O gün devletin gözetiminde, polisi, sivil güçleriyle önceden ilan edilen bir katliam sahneye kondu. Devlet bu katliamı organize eden olduğu için, mitingi düzenleyenleri değil, mitinge katılanlara ellerindeki bombalar, sopalar, taşlarla saldıranların güvenliğini aldı
Ruhi Su’dan birçok kez dinlemişizdir: Bu pazar kanlı pazar / Dert yazar derman yazar / Kalkın ayağa kalkın / Gidiyor bu çocuklar.
16 Şubat 1969 tarihinde gerçekleştirilen Kanlı Pazar, Türkiye’nin katliamlar tarihinde önemli bir yer tutar.
Amerikan 6. Filo protestolarının son günündeki mitingde gerçekleştirilen katliama geçmeden, bir yıl önce yaşanan 6. Filo protestolarını hatırlamakta fayda var.
1968 yılındaki 6. Filo protestolarında Dolmabahçe’de Amerikan askerleri denize atılmış, karaya çıkan askerlerden bazıları Taksim ve Beyoğlu’nun sokaklarında dövülmüş, Amerikan askerleri için neredeyse birer geneleve dönüştürülen otellerin önünde protesto gösterileri gerçekleştirilmişti.
İstanbul’un çeşitli yerlerinde 6. Filo protestoları yaşanırken, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Gümüşsuyu’ndaki yurduna baskın yapan polis öğrencileri bayıltıncaya kadar dövmüş, Vedat Demircioğlu’nu yurdun dördüncü katındaki bir penceren aşağı atıp, yerde üç yüz metre sürükleyerek komaya sokmuştu. Taksim İlk Yardım Hastanesi’ne kaldırılan Vedat Demircioğlu hastanede bir hafta süren yaşam mücadelesini 24 Temmuz 1968 günü kaybederek şehit düşmüştü.
Vedat Demircioğlu, Menderes Hükümetine karşı 28 Nisan 1960 günü İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen protestoda polis kurşunuyla katledilen Turan Emeksiz’den sonra yaşamını kaybeden ikinci üniversite öğrencisi oldu.
***
1969 yılının ocak ayında 6. Filo’nun bir kez daha İstanbul’a geleceği belli olmuştu. Öğrenciler yedi ay önce 6. Filo’ya karşı gerçekleştirilen dağınık ve programsız protestoların yerine, bir kez daha düzenleyecekleri 6. Filo protestolarını bir kampanyaya dönüştürerek, daha kitlesel, sadece üniversite gençliğini değil, toplumun diğer kesimlerini de içine katacak, Vedat Demircioğlu’nu da anacakları bir etkinlik programı çıkarttılar.
Kampanya’nın ilk etkinlikleri daha çok toplumun çeşitli kesimlerinde 6. Filo’ya karşı duyarlılık ve bilinç yaratmayı hedefleyen etkinliklerdi. Kampanyanın son gününde ise işçi ve memurlarında katılacağı 40-50 bin kişilik bir mitingle kampanyanın finali yapılacaktı.
16 Şubat’ta gerçekleştirilen Kanlı Pazar öncesinde yaşanan 6. Filo protestolarından kısaca söz edecek olursak:
1969 yılındaki 6. Filo protestoları 6 Şubat günü Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve Genelkurmay Başkanı Cemal Tural’a protesto telgrafları çekilmesi ile başladı.
7 Şubat günü, Vedat Demircioğlu’nun pencereden atılıp dövüldükten sonra komaya sokulduğu yer olan İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Gümüşsuyu’ndaki yurt binasının önünde basın toplantısı yapıldı.
8 Şubat günü üniversite gençliği Dolmabahçe’ye inerek direniş andı içip, “Bizi çiğnemeden İstanbul’da diledikleri gibi gezemeyecekler” dedi.
Halka dağıtmak için basılan, 6. Filo’nun gerçek yüzünü anlatıldığı broşürlerden 20 bin tanesine 9 Şubat günü polis el koyunca, o gün İstanbul Valisi Vefa Poyraz’a protesto telgrafları çekildi.
10 Şubat günü sabahın ilk saatlerinde 6. Filo gelip Dolmabahçe önlerinde demirledi. O gün 6. Filo’nun gelişini protesto etmek için öğrenciler Taksim’den Harbiye’ye kadar bir yürüyüş gerçekleştirip, İstanbul Üniversitesi’nin büyük giriş kapısına 4’e 6 metre ebatında, üzerinde “6. Filo Defol. Vedat Demircioğlu’nu Unutmadık” yazılı bir bez afiş astılar.
11 Şubat günü İstanbul Üniversitesi’nde düzenlenen forumda yapılan konuşmalarda 6. Filo’nun geliş amacı anlatıldı. Kampüs içindeki Yangın Kulesi’ne Vedat Demircioğlu’nun afişi asıldı. Yine aynı gün Beyazıt’tan Taksim’e kadar bir yürüyüş gerçekleştirildi.
12 Şubat günü İstanbul Üniversitesi merkez binasında toplanan öğrenciler buradan Sultanahmet’teki adliye binasına kadar yürüyerek 6. Filo’yu protesto ettiler.
13 Şubat günü kadın öğrenciler, 23 Mayıs 1919 tarihinde binlerce kadının İzmir’in işgalini protesto etmek için Sultanahmet’e toplanıp, Halide Edip Adıvar’ın konuşma yaptığı mitingin bir benzerini yaparak, Beyazıt’tan Sultanahmet’e kadar yürüyüp, buradaki Halide Adıvar büstünün önünde konuşmalar yaptılar.
14 Şubat tarihinde öğrenciler bu kez Yıldız Üniversitesi’nde toplanarak okulun önündeki bayrak direğine üzerinde Amerika bayrağı olan, bayrağın ortasından sol yumruğu havada bir gencin “Defol” diye bağırdığı 5-7 metre ebatında bir bez afiş astılar.
***
Aynı gün Cuma namazından çıkan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) üyeleri Beyazıt’ta bir miting düzenlediler. Mitingde, daha sonraki yılarda Meclis Başkanlığı ve AKP milletvekilliği de yapan İsmail Kahraman yaptığı konuşmada “İstanbul’un genelev haline geldiğini söyleyenler, karılarına sahip olsunlar… Komünizme cihat açtık… Pazar günü Taksim’de buluşalım”[1] dedi. İsmail Kahraman pazar günü için Valiliğe başvurusu yapılıp izni alınan büyük bir mitingin Taksim’de yapılacağı bildiği için böyle bir çağrı yapıp, yapılacak katliamın ilk adımını atmış oldu.
Mehmet Şevket Eygi ise 16 Şubat günü gazetesindeki köşesinden “Cihad’a hazır olun” çağrısı yaparak, “Bundan sonra bilmiş olunuz ki, büyük fırtına patlamak üzeredir. Müslümanlar ile kızıl kafirler arasında topyekûn savaş kaçınılmaz hale gelmiştir. İmtihan günü gelip çatmıştır”[2] diyordu.
***
İsmail Kahraman ve Mehmet Şevket Eygi’nin bu katliamda üstlendikleri rolden söz etmişken, konudan biraz uzaklaşıp Türkiye Komünizmle Mücadele Dernekleri (TKMD)’den az da olsa söz etmekte yarar var; çünkü Kanlı Pazar katliamının taşeronluğunu üstlenen MTTB, Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği’nin gençlik örgütüdür.
Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği’nin kuruluşu ile ilgili ilk adımlar Menderes döneminde atıldı. Özel Harp Dairesi’nin 6-7 Eylül olaylarındaki rolü bugüne kadar çok kez yazılıp, tartışıldığı için herkesçe bilinen bir durumdur. Özel Harp Dairesi Eski Başkanı Sabri Yirmibeşoğlu, “6-7 Eylül de Özel Harp işiydi. Ve muhteşem bir örgütlenmeydi. Amaca da ulaştı” demişti. Aynı dönemde NATO’ya üye olan, Amerika’nın isteği doğrultusunda Kore’ye asker gönderen Menderes hükümeti, Amerika’da McCarthycilik yıllarında aydınlara karşı yürütülen cadı avı kampanyası ve anti-komünist dalgasının ya da terörünün bir ayağı olarak Türkiye’de de benzeri bir çalışma yürüttü. Yani “Özel Harp işi” yeni katliamları hayata geçirmek için TKMD kuruldu.
“1951’de Ceza Yasasının 141. Maddesi değiştirilerek ‘komünizm tehlikesine karşı’ cezalar artırıldı. Ekim ayında tutuklamalar başladı. DP iktidarı Komünizmle Mücadele Derneklerini kurdurdu. Bunların Türk-Amerikan Dostluk Derneği’yle yakın ilişkileri vardı.”[3]
1950 yıllarda kurulan TKMD bir süre sonra kapatıldı, fakat 1960’lı yıllarda tekrar hayata geçirildi.
***
“Fethullah Gülen ve cemaatinin, her daim devletle temas halinde olduğu, hatta CIA tarafından desteklendiği çokça yazıldı, tartışıldı. Gülen, 1963’te kurulan ‘Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği’nin (TKMD) Erzurum şubesinin kurucuları arasındadır. TKMD önemli, çünkü örgütün gençlik yapılanması olan Milli Türk Talebe Derneği (MTTB), AKP’nin kurucu kadrosundaki Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç’ın yetiştiği yer. Milli Görüş, bu yapının içinden çıkmıştır.”[4]
Recai Kutan’ın 1960’larda kurulan TKMD’nin Diyarbakır şubesi başkanı olduğunu da buraya bir not olarak düşelim.
1960’lı yıllarda gelişen gençlik mücadelesi ve yükselen sol dalgaya karşı vurucu güç olarak kullanılan TKMD ve MTTB’nin o dönemki kurucuları, şube başkanları ve üyelerinin 1960’larda üstlendikleri rolleri 30-40 yıl sonra ve hala, bu kez devletin en tepesindeki yöneticiler olarak üstlenmeleri bir tesadüf değildir.
***
6. Filo ile ilgili birçok haberde Dolmabahçe’de kıbleyi 6. Filo olarak belirleyip namaz kılanların fotoğraflarına rastlamışızdır.
16 Şubat günü bizzat dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan ve Ulaştırma Bakanı Saadettin Bilgiç’in çabalarıyla İstanbul’un bazı semtlerinden ve Adapazarı’ndan toplanıp Dolmabahçe’ye getirilen yoksul, bilinçsiz ve dindar insanlar Dolmabahçe Camisi’nin etrafına taşındılar. 6. Filo’nun kıble olarak alınıp namaz kılınması katliamın gerçekleştirildiği günün sabahında, burada yaşandı. İnsanları namazlar, dualar eşliğinde katliama hazırladılar.
Benzeri bir şekilde Taksim’e de çeşitli yerlerden insanlar taşındı. Sonra Dolmabahçe ve Taksim’e taşınan insanlara arabalarda getirilen sopalar dağıtılmaya başlandı.
6. Filo’yu protesto mitingine katılanlar o gün saat 14.00’da Beyazıt’a bir araya geldiler. Yapılan çalışmalarla mitinge katılanların sayısı oldukça fazlaydı. Yürüyüş kolu sloganlar eşliğinde Sultanahmet, Karaköy, Tophane, Dolmabahçe’ye kadar bir sorun olmadan gitti.
“Yürüyüşün önü Taksim’deki Sular İdaresi’nin önünü dönerken, bombalar patladı. Bombaların çoğu Ayazağa’dan meydana çıkan yerde patlamış ve yürüyüşün büyük çoğunluğunun Taksim’e çıkması önlenmişti. Ben de tam meydana çıkış noktasında idim. Patlayan bombalar arasında yukarıdan taş ve sopa yağıyordu. Fakat bu noktada kalabalığı geri püskürten taşlar bombalar olmadı. Kalkanlı toplum polisleri üstümüze saldırdı ve geri çekilmek zorunda kaldık. Aramızda patlayan bombalar, üstümüze yağan taşlar ve dehşet saçan yüzlerce toplum polisi ve aralarında birkaç tane sağcı sivil meydana çıkışımızı engelledi. Ara sokaklara dağıldık.”[5]
***
Cumhuriyet gazetesi yaptığı haberde o gün yaşanan olayları şöyle aktarıyordu:
“Öğrenciler ve işçiler, ‘Bağımsız Türkiye’ gibi sloganlarla Taksim Meydanı’na geldikleri sırada, polis barikatının arkasında bekleyen 20 bin kişiden oluşan kalabalık barikatı aşıp ‘Müslüman Türkiye’ nidalarıyla alana doğru koşmaya başlamıştır. Saldırganlar, izinli mitingin katılımcılarına paltolarının içine sakladıkları el yapımı bombaları atmış, bıçaklarla, balta sopalarıyla hücum etmiştir. Taksim, tam anlamıyla bir savaş alanına dönmüştür. Olayların büyümesi üzerine çağrılan askeri birlikler, Taksim Meydanı’nı kordon altına almıştır. ‘Kanlı Pazar’ olarak adlandırılan bu olayda memur Duran Erdoğan ve işçi Ali Turgut Aytaç hayatını kaybetmiş, 3’ü polis, 4’ü gazeteci 200’den fazla kişi yaralanarak çeşitli hastanelerde tedavi altına alınmıştır.”[6]
O gün devletin gözetiminde, polisi, sivil güçleriyle önceden ilan edilen bir katliam sahneye kondu. Devlet bu katliamı organize eden olduğu için, mitingi düzenleyenleri değil, mitinge katılanlara ellerindeki bombalar, sopalar, taşlarla saldıranların güvenliğini aldı.
6 Filo’yu protesto mitingi yasal başvurusu yapılıp izini alınmış bir mitingdi. Buna rağmen polis ve sivil güçlerin saldırısına uğradı. Yasal mitinge yasadışı bir şekilde saldırtılan dinci güruh ise, izinsiz bir şekilde Taksim’den Saraçhane’ye kadar yürüyüp burada bir miting yapıp öyle dağıldılar.
Dipnotlar:
[1] Harun Karadeniz, Olaylı Yıllar ve Gençlik, sayfa 128
[2] Berivan Tapan, Savcı Doğam Özü Vurdular, sayfa 24. Altan Öymen’in yazdığı önsözden.
[3] Öner Yağcı, Büyük Oğul Efsanesi, sayfa 462
[4] Mehveş Evin, Buraya Nasıl Geldik, sayfa, 89
[5] Harun Karadeniz, Olaylı Yıllar ve Gençlik, sayfa136
[6] Hüseyin Solgun, Cevahir, sayfa 136
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.