“İşçi sınıfının birlik ve mücadele gününde; hane içi ücretsiz emeğimizin sömürülmesine, cinsiyetçi iş bölümüne, ücret eşitsizliğine, bakım emeğinin kamusallaşmasına dair sözümüzü söyleyeceğiz. Patriyarkaya ve sermayeye karşı gücümüzü birbirimizden, feminist mücadelemizden alıyoruz. 1 Mayıs’ta evde, sokakta, işyerinde erkek egemenliğine, kapitalizme direniyoruz demek için feminist korteje bekliyoruz kadınları”
“1 Mayıs 2025’e giderken kadınlar ne düşünüyor?” dosyamız kapsamında Aralık Feminist Kolektif’ten Evrim Gürenin ve İrem Gerkuş sorularımızı yanıtladı.
Aralık Feminist Kolektif’in 19 Mart ile başlayan Bahar İsyanı’na dair değerlendirmesi nedir?
Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptali ve ardından yüze yakın kişinin gözaltına alınıp tutuklanmasıyla başlayan eylemler aslında henüz bitmiş değil kent meydanlarında, üniversitelerde, bugün başka biçimlerde başlayan ama birbiriyle ilişkili olduğunu gördüğümüz liselere de sıçrayarak devam ediyor. Bu süreçte Şişli Belediyesi’ne kayyım atandı, 301 öğrenci tutuklandı, eylemlerde görevli polislerin uyguladığı ağır şiddete tanık olduk, gözaltında kadınlara cinsel şiddet uyguladıkları ve çıplak aramaya maruz bıraktıklarını okuduk ifadelerde.
19 Mart’la birlikte başlayan eylemlere feministler olarak katılıyoruz. Çünkü bunun bir kişiyle ve bir partiyle değil kendi hayatlarımızla ilgili olduğunu görüyoruz. Tek adam rejiminin, erkek düzenin kaçınılmaz sonu olduğunu biliyor ve bu düzeni yıkmak için hayatımızın her alanında mücadele ediyoruz. İrademize, haklarımıza, kentlerimize, hayatlarımıza, geleceğimize ve demokrasiye karşı yapılan bu saldırıyı aslında uzun yıllardır Kürt illerindeki kayyım politikalarından biliyoruz. Geldiğimiz noktada ise tek adam rejiminin keyfiliği, temel hak ve özgürlüklere saldırısı ve hukuk tanımazlığı karşısında örgütlü ya da tek tek Saraçhane’de ve diğer şehirlerde bulunmak bu rejimlerin dünyada da olduğu gibi faşizmin yükselişine, kadın düşmanlığına, LGBTİ+ nefretine, ırkçılığa, milliyetçiliğe taşıdığı güce engel olmak demek.
Bu süreçte kadın hareketinin özgün rolü ne olabilir?
1980’lerden beri sokaklarda olan, Gezi’de “Küfürle değil inatla diren”, “AKP’ye ve polis şiddetine direniyoruz” feminist hareket geleneğini sahipleniyoruz. Saraçhane süreciyle de sık sık hatırlanan Gezi Direnişi’nin ardında yıl yıl alanlarımızın daralması, OHAL’ler, KHK’lar, gözaltı ve tutuklama saldırıları ve daha birçok nedenle toplumsal muhalefetin sokaklarda olma biçimini değiştirdi. Feminist hareketse kamusal alanda bulunma hallerimize yapılan saldırılara karşı sokaklarda olmaya devam etti. Feminist Gece Yürüyüşlerinde yasaklara rağmen on binler olarak yürüdü, tek adamın bir gece İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasına karşı tüm ülkede kadınlar itirazlarını yükseltti. Kürt illerine atanan kayyımlar sonrası dayanışma ve mücadeleyi ortaklaştırma derdini taşıdı, bu illere ziyaretler düzenledi, eylemler yaptı. Nafaka hakkımıza saldırılara, çocuk istismarı yasa tasarısına karşı yine sokaklardaydı. Bunu hatırlatmayı önemli bularak başlamak istedik.
Bu süreçte eylemlerde ayrımcı, ırkçı, milliyetçi, cinsiyetçi, kadın ve LGBTİ+ düşmanı, küfürlü slogan ve dövizlerle çok sık karşılaştık, saldırıya uğradığımız oldu. Feministler olarak erkek egemenliğine karşı mücadele ediyoruz. Hangi siyasi görüşten olursa olsun karşılaştığımız bu ırkçı, ayrımcı, homofobik dille derdimiz tek adam rejimine, faşizme karşı mücadeleden hiç ayrı değil. Bu sebeple geceleri, sokakları, meydanları yıllardır terk etmeyen feministler olarak 25 Mart’ta Yenikapı’dan Saraçhane’ye “Küfürle değil, inatla/isyanla diren”, “Gelsin baba, gelsin koca, gelsin devlet, gelsin cop, inadına isyan, inadına özgürlük”, “Tayyip eşcinseller yok olsun istiyor, Tayyip gibi olma”, “Erkekler sokaklara hoş geldiniz”, “İbneyim, dönmeyim, direnişteyim”, “Irkçılık homofobi transfobi direnişi büyütmez, bitirir” yazılı dövizlerle yürüdük.
Yıllardır Kürt illerinde uygulanan kayyım politikaları bize kadınların kazanımlarına nasıl saldırdıklarını da gösteriyor. Kadınların şiddete uğradığında arayacağı bir kurumun olmaması, evlere hapsedilip kamusal alanda varlığını engellemesi, belediye hizmeti alamaması, kreşe erişiminin olmamasının kadınların hayatlarında ne ifade ettiğini biliyoruz ve feminizmle ilişkisini kuruyoruz ve bunu hatırlatmaya ihtiyaç duyuyoruz.
Yine bu eylemlerde yaşanan polis şiddeti, ters kelepçe, cinsel şiddet ve çıplak arama ifadeleri sonrası feministler olarak Eminönü’nde “Gözaltında cinsel taciz, çıplak arama işkencedir. İşkence suçtur! Failler yargılansın” sözüyle eylemlerimize devam ettik, emri kimden aldıklarını sorduk.
1 Mayıs sürecine dair yaklaşımınız nedir, örgütlenme sürecine dair planlarınız nedir, ne yapılabilir?
Her sene olduğu gibi bu sene de feministler olarak patriyarkal kapitalizme karşı alanlarda olacağız. İşçi sınıfının birlik ve mücadele gününde; hane içi ücretsiz emeğimizin sömürülmesine, cinsiyetçi iş bölümüne, ücret eşitsizliğine, bakım emeğinin kamusallaşmasına dair sözümüzü söyleyeceğiz biz de yine.
Ayrıca, Aralık Feminist Kolektif olarak bu süreçte bir dizi yuvarlak masa tartışmaları yürüttük, onları Spotify’da podcast olarak paylaştık. 1 Mayıs’a doğru yürütülen bu tartışmalardan bir bülten çıkarmış olacağız.
Patriyarkaya ve sermayeye karşı gücümüzü birbirimizden, feminist mücadelemizden alıyoruz. 1 Mayıs’ta evde, sokakta, işyerinde erkek egemenliğine, kapitalizme direniyoruz demek için feminist korteje bekliyoruz kadınları.