Türkiye sendikal hareketi yapılan son düzenlemelere rağmen krizden kurtulamıyor. Temmuz 2014 istatistikleri durumu bir kez daha görmek istemeyenlerin gözüne soktu. 6356 sayılı Yasa’nın en önemli değişikliklerinden birisi, üyelik ve üyelikten çekilmede noter şartının kaldırılmasıydı. Bunun yerine e-Devlet kapısı üzerinden üyelik ve üyelikten çekilme getirildi. Bu şekilde üyelik işlemi kolaylaşacak ve birkaç yıl içinde (kademeli geçişle […]
Türkiye sendikal hareketi yapılan son düzenlemelere rağmen krizden kurtulamıyor. Temmuz 2014 istatistikleri durumu bir kez daha görmek istemeyenlerin gözüne soktu.
6356 sayılı Yasa’nın en önemli değişikliklerinden birisi, üyelik ve üyelikten çekilmede noter şartının kaldırılmasıydı. Bunun yerine e-Devlet kapısı üzerinden üyelik ve üyelikten çekilme getirildi.
Bu şekilde üyelik işlemi kolaylaşacak ve birkaç yıl içinde (kademeli geçişle koruma altına alınan) sendikalar için yüzde 3 oranındaki işkolu barajı sorun olmaktan çıkacaktı.
Sendika üyeliğinin görünüşte kolaylaşmasına rağmen sendikalı işçi sayıları beklendiği veya umut edildiği kadar artmadı. İşleri kolaylaştıracağı ve üyelikleri arttıracağı söylenen e-Devlet kapısı, sendikalara dar geldi.
Ocak 2013 istatistiğinde yüzde 9,21 olan sendikalı işçi oranı Temmuz 2014 istatistiğinde yaklaşık 188 bin artışla yüzde 9,68’e ancak çıkabildi.
DÖNEMİ | İŞÇİ | SENDİKALI | ORANI |
Ocak 2013 | 10.881.618 | 1.001.671 | % 9,21 |
Temmuz 2013 | 11.628.806 | 1.032.166 | % 8,88 |
Ocak 2014 | 11.600.554 | 1.096.540 | % 9,45 |
Temmuz 2014 | 12.287.238 | 1.189.481 | % 9,68 |
Bu artışta Hak-İş’e sağlanan iktidar desteğiyle, bazı işkollarında görülen hormonlu üye sayısı sıçramasının payı büyük oldu.1 Türk-İş ve DİSK son bir yıl içinde ortalama yüzde 8 üye artışı sağlarken Hak-İş aynı dönemde yüzde 44,5 oranında üye artışı kaydetti.
Bütün bu gelişmelere karşın, sendikalı işçilerin oranı yüzde 10’u dahi geçmeye yetmedi. Geçmiş dönemin sadece istifada eksilen, buna karşın yeni üye kayıtlarıyla genişleyen sistemine alışkın sendika yöneticileri olayı hala tam kavrayamadı.
SGK sisteminin istifanın dışında işkolu değişikliği, işsizlik, emeklilik gibi nedenlerle kendiliğinden düşen üye kayıplarının yarattığı erozyonun üye sayıları üzerindeki etkileri anlaşılamadı.
Bakanlıkta yapılan küçük bir yanlışlığın da örneğin çalışan sayısının veya üye sayısının kısa süreli bile olsa değişimine neden olma olasılığı zaten sınırda olan sendikaları tehdit altında bırakmaya yetti.
Bu nedenle, her işkolu istatistiği dönemi bir anlamda sendikalar için kâbus haline gelmeye başladı.
e-Devlet şifrelerinin kullanım hakkı işverende
Geçmişte işyerinde toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili sendikaların belirlenmesinde sıklıkla uyuşmazlık yaşanırdı. Sendikanın işyerinde yeterli çoğunluğa sahip olup olmadığı veya hangi sendikanın yetkili olduğu onlarca davanın ve tartışmanın konusu olurdu.
Sorun genellikle noterlerde bile yapılsa üye sahteciliğinin mümkün olmasından, SGK kayıtları ile Bakanlık kayıtları arasındaki (örneğin işkolu ile SGK meslek kodları) uyumsuzluk vb. gibi nedenlerden kaynaklanmaktaydı.
6356 sayılı Yasa’nın bu sorunları hemen hemen tümüyle çözümleyeceği iddiası çok dile getirildi. Hatta artık referandum gibi bir talebin gerekli olmadığını bile düşünenler çıktı.
Dayanak olarak üyelik ve üyelikten çekilmenin e-devlet sistemi üzerinden yapılacak olması, Bakanlık kayıtlarıyla SGK veri tabanının ortaklaştırılması gösterildi.
Bir diğer unsur olarak Bakanlık kayıtlarını temel alan bir sistemle, açılan davaların hızla sonuçlandırılacağı söylendi.
Yaşam kağıt üzerindekileri pek doğrulamadı.
e-Devlet sisteminin en güvenli yol olduğu ileri sürülürken bir biri ardına yaşananlar, bu sistemle işçinin hakkının ne kadar korunabileceğini tartışmalı hale getirdi.
Yakın zamanda çeşitli işkollarında karşılaşılan veya en azından basına yansıyan bazı örnekler yazının sonunda sıralanmıştır.
Bütün bu örnekler ve üzerine yeni eklenebilecek örneklerin ortak özelliği, e-Devlet şifrelerinin işveren tarafından ele geçirilmesi ve işverenin tercihlerine göre kullanılmasıdır.
Dikkat çeken başka bir nokta ise işverenlerin işçinin sendika talebini önleyemedikleri noktada, yaygın deyimle “sarı sendika” dayatmasıdır.
İşverenler gerektiğinde istenmedikleri sendikanın devre dışı bırakılması amacıyla toplu iş sözleşmesinde kapsam dışı olacakları, kendi yakınlarını bile rahatlıkla “sarı” sendikalarına üye yapabilmektedir.
Yetki tartışmaları ve işyerinde sendika çatışması
İşverenlerin bu müdahaleleriyle birlikte, sendikaların işyeri veya işletmelerde yetki almasıyla ilgili de büyük sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Belirleyici olan işçilerin değil işverenin tercihi olmaktadır. İşveren işçiye kontrol edebileceği bir sendikayı dayatmaktadır. Bu da yeni tartışmaların kapısını aralamaktadır.
Sorunun mahkemeye taşınması ise kısa zamanda bir çözüm üretmemektedir. Çünkü Türkiye’deki mahkemelerin çalışma yöntemleri göz önünde bulundurulmamıştır.
Sistemdeki bir başka aksama ise işkolları ile SGK meslek kodları arasındaki uyumsuzluk. İşkolları düzenlenirken, sendikaların kendi konumlarını koruma amacıyla yaptıkları müdahalelerle tam bir uyum sağlanmamıştır.
İşkollarına ilişkin de çok ilginç olaylar yaşanmaktadır. Bazı meslek kodları işkollarında tanımlanmamıştır. Bazı sendikaların ilgisi olmayan işyerlerini kendi işkollarına aldırdıklarına ilişkin duyumlar alınmaktadır.
Son olarak sağlık alanında çalışan taşeron işçilerin Genel Hizmetler İşkolunda gösterilmesi, sistemin ne kadar keyfi işlediğini ortaya koymaktadır.
Bütün bunlar, işyerlerinde işçiler ve sendikalar arasında çatışma ortamı yaratmaktadır. Bu ortamdan en iyi şekilde yararlananlar ise işverenler ve onların “sarı” sendikaları olmaktadır.
Mahkeme süreçleri işveren lehine işliyor
Yetki uyuşmazlığı nedeniyle açılan davalar, işçilerin toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanmasında önemli bir engel haline gelmiş durumdadır.
DİSK üyesi Tekstil İşçileri Sendikası’nın Bakanlığa gönderdiği ve Cumhuriyet Gazetesi’nde de yayımlanan bir yazıda bunun örnekleri verilmişti. İşverenlerin yetki tespitlerine karşı açtıkları davaların, ortalama 2-3 yıl sürmesine rağmen sonuçlanmadığı görülmektedir.
Yasa değişikliğinden sonra açılan davaların daha hızlı sonuçlanacağı beklentisi vardı. Ancak bu da gerçekleşmemiştir. Yine aynı başvuruda, yeni açılan bir davada, ön duruşmanın bile 3-4 ay sonra gerçekleştirilebildiği belirtilmekteydi.
Davaların uzaması, ilk etapta işverenlerin bütün üye listelerini edinmelerine ve işçiler üzerinde baskı kurmalarına zemin hazırlamaktadır. Liman-İş Sendikası’nın Kumport’ta yaşadığı deneyim örneğinde olduğu gibi, işçilerin hızla e-Devlet şifrelerine el konulmakta ve ardından sendikasızlaştırma operasyonları başlatılmaktadır.
Bu olmasa bile işçiler üzerlerinde hissettikleri baskı ve her an açığa çıkarılma korkusu içinde sendikadan istifa etmek zorunda bırakılmaktadır.
Çoğunlukla yetki davaları bittiğinde, o işyerinde sendika üyesi ya hiç kalmamakta ya da çok az düzeye inmektedir.
İşverenler çoğunluk tespitlerine açtıkları davaları, toplu iş sözleşmesini geciktirme ve kazanılmış yetkiyi fiilen ortadan kaldırmak için bir araç haline getirmektedir. Bu da işçiler açısından toplu iş sözleşmesi hakkının fiilen ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir.
Çözüm için referandum
Tartışmaların artması nedeniyle olsa gerek iki sendikadan ayrı ayrı ama yakın zamanda iki çağrı çıkmıştır. Birinci çağrı Birleşik Metal-İş’ten ikincisi ise Tekstil İşçileri Sendikası’ndan gelmiştir.
Daha önce belirtmiş olduğumuz gibi, daha ilk baştan itibaren yetki uyuşmazlıklarının çözümünde referandum en geçerli, en pratik ve en demokratik yol olarak değerlendirilmeyi beklemektedir.
Sendikaların, bir parça kendilerine güvenmeleri bu yolun etkin olarak kullanılması için yeterli olacaktır.
Bunu da bir başka yazıda ele alarak açıklık getirmeye çalışacağız.
SON DÖNEMLERDE KARŞILAŞILAN E-DEVLET HIRSIZLIĞI VE BUNA BAĞLI YETKİ UYUŞMAZLIĞI OLAYLARI
Örgütlenen sendika: Birleşik Metal-İş
Olay: İşveren Öz Ağaç-İş’i çağırıyor, e-devlet şifreleri toplanıp bu sendikaya üye yazılıyor.
Evrensel, 16 Kasım 2013
Örgütlenen sendika: Petrol-İş,
Olay: İşveren e-Devlet şifrelerini topluyor. Üyelikleri kontrol altında tutuyor.
Sonuç: 210 işçi için işe iade ve sendikal tazminat davası açıldı. Sendika 5 suç duyurusu yaptı ve ceza davası açtı.
Bolunun Sesi 4 Aralık 2013
Olay: İşçiler sendika arayışına giriyor. İşveren önce Öziplik-İş’i çağırıyor, işçiler DİSK’i davet ediyor. Teksif daha önce biz üye yazdık diye kapıya geliyor.
DİSK-Tekstil’in önerisiyle üç sendika ve işveren referandum yapılması konusunda protokol imzalıyor. İşveren vazgeçiyor ve TEKSİF’i görevlendiriyor. e-Devlet şifreleri alınıp TEKSİF’e üye yazılıyor.
Birgün, 29 Ocak 2014
Örgütlenen sendika: Liman-İş,
Olay: Sendikaya üye işçiler işten çıkarılıyor. Açılan işe iade davasında işveren mahkemeden üye işçilerin listesini alıyor. İşçilere istifa baskısı yapılıyor. Ardından işçilerden e-Devlet şifreleri isteniyor.
Birgün, 12 Mart 2014
Örgütlenen sendika: GMİS
Olay: İşçilerin üye olduğu bilgisini alan işveren işçilerden e-Devlet şifrelerini istiyor. Vermeyen 35 işçi işten çıkarılıyor.
Aydınlık, 26 Mart 2014
Örgütlenen sendika: TEKSİF
Olay: Sendika üyeliği nedeniyle 30 işçi işten çıkarılıyor. İşveren işçilerin e-Devlet şifrelerini toplayarak üyelikleri kontrol ediyor.
Evrensel, 11 Mayıs 2014
Olay: Sağlık-İş ve işveren anlaşıyor. Dosyaya gerekli diyerek işçilerin e-Devlet şifreleri toplanıyor. 140 işçi haberleri olmadan Sağlık-İş’e üye yazılıyor. Bunun için sendikadan para alındığı iddia ediliyor.
Milat, 25 Mayıs 2014
Örgütlenen sendika: Tek Gıda-İş
Olay: 26 işçi sendika üyesi olduktan sonra işten çıkarılıyor. Diğer işçilerin e-Devlet şifreleri toplanıyor. Üye olanlar istifa ettiriliyor. Sendika üyeliği olmasın diye şifreler değiştiriliyor.
Evrensel, 27 Mayıs 2014
Olay: Hava-İş’in örgütlü olduğu TGS’de işveren, işçilerin bilgileri dışında e-devlet şifreleri alınarak, Öz Taşıma-İş sendikasına üye yapıyor.
Evrensel, 20 Haziran 2014
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.