En azından Türkiye’ de, inisiyatifi HDP’ye bırakmak gerekmektedir. Karşımızda, devletin her türlü açık ve gizli imkanlarını kullanan, amaçları uğruna en korkunç katliamları bile “kabul edilebilir zayiat” olarak gören birileri var Katliam, baskı, cinayet, şantaj, tehdit ve de savaş ve kara operasyon içeren “büyük devlet operasyonu” esas amacına ulaşamadı. Hedeflenen, AKP’nin tek başına iktidarının ötesinde, HDP ve […]
En azından Türkiye’ de, inisiyatifi HDP’ye bırakmak gerekmektedir. Karşımızda, devletin her türlü açık ve gizli imkanlarını kullanan, amaçları uğruna en korkunç katliamları bile “kabul edilebilir zayiat” olarak gören birileri var
Katliam, baskı, cinayet, şantaj, tehdit ve de savaş ve kara operasyon içeren “büyük devlet operasyonu” esas amacına ulaşamadı. Hedeflenen, AKP’nin tek başına iktidarının ötesinde, HDP ve MHP’nin tercihen her ikisinin, bu olmaz ise en az birinin baraj altında bırakılması, böylece gerekli çoğunluğun yakalanarak “yasal” bir biçimde faşist bir diktatörlük kurabilmekti.
Bu olmadı, oyun büyük ölçüde HDP’nin arkasında sağlam duran halkların ve bireylerin kararlı direnişi ile bozuldu. Sistem açık bir faşist yapıya dönüşemeden, dört partili bir Meclis’in getirdiği sınırlamalar içinde kendini sürdürecek.
Bu noktada HDP’nin çıkaracağı çok önemli dersler var: Birincisi, istese de, istemese de, Türkiye Partisi olmak zorunda, sandıkları gibi,yüzde 10’u her durumda alarak aşabilecekleri Kürt oyları çantada keklik değil; baraj ancak Türkiye’nin Batısı’ndan alınan % 2 – 2.5 civarındaki bilinçli oylarla aşıldı. Batı ve Kürt illerindeki muhafazakar-dindar-tarikatçı-cemaatçi-orta sınıf Kürt oylarının önemli bir bölümü, PKK’nin de yardımı ile, geldiği yere geri gitti.
HDP’ nin Türkiye Partisi haline gelebilmesi ise; her türlü müdahale ve vesayet ilişkisinin dışında kendi organları ile kararlarını alan, bağımsız siyasi iradesi olan bir örgüt olduğunu herkese, en başta da PKK’ye kabul ettirmesi ile olabilecek.
PKK, pekala, örneğin Kobanê’de yürüttüğü mücadelenin aynısının İran ya da Irak’ta yürütülemeyeceğini biliyordur. Türkiye’de de bunun böyle olduğunu, özellikle çok önemli bir demokratik kazanım elde edildiği bir anda, hangi nedenle olursa olsun aklına eseni yapamayacağını anlamıştır herhalde.
HDP’nin geldiği noktaya PKK’nin katkısı tartışılmaz, ama anlaşılabilir kaygılar ile de olsa, bu tarzdan diyet ödetmeler, PKK’yi sıradan bir işbirlikçi haline düşürebilir. Gelinen noktada en azından Türkiye’ de, inisiyatifi HDP’ye bırakmak gerekmektedir.
Karşımızda, devletin her türlü açık ve gizli imkanlarını kullanan, amaçları uğruna en korkunç katliamları bile “kabul edilebilir zayiat” olarak gören birileri var.
Olan bitenlerden gerekli dersleri çıkarıp yola devam etmek durumundayız.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.