Antakya’da Ali Gezgin’in yönetmenliğiyle ve tiyatroya gönül veren yerel sanatçıların çabalarıyla oluşan “Semt Oyuncuları” adlı tiyatro topluluğu, pandemiden derin biçimde etkilenen tiyatro topluluklarından yalnızca biri. Ali Gezgin, Semt Oyuncuları tiyatro topluluğunun bu süreçte destek alamaması nedeniyle ayakta kalmak için verdikleri zorlu mücadeleyi anlattı
İnsanlığı etkisi altına alan koronavirüs, sanatın her dalını etkilediği gibi tiyatro alanını da sekteye uğrattı. Salgının doğurduğu ekonomik kriz bazı tiyatroların kapılarına kilit vurdururken, çoğu tiyatro emekçisini önüne göremez hale getirdi. Sahne önünde ve arkasındaki tiyatro emekçileri bu süreçte işsizlik ve geçim sıkıntısıyla mücadele etmek zorunda kaldı.
Antakya’da Ali Gezgin’in yönetmenliğiyle ve tiyatroya gönül veren yerel sanatçıların çabalarıyla oluşan “Semt Oyuncuları” adlı tiyatro topluluğu, pandemiden derin biçimde etkilenen tiyatro topluluklarından yalnızca biri. Ali Gezgin, Semt Oyuncuları tiyatro topluluğunun bu süreçte destek alamaması nedeniyle ayakta kalmak için verdikleri zorlu mücadeleyi anlattı. Gezgin, son dönemde açık alanlarda yapılan gösterilerin yasaklanmaya çalışılmasına ilişkin sanatın her dönem olduğu gibi bugünlerde de darbeyi yiyen ilk alan olduğunu ifade etti.
Ali Gezgin, Semt Oyuncuları Tiyatro Topluluğu’nda çalışma yürüten tiyatro emekçileri ile pandemi nedeniyle bir araya gelemediklerini, gelseler dahi kısıtlamalardan dolayı oyunu gösterecek sahnenin olmadığını söyledi. Kimi salonların tedbirlerle açılması üzerine de görüş bildiren Gezgin, salonlar için alınan tedbirlerin tiyatro emekçilerinin giderlerini karşılamasından ziyade zarara uğrattığını belirtti.
Gezgin, “Semt Oyuncuları olarak bizler çocuk ve büyük oyunları sahneliyoruz. Pandemiden dolayı maalesef ki bir araya gelemiyoruz, provaları gerçekleştiremiyoruz. Prova sürecini gerçekleştirebilsek bile kısıtlamalardan dolayı oyunu sahneleyebileceğimiz bir alan yok. Bu süreç elimizi kolumuzu bağladı, hiçbir şekilde destek görmedik. Tiyatroların yarısının kapatılıp oyunun oynanabilmesini bile kabul ettik. Ancak kamuya ait olan bir salonun dahi fiyatlarında indirim ya da yardım olmadı. Örneğin 450 kişiye oyun oynarken bin lira kira ödüyorsak, 200 kişi ile sınırlandırıldığımızda da bin lira kira ödüyoruz” ifadelerini kullandı.
Salgın günlerinden bazı tiyatro oyunlarının dijitalde paylaşıma açılmasına dair rahatsızlığını dile getiren Ali Gezgin, oyunların online izlenmesinin tiyatronun geleceğini olumsuz etkileyebileceğini söyledi. Ali Gezgin konuşmasını şöyle sürdürdü:
Tiyatro oyunlarının online erişime açılmasına karşıyım. Tiyatroyu sinemadan ayıran temel özellik canlı olması ve seyirci ile ilişkili olmasıdır. Online erişime açılan tiyatro, tiyatro değildir. Öte yandan süreç uzar belediye, devlet, kurumlar bu online sistemi gerçekleştirmeye devam ederse ilerde bizi bir dizi sorun bekliyor olacak. Sergilediğimiz oyun yüz yüze on bin kişiye ulaşabiliyorken, online yapıldığında yüz binleri buluyor. Bu düşünce ileride tiyatroların bu biçimde devam edebileceğini yeşertebilir. Çoğu yönetici böyle düşünmüyor olabilir ancak amacı para kazanmak olan, daha düşük maliyetle iş yapmak isteyen insanlara bu durum kapı aralıyor. Tiyatroyu tanımayan çocukların bu şekilde tiyatro izleyip bunu tiyatro olarak öğrenmeleri ya da yaşamlarından tiyatroyu kaldırmaları, tiyatro izleyicisi olamamaları beni çok endişelendiriyor.
Ali Gezgin, çoğu kamusal alanın açık olmasına karşın tiyatro salonlarının salgın bahanesiyle ilk kapatılan yerler olmasının nedenini, insanların sanat ile olan ilişkilerini bir biçimde engellenmeye çalışılması şeklinde yorumladı.
Ali Gezgin, “Pandemi günlerinde tiyatroyu tehlike olarak görüyorlar. Sanat insanın ufkunu açar, özellikle tiyatro üzerine düşeni fazlasıyla yapan sanat dallarından bir tanesi. Bu süreçte açılışlar, siyasi toplantılar, bürokratların çocukları için yapılan düğünler ve daha niceleri… Ama gelinen noktada tiyatronun açık alanda dahi sahnelenmesine izin verilmiyor. Salgın tiyatroyu engellemek için bahaneye dönüştü. Sanatın olduğu her alanda yapılan engellemeler, insanları fırsattan istifade sanattan uzaklaştırmak için olabilir mi?” diyerek sözlerini noktaladı.
Türkiye’nin dört bir yanından 427 tiyatronun katılımıyla oluşan Tiyatromuz Yaşasın İnisiyatifi mayıs ayında “Bu defa alkışlarınızı değil, imzalarınızı istiyoruz” şiarıyla yola çıkan yedi maddelik taleplerin sıralandığı bir imza kampanyası başlattı. İki binin üzerinde tiyatro emekçisinin imzaladığı kampanya, kamuoyu desteğine açılmasıyla birlikte otuz bini aştı. İmzaya açık olan kampanya destek bekliyor.
Sendika.Org (Nur Kaplan)