Aldığı 7 milyar maaşla geçinemediğini söyleyip, Ülker bayiliğine devam eden başbakanımız da daha bir kaç ay önce bir sendikanın yöneticilerine “sizin yerinize asgari ücretle çalışacak milyonlarca insan var” diye celalleniyordu. Bu sözleri yıllardır değişik bakanların, değişik başbakanların ağzından duyuyoruz. İşçiler daha iyi ücret istediklerinde, işçileri kamu çalışanlarına ve çiftçilere, çiftçiler daha iyi taban fiyat istediklerinde […]
Aldığı 7 milyar maaşla geçinemediğini söyleyip, Ülker bayiliğine devam eden başbakanımız da daha bir kaç ay önce bir sendikanın yöneticilerine “sizin yerinize asgari ücretle çalışacak milyonlarca insan var” diye celalleniyordu.
Bu sözleri yıllardır değişik bakanların, değişik başbakanların ağzından duyuyoruz. İşçiler daha iyi ücret istediklerinde, işçileri kamu çalışanlarına ve çiftçilere, çiftçiler daha iyi taban fiyat istediklerinde çiftçileri işçilere ve kamu çalışanlarına, kamu çalışanları maaşlarının iyileştirilmesini isteyince onları işçilere ve çiftçilere şikayet ediyorlar. Ama işçinin ücretinden, köylünün ekmeğinden, kamu çalışanının maaşından kesip, çocuklarımızın okulundan, hepimizin sağlığından kesip “faiz dışı fazla” deyip IMF’ye vermeyi biliyorlar. Hiçbir başbakan, hiçbir ekonomi bakanı IMF para istedi mi “sana verirsem işçime, köylüme, kamu çalışanıma ne vereceğim!” diye çıkışmıyor.
Hükümet, emekçilerin sefaletlerini emekçileri birbirine karşı kışkırtmak için kullanıyor. Bunu sadece ücretlerimizi, gelirlerimizi düşük tutmak için de yapmıyorlar. Örneğin iş güvencesini tümüyle yok etmek için de aynı taktiği kullanıyorlar. Önce işçiler için iş güvencesini ulaşılmaz bir şey haline getiriyorlar, sonra da 1.5 milyon kamu çalışanının iş güvencesini yok edecek yasaları hazırlıyorlar… Kamu çalışanları iş güvencelerini savunmaya kalkışınca bu hükümetin “15 milyon işçi güvencesiz çalışırken sizin ayrıcalığınız ne!” diyeceğinden emin olabilirsiniz.
Hükümet, Ocak ayında SSK hastanelerini özel hastanecilere satma işlemini başlatacak. Sendikalar, sağlık meslek örgütleri itiraz edince de sanki SSK’nın kaynaklarını kurutan, talan edenler bunlarmış gibi yaygara yapacak. Yani, tamamı işçinin alınteri olan hastaneler, el çabukluğu marifetiyle özel sigorta ve hastane şirketlerine “tepe tepe kullanmak” üzere devredilecek.
Biz işçiler bilmeliyiz ki iş güvencesi hepimize lazım; SSK hastaneleri hepimizin malı; bir kısmımızın ücreti düşürüldü mü onu diğerlerimizin ücretinin düşürülmesi izler… İşçilerin, ücret geliriyle geçinenlerin birbirine düşmesinden faydalananlar ise hep patronlar ve patronların iktidarları. İşte bu yüzden farklı işçi gruplarının birbiriyle rekabetinin, birbirine karşı kışkırtılmasının önüne geçmemiz gerek.
Bunun yolu ise en zayıf olanlarımızın güçlendirilmesine öncelik veren bir mücadele programını, bütün emekçi örgütlerin ortak çabasıyla hayata geçirmek. Yani bütün sendikalar, meslek örgütleri ve yoksul halk örgütlerinin seferberliğiyle taşeron işçilerine, yan sanayii işçilerine, fason üretim şirketlerinin işçilerine, evde çalışan işçilere, özel sözleşmelilere “ikinci sınıf işçi” muamelesi yapılmasının önüne geçecek bir istekler dizisini yaratmalıyız.