Bu bir ayaklanmadır. 11 yıllık baskı, zulüm, diktatörlük rejimine karşı bir isyan, bir diriliştir. 31 Mayıs günü ile başlayan isyan günleri artık Türkiye’de başka bir zamana geçildiğinin ilk işaret fişeğidir. Rant ve talan iktidarı AKP’nin kar edemeyeceğini anladığı anda hep yaptığı gibi; Taksim Gezi Parkı’na kepçelerle, parkı ve ağaçları savunanlara da polisinin şafak baskınıyla saldırmasının […]
Bu bir ayaklanmadır. 11 yıllık baskı, zulüm, diktatörlük rejimine karşı bir isyan, bir diriliştir. 31 Mayıs günü ile başlayan isyan günleri artık Türkiye’de başka bir zamana geçildiğinin ilk işaret fişeğidir.
Rant ve talan iktidarı AKP’nin kar edemeyeceğini anladığı anda hep yaptığı gibi; Taksim Gezi Parkı’na kepçelerle, parkı ve ağaçları savunanlara da polisinin şafak baskınıyla saldırmasının ardından direniş tüm Türkiye’ye yayıldı. Milyonlar sokaklara döküldü. Bu ayaklanma için uzun vadeli politik değerlendirmeler yapmak için henüz erken olsa bile, nedenleri ve sonuçları üzerine altını çizebileceğimiz birkaç nokta gün gibi ortada.
1. Öncelikle hiç kuşkusuz bu ayaklanma AKP’nin 11 yıllık iktidarı boyunca uyguladığı neoliberal, gerici, faşist politikaların bir sonucudur. Yasaklanan 1 Mayıs meydanlarının, Reyhanlı katliamının, halkın evlerini başına yıkan rantsal dönüşüm politikalarının, kadınların yaşam hakkını elinden alan cinsiyetçi, kadın düşmanlığının, yıllardır Kürt halkına uygulanan imha ve inkar politikalarının, dindar-itaatkar nesline peşkeş çektiği şifre skandallarının, ölüm yasalarıyla esnek, güvencesiz, taşeron çalıştırma politikalarının, insanların yaşam biçimine tercihlerine müdahale eden alkol yasağı, masa yasağı, kürtaj yasağının, ele geçiremediği ve bu yüzden her defasında saldırdığı üniversite düşmanlığının ve daha yazılabilecek onlarca hak gaspının, AKP faşizminin bir patlama noktasıdır.
2. Bu ayaklanma gerçek anlamda ‘kendiliğinden’ gerçekleşse de, bu ülke tarihinde baskılara, faşizme, katliamlara direnen devrimci, solcu, demokrat kim varsa bugüne kadar gösterdiği direnme eğilimlerinin yarattığı birikim bu ayaklanmanın altyapısını oluşturmaktadır. Hapis-hanelere kapatılsa da, polis şiddetine maruz kalsa da, okuldan atılsa da, sürgün edilse de, fişlense de, yaşam hakkı elinden alınsa da sessiz kalmayan, sokakları boş bırakmayanların bugünlere kadar taşıdığı direnç ve umuttur bugün sokaklara dökülen. Üniversiteliler bu direncin başını çekmektedir. Sokağa çıkmayı bu kadar kolaylaştıran, sokakları bugüne kadar hiç boş bırakmayanlar sayesindedir. AKP iktidara geldiği günden beri hem sokakta, hem üniversitelerinde yumurtalarıyla bekleyen, AKP’lileri ve temsilcilerini geldiklerine pişman eden üniversiteliler bu direnişin temel ayaklarındandır. Sırf son 1 yıl içinde yaşanan, tutuklu üniversiteliler konusunda AKP faşizmine karşı yürütülen demokrasi ve özgürlük mücadelesi; parasız eğitim yalanı karşısında harçların tamamen kaldırılması için verilen mücadele; Tayyip Erdoğan diktatörlüğüne karşı ODTÜ’yle başlayan, yandaş rektörleri hedef alan üniversite direnişleri; İstanbul’da AKP’ye meydan okuyarak sokağa çıkan, tüm Türkiye’de 1 Mayıs meydanlarını dolduran, 6 Mayıs’da Denizlerin idamının yıldönümünde, Reyhanlı katliamından hemen sonra sokağa çıkan kitlesel ve militan eylemlilikler ve parça parça onlarca üniversitede ve onlarca taleple yürütülen direnişler. Hepsi bugüne gelinirken üst üste dizdiğimiz tuğla taşlarıdır. Sokağa çıkarak çatışan kitlenin azımsanmayacak oranda üniversiteli olması boşuna değildir.
3. Son zamanlarda gerçekleştirilen bütün eylemler birer kıvılcım gibi yaygınlaşabilmektedir. Üniversitelerde gerçekleştirdiğimiz 6 Mayıs eylemleri, Reyhanlı katliamına karşı başta üniversitelilerin militan eylemleri olmak üzere tüm Türkiye’de gerçekleşen eylemler ve hala içinde olduğumuz eylem günleri 70’i aşkın şehirde, yüzlerce mahallede, ara sokaklarda devam etmektedir. Bu durum, bundan sonrası için tek adresin sokak olduğunu, halkın umudunu düzen içi yöntemlere bağlamaktan çoktan vazgeçtiğini göstermektedir. Burada biz devrimcilere, Dev-rimci Gençlik’e düşen görev, başta üniversitelerimiz olmak üzere en ufak bir isyan kıvılcımını büyük yangın yerleri haline getirmek, öncüsü olmaktır.
4. Eylemlerin dikkat çeken en önemli özelliği binlerce insanın, polisin tüm gözü dönmüşlüğüne rağmen canı pahasına sokağa çıkması ve çatışma kararlılığıdır. Daha dün yumurta şiddet midir değil midir tartışması yapılırken, tüm Türkiye halkı, şiddettin yalnızca devletler/ AKP/polis tekelinde olamayacağını kararlılıkla göstermiştir. Yaşamak için, haklar için sokaklara dökülen binler için adeta bıçak kemiğe dayanmıştır.
5. Eylemlerin yaygınlığı, dayanışma ruhu, bu direnişin en önemli dinamosu haline gelmiş durumdadır. Camdan limon atan, evinin kapılarını açan, işyerini revire dönüştüren, eczanesindeki ilaçları parasız dağıtan, arabasıyla yaralıları taşıyan, Gezi Parkı’na her gün gıda, ilaç, barınak takviyesi yapan, kısacası bütün bir halk bu ayaklanmayı sahiplenmektedir. Bütün bir halkta hissedilen umut adeta elle tutulur bir hale gelmiş durumdadır. AKP’nin alternatifsizliğinin en önemli sonuçlarından biri ortadan kalkmış durumdadır, artık AKP’yi geriletecek/götürecek tek alternatif sokaktır.
Tüm bunların ışığında bakıldığında en net gerçek artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağıdır. Ne AKP artık istediği gibi at koşturacak ne de bu halk AKP’ye boyun eğecektir. Ezilenlerin eskisi gibi yönetilmek istemediği, AKP iktidarına karşı öfkenin hınca dönüştüğü bu günlerde “Hükümet istifa” birleştirici ve gerçek olabilecek tek çatı slogandır. Artık bu halk yalnız olmadığını ve hakkını sokakta aramayı öğrenmiş ve öğretmiştir. Yaşadığımız bu isyan günleri, idealini kurmaya çalıştığımız dünya için mücadele ederken yaşanması gereken ara basamaklardır. Bunun içindir ki Devrimci Gençlik’e düşen görev ve sorumluluk daha fazladır. Örneğin geçtiğimiz günlerde Tayyip Erdoğan’ın buyurduğu üniversitede özel güvenlik yerine polis devrine geçilmesi artık üniversiteliler için hayata geçirilemez kılınmalıdır. Hele yaşanan bunca polis şiddetinden sonra AKP her istediğini yapamayacağının korkusunu iliklerine kadar hissedecektir, hissettirilmelidir. Üniversitelerden başlayarak, bütün hak talebi başlıkları, isyan dinamiği örgütlenerek eyleme dönüştürülmeli, sokağa dökülmelidir. Artık “alternatif” yok tartışması kapanmış, Türkiye sol tarihinde yeni bir sayfa açılmış; tek yol sokak, tek yol devrim daha gerçek ve yakındır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.