“Barikatları yıkan, bizlere kapatılan sokakları aşan, önümüzü kesen engelleri kaldırarak sokaklarda, meydanlarda buluşan biz kadınlar, tüm baskı ve engellere rağmen mücadeleye devam ediyoruz. Katillerin rahatça gezdiği sokakları özgürlük isteyen kadınlara kapatanlar, nice kez o yasakların kadınların isyanıyla aşıldığını gördü. Bir kez daha hayatı kuran, döndüren emeğimiz için, bizleri sömüren kapitalist sisteme karşı fabrikalara, atölyelere, plazalara, tarlalara, emeğimizi görünmez kılan evlere kadar yaşamın olduğu her yerden çıkarak tüm işçi emekçi kadınları emeğimizi savunmaya, 1 Mayıs’ta Taksim’de olmaya davet ediyoruz. 1 Mayıs’ta alanlarda, eşitlik ve özgürlük taleplerimizi hep birlikte haykıralım”
“1 Mayıs 2025’e giderken kadınlar ne düşünüyor?” dosyamız kapsamında Emekçi Kadınlar’dan Sema Akın sorularımızı yanıtladı.
Emekçi Kadınlar’ın Bahar İsyanı’na dair değerlendirmesi nedir?
Son günlerde yaşanan sokak eylemleri, uzun süredir toplumsal öfkenin ve değişim taleplerinin en güçlü yankı bulduğu alanlar oldu. Geniş emekçi kesimin, nüfusun çok büyük bir kesiminin, birikmiş ve kördüğüm halini almış yaşamsal sorunlarının çözülmesi için harekete geçmeye hazır olduğunu gösterdi bu eylemler bize. Yaklaşık on gün süren devrimci kitle gösterilerinde dikkati en çok çeken şey, gelişmelerin başında öğrenci gençliğin ve genç kadınların eylemlerin yükselmesinde ve yayılmasında oynadıkları rol oldu. Kadınlar, belediyelere yönelik operasyonlara tepki olarak başlayan ve bir isyana dönüşen eylemlerde net bir tavır sergiledi. Genç bir kadın, bu eylemleri şu sözlerle özetledi: “Yıllardır her türlü baskıya ve sömürüye rağmen süren kadın mücadelelerinin birikimi, bugün sokaklarda yankılanıyor.”
Bu birikim, kapitalist sistemin kadınlar üzerindeki sömürüsüne ve dinci-faşizme karşı bir başkaldırıdır. Eylemlerde kadınların yer alması, direnmesi, mücadele etmesi ve her şeyden önce BEN VARIM demesi bir isyan ifadesi. Kadınların sokaklara çıkışı, kapitalist sömürüye karşı gerçekleştirilen isyanların bir yansıması oluyor. Kadınların sokak eylemlerine kitlesel katılımı, kapitalist üretim ilişkilerinin ve faşist ideolojinin kesişim noktasında şekilleniyor. Bu isyan/kitlelerin ayaklanması her kadına başkaldırısını göstermesi için bir çağrıdır da aynı zamanda. Biz kadınlar her alanda ve her koşulda üzerimizde kurulmaya çalışılan ataerkil ve dinci-faşist devlet baskısına boyun eğmeyeceğiz.
Bu süreçte kadın hareketinin özgün rolü ne olabilir?
Türkiye’de kadın hareketi yalnızca kadın hakları çerçevesinde değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümün temel bir aktörü olarak özgün bir rol üstlenmektedir. Toplumun değişik kesimleri gibi kadınlar da günlerdir sokaklardalar. Dinci-faşist iktidarın baskı ve yasaklarıyla en çok yüz yüze kalan, yaşamına en çok müdahale edilen kadınlar günlerce sokaklarda en öndelerdi. Sömürü politikaları derinleştikçe eşitsizlik ve güvencesizlikten en çok pay alan kadınlar uzun zamandır meydanlardan seslerini yükseltiyorlardı zaten. Bu eylemlerde de birikmiş öfke ve tepkinin döküldüğü alanlarda da kadınların enerji ve kararlılığı öne çıkıyor. Baskı ve yasaklara karşı çıkıldığı yerde korku eşiği aşılıyor, gözaltı ve tutuklama terörü kadınların direncine engel olamıyor. Bu haliyle kadın hareketi pek çok açıdan bu harekete yön verebilir niteliktedir. Özellikle kadınların özgür ve eşit yaşam talebini gittiği her noktaya götürebilir. Emekçi kadınlardan, genç kadınlara Kürt kadın hareketinden LGBTİ’lere kadar uzanan geniş bir yelpazede örgütlenme becerisi gösteren kadın hareketi toplumun neredeyse isyan eden her kesimine dokunabiliyor. Bu da kadın hareketinin en güçlü yanlarından biridir.
Kadın cinayetleri, toplumsal cinsiyet temelli şiddet ve İstanbul Sözleşmesi gibi kritik konularda ise kadın hareketi hem hukuki hem toplumsal düzeyde sesini yükseltmeye devam ediyor. Bu çabalar yalnızca mağduriyetlere dikkat çekmekle kalmaz aynı zamanda çözüm önerileri ve politikalar üretme kapasitesiyle öne çıkan mücadelelerle sürüyor. Sonuç olarak kadın hareketi sadece kadınlar için değil toplumun tümü için daha özgür, eşit ve adil bir yaşamın inşasında vazgeçilmez bir rol oynuyor. Bu rol tarihsel hafızası, direniş geleneği ve çeşitliliği kucaklayan yapısıyla her geçen gün güçleniyor.
1 Mayıs sürecine dair yaklaşımınız nedir, örgütlenme sürecine dair planlarınız nedir, ne yapılabilir?
1 Mayıs sınıfın taleplerinin öne çıktığı, aynı zamanda toplumsal mücadelenin ve taleplerin dile getirildiği bir gün. Özellikle günlerce sokakları doldurduğumuz ve insanca yaşam, eşitlik ve özgürlük taleplerimizi dile getirdiğimiz bir süreçten sonra kadınlar olarak 1 Mayıs’a daha da güçlenerek katılmalıyız. 1 Mayıs’a yaklaşırken semtlerde, üniversitelerde, iş yerlerinde kadınların ulusal, cinsel ve sınıfsal taleplerinin dile getirileceği alanlar yaratmak için mini forumlar ve kadın-işçi atölyeleri düzenlenebilir. Kadın cinayetleri, emek sömürüsü gibi kadınların ama en çok da emekçi kadınların yaşamlarını baskı altında tutan sorunlara karşı ortaya koyacağımız çözüm yollarını konuşabiliriz. Hayatımızın orta yerinde duran krize dair sözümüzün olması gerekir. Gerçek şu ki; ekonomik siyasal krizler, kapitalizmin doğasından gelir. Bu sistem, kar için emeği sömürür, kaynakları talan eder ve eşitsizlikleri derinleştirir. Tüm bu eşitsizliklerden kurtulmanın yolunun isyan ve başkaldırı olduğunu, kapitalizmi yıkmaktan geçtiğini daha yüksek sesle dile getirmeli ve kadınları kapitalizme ve faşizme karşı mücadeleye çağırmalıyız. Özellikle İstanbul’da Taksim 1 Mayıs’ın önemli bir mevzisidir. Günlerce süren eylemlerde gözlerin Taksim’e giden yollarda, hedeflerin hep Taksim’e yürümekte birleşmesi bize hala emekçilerin Taksim’de eylem yapma özlemlerini gösteriyor. Tüm bunlarla birlikte kadınların özgürlük taleplerini dile getireceği alanların başında Taksim geliyor.
Barikatları yıkan, bizlere kapatılan sokakları aşan, önümüzü kesen engelleri kaldırarak sokaklarda, meydanlarda buluşan biz kadınlar, tüm baskı ve engellere rağmen mücadeleye devam ediyoruz. Katillerin rahatça gezdiği sokakları özgürlük isteyen kadınlara kapatanlar, nice kez o yasakların kadınların isyanıyla aşıldığını gördü. Bir kez daha hayatı kuran, döndüren emeğimiz için, bizleri sömüren kapitalist sisteme karşı fabrikalara, atölyelere, plazalara, tarlalara, emeğimizi görünmez kılan evlere kadar yaşamın olduğu her yerden çıkarak tüm işçi emekçi kadınları emeğimizi savunmaya, 1 Mayıs’ta Taksim’de olmaya davet ediyoruz. 1 Mayıs’ta alanlarda, eşitlik ve özgürlük taleplerimizi hep birlikte haykıralım.