“Partimizin sekterleri İtalya’ya mekanik bir biçimde uygulanacak bir çeşit ‘genel Castroizm’i inceden inceye formüle ederlerdi. Kübalıların dev prestijinden yararlanan ‘Ché’ Guevara’nın adı da bunu nesnel olarak beslemeye yarardı. Röportajdan beş gün sonra, Kübalılar ve Sovyetler arasındaki ilk anlaşmazlıkların açığa çıktığını dikkate almazsak (ben Roma Federasyonu Kongresi’nde sizin de tartışmaya girdiğiniz yoldaş Conte’ye cevaben bir mektupta yazdığım gibi Sovyetlerle aynı görüşteyim), ben de röportajın gecikerek yayımlanmasının daha iyi olacağını kabul ediyorum”
Çevirenin belgeye dair ön notu: İtalyan gazeteci Carmine de Lipsis’in 21 Kasım 2021 tarihinde Sendika.Org’da yayımlanan Che Guevara röportajının özgünlüğü ve nasıl karşılandığıyla ilgili kısa bir araştırma gerekiyordu. Bu, biraz da komünist gazeteci kimliği taşıyan Carmine de Lipsis’in Che’ye sorduğu sorular ve soru sorma üslubunun farklılığından kaynaklandı. Bugün, böyle soruları Avrupa’nın en gelişmiş burjuva demokratik ülkesinde herhangi bir bakana aynı üslupla sormak mümkün değil. Röportaj, devrim sonrasında Kübalı liderlerle güçlü ilişkileri olan İtalyan Komünist Partisi’nde ateşli tartışmalar yarattı. Carmine de Lipsis’in, 1943’te anti-faşist direniş liderliğinden ve İtalyan Partizan Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığından başlayarak ölümüne kadar (1990) parti merkezinin en önemli liderlerinden olan Giancarlo Pajetta’ya mektubunun konumuzu ilgilendiren bölümlerini etik nedenlerle yayımlıyoruz.
İtalya-Küba ilişkilerinin tarihsel belgeleri arasında 1960’lı yılların başında çok sayıda İtalyan komünist liderin görüşme tutanakları, başka gazetecilerin Castro ve diğer devrim liderleriyle röportajları da var. 1 Ocak 1960’ta, devrimden tam bir yıl sonra İtalyan Komünist Angelo Franza’nın Kübalı komünistlerle yaptığı toplantının tutanakları da yayımlanmış durumda. Aslında önemli görüşme trafiği neredeyse kesintisiz sürmüştü: 14 Haziran 1961’de, yine anti-faşist direnişin başta gelen isimlerinden Vittorio Vidali’nin kısa notları da arşivde yer alıyor. Vidali, 1936’da İspanya İç Savaşı’na büyük devrimci fotoğraf sanatçısı Tina Modetti ile birlikte katılmış, Cumhuriyetçilerin yenilgisinden sonra Meksika’ya dönmüştü. Bu ikilinin yaşamının bir kesitinde Frida Kahlo da yer almıştı. Granma seferi hazırlanırken İspanya İç Savaşı’nda savaşan komutanlardan Alberto Bayo’nun adını duyuyoruz. Devrimin zaferinden sonra, ABD istilası ve saldırı tehditleri sırasında II. Dünya Savaşı’nda anti-faşist cephede savaşan çok sayıda partizan komutanını yine Küba Devrimi saflarında görüyoruz. Giriş açıklamasını fazla uzatmamak için, İtalyan Komünist Partisi’nin hemen hemen bu tartışmalarla başlayarak Avrupa Komünizmine yaklaştığını ve 1983’te, Berlinguer liderliğinde NATO’nun savunma şemsiyesini kabul ettiğini not edelim.
Ayrıca mektubun ciddi bir savunma telaşıyla yazılması, arşivde İngilizce çeviriye karmaşık, yer yer zor anlaşılır ifadelerle yansıtılmıştı. De Lipsis, yayımlanan röportajdaki sorunları yer yer kabul etmekle birlikte, kendisine bir ideolojik haklılık payı da çıkarmaya çalışıyor.
Ali Çakıroğlu
İtalyan komünist gazeteci Carmine de Lipsis’in kıdemli İtalyan komünist Giancarlo Pajetta’ya Che Guevara röportajıyla ilgili mektubu
İtalyan komünist gazeteci Carmine de Lipsis, kıdemli İtalyan komünist Giancarlo Pajetta’ya Che Guevara röportajıyla ilgili mektubunda, röportajın yayımlanmasının ardından görevden alınmasına karşı kendini parti çizgisine sadık olmakla ve Castroizme karşı tutum almakla savunurken ayrıca bu toplantının ayrıntılı okuma notlarını da veriyor
Yol[daş] Pajetta
PCI Yönetimi [Direzione]
Sevgili Pajetta,
Kendi inisiyatifimle, size ve Parti Sekreteri’ne [Ernesto] Ché Guevara ile yaptığım röportajın kesilmemiş versiyonunu gönderiyorum. Notların özenli okunmasıyla yeniden düzenlenen röportajın ruhuna ve formuna bağlı kalınmış da olsa nihai versiyonda küçük ve ikincil değişiklik ve çıkarmalar mümkün.
İki metnin, benim size sunduğum metin ile “Paese Sera”da yayımlanan (tamamı yaklaşık 15 sayfa olduğu halde yer yokluğu nedeniyle zorunlu olarak kısaltılarak 6 daktilo sayfasına indirilen) metnin karşılaştırılmasıyla göreceğimiz gibi:
Röportajın kesilmemiş metnini hem bir çeşit bilinçli değişiklikler yaptığım yönünde belirttiğiniz kuşkuları dağıtmak (peki ya sonuçta ne olacak?), hem de Küba’nın durumu konusunda size bir belgesel olarak hizmet etmesi amacıyla size kendi inisiyatifimle gönderiyorum.
Yaptığım açıklamalarla birlikte, bu metnin doğruluğu konusunda namusum üzerine yemin ederim. Gerekli görür ve biçim yönünden en uygun şeyin bu olduğunu düşünürseniz, sizi metni Guevara’nın kendisine iletmeye davet ediyorum. Bana gelince, ben zaten yayımlanmış metni diğer yazılarla birlikte Havana’ya gönderme niyetindeyim.
Benim “Paese Sera”dan çıkarılmamın -Lusvardi’nin [Luciano?] tekrarladığı gibi- Küba’yla ilgili yazılarım ve özellikle de röportajla hiçbir ilgisi olmadığına inandığınızı zaten öğrenmiştim. Ama gazetenin içinde ve dışında şimdiki statümün nedeninin bu olduğuna dair ısrarla söylentiler, Küba’yla ilgili yazılarımın yayına hazırlanması süreci hâlâ devam ederken, gazeteden (son derece yersiz bir şekilde) çıkarılmamdan kaynaklandığına inandığım söylentiler hâlâ dolaşıyor. Yeri gelmişken, bunlar benim sona erdiremeyeceğim şeyler! Oysa görüşmemizin sonunda, Dışişleri ve Basım ve Propaganda Seksiyonu’yla işbirliği yapma imkânları hakkında bana söyledikleriniz içimi rahatlatmıştı.
Yine de görüşmemiz sırasında birçok defa nazikçe kullandığınız bazı ifadeleri (şu küçük “provokasyon” hikâyesi) kesinlikle reddediyorum. Bütün hayatım boyunca onurla uğruna savaştığım (benzer durumlarda bazen yanlış davranışlarımla bile olsa) defalarca şahsen ağır bedeller ödediğim çocuksu aşırılık ve sekterizm tutumu karşında sadece bir anlığına bile olsa paradoksal kafa karışıklığım devam ediyor. Bütün bunlar gazete için savaşmama, artık “serbest” olduğuma göre savaşmaya devam etmeme ve temelde -daha sonra yazacaklarımdan ortaya çıkacağı gibi- Küba’da Kübalı arkadaşlarıma ve bizzat Guevara’ya kendimi ifade etmeme rağmen ortaya çıkıyor. Röportajın metninden görüleceği gibi, benim onlara karşı kişisel ilişkim bile böylece riske giriyor.
(…)
Size aşağıdakileri belirtmek istiyorum:
— Defalarca gösterdiğim gibi, partimizin izlediği çizgiye tam destek verdiğim düşünülürse, neden Ché Guevara röportajını “provokatif bir biçimde” değiştirmiş olabileceğimi anlayamıyorum.
— Nedeni Basım ve Propaganda’daki yoldaşların bana söylediğinde bulunabilir: Röportaj bizim tezimizle ilgili tartışmanın içine (kasten?) yerleştirilmişti (ve şimdi biz kesinlikle bu dünyanın dışında kalıyoruz). Bizim tezimizin bununla ne ilgisi var? Onların 40 günlük bir yokluktan sonra, Küba’dan henüz geri dönmüş bir gazetecinin materyaliyle ilgisi ne? Ben yeni gelişmeleri anlaşılabilir kılmak için sadece “sahada” gördüğüm durumun doğru bir tasvirini vermeye çalıştım; Öyleyse biz [SSCB’nin] XX. Kongresi öncesindeki gibi, yeterince eleştirel ve gerçeğe sadık olmadığımız eski tarzda -Unità ve parti seksiyonlarında başıma geldiği gibi- bize söylendiği şekilde yazmaya devam mı etmeliyiz? İlk raporlarımda verdiğim füzelerle ilgili habere bir bakın (ben geri döndüğümde, eğer benden doğrudan enformasyon istemiş olsaydınız, parti toplantılarında görülen bazı olumsuzluklardan kaçınabilirdiniz!): Partimizin sekterleri İtalya’ya mekanik bir biçimde uygulanacak bir çeşit “genel Castroizm”i inceden inceye formüle ederlerdi. Kübalıların dev prestijinden yararlanan “Ché” Guevara’nın adı da bunu nesnel olarak beslemeye yarardı. Röportajdan beş gün sonra, Kübalılar ve Sovyetler arasındaki ilk anlaşmazlıkların açığa çıktığını dikkate almazsak (ben Roma Federasyonu Kongresi’nde sizin de tartışmaya girdiğiniz yoldaş Conte’ye cevaben bir mektupta yazdığım gibi Sovyetlerle aynı görüşteyim), ben de röportajın gecikerek yayımlanmasının daha iyi olacağını kabul ediyorum. Ama şimdi yayımlanması en azından anlaşmazlıkların nereden kaynaklandığının anlaşılmasına yaradı. Beni ilgilendiren kısmına gelince, bizim koşullarımıza uygulanan bu tür bir “genel” ya da “somut” Castroizm’e karşı olduğumu ilan ediyorum. Bunun geri zekalılık, çocukça aşırılıktan, siyasal ilkellikten ve daha kötüsü partimizin devrimci eylem çizgisinin uygulanmasında yorgunluktan kaynaklanan bir dağılma olduğunu düşünüyorum. Sırf bir Kübalıyla evliyim diye “İtalyan Castroistleri”nden biri olarak değerlendirilmek istemem!
Söylediklerimi size ispatlamak için, bu tür mitinglerin yapıldığı Küba’ya iki defa gitmiş olan benim gibi hafif sıklet birinin ağırlığını koyarak, söz ve eylemlerimle yayın organlarımıza ve örgütlerimize müdahale etmeye hazırım. Somut bir önerim var: Bana söylendiği gibi, Federasyon’un bu aptalca ilkelere sarıldıkları gerekçesiyle uzaklaştırdığı kişilerle tartışmak üzere Küba’yla ilgili bir konferans için Padua’ya gitmeye hazırım.
(…)
— Temelde size Küba’da kaldığım sırada beni zorladıklarında partimizle ilgili aptalca fikirleri reddettiğimi belirtmek isterim. Fidel Castro’nun kendi sözlerinden anlaşılacağı gibi “P.C.I karanlık bir parti;… iktidarı silahsız ele geçiremezsiniz. Bu pasifist strateji de ne oluyor”; “[Parti sekreteri Palmiro] Togliatti, Internazionale’de ve sonrasında birçok hata yapmış bir adam”; “İtalya’daki hareket partiden daha güçlü, daha radikal”; “P.C.I. Titoist bir parti”; vb. Belirttiğim söylentiler çoğunlukla eski Kübalı komünistlerden çıkmışa benzese de ben bu görüşleri aşağıdaki durumlarda reddettim: Nicolas Guillen’le [Küba Ulusal Yazarlar Birliği başkanı] birlikte, bir grup genç entelektüel ona düşmanca yaklaşır ve kültür yöneticileri tartışmalar sırasında ve bizimkinden farklı bir durumda size iletmiş olduğum gibi Togliatti’nin bir yazısı dâhil partimizin bazı yazılarından yarar sağlarken itiraz etmiştim. Ben Guillen’e (zaman zaman yüzeysel ve siyasal bakımdan heterojen bile olsa, İtalyanlara karşı olumlu, insancıl sıcak bir ortam bulduğum) “Revolucion” çevresinde partimizle ilgili bazı yargıların nedenini sormuştum. Bana (kim olduklarını kesin bilmediğim) bir kısım eski yoldaşların bazı anti-P.C.I. görüşlerinden söz ettiler. Onların aracılığıyla Fidel Castro’nun sekreteri olan ve kendisiyle bir röportaj yapacağım Celia Sanchez’e Küba’da enformasyon eksikliğine bağlı olarak partimizle ilgili yanlış görüşler olduğunu söyledim. Devamla, ortak kökenlere ve bazı özelliklere sahip (popüler nitelik, kökenlerinin özgürlük savaşlarına dayanması, kitlelerle ilişkiler, idealist hazırlığın özgünlüğü) iki devrimci hareket arasında bazı yanlış anlaşılmaların [harfi harfine, anlayışsızlıkların] olmasını çelişkili bulduğumu belirttim.
(…)
— İki yıl boyunca, dostça kişisel ilişkilerime karşın, Roma Büyükelçiliği’nden [Küba’nın Roma Büyükelçiliği] hemen hemen tüm Kübalı dostlarımla tartıştım. Birçok defa onların aşırılıkları ve P.C.I.’ya karşı önyargılarıyla ilgili tartışmaya girerken, İtalya’nın durumunun farklı özgünlüğünü anlamaları için boşuna çabaladım.
— Havana’da (farklı kaynaklarda ve ayrıca Roma’daki Kübalı dostlarımın yazılı övgülerinde bana söylendiği gibi) bıraktığım bütün iyi izlenime; karıma elçilikte bir iş bulmama ve hatta siyasal danışman olarak (dıştan ve ücretsiz) belirsiz bir görev üstlenmeme rağmen, tüm bu olup bitene sağduyulu bir şekilde yaklaştım. Partimizi her zaman destekledim; zaman zaman maruz bırakıldığım (seçkin bir sorumluluk sahibi olmayan kişilerin bulaşmadığı) iç durumumuzla ilgili dedikodu ve enformasyona boyun eğmeyi her zaman reddettim. Yeri gelince, her zaman sadece kişisel olarak üstlendiğim bireysel eylemimin (hiçbir zaman temsil yetkisine sahipmişim gibi davranmadım) bazı sonuçlar yarattığına inanıyorum: [Dışişleri] Bakanı Roa, bana Roma’daki [Küba] Büyükelçiliğinin siyasal bakımdan daha nitelikli bir kadroyla [yani personel] güçlendirileceğini ve bilgisine çok değer verdiği partimizle iyi ilişkileri korumak istediğini söylemişti.
Che röportajına ve Küba’yla ilgili raporlarıma genelde şunları da eklemek isterdim:
— Bana yaptığınız Guevara’yla röportajın tam bu anda zamansız yayımlandığı eleştirisini doğru buluyorum (ama röportajı gerçekleştirdikten sonra nasıl yayımlatmazdım ki? Kübalılar, benim ve partimizin açısından bu suskunluğu nasıl yorumlarlardı? Röportaj, gerçekleştirildikten sonra bir aylık gecikmeyle yayımlandı).
— Ayrıca Dış İlişkiler Seksiyonu’ndan yoldaşların ve diğerlerinin raporlarımın bazılarında (özgün olarak) yayımlanan olgular ve haberlere ilişkin görüşlerinin doğru olmadığını söylemeliyim.
Söylemiş olduğum gibi, raporlar alelacele yazılmıştı; çünkü ben geri döner dönmez Küba krizi patlak verince, gazete evde kalıp daha özenli yazmaya yoğunlaşmama izin vermedi. Yayına hazırlamak için günde on saat çalışıp, boş zamanlarımda maddeleri yazmak zorunda kalmış; Guevara’yla röportajı hemen yayımlamaya zorlanırken, baskıya tam hazır olmayan şekliyle bitirmiştim. Üstelik Prag havaalanında yaptıkları sinir bozucu aşı yüzünden hastalanmış gibiydim.
— Coon için bütün “röportaj”ın taslağını kriz patlak vermeden önce hazırlamıştım. Aslına sadıktı, düzeltilmişti, daha sakin zamanlara uygundu. Abluka, saldırı tehlikesi, raporumu altüst edince, üslubu değiştirmeye, her şeyi sertleştirmeye zorlandığımdan, Guevara’yla röportajım da bundan zarar gördü. Eleştirilerimden çok, Kübalıların pozisyonunun arkasındaki nedenleri vurgulamak zorunda kaldım. Che’nin onaylamış olduğu ilk taslak daha eleştirel ve mesafeliydi.
Ancak buradan benim gerçekte ne olduğumun tam zıddı yanlış bir yorum çıkarıldı: Bir seferlik olaydan yola çıkıp (size açıkladığım) maruz kaldığım kuşkuların tam zıddı olan geri kalanı ve temelde bir militan ve gazeteci olarak tüm geçmişimi unutmaları benim için sürpriz oldu.
Eğer size hiç kimse benim gazetedeki gerçek günlük tavrımın ne olduğunu altı yıldır partiyle ilişkilerimin hiçbir siyasal ya da düşünsel niteliğe sahip olmayan bir dizi idari olgudan başka bir şey olmadığını söylemediyse, bunun gazete ve sizin kaynağınız arasındaki bağın ne kadar yetersiz, yüzeysel ve apolitik olduğunu göstereceğini açıklamak isterim.
Eğer bilmeden kendi inançlarımın aslında tamamen ve nesnel olarak zıddı bir şeyle sonuçlanan Guevara ile yaptığım röportaj örneğindeki gibi bir noktaya geldiğim doğruysa, “Paese Sera”daki bu durum, bana dayatılan ve zorlayan salt idari işlerin sıkıştırmasıyla ağırlaşmış; bu da beni herhangi bir siyasal tartışmaya gerçekten yabancı kılan bir sürece sokmuştu.
İçten selamlarımla.
[imza]
(Carmine De Lipsis)
Mektuba Not. “Paese Sera”yla ilgilendiren şekliyle, size önceki mektupta [1] söylediklerimi dışlamıyorum; ben onlardan fazla bir şey beklemiyorum. Olaydan ve oraya ulaşmadan önce onların planlarında eksik olanı yapmak için sizin müdahalenizden avantaj sağlamıyorum. Beni editoryal kampanyanın dışında tutun ki yeni zamanlara gözü kapalı bir düşmanlıkla çamurlu su hep öyle kalsın.
Roma, 26 Kasım 1962
Dipnot:
1 Ed. notu: Bu mektup bulunmadı ya da henüz belirlenemedi.
[“İtalyan Komünist Gazeteci Carmine de Lipsis’ten Kıdemli İtalyan Komünist Giancarlo Pajetta’ya Che Guevara Röportajıyla İlgili Mektup,” 26 Kasım 1962, History and Public Policy Program Digital Archive, 1962 Cuba Estero 502, 2459-2467, Partito Comunista Italiano (PCI) belgeleri, Fondazione Instituto Gramsci, Roma; James Hershberg’in sağladığı mektup, Alex Barrow tarafından İtalyancadan İngilizceye çevrilip yayımlanmıştır. digitalarchive.wilsoncenter.org’daki bu İngilizce çevirisinden Ali Çakıroğlu tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
https://sendika.org/2021/11/1962-che-ile-abluka-altinda-toplumsallastirma-politikalari-ve-siniflarin-durumu-uzerine-carmine-de-lepsis-638706/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.