gerçekleştirilen darbe, Sri Lanka’da da denendi.
Ve nihayetinde başarılı oldu ve Nuland’ın kariyerindeki ikinci darbe, Rajapaksa’yı hedef aldı. Nuland, 6 Temmuz’da Rajapaksa’nın Putin’le yaptığı görüşmedeki çağrısıyla haddini aştığını düşündü. Burada Nuland’ın komplo organize ettiğine şüphe yok.
Moskova’dakilerin Rajapaksa’nın düşüşü ve yerine Wickremesinghe’nin gelmesini rejim değişikliği olarak görüp görmedikleri konusunda net bir emare yok. Rus makamları, ABD’nin ya da Birleşik Krallık’ın ülkede komplo kurduğuna inanıp inanmadıklarını da söylemiyorlar.
Rajapaksa’nın Putin’le yaptığı görüşmenin ardından Rusya’nın Kolombo Büyükelçisi Aleksey Tseleşçev’in beyanı ilgi çekiciydi:
“Sri Lanka’nın Rusya Merkez Bankası’nın finansal havale sistemine bağlanması ve adaya Mir ödeme sisteminin getirilmesi, doğrudan finansal iletişim ve döviz alım satımının oluşmasına, işlem kayıplarının azaltılmasına ve banka havalesi sürecinin güvenli ve istikrarlı hale getirilmesine olanak sağlayacaktır. Bu mekanizmaların Sri Lanka’da uygulanmasının turizm endüstrisi üzerinde ilerletici bir etkisi olacaktır”.
Ülkeye gelen Rus turist sayısı birkaç yıldır düşse de bu yılın ocak ve şubat aylarında Rusya, Sri Lanka’nın turizm sektörü için en büyük pazar haline geldi.
Tseleşçev’in bir sonraki beyanı da şöyleydi:
“Sri Lanka, Rus ihracatını yeniden yapılandırma sürecinin bir parçası olabilir ve zaruri ürünleri elde edebilir. Dahası Sri Lanka, Rusya’nın ihraç malları için bir denizcilik merkezi olarak hizmet edebilir. Sri Lanka, Rusya’dan buğday, yakıt ve gübre gibi kritik ürünleri ithal edebilir”.
Rajapaksa’nın ülkeden kaçışından sonra Yeni Delhi ve Washington’un söylemedikleri daha çok şey anlatmıştı.
Kolombo’daki Hindistan Yüksek Komisyonu hiçbir şey söylemedi.
ABD Dışişleri Bakanlığı da Rajapaksa’nın görevden alınması konusunda hiçbir yorum yapmadı. Fakat ABD’nin Kolombo Büyükelçisi Julie Chung’ın açıklamalarına bakmak faydalı olabilir. Rajapaksa’nın kaçtığı gün iki tweet attı.
Rajapaksa’nın kaçışından iki gün sonra Chung, şu paylaşımı yaptı:
“Gotabaya Rajapaksa’nın istifasıyla birlikte tüm tarafları birlikte çalışmaya, hukukun üstünlüğünün korunmasını sağlamaya ve ekonomik krize çözüm bulmaya çağırmayı sürdürüyoruz. ABD, Sri Lanka halkının demokratik arzularına bağlı kalmaya devam ediyor”.
With Gotabaya Rajapaksa's resignation, we continue to urge all parties to work together, ensure the rule of law is upheld and find solutions to the economic crisis. The US remains committed to the democratic aspirations of the Sri Lankan people.
— Ambassador Julie Chung (@USAmbSL) July 15, 2022
Chung’un 21 Temmuz’daki paylaşımı da şu oldu:
“Bu zor zamanlarda yeni Devlet Başkanı Wickremesinghe ile çalışmayı dört gözle bekliyoruz, tüm tarafların ekonomik krizle mücadele etmek, demokrasiyi ve hesap verebilirliği desteklemek ve tüm Sri Lankalılar için istikrarlı ve güvenli bir istikbal inşa etmek için birlikte çalışma çabalarını iki katına çıkarmaları çok önemli olacak”.
We look forward to working with new President @RW_UNP
In these challenging times, it will be essential for all parties to redouble efforts to work together to tackle the economic crisis, uphold democracy & accountability, and build a stable & secure future for all Sri Lankans.— Ambassador Julie Chung (@USAmbSL) July 21, 2022
22 Temmuz’da Wickremesinghe’nin çocukluktan beri arkadaşı olan Gunawardena, Wickremesinghe’nin başbakanı oldu. Rus ve Hint makamları, şimdi ülke genelindeki muhalefeti bastırma planının ve Nuland’ın planının nasıl sonuçlanacağını merakla izliyor.
Kaynak: emrekose.substack.com
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.