İsmini Gramsci’nin yaklaşımından alan iyimserirade.org web sitesi de böyle bir zemini yakalamış durumda. Hem de akla iliştirilen sorgulanmaz iyimserliğin ve iradeye reva görülen kötümserliğin hakim olduğu bir alanda ve zamanda, teknoloji alanına dair Marksist bakışla üretimler yaparak
(…) Söyle hoca söyle
Bilmez misin sen de böyle
Nereye bakar gözlerin (…)
(Serdar Keskin, Hayat Bilgisi)
Mevcut kültürel hegemonyanın üzerimizdeki en önemli etkisi, radikal düşünme ve eyleme ihtimallerimizi iğdiş etmesi. Baskı arttıkça normaller geriye doğru çekiliyor; öncenin fütursuzluğu, şimdinin normali hâline geliyor. Hegemonya ile karşı-hegemonya “normal”in belirleniminde çarpışıyor.
Savaşlarla dolu bir coğrafyadayız. Her gün patronlar emeğimize çöküyor, mevcut iktidar da emeğimizle kazandığımız parayı çalıyor. Haber bültenleri umuda yabancılaştırıyor, sistemin supapları son sürat çalışıyor, kandırmaca tabelalar enerji israf merkezleri olarak sömürü mekanizmalarındaki ‘eşsiz’ yerlerini alıyor. Bizim ise buna karşı konumlandırabildiğimiz güçlü bir cevap hareketimiz henüz yok.
Bu yazıya bilerek kötümser bir girişle başladım. Bunu, Gramsci’nin o ünlü “Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliği” sözünde yankı bulan diyalektiğe kapı aralaması için yazdım. Cümlenin tamamını hatırlayalım: “Her yenilgi entelektüel ve moral düzensizliği beraberinde getirir. En kötü korkuların karşısında umutsuzluğa düşmeyecek ve aptallığın coşkusuna kapılmayacak ciddi ve sabırlı insanları yaratmak gereklidir. Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliğidir.”[1]
Mevcut dünyanın gidişini böyle kavramalıyız: kötümser. Bu kötümserlikle aynı anda bu kötümserliğin üstesinden gelebilecek olan iradenin kapasitesine vurgu yapıyor Gramsci. Yani iradenin değiştirme potansiyelini ortaya koyuyor ve iyimserliği iradeye teslim ediyor, bir anlamda da devrimci pratiğe.
İşte ismini Gramsci’nin yukarıda bahsettiğim yaklaşımından alan iyimserirade.org web sitesi de böyle bir zemini yakalamış durumda. Hem de akla iliştirilen sorgulanmaz iyimserliğin ve iradeye reva görülen kötümserliğin hakim olduğu bir alanda ve zamanda, teknoloji alanına dair Marksist bakışla üretimler yaparak.
İyimser İrade web sitesinde teknoloji, dijital emek, yapay zekâ, fikrî mülkiyet gibi konularda çeşitli makaleler, çeviriler ve röportajlar yer alıyor. 2025’in Ocak ayında yayına giren sitede yakın zamandaki bilişim gelişmelerinin Marksist okumaları yer alıyor. Sitede yer alan yazılar, bilişim alanındaki yeniliklerin hevesinin yarattığı ürkütücü körlüğün karşısında okurun gözünü açma hamlesi olarak da tarif edilebilir.
Sitedeki yazılara şöyle göz gezdiriyorum. Adam Jones’un yazdığı Yapay Zekânın Emeği’nin[2] çevirisi gözüme çarpıyor. Şatafatlı yapay zekâ anlatılarının arasından yükselen emeğin sesine kulak veriyor yazı: “Biz yazılım değiliz”. Yapay zekânın üstündeki perdeyi aralayan yazı, devasa ve güvencesiz emek plantasyonları, vasıfsızlaştırılan emekçileri, yeni sömürü çarklarını gösteriyor. Bu yazının sonuna geldiğimde yapay zekânın toplumsal cinsiyet, iklim krizi ve faşizm bağlamlarında ele alındığı yazılar öneri olarak önüme düşüyor.
Fikri mülkiyetin, sıkça söylendiği gibi üretenlerin -sanatçıların, yazılımcıların- hakkını koruduğu iddiasına karşı, T. Emre Kalaycı ve Necati Duran’ın Fikri Mülkiyet: Eleştirel Bir Bakış[3] yazısı, fikri mülkiyetin, özel mülkiyet düşüncesine dair nasıl bir pekiştirme işlevi olduğunu çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Özgür yazılım tartışmalarına dair sitede yer alan diğer yazılar da benzer bir eksende, bu eleştirel bakışla örtüşüyor.
Sitedeki ana konulardan biri de dijital emek. “Çağımızda makineleşmenin yol açtığına benzer şekilde bilişim, robotik, yapay zekâ vb. nedeniyle birçok meslek ortaya çıkıyor, emeğin doğası, yapısı ve örgütlenmesi değişiyor” gerekçelendirmesiyle başlıyor Dijital Emek ve Dijitalleşme[4] yazısı. Bilişim teknolojileri için gerekli madenleri çıkaran maden işçilerinden yazılım geliştiricilere ve bilişim ürünlerini kullananlara kadar geniş bir düzlemde dijital emek eksenini inceliyor.
Sitede gözetim kapitalizmi, tekno-feodalizm, siber proletarya, bilişsel kapitalizm gibi kavramlara değen yazılar ve çeviriler de var. Kavramlar zorlu gözüküyor olabilir ama aslında çok temel sorulara cevap arayanların durakları olarak bu kavramların anlaşılması oldukça önemli. Örneğin, Peter Murphy’nin kaleme aldığı T. Emre Kalaycı’nın çevirdiği Makinelerin Köleleri: Siber Proletarya[5] yazısının sitedeki çevirisi şu önemli soruyu soruyor: “Teknoloji proletaryayı güçlendirir mi, yoksa zayıflatır mı?”
Yine yakın zamanda sitede yayınlanan Kapitalist Zekâ Mı?[6] başlığıyla çevrilen ve üçleme olarak yayımlanan makalede yapay zekâ, sermayenin içinde bulunduğu büyük teknolojik krizin merhemi olarak ele alınıyor. Yazıda; elektrik ve su tüketimi, sohbet robotlarına olan ihtiyacın sermayenin dolaşımına dönüştürülmesi, bot eğitmenlerinin yani nam-ı diğer tık işçilerinin sömürülen, vasıfsız hâle getirilen ve görünmez kılınan emeği, bu gelişmelerin sermayenin izleme teknolojisini beslemesi ve nihayet bu yeni görünümlü çarka karşı filizlenen direnişler sıralanıyor.
Yaşamımızda görece yeni olan bu tip konuların Marksist zeminde okumasını yapmak oldukça önemli. Çünkü sermaye, kendine yeni çıkış yolları ve kâr alanları arıyor, açıyor. Bu durum, aynı zamanda sermaye açısından yeni sömürme biçimleri inşa etmek anlamına geliyor. Sermaye akabileceği alanları inşa etmeye gayret ediyor ve tıkanıklığa da çare bulmaya çalışıyor. Teknoloji alanındaki üretimin arka planının bu kadar saklı, gizli, olmasının bir sebebi de bu. Google’ı şirket gibi görmüyoruz, hareketli görsellerde Youtube şirketine olan mahkûmiyetimizi bilince çıkarmakta zorlanıyoruz, WhatsAppsız bir iletişimin rüyasının bile görülemediği bir zamanı yaşıyoruz. Fakat Marksistler çok rahatça görüyor ki bunlar çok yakın tarihlerde inşa edildi ve işin ilginci yakın zamanda da geçersiz kılınıp sermayenin yeni ilişkilerinin gerekliliğine doğru bükülecek. Bütün bunların halkın, emekçilerin, teknoloji çalışanlarının yararına olamadığı ise aşikâr.
İnternette milyonlarca web sitesi var. Daha fazla sayıda da sosyal medya hesabı var. Hepsinden öğrenebileceğimiz farklı şeyler vardır tabii ama odaklanıp takip edeceğimiz ve yaygınlaştıracağımız içeriklere ulaşmak hiç de kolay değil. Hem de bu tip yazılardan oluşan sitelerin sayısı az ve öte yandan bunlarla karşılaşıp düzenli bir takip yapmamızın önünde ciddi algoritmik engeller var. Bu az sayıdaki sitedeki yazıları okumak, tartışmak, karşı yazılar, polemikler yapılmasını sağlamak bugünün devrimci bakışını inşa etmek açısından oldukça önemli. Bunu katı bir görev olarak değil de canlı bir merak olarak yapabildiğimiz anda ise ayık bir otonomi, güçlü bir beyincik kazanacağız.
[1] Antonio Gramsci, Prison Notebooks (Vol i), Columbia University Press, 1992
[2] https://iyimserirade.org/yapay-zekanin-emegi/
[3] https://iyimserirade.org/fikri-mulkiyet-elestirel-bir-bakis/
[4] https://iyimserirade.org/dijital-emek-ve-dijitallesme/
[5] https://iyimserirade.org/makinelerin-koleleri-siber-proletarya/
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.