Çok kısa yazacağım. Aslında sadece başlık bile kâfi gelebilir. “Allahın sopası yok.” Şimdi ne diyecek Ufuk Uras merak ediyorum. ‘Tuncay Güney’in söylediklerinde doğru olanlar var, yanlış olanlar da. Benimki yanlış olanlar kısmında’ diyerek şimdiye kadarki yaklaşımıyla çelişmiş mi olacak? Ya da ‘bana kadar uzanıyorsa uzansın, durmak yok’ mu diyecek? Açıkçası, Ufuk Uras’ın yerinde olmak istemezdim. […]
Çok kısa yazacağım. Aslında sadece başlık bile kâfi gelebilir. “Allahın sopası yok.”
Şimdi ne diyecek Ufuk Uras merak ediyorum. ‘Tuncay Güney’in söylediklerinde doğru olanlar var, yanlış olanlar da. Benimki yanlış olanlar kısmında’ diyerek şimdiye kadarki yaklaşımıyla çelişmiş mi olacak? Ya da ‘bana kadar uzanıyorsa uzansın, durmak yok’ mu diyecek? Açıkçası, Ufuk Uras’ın yerinde olmak istemezdim.
Herkesi Ergenekoncu ilan eden koroda yer al. AKP’nin solu tanzim etme gayretine dolaylı destek ver, ‘üç vakte kadar’ senin adın da Ergenekonla ilgili kamyon dolu ifşaatlarda bulunan Tuncay Güney’in ifadelerinde geçsin. Hem de öyle böyle değil, “MİT’in mutemedi” olarak.
Mutemedin birbirini destekler iki farklı anlamı var. Birincisinde, ‘muayyen miktardaki parayı istihkak sahiplerine usulüne uygun dağıtan’ anlamda kullanılıyor. Uras para pul işlerinden uzak olduğu için, belli ki Veli Küçük, Uras için mutemedin ikinci anlamını tercih ediyor. Yani, “MİT’in güvenilir adamı.”
Bu, öyle yenilir yutulur bir iddia değil. Bu ve benzeri dayanaksız iddialarla pek çok insan Ergenekon soruşturmasına dahil edilmedi mi? Kaldı ki, kimileri ergenekona ve darbeye politik destek verdiği için zanlı ilan edilirken, Uras’ınkinin daha ağır ve somut bir iddia olduğu ortada.
Yazının bu yerinde bir hatırlatma yapalım. Ergenekon tutuklusu Gürbüz Çapan’ın 16 Ocak 2009 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan mektubundan söz edelim, okumayanlar için. Çapan, Tuncay Güney’in 2001 yılındaki ifadelerinde sadece kendi isminin değil Ufuk Uras’ın da isminin geçtiğini hatırlatıyor mektubunda. Tuncay Güney’in, Veli Küçük’ten aktardığına göre, ‘Uras, MİT’in mutemedi, MİT’te asistanlık yaptı.’
Bir hatırlatma daha yapalım. Bu iddia yeni değil. Vakti zamanında, tarihi hatırlamak için sağa sola bakmam lazım, ÖDP’nin kuruluş aylarını takiben, Doğu Perinçek, Ufuk Uras’ın MİT ajanı olduğunu iddia etmiş, bunu da dergide yazmıştı. Demek, Perinçek’le Güney’in kaynağı aynı: Veli Küçük. O zaman Perinçek’in yazdıklarına itibar etmemekle isabetli bir iş yaptığımız bugün anlaşıldı. O günlerde, şimdi ergenekonun pek çok sanığı işbaşındaydı(!) ve ÖDP’yi bu tür yayınlarla yıpratmayı iş edinmişlerdi.
Şimdi bunları bir kenara bırakalım. Çünkü çok kötü bir durumla karşı karşıya bulunuyor Ufuk Uras. Deli saçması gibi ifadeler veren bir adamın yargısız infazına uğradı. Adil olma adına sahip çıkmak gerekiyor. Siyaseten onaylamayabiliriz ama yargısız infaza kurban gitmesine de göz yummak bizlere yakışmaz. Ufuk Uras’ın böyle pervasızca ve dayanaksız suçlanması kabul edilebilir değil.
Bize yakışan şudur: Devrimciler kendileri dışında seyreden ve müdahale şanslarının bulunmadığı gündemlere ilişkin görüş bildirmeden derin bir nefes almalıdır. Geneli görme ve neler olup bittiğini hissetme yeteneklerinin gelişmiş olması şarttır.
ABD’nin AKP eliyle Türkiye’yi yeniden tanzim etme sürecini başlattığını, devletin yönelimlerinin değiştiğini, “ergenekonun 28 Şubat sürecinin intikamı değil, devamı olduğunu”, soğuk savaşa dönük illegal örgütlenmelerin muteberliğini kaybettiğini, çete artıklarının ve eli kanlı katillerin kapı önüne bırakılmasının devlet açısından artık beis taşımadığını, tüm toplumun gerici-liberal bir düzen tarafından teslim alınmaya çalışıldığını, buna direnenlerin kontrgerillacılarla aynı kefeye koyularak etkisizleştirildiğini, aynı operasyonun sol safları da etkilemesi için özenli çaba sarf edildiğini görmek gerekmektedir. Bunun için çok özel yeteneklere gerek yoktur. Emperyalizmin ne menem bir şey olduğunu bilmek bile kafidir.
Yazıya aynı vurguyla başladık, aynı vurguyla bitirelim. Bazen siyaseten kamyonla söz söylemek sonucu değiştirmez de, bir atasözü derdi anlatmaya kâfi gelir. “Allahın sopası yok.”