Ulan Trabzonspor! Haberini aldım. UEFA Gençlik Liginde finale yürüyen U-19 takımımızın maçlarında tribünde seyirci rekoru kırılırken beni neden ekran başında göremediğini sormuşsun. Ulan çünkü sen finale yürürken ODTÜ’de, Beyazıt’ta polis barikatını dağıtan gençler de kendi yolunu açarak yeni bir ülke kurmaya yürüyordu. Senin maçını yayımlayan yandaş kanalın boykot edildiğini bilmezsin
“Sana taptık ulan
Unuttun mu
Sana taptık”
Attila İlhan
Ulan Trabzonspor! Seni sevmek cefadır, bilmezsin. Bunu; senin maçını izlemeye geldiği Ankara 19 Mayıs stadında polis dayağı ile müşerref olan o ortaokul bebesi bilir. Daha sağını- solunu bilmeyen o çocuğun; öğrenci derneklerini yeni yeni kuran, sokakları yavaş yavaş adımlamaya başlayan üniversiteli abilerinin, ablalarının karşısına dikilen cop-kalkan ekibi maçı izlemeye gelen cuntanın şefinin keyfi kaçmasın diye o gün tribüne meydan dayağı çektiğinde faşizmin ne olduğunu senin maçında öğrendiğini bilmezsin…
Ulan Trabzonspor! Takımın deplasmana gidecek parası olmadığı, futbolcularının yırtık kramponla maça çıktığı yıllarda peş peşe kazandığın şampiyonluklara bakıp işçi sınıfının da iktidara yürüyebileceğine kaç kişi inandı. Bunu bilmezsin. Bunu harçlıklarını biriktirip aldığı maç biletiyle tribünde saatler önce yerini alıp ansızın bastıran Ankara yağmurunda sırılsıklam ıslandığı halde seni sonuna kadar izlemeden evine dönmeyen 11 yaşındaki o çocuk da bilmez. Ama sen hakemin son düdüğüyle umudumuz, sevincimiz sele kapılıp gittiğinde o çocuğu ağlatarak evine yolladığını da bilmezsin…
Ulan Trabzonspor! Sen neyi bilirsin? Sahaya çıktığında gözümüzde çakan parıltıyı mı, kalbimizde akan ılıklığı mı, nefes almadan seni izlerken suratını asıp yanımızdan gidenleri mi? Stadında turuncu pankart açtığı için senin maçının başladığı saatlerde karakollara gidip imza atmak zorunda kalan devrimcileri mi?
Ulan Trabzonspor en azından bunu bilirsin. Okuldan kaçıp maç izlemeye giden Hababam Sınıfını süklüm püklüm geri gönderip Mahmut Hoca’ya teslim ettiğinde büyüklüğünü cümle aleme gösterdiğini, her gol attığında Kazım Koyuncu’nun sana yazdığı marşın bir şehrin sevinç çığlığı haline geldiğini, şarkıların, filmlerin seni anlattığını…
Ulan Trabzonspor! Haberini aldım. UEFA Gençlik Liginde finale yürüyen U-19 takımımızın maçlarında tribünde seyirci rekoru kırılırken beni neden ekran başında göremediğini sormuşsun. Ulan çünkü sen finale yürürken ODTÜ’de, Beyazıt’ta polis barikatını dağıtan gençler de kendi yolunu açarak yeni bir ülke kurmaya yürüyordu. Senin maçını yayımlayan yandaş kanalın boykot edildiğini bilmezsin.
Ulan Trabzonspor! Sen vefa nedir bilmezsin. Takımı şampiyon yapan teknik direktör dahil kaç değerini harcadın? Altyapısıyla ünlü Ajax’ın, Xavi, Iniesta, Messi gibi yıldızları yetiştirmiş La Masia Akademisi’nin eşdeğeri olan Özkan Sümer Akademisi’nden yetişen pırıl pırıl gençlerin kıymetini korkarım ki yine bilemeyeceksin.
Ulan Trabzonspor! Bilmezsin senin için nelere katlandık, nelerden vazgeçtik. Bizans takımlarını tutup sezon sonunda gülmek varken biz seninle ağlamayı seçtik. Herkesi sevebilirdik sevmeye senden başlamasaydık. Uğruna yaptığımız totemler aşkına, bizi her kahredişinde dibini gördüğümüz biralar aşkına bu sefer sesimizi duy:
Ne güzel şeysin sen yaşın U-19
Al getir o kupayı bugün var, yarın yokuz…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.