Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde fakültenin yaşadığı “ekonomik sıkıntı” sebep gösterilerek sözleşmeli personelin sözleşmeleri askıya alınmaya başladı. Ankara Tıp’ta işten uzaklaştırmalarla ilgili olarak Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şubesi, Dev Sağlık İş İç Anadolu Bölge Temsilciliği ve Ankara Tabip Odası (ATO) ortak mücadele yürütmeye başladı. Konuyla ilgili olarak üç kurum bugün 12.00’da ATO’da […]
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde fakültenin yaşadığı “ekonomik sıkıntı” sebep gösterilerek sözleşmeli personelin sözleşmeleri askıya alınmaya başladı.
Ankara Tıp’ta işten uzaklaştırmalarla ilgili olarak Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şubesi, Dev Sağlık İş İç Anadolu Bölge Temsilciliği ve Ankara Tabip Odası (ATO) ortak mücadele yürütmeye başladı. Konuyla ilgili olarak üç kurum bugün 12.00’da ATO’da bir basın açıklaması düzenlediler.
Sağlık hizmet sektöründe örgütlü üç kurum adına DİSK Dev Sağlık İş İç Anadolu Bölge Temsilcisi Serpil Şahin’in okuduğu basın açıklamasının tam metnine aşağıda yer veriyoruz.
1 Temmuz Tebliği Acı Meyvelerini Veriyor;
Gelirleri Azalan Hastaneler İlk İcraat Olarak İşten Çıkarmalara Başladı
“AKP; İşyerimizden Elini Çek”
AKP Hükümeti’nin sağlık ortamına verdiği zararlara her gün birisi daha ekleniyor.
Zaten geri ödeme kurumlarından hak ettikleri paraları alamayarak zarara uğratılmak istenen üniversite hastaneleri, 1 Temmuz tebliğinden sonra zar zor sürdürdüklerini dengelerini koruyamaz hale geldiler
Gerekli kadrolar sağlanmadığı için uzun yıllardır, kendi döner sermayelerini kullanarak istihdam ettikleri çok sayıdaki sağlık personelinin sözleşmeleri, tasarruf önlemleri gereği askıya alınmaya başlandı.
Sadece Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 1 yıllık süreli sözleşmeli olarak çalışan bilgi işlemci, güvenlikçi, sağlık teknisyeni, laborant, hemşire ve doktor olmak üzere 1080 personel çalışmaktadır.
Geçen hafta çalışanlara imzalatılan bir yazı ile “üniversitenin tabi oldukları kurum ve kuruluşlardan ya da ilgili sosyal güvenlik kurumlarından tahsil edilememesinden kaynaklanan ekonomik sıkıntı” gerekçesi öne sürülerek “iş sözleşmelerinin geçici müddetlerle askıya alınmasına karar verilmiştir” denmiş, bu tebliğ önce bilgi işlem ve idari personele sonra da diğer sağlık personeline imzalatılması düşünülmektedir. Zaten düşük maaşlarla çalışan personel, zorunlu ücretsiz izne ayrılma, maaş alamama ve işlerini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.
AKP Hükümeti, üniversite hastanelerini susturmak, yola getirmek ve siyasete alet etmek amacıyla ödemeleri durdurarak onları zarara uğratma yolunu seçmiş görünüyor. Çeşitli üniversite hastanelerinin, özellikle de Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin kamu kurum ve kuruluşlarından çok büyük miktarlarda alacağı bulunmaktadır. Bu tutum, üniversitelerin, akademik, idari ve ekonomik özerkliklerine açık bir saldırıdır. Daha önce kamusal olarak verilmesi gereken hizmetler için gerekli kadroları vermeyen, üniversitelerin araştırma bütçelerini kısan AKP Hükümeti, şimdi de 1 Temmuz tebliğini yayınlayarak, üniversitelerdeki sözleşmeli personelin işten çıkarılmasına neden olmuştur. Tasarruf denince ilk akla gelen zaten her zaman, çok yetersiz olan maaşları kısmak, döner sermaye paylarını azaltmak ve personeli işten çıkarmak olmuştur.
Bunun Ankara’daki örnekleri can yakıcıdır. Yaz döneminde Ankara Üniversitesi Hastaneleri’nde ekip hizmeti yürüterek çalışmakta olan sağlık personeli, arkadaşlarının teker teker zoraki ücretsiz izinlere gönderildiklerine tanık oluyorlar. Zaten çok az sayıda ve özveriyle yürüttükleri hizmetleri şimdi de daha az kadroyla ve çok daha zorlanarak vermek zorunda kalacaklar.
AKP Hükümeti’nin “sağlıkta çöküş” uygulamaları, arkadaşlarımızın işlerini ellerinden alıyor, topluma kaliteli, kamusal sağlık hizmeti verme çabalarını imkansızlaştırıyor.
Hastanelerde zaten yetersiz olan güvenlik şimdi çok daha zor sağlanacak, boşalan kadrolar nedeniyle bilgi işlemcinin işini yapmak durumunda olan hemşireler, asıl işlerine yeterince vakit ayıramayacak, eksik personelle yapılamayan sağlık hizmeti sonucunda hastane masrafları daha da artacaktır.
Bir tasarruf tedbiri örneği de hastanelerde dağıtılan döner sermayenin kısmen azaltılması ya da hiç ödenmemesidir. Zaten özlük haklarına işlemeyen, emekliliğe yansımayan ama az da olsa günü kurtarmaya yarayan döner sermaye gelirlerinin kesilmesi ile, birçok sağlık personelinin geçim sıkıntısı derinleşecektir. Yani çalışanlara ya aç kalacaksın ya da işten çıkarılacaksın denmektedir. Bir toplum için, insanların işlerini ellerinden almak, onları açlığa teslim etmek kadar tehlikeli bir şey yoktur.
İnsanların iş güvencelerini ellerinden alan, iş barışını ve huzurunu bozan, idarecilerle çalışanları karşı karşıya getiren bu uygulamalara derhal bir son verilmesini ve bir an önce 1 Temmuz tebliğinin geri çekilerek işyerimize yönelik saldırıların durdurulmasını talep ediyoruz.
Mevcut hükümet politikalarına karşı olduklarını iddia edenler bu nedenle kurumlarının finansal yollarla cezalandırıldığını söyleyenler bu söylemlerindeki samimiyetlerini yaşanan kriz ortamlarındaki duruşlarıyla ispatlayabilirler. Hükümet politikalarına çanak tutacak uygulamalarla krizlerin atlatılabileceğini düşünmek eğer samimiyetsizlik değilse bu süreci yeterince iyi okuyamamaktır. Bu krizden çıkıldığında bundan sonraki “krizde” ne yapacaklardır? Aslında bundan yıllar önce işletmeleştirme ve döner sermaye sistemi büyük krizin ilk krizi idi. Kimse bunu unutmamalı bu yaşananların piyasalaşmış sağlık ortamına karşı topyekün mücadeleden başka çare bırakmadığını sorumlu herkes görmelidir.Tercih “iş ve ekmeği” kesmek olmamalıdır. İlk tercih “iş ve ekmeği” kesmek olursa mücadele baştan kayıp edilmiş olur.
İdarecileri insanları işten çıkararak, krizden çıkabileceklerini düşünmek gibi bir hata yapmamaları yönünde uyarıyoruz.İşten çıkarmaların meşru görüldüğü, sıradanlaştırıldığı bir ortamda bütün sağlık çalışanlarının (güvenlik personelinden, profesöre kadar) iş güvencesi yok demektir.