12 Eylül 1980 faşizmi, DİSK’in üyelerini başta Türk-İş olmak üzere diğer sendikalara yağmalattırırken, yöneticilerini de Ceza Yasası’nın 141, 142, 159… ve 146 maddelerine göre “idam” istemiyle yargılıyordu. Davalar 4 yılı aşan sürelerin ardında yönetici ve işçiler tahliye olduktan sonra da devam etti. 1991 yılında Askeri Yargıtay tarafından da onaylanan “beraat” kararından sonra DİSK açıldı. Cunta […]
12 Eylül 1980 faşizmi, DİSK’in üyelerini başta Türk-İş olmak üzere diğer sendikalara yağmalattırırken, yöneticilerini de Ceza Yasası’nın
141, 142, 159… ve 146 maddelerine göre “idam” istemiyle yargılıyordu.
Davalar 4 yılı aşan sürelerin ardında yönetici ve işçiler tahliye olduktan sonra da devam etti. 1991 yılında Askeri Yargıtay tarafından da onaylanan “beraat” kararından sonra DİSK açıldı.
Cunta tarafından çıkarılmış yasalara göre tüzüklerini değiştirmeleri yasal zorunluluk olduğundan DİSK açılır açılmaz, sendikaların yöneticileri, ilk genel kurullarıyla bu gereği yerine getirdiler.
DİSK’in ilk Genel Kurulu’ndan sonra Genel Başkan Abdullah BAŞTÜRK’ün zamansız ve dramatik ölümü, Konfederasyon için bu süreçte çok büyük bir kayıp oldu.
1980 öncesinde toplanan DİSK Yürütme, Yönetim, Denetim, Disiplin kurullarıyla, sendikaların genel başkanları ve DİSK Bölge Temsilcilerinin de bilgileri dahilinde yapılan çalışmalarda, “Tek Tip
Tüzük” hazırlanmıştı. Bu Tüzük daha merkeziyetçi, sendikaların Konfederasyonla daha yakın ilişkiler kurmasını ve denetimini sağlıyordu.
Ancak Abdullah BAŞTÜRK’ün vefatından sonra yapılan sendikaların pek çoğunun “Tüzük Genel Kurullarında” bu ilkeleri kabule gerek duyulmadı. Zaten sendikaların üyeleri yoktu, kayyımlarla geçen 11 yılda, Konfederasyonumuz ve sendikalarımızla hiç ilgilenilmemişti. Sendikaların araçları açık havada çürütülmüştü. O süreçte, cunta Genel-İş Sendikamızın Ankara-Çankaya’daki -bugün Anayasa Mahkemesi olarak kullanılan- binası tekrar geri alınamayacak şekilde, kayyımlarla şike yapılarak kamulaştırılmıştı.
Yeni dönem faaliyetimizde “nerede kalmıştık” denilerek başlayan örgütlenme çalışmaları çok zor oluyordu. Özellikle 2821 ve 2822 sayılı yasalar sanki DİSK’in örgütlenmesini önlemek için özel olarak çıkarılmıştı.
İlk yıllarda örgütlenme çalışmaları sırasında, DİSK Genel Sekreterliği’nce yapılan bir araştırmada 75.000 işçi işten atılmıştı. Özellikle ülke ve işkolu barajı, üyelik ve karşı sendikadan istifaların noterden olması ve işverene de bildirim zorunluluğu, büyük para gerektirirken, istifanamenin işverene de gönderilmesi, işverenin bu üyelerimizin iş akdini feshini daha kolaylaştırıyordu.
DİSK ve sendikalarımızdaki bazı genel başkan ve yöneticilerinin “Çağdaş Sendikacılık” safsatalarıyla sermaye çevreleri ve onların partilerine göz kırpmaları da tabandaki bilinçli işçilere bir darbe olmuştu.
Gerçekte o zaman da ve bu gün de, DİSK’in amaç ve ideolojisinde hiçbir değişikliğe gerek olmadığı genel kabuldü. Konfederasyonumuzun en önemli sorunu, bu zor koşullar altında dahi mutlaka örgütlenme çalışmalarıyla ilgili bir yol ve yöntem bulmasıydı.
Bazı sendikalarımız bir ölçüde, birleşmeler ve eski üyelerle yoğun
çalışmalar sonucunda başarılı oldular, ancak yine de 1980 düzeyini
tutturmak mümkün olamadı.
Özellikle DİSK genel kurullarında, bazı sendikaların bu konularda, ciddi araştırmalar sonucu önerileri de ciddiye alınmadı, kongre telaşı içinde gündeme dahi gelmedi.
Bu gün ne yapılabilir sorusuna her sorumlu sendika yöneticisi de ve sarı sendikalarda işlerinden olma bahasına DİSK”in ilkeleri için mücadele eden ve bu uğurda her türlü özveriyi göze almış işçiler de cevap aramaktadırlar.
Bu soruya yönelik yanıt arayışına mütavazi ölçülerde katkı sunabilmek adına önerilerimi şöyle sıralamam olasıdır:
1- Konfederasyona bağlı sendikaların merkezde oluşturulacak bir örgütlenme fonuna, imkanlarını sonuna kadar zorlayarak katkıda bulunmaları,
2- DİSK Bölge Temsilciliklerinde, (pilot bölge olarak Bursa olabilir) şehir içinde işçilerin yoğun yaşadıkları bölgelerde DİSK Lokalleri kurulmalıdır.
3-Bu lokallerde sürekli eğitim yapılmalı, ülke genelinde saygın ve konusunda yetkin kişilerce bir plan dahilinde konferans, panel, film
gösteri gibi etkinliklerle beraber, yine bilim adamı sanatçı kişilerle mahalli toplantılar düzenlenmeli, bu etkinler yazılı ve görsel medya ile düzenli biçimde kamuoyuna aktarılmalıdır.
4- DİSK lokallerinde, tüm işkollarında örgütlenme çalışmaları için “Örgütlenme Birimleri” kurulmalı, Bölge Temsilciliklerinde bu konuda kurullar teşkil edilip, ilgili çalışmalara yardımcı olup, yönlendirilmelidir.
5- Bu çalışmalar her ay yazılı rapor halinde Konfederasyona iletilmeli, ayrıca gerekli harcamalarla birlikte çalışmalar denetlenmelidir.
6-Örgütlenmesi büyük ölçüde tamamlanmış işyerlerinde, ilgili işkolu
sendikası ile bölgedeki kadrolarla birarada topyekün işyerinin istifa
ve üye kayıtları seri halde başlatılmalı ve bitirilmelidir.
Burada esas olan; çalışmaların ve örgütlenme insiyatifinin, bizzat
tabanda işçiler ve yöredeki devrimci, sosyalist ve bu konuyla samimi
olarak ilgilenen kişi ve kuruluşların bir arada kaynaşarak, yeni bir
heyecan ve istekle kolektif biçimde çalışmaların organize edilmesidir.
Böylece tabanda, işçilerin içinde ve birlikte çalışma ruhu dayanışmayı daha da pekiştirecek ve işçilerle yöredeki diğer kuruluş (KESK vb gibi) ve kişilerin birbirlerini tanımaları sağlanabileceği ve tüm işkollarında örgütlenme konularında yeni bir açılım getirebileceği kanısındayım.
(*)İsmet CANTEKİN
DİSK Genel Yönetim Kurulu Üyesi 1977-1991
DİSK Güney Marmara (8. Bursa) Bölge Temsilcisi 1978-1997
DİSK Dev Maden-Sen Genel Yönetim Kurulu Üyesi 1976-1992
Dev Maden-Sen 4. Şube Başkanı 1976-1992
DİSK Davası 18 Nolu sanığı
Not; Cantekin’in elimize ulaşan elektronik posta iletisindeki dil kodlaması farkından dolayı yazıda bozulmalar görüldüğünden Sendika.Org tarafımızdan redakte edilerek yayınlanmıştır