“‘89 yaşındayım. 19 yaşında düşleri elinden alınan Ali İsmailciğin düşlerinin peşinden koşacağım’ dedi.”
“‘Konuşmaya başla baba!’ dedim. Babam hem koşmaya hem koşarken şiir okumaya alışık olduğu için hiç zorlanmadan başladı konuşmaya: ‘89 yaşındayım. 19 yaşında düşleri elinden alınan Ali İsmailciğin düşlerinin peşinden koşacağım.’ dedi.” İşte Safder Baba!
Daha gün doğmadan Bakırköy’deki evinden çıkar Safder Kartoğlu. Hemen her gün… Üzerinde eşofmanı, şortu, lastik ayakkabılarıyla, başında kasketi ya da kışsa beresi, koşarak geçer İstanbul sokaklarını. Eve döndüğünde koltuğunun altında bir ekmek ve bir Cumhuriyet vardır. Biz onu Safder Baba olarak biliriz, tanırız, severiz. Safder Baba 91 yaşındadır… ve yıllardır koşmaktadır. Disiplinlidir. Ruhuyla, bedeniyle, inadıyla gerçek bir sporcudur. Hem 2010’da hem 2011’de Avrasya Maratonu’nda “maratonu bitiren en yaşlı atlet” ödülünü almıştır. Beş ana karada koşmuştur Safder Baba.
Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı (ZOKEV) yayını olarak geçtiğimiz günlerde okuyucusuyla buluşan Safder, içimizden birinin, Safder Kartoğlu’nun uzun hayat koşusunun kızı Can Kartoğlu tarafından kaleme alınan olağanüstü dokunaklı, sıra dışı hikâyesidir.
Öncelikle bir aşk hikâyesidir Safder. Yorulmak bilmez, iflah olmaz bir aşıktır Safder Baba. Öyle bir aşktır ki bu, eşi, sevgilisi, çocuklarının annesi Cahide Kartoğlu’yla birlikte elleriyle, tırnaklarıyla kurdukları bütün bir hayatı doldurur.
2004 yılı Ocak ayında kaybettiği Cahide’nin anısına her yıl Çanakkale’de, Marmara’nın kenarını izleyerek onun mezarının başında tamamladığı yarı maratonu koşmaktadır Safder Baba. Önceleri tek başına ama daha sonra dostlarıyla birlikte… “Cahide Kartoğlu Sevda Koşusu” şiirlerle biter ve Safder Baba özlemini dile getirir, sevdiğinin mezarının başında:
“Cahide, bu koşularımın bir sonuncusu olacak. Bu sonuncu koşumu ne zaman yapacağım? Bilmiyorum. Bildiğim şu: Bu koşumu koşarak değil, eller üzerinde taşınarak yapacağım. Cahideme, birtaneme kavuşacağım. Özleminle, özlemimle geldim diyeceğim, ayrılmayacağım. Bu kavuşmak, benim aldığım son madalyam olacak. … Bekle beni. Cahidem benim. Bekle.”
“Ağladığını istemem ben ölünce / Beni en sevdiğin halimle hatırla / Uzak bir yerde çalıştığımı düşün / Hayatta olduğuma inan / Bir gün gelir kendiliğinden geçer bütün üzüntün.” Necati Cumalı’nın şiiri, Cahide’nin el yazısıyla hâlâ aynanın kenarındadır… kızı Can’ın evinde.
…
Azmin hikâyesidir Safder. İnadın hikâyesidir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Zonguldak’ın Devrek ilçesinde başlayan, yokluğun, güçlüklerin üstesinden gelerek var olabilmenin hikâyesidir. Bu yanıyla, bugün yaşları 60’a dayanmış olan bizim kuşakların türlü versiyonlarını dinleyerek büyüdükleri kıtlık ve savaş yıllarını, yokluk ve yoksulluğu ve tabii dayanışmayı anlatır: El kadar çocukların taşradan kalkıp bin bir güçlükle ulaştıkları büyük şehirlerde tutunabilme, okuyup bir meslek sahibi olabilme mücadelesini… Başarıyı, başarısızlığı, çoğu kez yıkılan, un ufak olan umutları hatırlatır bir kez daha. Göçün, büyük bir kentleşme dalgasının envaiçeşit hikâyesinden biridir Safder. İşte bu yanıyla da bizden, içimizden biridir Safder Baba.
Boyun eğmeyen, her zaman ve her şeye rağmen doğrudan ve emekten yana olmuş bir iyilik insanının, Safder Kartoğlu’nun biyografisi, anıları ya da hayatı diyelim, insanın içini titreten bir duyarlılıkla anlatılıyor kitapta.
Bir kitap kurdu, bir şiir tutkunudur Safder Baba. Dingin görüntüsüne karşın coşkuludur, gürül gürül şiir okur dost meclislerinde… ve koşarken.
Yaşasın iyilik! Can Kartoğlu kitabının önsözüne bu başlığı koymuş. Ve küçük bir anekdot anlatıyor: “Bakırköy sahiline çıktık. Kışın ortası. Rüzgâr uçuruyor. ‘Baba üşürsün, montunu çıkartma!’ dedim. ‘Hayır, böyle olmaz!’ dedi, montunu çıkarıp bana verdi. Belime sardım. Cep telefonumda kamera görüntüsünün üstüne tıkladım. Babam koşmaya başladı. Gözleri mi daha maviydi, üstündeki tişört mü bilemedim. Gözlerinin mavisi ‘İyilik peşinde koş’ derken, tişörtünün mavisi ‘düşlere güç ver’ diyordu. Babam ‘Haydi!’ dedi. ‘Çekebilirsin artık.’ Ona yetişemiyordum. Ben çekemeden babam uçup gidiyordu. ‘Yavaş ol lütfen!’ dedim. Beş kıtada, on altı ülkede maraton koşmuş bu güzel adam, 13 Aralık 2016’da İstanbul Maratonu’nda koşacaktı ve ben babamı bu yangın yerinde, bunca kötülüğün ortasında iyilik kazansın, gelecek içimizi ısıtsın, başka bir dünya mümkün olsun diye videoya çekecektim. ‘Konuşmaya başla baba!’ dedim. Babam hem koşmaya hem koşarken şiir okumaya alışık olduğu için hiç zorlanmadan başladı konuşmaya: ‘89 yaşındayım. 19 yaşında düşleri elinden alınan Ali İsmailciğin düşlerinin peşinden koşacağım.’ dedi.” İşte Safder Baba!
Bir atlet, Sam Gadless, 1999’da 92 yaşındayken koşmuştur New York Maratonu’nu. Kendi kendine söz vermiştir Şafder Baba. New York City Maratonu’nu bir kez daha koşacaktır; Sam Gadless’tan bir yaş daha yaşlı olarak… 93 yaşında koşacaktır. Maratonu koşan en yaşlı atlet olacaktır.
…
Safder, Can Kartoğlu’nun yayımlanmış üçüncü kitabı. Kartoğlu’nu, 2004’te İletişim Yayınları’ndan çıkan Annem Sizi Derse Bekliyor, 2014’te Postacı Yayınları’ndan çıkan Sahanda Yumurta adlı kitaplarıyla tanıyoruz. Can Kartoğlu daha önce, Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği Yunus Nadi Yarışması’nda 1988-1989 yılında röportaj dalında mansiyon, “Oreyapoli Mustafapaşa” adlı yazısıyla ise Milliyet gazetesinin düzenlediği 1990-1991 Abdi İpekçi Barış̧ ve Dostluk Ödülleri Yarışması’nda röportaj dalında birincilik ödülü kazanmıştı.
Safder kitabının tüm geliri, demokrasi ve çevre/kent kültürü için mücadele yürüten Zonguldak Kültür ve Eğitim Vakfı’na (ZOKEV) bağışlanmıştır.
_____________________
NOT: Kitabın 10 Şubat’ta Zonguldak’ta, 11 Şubat’ta Devrek’te, 17 Şubat’ta İstanbul’da imza günleri olacak.
Kitaba şu adresten ulaşılabilir: www.sahafstandi.com
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.