Sevkuthan Karakaş, 22 Nisan tarihli Birgün gazetesindeki köşesine “Eyleme Gölge” başlığını taşıyan bir bölüm açarak, DİSK, TMMOB, KESK ve TTB’nin 18 Nisan’da Ankara’da düzenlediği eylemde “Halkevleri pankartı taşıyan ve farklı sloganlar atan” bir grubu, eylem disiplinini bozmakla suçladı. Bu suçlamasını pekiştirmek için bir de DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’den aynı yönde bir beyanat aldı. İşlem […]
Sevkuthan Karakaş, 22 Nisan tarihli Birgün gazetesindeki köşesine “Eyleme Gölge” başlığını taşıyan bir bölüm açarak, DİSK, TMMOB, KESK ve TTB’nin 18 Nisan’da Ankara’da düzenlediği eylemde “Halkevleri pankartı taşıyan ve farklı sloganlar atan” bir grubu, eylem disiplinini bozmakla suçladı. Bu suçlamasını pekiştirmek için bir de DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’den aynı yönde bir beyanat aldı. İşlem tamam… Halkevleri’nin işi görüldü.
Sevkuthan Karakaş eski bir devrimci, deneyimli bir gazeteci ve halen Türk-İş’e bağlı Tes-İş’de görevli bir uzman…
Halkevleri’nin 73 yıllık bir kitle örgütü olduğunu da, Halkevcilerin eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerin piyasalaştırılmasına karşı mücadelede yıllardır önde gelen bir rol üslendiğini de, bu örgütün başkanının çok deneyimli bir Devrimci Öğretmen Abdullah Aydın, Genel Sekreterinin bir kaç dönem üst üste İHD Ankara Şube Başkanlığını yürütmüş Av. Ender Büyükçulha olduğunu da bilir… Yani hakkında kalem oynattıklarının, buldukları eylem alanına musallat olan yol yordam bilmez bir “toy” delikanlılar güruhu değil, köklü bir örgüt ve onun “usul erkan bilen” yöneticileri olduğunun gayet iyi farkındadır.
Bilir de nerden almışsa aldığı bu enformasyonu, niye zahmet edip onlardan da bir görüş almadan doğru kabul eder ve Halkevleri’nin eylem disiplinini bozup eyleme gölge düşürdüğü yargısını kestirmeden veriverir?
Sol bir gazetenin emek sayfasında çalışan ve bu eylem sürecinin “başarılı olmasını” dert edinen bir gazetecinin gelişmeleri biraz daha yakından izlemesi beklenmez mi? “Halkevleri bu eylemde sıradan bir ‘destekçi midir'”; “Halkevleri’nin 5 gün önceden ilan edilmiş bir eylem programı var mıdır”; “Eylem komitesi gerçekten de trafiği kesmeme kararı almış mıdır”; “Yürüyüş kolunun alt geçitten geçmeye zorlanması toplumsal muhalefeti psikolojik baskı altına almak için polisin sık sık yaptığı bir psikolojik savaş hilesi midir”; “Polis, bir gün önce Halkevlerinin yaptığı yürüyüşte kitleyi alt geçitten geçmeye zorlamış mıdır” gibi soruların yanıtlarını kendiliğinden bilmesi gerekmez mi?
Ayrıca Sevkuthan Karakaş, haber “kodlarını” da bilir. Karakaş, “Halkevleri pankartı taşıyan ve farklı sloganlar atan bir grubun, birden bire yola atıldığını ve ne olduysa ondan sonra olduğunu” söylerken bu haber kodlarını kullanmaktadır. Bu kodlara vurulduğunda kastedilen anlam da ortadadır: “farklı (aman allahım kim bilir ne kadar da terör kokan!) sloganlar atan” ve “pankart taşıyan” bir grup var, bunlar DİSK’in, KESK’in arkasına gizlenerek sokağa çıkıyor, yok yere “yolu keserek” “olay çıkarıyor” ve “sadece ve sadece tasarıyı protesto etmek” amacı taşıyan bir eylemi provoke ediyor.
Halkevleri’nin DİSK’in, KESK’in arkasına sığınıp sokağa çıktığı doğru mu?
Hayır. Halkevleri bu süreçte sokağı bağımsız biçimde en çok kullanan örgütlerden. Bir gün önce de Ankara’da hem de aynı güzergahta, Türkiye’nin dört bir yanından gelen temsilcileriyle “sadece ve sadece tasarıyı protesto etmek” amacıyla eylemdeydi. Yürüyüşünü yaptı ve Meclis’e girip milletvekilleriyle de görüştü.
Halkevleri gerçekten de pankart taşımış mı?
Hayır. Halkevciler bu eylemde Halkevleri pankartı ya da bir başka pankart açmadılar…
Çok sayıda “büyük” örgütten ancak 1500’e yakın insanın katılımıyla gerçekleştirilen eyleme 250 kişiyle katıldılar. Yani yeterince “belirgin”diler. İçlerinden 20’sinde bir önceki günün protesto gösterisinden kalan Halkevleri flaması vardı. Ama Halkevci olduklarının anlaşılması için flamaya ihtiyaçları yoktu. Çünkü hepsi Halkevi yeleği ve şapkası taşıyordu; tıpkı DİSK, KESK, TMMOB ve TTB üyeleri gibi.
Halkevciler eylemin “amacı dışında” sloganlar attılar mı?
Hayır. Halkevciler başta sağlık ve sosyal güvenlik olmak üzere temel hizmetlerin piyasalaştırılmasına karşı protestolarını ve alternatiflerini ifade eden sloganlar attılar. Sevkuthan Karakaş’ın ima ettiği gibi “konuyla ilgisiz”, mesela “F tipi cezaevleriyle” veya “Kürt sorunuyla” ilgili sloganlar atmadılar. Böyle sloganlar atarlar mı? Atarlar… Ama bu gösteride atmadılar. Sloganları diğer kuruluşların kitlesinin attıklarından daha zengindi. Çünkü Halkevleri bu alanda bütün toplumsal muhalefet örgütlerinden daha kapsamlı bir politikaya ve popüler dile sahip…
Halkevciler ortada hiçbir şey yokken, birden biri yolun ortasına atlayıp, “trafiği aksatmama” kararı olan bir eylemde, hesapta olmayan bir olay mı çıkardılar?
Hayır. Eylemde her ne olursa olsun trafiği aksatmama, hiçbir olay çıkarmama kararı yoktu. Hatta KESK’e bağlı bazı sendikalar “kontrollü gerginlik” taktiği izleme kararı almışlardı. Halkevciler “ortada bir şey yokken” yola atlamadılar. Polis eylemin güzergahını değiştirdi ve kitleyi alt geçide sokmaya kalkıştı. Bu noktada bütün kitlede bir tepki gelişti ama bu tepkiyi karşı çıkışa dönüştüren tek örgüt Halkevleri oldu. Halkevleri bir gün önce geçtiği yoldan yürümeye yönelince polisin silahlı saldırısıyla karşılaştı. Bunun üzerine “yol kapandı”.
Şimdi bütün bunlar Sevkuthan Karakaş’ın “bir sorsa” alacağı yanıtlar. Ama sormadan soruşturmadan, köşesinden Halkevlerine hesabı kesiveriyor.
Karakaş taraflı ve polisin tarafında. İki örnek: Karakaş “Halkevciler yolu kesmeye kalkıştılar” diyor. Halkevciler de “yolu açtık” diyor. İki tanımlamanın ara terimleri farklı; Karakaş, “yolu trafiğe kestiler” diyor, Halkevciler “yolu gösteriye açtık” diyor. Karakaş trafik polisinin cephesinden, Halkevleri emek cephesinden konuşuyor. İkinci örnek: Karakaş “Halkevciler olay çıkardı, bu yüzden bütün kanallar eylemden çok bu olayı verdi” diyor; Halkevciler, “polis silah çekti ve üzerimize ateş açtı, haberin ekseninin kaymasına neden olan polisin silahlı saldırısıydı diyor”. Anlaşılan Sevkuthan Karakaş için bir kitle gösterisinde kitle “tünele tıkılmaya” kalkışıldığında karşı çıkarsanız, üzerinize polisin ateş açması “doğal” bir sonuçtur; Tünele tıkılmayı reddettiğiniz için polisi kendinize ateş ettirtmiş ve olayı siz çıkartmışsınızdır. Bütün bunları işkencehanedeki “ey kafanı” lafı muhtemelen halen hafızasının derinlerinde bir yerde duran bir eski devrimci söylüyor. Yazık!…
Sevkuthan Karakaş’ın Halkevlerine karşı bu öfkesi sadece ana akım medyanın kodlarıyla düşünmesinden mi kaynaklanıyor? Kuşkuluyuz; sormadan edemiyoruz… Kendisi Tes-İş’de ücretli görevli. Tes-İş özelleştirme sürecinde Aktaş’tan %5 hisse almasıyla ve özelleştirmeye karşı direnen şubesini kapatmasıyla meşhur bir sendika. Enerjide özelleştirmenin son adımlarının atıldığı bu günlerde, hiçbir ciddi direniş de sergilemiyor. Bu nedenle Tes İş üyesi işçilerin en ileri ve gözü pek unsurları (bunların önemli bir bölümü ÖDP ve Halkevleri üyesi) Enerji Sen adıyla yeni bir sendika kurdular ve bir direniş süreci geliştirmeye çalışıyorlar. Ama ne oldu dersiniz? Enerji Sen’in kuruluşunun üzerinden daha 3 ay geçmeden bütün kurucuları ve yöneticileri işten atıldılar! Bunun arkasında Tes- İş’in olduğunu tahmin etmek için falcı olmak gerekmiyor. Aynı Tes-İş’in, Enerji Sen girişimini bütün olanaklarıyla destekleyen Halkevleri’ne karşı özel bir duyarlılık içinde olduğu da bize gelen bilgiler arasında. Şimdi Sevkuthan Karakaş’a sola ve emekçilere karşı hangi saikle konuştuğunu sorarsak ayıp mı etmiş oluruz?
*Bahçelievler Halkevi Eski Şube Başkanı