Çevrimiçi dünyanın, büyük veri kapitalizminin ötesine geçecek sosyo-teknolojik ve kurumsal yeniliklere ihtiyacı var. Küçük veriye, yavaş medyaya, kâr amacı gütmeyen sosyal medyaya ve ticari olmayan platformlara ihtiyacımız var Şirketler ve Britanya hükûmeti, bazı reklamları Yahudi karşıtı, beyaz ırkçı ideoloji, şiddet kışkırtan nefret konuşmaları ve sağ kanat aşırıcılık barındıran videolarla birlikte sunulduğu için YouTube reklamlarını çektiler. […]
Çevrimiçi dünyanın, büyük veri kapitalizminin ötesine geçecek sosyo-teknolojik ve kurumsal yeniliklere ihtiyacı var. Küçük veriye, yavaş medyaya, kâr amacı gütmeyen sosyal medyaya ve ticari olmayan platformlara ihtiyacımız var
Şirketler ve Britanya hükûmeti, bazı reklamları Yahudi karşıtı, beyaz ırkçı ideoloji, şiddet kışkırtan nefret konuşmaları ve sağ kanat aşırıcılık barındıran videolarla birlikte sunulduğu için YouTube reklamlarını çektiler. YouTube’dan reklam yatırımlarını çeken kurumlar arasında Audi, BBC, Channel 4, EDF Energy, Havas reklam ajansı (Domino’s, HSBC, Hyundai, O2, Royal Mail, vb. şirketleri temsil ediyor), L’Oréal, Lloyds, Marks & Spencer, McDonald’s, RBS, Sainsbury’s, Tesco, The Guardian, Toyota, Transport for London, Britanya Kabine İşleri, Britanya Finansal Yürütme Otoritesi ve Volkswagen var.
Ana akım medya, kamusal şikayetle sonuçlanan bu olay hakkında Google’ın YouTube içeriğini doğru düzgün bir şekilde denetlemediği şeklinde haberler yaptı. Bu gibi iddialar algoritmik reklamcılığın politik ekonomisini yanlış anlıyor. Sorun yalnızca ahlaki bir sorun değil, ayrıca büyük veri kapitalizminin nasıl çalıştığıyla da ilişkili bir sorundur. Büyük kuruluşların büyük veri kapitalizminin tehlike ve sorunlarının ancak şimdi farkına varması ve hedefli çevrimiçi reklamcılığa milyarlarca yatırım yapmış olması insanı şaşırtıyor. Büyük veri büyük izleyiciler vaat eder, fakat sonunda büyük skandallarla sonuçlanır.
Forbes 2000 listesine göre, Alphabet/Google dünyadaki en büyük 27. ulusaşırı şirketi. Şirketin 2016 yılındaki kârı 19,5 milyar dolar tutarındadır. Reklamcılık, Alphabet’in gelirlerinin yüzde 87,9’una denk geliyor. YouTube’un iki kullanım değeri var: Kullanıcılar tarafından üretilmiş videoları izleyicilere sunarken, reklam verenlere de hedefli reklamcılık platformu sunuyor. İlk kullanım değeri kullanıcılara büyük miktarda kullanıcı, katılım ve tıklama çekmek amacıyla “bedava” sunuluyor. Kullanıcılar hakkında toplanan büyük veri, hedefli reklamcılığa olanak sağlıyor. YouTube; kullanıcı gruplarını hedefleyen reklam alanı satıyor. Google; çevrimiçi reklam alanı ve kullanıcıların dikkatinin bir bileşimini büyük veri metası olarak satıyor.
YouTube, sağladığı kullanım değerleri bağlamında yalnızca bir medya içerik şirketidir. Sattığı metalar ve mübadele değeri bağlamında dünyanın en büyük reklamcılık şirketidir. Kullanıcı etkinliğini, büyük veri metaları yaratan emeğe dönüştürerek yaşar. YouTube verisi iki açıdan büyüktür: YouTube’a her saniye bir saatlik yeni video (yani yılda 31,536,000 saat veya 1,314,000 tam gün video içeriği) yüklenmektedir. Bir insanın YouTube’a bir yılda yüklenen bütün içeriği izlemesi için 3 bin 600 yıla ihtiyacı vardır. Bir milyardan fazla YouTube kullanıcısı var. YouTube büyük içerik verisine ve büyük kullanıcı üst verisine sahip. Büyük veri kapitalizmi, büyük sayıların kapitalizmidir. YouTube kapitalist açıklık sanayinin bir parçasıdır: İçeriğin erişim kısıtlaması olmadan açık dağıtımını ve kullanıcı verisini hedefli reklamcılık biçiminde metalaştırmak üzere erişimin meta olmaktan çıkarılmasını destekler.
2016 yılında, Alphabet/Google “27 bin 169’i araştırma ve geliştirme, 20 bin 902’si satış ve pazarlama, 14 bin 287’si faaliyetler ve 9 bin 695’i genel ve yönetsel işlevlerde olmak üzere 72 bin 053 tam zamanlı çalışana” sahipti. Büyük veri ve görece küçük çalışan sayısı. Kimya şirketi BASF ve araba imalatçısı Hyundai’ın gelirleri, Google gelirleri düzeyinde. Fakat iki şirketin çalışan sayısı, Google’ın çalışan sayısından yüzde 60 daha fazla, 115 bin civarındadır. Çevrimiçi ekonomi ideolojilerinden biri, veri ve İnternet’in yeni ekonomik harikalar olduğu şeklindedir. Gerçi istihdam bakımından durum kesinlikle öyle değil.
YouTube ve Google’da içeriğe özgü hangi reklamların gösterileceğine insanlar değil, algoritmalar karar veriyor. Algoritmik reklamcılık ve satış görece az insan emeğine ihtiyaç duyuyor. Veri ticareti, metaların satış sürecini algoritmaların düzenlediği yüksek oranda otomatikleştirilmiş kapitalist bir iştir.
Kişi Google video reklamlarını konum, demografi (cinsiyet, yaş, ebeveyn durumu, hane geliri) ve ilgilere göre hedefleyebilir. Hedef algoritma seçili niteliklere göre kişileri seçer ve reklamları bu seçtiği kişiler YouTube videoları izlerken onlara gösterir. Bir YouTube reklam müşterisi belirli videoları seçebilir ve seçeneği açık bırakabilir. Gözde YouTubeçular YouTube iş ortağı haline gelebilir ve video içeriklerinde reklamlara izin vererek para kazanabilirler. Reklam geliri YouTube ve iş ortakları arasında paylaşılır.
Dijital kapitalizm, büyük veri meta fetişizmine yol açar: Kullanıcıların sosyalliği ve etkinliği, ekranların ve algoritmaların arkasında kaybolur. Algoritmik makine veri metasını, görüntüleme sürecini ve reklamlarla kullanıcıların eşleşmesini düzenler. Google’ın kârları algoritmalar, araçsal mantık, çevrimiçi otomasyon ve makineleşmiş davranış aracılığıyla yaşar ve büyür.
Meta ve algoritma ahlak ve anlama kördür. Çevrimiçi iletişimi anlamından koparır ve oluşan boşluğu otomatik olarak sunulan reklamlarla doldurur. Algoritma eşleştirdiği içeriğin köpek boku, sığır eti güveci veya faşist bir ahmak içerip içermediğiyle ilgilenmez. Algoritmaların mantığı ve meta mantığı ne etik tanır ne de ahlak. Yalnızca sayıların araçsal mantığını bilirler. Faşist videolarla ana akım örgütlerin reklamlarını eşleştirmede görünen ahlaksızlık, tam da büyük veri kapitalizminde insan etkinliğinin otomasyonunun bir sonucudur.
Şüphesiz “vergi ödeyenlerin finanse ettiği reklamların uygunsuz İnternet içeriğinin hemen yanında gözükmesi kabul edilemez”. Ama neden vergi ödeyenlerin parası kamusal hizmetleri finanse etmek için değil de reklamlar için kullanılıyor? Neden Google’a aktarılıyor? Vergiden kaçındığı iddiasıyla saldırı altında olan bir şirkete. Her şeyden önce, büyük veri kapitalizmi, hedefli reklamcılık ve insanların çevrimiçi etkinliğinin otomasyonu uygunsuzdur. Ahlaksız reklam uygulaması olarak gözüken, saygı duyulan örgütlerin çevrim içi reklamlarının YouTube’da faşizmle buluşması, yalnızca büyük veri kapitalizminin doğasındaki otomasyon, birikim ve insansızlaştırma ahlaksızlığının dışarı sızmasıdır.
Ne yapılabilir? Faşist içeriği yasaklayan açık rehberler ve politikalarla birlikte politika ihlallerini denetleyecek daha fazla kişinin istihdam edilmesi kuşkusuz iyi bir adım olacaktır. Ancak yeterli olmayacaktır. Sorun, çok daha temel bir sorundur: Büyük veri kapitalizmi kamusal yarara sahip içeriği ve kamusal yarar sağlayan platformları yadsır. Sorunun bir parçası Google’ın çevrimiçi arama ve çevrimiçi videoda fiilen bir tekel olmasıdır. Algoritmik otomasyonla insan müdahalesini en aza indirme mantığı, büyük veri kapitalizminin iş modellerinin bir parçasıdır. Algoritmik reklamcılık sorunun bir parçasıdır. Buna yönelik tek çözüm, İnternet platformlarını yeniden keşfetmemizdir. Kamusal yarar sağlayan, reklamcılık ve meta satmakla ilgilenmeyen, aksine insanları tartışma, ortak yaratım ve çekiciliğe katan eleştirel ve eğitsel içerik sunan platformlara ihtiyacımız var. BBC örneğindeki gibi reklamsız bir dünya mümkünse, o zaman neden çevrimiçi ve sosyal medya da mümkün olmasın? Çevrimiçi dünyanın, büyük veri kapitalizminin ötesine geçecek sosyo-teknolojik ve kurumsal yeniliklere ihtiyacı var. Küçük veriye, yavaş medyaya, kâr amacı gütmeyen sosyal medyaya ve ticari olmayan platformlara ihtiyacımız var.
Büyük veri kapitalizmi ve olası alternatifleri nasıl çalışıyor? On uzman bu soruyu “Dijital Nesneler, Dijital Özneler: Büyük Veri Kapitalizmi Çağında Aktivizm, Araştırma ve Eleştiri üzerine Disiplinler Arası Sempozyum” konferansında tartışacaklar. Etkinlik 20-21 Mayıs tarihinde Westminster Üniversitesinde gerçekleşecek. Konferansta felsefeci Antonio Negri, siyasal bilimciler Jodi Dean ve David Chandler, tasarım bilimci ve tarihçi Orit Halpern, hukuki çalışmalar bilim insanı Antoinette Rouvroy, sanat ve tasarım kuramcısı Etienne Turpin ve medya ve iletişim çalışmaları bilim insanları Paolo Gerbaudo, Kylie Jarrett, Jack Linchuan Qiu ve Christian Fuchs’un konuşmaları da yer alacak. Disiplinler arası bu sempozyumda büyük veri kapitalizminin ötesinde bir insan ve dijital dünyanın mümkün olup olmadığı sorusuyla meşgul olacaklar.
[Medium.com’da yayımlanan 24 Mart 2017 tarihli İngilizce orjinalinden Tahir Emre Kalaycı tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir.]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.