Adana Numune Hastanesi’nde 120 gündür süren direniş başarıyla sonuçlandı. 4 ay önce yasal olmayan bazı maddelerin bulunduğu sözleşmeyi imzalamadıkları için işten atılan taşeron işçiler işbaşı yaptı. Hastane başhekimi 4 ayın sonunda işçi temsilcilerine “Biz kaybettik, siz kazandınız” demek zorunda kaldı. Direniş bir zamandan sonra geceli gündüzlü hastane bahçesinde kalınarak gerçekleşti. Bu açıkça bir meydan okumaydı. […]
Adana Numune Hastanesi’nde 120 gündür süren direniş başarıyla sonuçlandı. 4 ay önce yasal olmayan bazı maddelerin bulunduğu sözleşmeyi imzalamadıkları için işten atılan taşeron işçiler işbaşı yaptı.
Hastane başhekimi 4 ayın sonunda işçi temsilcilerine “Biz kaybettik, siz kazandınız” demek zorunda kaldı.
Direniş bir zamandan sonra geceli gündüzlü hastane bahçesinde kalınarak gerçekleşti. Bu açıkça bir meydan okumaydı. Bu direniş taşeron sağlık emekçilerinin yürüttüğü mücadelede önemli bir dönüm noktasıdır. İstanbul’da yapılan 45 günlük Okmeydanı direnişi bugüne kadarki en uzun süreli ve başarıyla sonuçlanan direniş olarak biliniyordu. Ancak Adana direnişi taşeron sağlık emekçilerinin insanca yaşama ve çalışma isteği konusundaki kararlılığını çok net olarak ifade etmesi açısından önemlidir.
Bu direnişle taşeron işçiler örgütlü ve kararlı bir mücadele hattı oluşturabilme yeteneğine sahip olduğunu dosta düşmana ilan etmişlerdir. İşçi sınıfının tarihsel genlerinde olan bu yetenek taşeron işçilerin mücadele eğilimleriyle Devrimci Sağlık İş Sendikası’nın iradi müdahalesi sonucu potansiyel olmaktan çıkarak fiili bir kuvvete dönüşmüştür.
Kuşkusuz kendisine yeni yeni bir sınıf kimliği oluşturmaya başlayan taşeron işçilerin kat edeceği daha çok mesafe vardır. Ancak bilmemiz gereken o ki; bugün sınıf kimliği oluşturma sorunu sadece taşeron işçilere ait bir mesele değildir. Taşeron işçilerin sınıf mücadelesi açısından en önemli dezavantajı “güvencesizlik” tehdidini en açıktan yaşıyor olmalarından kaynaklı geri duruşlarıydı. Ancak bugün en azından sağlık emekçileri bu sorunu aşmış görünüyor. Taşeron sağlık emekçileri “Güvencesizliğı” sermayenin emeği teslim almasının en güvenilir yolu veya tersinden söylersek emeğin sermayeye kul köle olmasının en sağlam yolu olmaktan çıkartmış durumda.
Bu durum güvencesiz çalışan sağlık emekçilerinin ve önümüzdeki dönem daha güvencesiz olarak çalıştırılacak olan diğer sağlık emekçilerinin nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda da son derece önemli derslerle doludur. Taşeron sağlık emekçileri bugüne kadarki deneyimleri ve en son Adana Numune direnişleriyle ortaya çıkardıkları mücadele bilinci ve kararlılıklarıyla yeni bir hattın örüldüğünü göstermiş oluyorlar. Bu hat sağlık alanında yaşanan kapışmanın açık bir emek-sermaye çatışması olduğunu açıkça göstermektedir.
Bu hat taşeron sağlık emekçileri için seçim sonrası “kamu hastaneleri birliği yasası” ile oluşacak yeni durum için güçlü bir mevzileniş olarak işlev görecektir. Zira bu yeni durum sağlık alanının ticarileşmesinin büyük ölçüde tamamlandığı ve bu alanda emek ve sermaye saflarının pozisyon alışlarının daha belirgin hale geldiği bir oluşuma işaret etmektedir.
Adana direnişi sağlık alanını baştan aşağı ticarileştirme sürecine sokan, taşeron işçileri ihalelerle ticari bir mal gibi alıp satan, hemşire ve hekimleri sözleşmeli kölelere dönüştürmeyi hedefleyen AKP hükümetine karşı açıkça bir boy gösterme anlamına gelmektedir.
Bu duruş seçim sonrasında yapılacak yasal düzenlemelerle yaşanması muhtemel mücadeleler için sağlık emekçilerine son derece kritik öneme sahip bir başlangıç noktası sunmaktadır. Kısacası “cin şişeden çıkmıştır.” AKP hükümetine geçmiş olsun!..
* Tufan Sertlek
Dev Sağlık İş Genel Sekreteri