Gezi Parkı eylemlerinin ardından Taksim Dayanışması gözaltılarında kadınlara yönelik çıplak arama işkencesi nedeniyle haklarında dava açılan üç polisin yargılanmasına İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlandı. Duruşma öncesi kadın örgütleri, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Dava 10 Şubat 2022’ye ertelendi
Gezi Parkı eylemlerinin ardından Taksim Dayanışması gözaltılarında kadınlara yönelik çıplak arama işkencesi nedeniyle haklarında dava açılan üç polisin yargılanmasına İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayacak. Duruşma öncesi kadın örgütleri, Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.
Açıklamada TMMOB İstanbul İKK Kadın Komisyonu imzalı “Çıplak arama işkencedir, insanlık suçudur” yazılı pankart açıldı. Açıklamayı da TMMOB’dan Aysel Durgun okudu.
Durgun, açıklamada “Bugün Gezi Direnişi sürecinde gözaltına alınan Taksim Dayanışmasından kadınların, 2013 yılının Temmuz ayında gözaltında maruz bırakıldıkları “çıplak arama”ya karşı açtıkları davanın ilk duruşması için buradayız. Bu dava ile birlikte, 7 yıl sonra çıplak arama ilk kez “işkence” olarak nitelendirilmiş oldu ve 3 polis hakkında dava açıldı” dedi. Açıklamanın devamında Durgun, “Bir baskı mekanizması olarak yıllardır uygulandığını bildiğimiz, son dönemde Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrenciler ve Uşak’taki 30 kadının gözaltındayken çıplak aramaya maruz bırakıldıkları beyanlarının kamuoyuna yansıması, yeniden bu insanlık dışı uygulamayı gündeme taşıdı” dedi.
TBMM’den bir kadın milletvekilinin “gözaltılarda ve cezaevlerinde çıplak arama olduğuna inanmıyorum” dediğinin hatırlatıldığı açıklamada, “Bu işkenceyi yaşayan birçok kadın sosyal medya platformlarından paylaşım yaparak suskunluğunu bozdu. Karakollardaki gözaltılarda, cezaevi görüşmelerinde, her yaşta kadına, hatta çocuklara yapılan işkence ifşa edildi” denildi.
Açıklamanın devamında şunlar söylendi:
Bu toplumda kadınların tacizi, şiddeti, işkenceyi şikayet için bile dillendirebilmesi çok kolay değil. Travma, işlemeyen başvuru mekanizmaları, ataerkil baskı ve inkâr nedeniyle süreç uzuyor, çözümsüz bırakılıyor.
Biz bu dava vesilesi ile bir kez daha diyoruz ki çıplak arama işkencedir, bir insanlık suçudur ve bu işkenceye maruz kalan binlerce kadın vardır. Hiçbir kadın, hiçbir insan bu çirkinliğe maruz kalmamalı, sorumlular cezalandırılmalıdır.
Tüm sorumlular cezalandırılıncaya kadar meslektaşlarımızın haklı davalarında yanında olmaya devam edeceğiz.
Açıklamanın ardından avukat Oya Meriç Eyüboğlu da açıklamalarda bulundu. Kadınlar “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganları ile eylemi sonlandırdı. Davayı takip etmek için Çağlayan Adliyesi’ne kadınlar ve avukatlar girdi.
Avukat Meriç Eyüboğlu, dava öncesi açıklamalarda bulundu: "Rutin bir uygulama olmasının engellenmesine vesile olur diye umuyoruz."https://t.co/bGfggVEzxL pic.twitter.com/FDBvD7c36F
— sendika.org (@sendika_org) November 9, 2021
8 Temmuz 2013 yılında Gezi direnişi sırasında gözaltın alınan Taksim Dayanışması üyesi Cansu Yapıcı ve Ayşe Mücella Yapıcı’ya gözaltında çıplak arama işkencesi uygulayan polisler Songül Ekin Kılıç, Levent Mustafaoğlu ve Canan Bolat hakkında açılan davanın duruşması İstanbul Çağlayan Adliyesi 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmaya Cansu Yapıcı ve Ayşe Mücella Yapıcı ve avukatı hazır bulundu. Sanık Levent Mustafaoğlu SEGBİS ile bağlandı.
Yaşananları konuşmanın zor bir süreç olduğunu, TMMOB olarak parka açıklamaya gittiklerini ancak polisin saldırdığını hatırlatan Ayşe Mücella Yapıcı, “Haksız şekilde gözaltı yapıldı. Taciz gözaltı aracında başladı, çok ağır şeyler söylendi. Bana yaşım itibariyle senin burada ne işin var evine git denildi. Bunlar bir şey değil daha neler yapacağız dediler. Ben gözaltı sırasında mide kanaması geçirdim. Emniyet müdürlüğünde detaylı arandık aramadan sonra gözlüğüm suç aletiymiş gibi bana verilmedi. Aynı zamanda evlerimizde de arama yapıldı. Kızımla beni bir hücreye koydular. Gözaltına alındığımda boş odalar vardı ama 10 kişiyi 2 kişilik hücreye koyuldu. Çok havasız bir yerdi” diye söyledi.
“İnce arama” yapacaklarını söyleyerek kendisinin bir odaya götürüldüğünü ve burada çıplak aramaya işkencesine maruz kaldığını aktaran Yapıcı, “İki kadın polis vardı soyun dediler itiraz ettim niye soyunayım dedim. İnsani yöntemler kullanın dedim. Bunları bana neden yaptıklarını sordum. İşkencenin gerekçesi olamaz. Bana utanma dediler bende niye utanayım siz utanın dedim. İlaçlarımı istediğimde senin uşağın mı var dediler. Erkek polisler gelip bizi alıp erkek tuvaletine götürüyordu. İmkan olmadığından dolayı kadınlar lavaboda yıkanıyordu sonra orada kayıt altına alındığımızı gördük. Sen çok konuşuyorsun dediler beni karanlık hücreye götürdüler. Bir kadın vardı onu da sürekli taciz etmişler. Taciz etmesinler diye su içmemişti o kadın. Bunları söylemekte işkence. Toplum tarafından bile bu yaşadıklarımı anlattığım için tepki aldım” dedi.
8 senedir yaşadıklarını anlatmalarına rağmen bir karşılık alamadıklarını belirten Cansu Yapıcı da Mücelle Yapıcı’nın anlattıklarını destekledi. Çıplak arama işkencesine maruz kaldığını belirten Yapıcı, “Biz dört saat tuvalet için bekledik. Bir kadın olarak gözaltı tecrübesi nasıl olur amir bilmez. Annemle başta beraberdik sonra annem çok konuşuyor diye götürdüler ve saat başı alması gereken ilaçlar verilmedi. Biz bunları neden yaşadık. Biz yıllardır bunlarla yaşıyoruz. Şikayetçiyim. Bu sistemin çözülmesi gerekiyor” sözleriyle şikayetini yeniledi.
Avukat Meriç Eyüboğlu, müvekkillerinin izinsiz toplantı ve gösteriden dolayı gözaltına alındığını ancak narkotik gözaltılarında kullanılan ince arama yapıldığını ifade ederek o dönem gözaltına alınan kişilerin tanık olarak dinlenmesini ve ifadesi alınmayan sanık Songül Ekin Kılınç’ın yerinin bilinmesine rağmen hala ifadeye çağrılmadığını ve hakkında zorla getirme kararının çıkartılmasını talep etti.
Dava 10 Şubat 2022’ye ertelendi.
Sendika.Org